“Nasıl da yılları buldu,/ Bir mısra boyu maceram…” Ahmed Arif’in Şiirinde Gizli Olan – Ataol Behramoğlu

Ahmed ArifBir şiiri, bir insanı, bir olayı hangi sözcüklerle, hangi mecazlarla, hangi tonlamalarla anlatmalı ki, en eksiksiz ve en etkili bir karşılığı bulunabilmiş olsun…
Ahmed Arif’in şiirini, kişiliğini, onunla dostluğumuzu nasıl anlatayım ki, hiçbir şey yüzeysel ya da sıradan olmasın, ama süslemeli ya da abartmalı da olmasın… İnsanca olsun her şey; insanca yalın, insanca sıcak, insanca yoğun, insanca kederli, insanca sevecen, insanca öfkeli, insanca tutkulu ve özlemli…
Ahmed Arif’in şiirlerinde ve kişiliğinde gizli olan da sanıyorum işte buralarda, bu noktalarda, bu sözcüklerde, bu tonlamalarda, bu arayışlarda…

Nasıl da yılları buldu,
Bir mısra boyu maceram…

Ahmed Arif şiirinin nabzına yakınlaşmada iki anahtar dize… Nasıl bir “mısra” olmalı ki bu, yıllar süren bir “macera”yı içersin? Nasıl bir yoğunluk olmalı bu, nasıl bir derinlik, nasıl bir sımsıkılık…

Bu “nasıl” sözcüğünü yineleyip durmuştur Ahmed Arif…

Nasıl da almış aklımı,
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdân…

Ya da:

Anlatamam, nasıl ıssız, karanlık…

Ya da:

Dağlarının, dağlarının ardı,
Nasıl anlatsam!..

Nasıl? Nasıl? Nasıl?

Nasıl bir şiir yazmalı ki yaşadıklarımız sıradanlaşmasın, söz ya da mecaz kalabalığında boğulmasın, yapyalın, yopyoğun, depderin, yaşanmış olanlardan bile daha canlı, daha çarpıcı, daha etkileyici, daha sımsıkı…

Ahmed Arif kendine bu soruları sormuş ve onları şiirleriyle yanıtlamıştır.

Bu soruların yanıtları onun yaşam birikimlerinde ve kişiliğinde vardı…

“Ağulardan süzülmüş” bir halkın çocuğu, bir halk çocuğu…

Ve “Ol kitap”tan haberi var…

Ahmed Arif şiirine yapılacak büyük kötülük, bu şiirin yüzeysel okunmasıdır.

Şahmurat suyu kan akar
Ve ben şairim…

Birinci dizedeki derin, dönüştürülmüş, yoğunlaştırılmış türkü tadını duymaya ve iki dize arasındaki bağlantıları kendi yaşam birikimlerinizle kurabilmeye yetenekli misiniz?

Ya da, “Kurşunları namlulara sürülü/ İk’elleri kan / Devriyeler uykumuzu yıkar olanda” dizelerinde, bir tek kişinin değil, sayısız insanın, nice uykusuz gecelerde yaşadıklarından ve nice türkülerden eşsiz bir dil duygusu ve duyarlılıkla damıtılmış, yoğunlaştırılmış olan şeyleri…

Ahmed Arif’in şiirinde gizli (ve bir anlamda da apaçık) olanı tadabilmiş ve onun çok çetin (aynı ölçüde de naif, çocuksu, kırılgan) kişiliğine bir kardeş, bir yürekdaş yakınlığında bulunabilmiş olmak, hayatımın en büyük mutluluklarındandır…

Yazın
08/04/1993
Ataol Behramoğlu

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz