Örnekler ancak bazı işaretler verir. Ama yine de onlardan, temel kategorilerin dünya yapısında nasıl bir rol oynadığı hakkında, aşağı yukarı bir fikir edinilebilir. Bunların hepsinin tabii olduğuna dair, ilk kanı, dönüşümlerin akıl almaz çeşitliliğine girildiğinde, ve varlıkların hem birlik hem farklılık rolü oynadığı, bütünün birliğini ve bağlılığını ve nasıl çeşitli yüksekliklerdeki çeşitliliği belirlediği görüldüğünde, çok çabuk yok olur.
Bunun dışında, bunlardan, varlık katmanlarının bağlılığının daha “çok öğeli” kategorilerin yüksek aşamalı yapılara geçişinde olduğu anlaşılır. Aynı şekilde bu geçiş kendilerinin devamlı dönüşümlerine bağlıdır. Bu elementer kategorilerin her biri, katmandan katmana geri dönüşlerinde o katmanın özelliklerinden bir şeyler alır. Bu gayet normaldir, çünkü her katmanın öğelerinin çok yakın ilişkilerinin olduğu, kendi kategori sistemi vardır. Bir katmanın kategorileri kendi somutluklarını (concretum) tek tek kendileri değil, tersine hepsi beraber belirlerler. Elementer kategori bu birlikte belirlenen birliğe girdiği zaman onların bütün özelliklerini alır ve ona uygun olarak kendini dönüştürür. Metabolizma, kendini ayarlama ve üremenin ve Uyum’un hakim olduğu bir varlık bölgesinde, birliğin şekilleri, karşıtlığın çeşitleri, uyum, süreklilik ve değişim, sürecin ve durumun, töz ve matematiksel kanunların hakim olduğu yerdekinin aynısı olamazlar. Katmanın kendi cinsi, kesintisiz öğeyi etkiler.
Eğer bu böyleyse, kesintisiz öğenin karşısına tek tek katmanlarda gerçekten özyeterliliğin bir faktörü çıkmalıdır ve katmanlar arası ilişki doğru bir şekilde anlamak isteniyorsa, bu faktör de aynı şekilde tamamen belirlenmeli ve katman kategorilerinde örneklerle, kesintisiz her öğe gibi, gösterilmelidir. Bunun için temel kategorilerin dönüşümlerinde yeterli malzeme vardır. Birliği dizileri yükseldikçe ve buna bağlı olarak çeşitlilik çoğaldıkça, nasıl basamaktan basamağa yepyeni bir şeyin, bir kategorik novumun ortaya çıktığı ve ilkel cinslere üstün geldiği açıkça görülür. Determinasyon cinslerinin dizilerinde, yüksek aşamalı cinsin daha ilkel cinslerin hiçbir yerinde asimile olmadığı daha iyi anlaşılır. Organik gelişme yolunda yapı sisteminin gelişime yönelik işlevi nedensellik ilkesine uymaz. Amacın kullanılması ve bilinçli hareketin araçlarının geriye dönük seçimi, bu ikisine karşı, tamamen yeni bir novum oluşturur ve aynı şekilde yukarıya özgür iradeye kadar gider. Bu kendini, yükselen şekillerin sıralarının tamamında üst üste şekillenerek belli eder, şekillenmenin mümkün olmadığı yerde ise üst üste yapılaşır. Yüksek şekil cinsinin ortaya çıkışı, bunun karşısında ilkel şekli maddeye veya tamamıyla taşıyıcı temele kadar batması, işte bu novumun işidir.
Aynı şey katman kategorilerinin ilişkilerinde daha açık görülür. İç düzen ve üreme, fiziki sürece ve matematiksel miktarlar kanunlarına karşı çok belirgin bir novum oluştururlar. Ruhsal yaşamın içeriği ve edimleri de aynı şekilde organik süreçlere karşı bir novumdur. Bunlara karşı da, bireyin ruhsal edimlerinden ayrıca var olan ve tarihi geleneksel içerikli ortak bilinç yaşamı, dil, bilgi, hak, namus gibi, novum oluştururlar.
Böyle bir yönlenmeyle, katmanların iç ilişkilerini belirleyen kanunları zorlanmadan birkaç ana noktaya birleştirebilir. Burada katmanların içindeki ilkesellik söz konusu olduğundan, kanunlar kategorilerle ilgilidir ve ilk etap, kategorilerin katmanların kanunlarıdır. Diğer taraftan kategoriler somut varolanın yanında özel şekilde varolmadıkları için, kanunlarının konusu belirgin bir şekilde, doğrudan varlık katmanının ilişkileridir.
1. Varlık katmanlarının örtüşmelerinde daima, yüksek katmanlarda tekrar ortaya çıkan düşük katman kategorileri vardır. Hiçbir zaman düşük katmanlarda ortaya çıkan yüksek katman kategorisi yoktur. Bir katmandan öbür katmana kategori geçişlerinde, geçişler aşağıya doğru değil, hep yukarıya doğrudur.
2. Kategorilerin dönüşleri daima sınırlıdır. Bu düşük katmanın bütün kategorileri için geçerli değildir ve bütün yüksek katmanlara kadar gidemez. Belli katman yüksekliğinde dönüşün bir kesilmesi de vardır.
3. Yüksek katmanlara geçişlerde tekrar ortaya çıkan kategoriler değişime uğrarlar. Yüksek katmanın özellikleriyle şekillenirler. Değişmeden (yukarıya geçen her özellik) her zaman bir kategorik temel niteliktir.
4. Düşük kategorilerin dönüşü hiçbir zaman yüksek katmanın kendi cinsini oluşturmaz. Bu her zaman, yeni kategorilerin ortaya çıkışında var olan ve onlardan bağımsız olan, bir kategorik novumun işe katılmasına dayanır. Yeni gelenlerin dönüşümü de zaten bu novumla olur.
5. Varlık şekillerinin yükselen sıraları kesintisiz değildir. Belli kesimlerde, kategorik novumun birçok kategoride aynı anda faaliyete geçmesiyle, varlık katmanları birbirlerinden kesinlikle ayrılırlar. Bu belirginlikler katman farklılıklarının aşama düzeninin özel görüntüleridir.
Yukarıdaki eleştirel açıklama, genelde kategorilerin katmandan katmana aktarılamaz olduğunu gösterdi. Ama bu, birçok katmana ait olan kategorilerin olamayacağı demek değildir. Temel kategorilerin özel durumları, onların bütün katmanlara uzanmış olmalarındandır. Buna benzer bir durum hepsi için değil ama birçok katman kategorileri için geçerlidir. Bir kategorinin başka katmanlara geçebilmesi için nasıl yapılanmış olması gerektiği genel olarak söylenemez. Bir kural olarak söylenebilecek tek şey dönüş kanunun söylediğidir; yalnız “yukarıya” geçiş vardır “aşağıya” değil. Başka katmanlara geçiş tek yönlüdür, tersine çevrilemez. Yalnız düşük kategoriler yüksek katmanlara geçerler, yüksek kategoriler daha düşük katmanlara değil.
Zaman, süreç, nedensellik bütün yüksek katmanlara böyle geçerler. Organik yaşam da zamanlı bir süreçtir, onda da daha sonraki durumun nedeni geçmişindedir. Fakat ruhsal olaylar dünyasında da aynı şey geçerlidir ve ruhsal yaşamın kendisi, kendi zamanlılığında aynı gerçek zamanda geç ve tek tek etaplarında nedensellik sonuçları olan bir toplam süreçtir. Bu ama fiziksel-maddesel dünyanın bütün kategorilerinin hepsinde geçerli değildir. Matematik kuralları ve özlük (substanzialitat) organik dünyaya geçerler ama orada çok küçük bir rol oynarlar. Organiğin başka kanunları vardır ve onun koruması yettiği kadar “tragheit”a* dayanmaz (ne maddenin ne de enerjinin), aksine onun aktif olarak kendini yenilemesine dayanır. Mekansallığın durumu ise daha önemlidir. O zamanlılık gibi ruhsallığına ve bilincin sınırlarına geçmez, aksine organiklerin ve ruhsalların sınırında kopar.
Bu ikinci konunun söylediğidir. Belli katman yüksekliğinde dönüşü, bir kesintiye uğraması vardır. Bunun için mekan kategorisi tipik bir örnektir. Biz zaman ve mekanı dünyanın eşit temel durumları olarak görmeye alışmışızdır. Ontolojik olarak bu yanlıştır. Ontolojide zaman çok daha büyük kategorik güce sahiptir. En üst katmanlara kadar çıkar, yaşayan bilinçte (tarihi-somut kişiler gibi) yalnız “olacak” şeklinde vardır, onun da bir meydana çıkışı, süresi ve yok oluşu vardır. Mekan ise bunun karşısında en düşük iki katmana aittir. En düşük basamaktaki bilinç bile mekansızdır.
Tek tek kategorilerin durumlarındaki bu farklılık, dönüşün genel bir kanun olmadığını belirler. O seçilmiş bazı kategorilerde sınırlıdır. Ama burada da tamamıyla kuralsızlık hakim değildir. Katmanların sıralanmasından, belli yüksekliklerde bütün bir kategoriler grubunun geçişlerinin son bulduğu görülür. Böyle bir yükseklik işte organiklik ve ruhsallık sınırıdır. Burada her şey cansız doğa ile organiklik arasındaki sınırdan daha değişiktir. İnorganik kategorilerin hepsi, burada bazı lan çok önemsiz de olsa, organikler dünyasına geçerler. Bunun sebebi, organizmanın belli bir büyüklükte dinamik oluşumları yapı taşları olarak içine alması ve onları kendi yüksek yapısıyla şekillendirmesidir. Onlarla beraber aynı zamanda onların kategorilerini de devralmaktadır. Çünkü o, onları ancak aynı mekanda ve aynı süreçlilikte şekillendirebilir. Kendisi de onlar gibi mekanlı ve maddesel olmasaydı, onlar gibi bir süreç yapısı olmasaydı, o zaman onları içine alamazdı.
Ama bu şekillendirme bütün katman farklılıkları için ölçü değildir. Ruh yaşamı, bedensel yaşamın şekillendirilmişi değildir. Ruhsal yaşam, organik süreçleri içine alıp, yapı taşı olarak kullanmaz. O, organik süreçler tarafından taşınır ve onlardan etkilenir, fakat organik süreçler onun altında geride kalırlar. Bir metabolizma bilinci ve büyüme bilinci vardır ama yalnız nesnelerin veya nesnesel süreçlerin bilinmesi anlamında, bunlar bilincin objeleridir ve onun dışında kalırlar, onun içine ne edim ne de içerik olarak giremezler.
Edim ve içerik kategorik olarak değişik şekillerdedir. Onlarda ne mekan ne madde ne de öz vardır. Onlardan oluşan “iç dünya” yaşamak. hissetmek, kavramak, düşünmek gibi organik yapının “üzerinde” bir varlık bölgesidir, ama yalnız onun “üzerinde” bir varlık temelinin üzerine bağlandığı gibi bağlanır, kendini ondan, bir maddeden yapılanır gibi yapılandırmaz. Üst şekillendirmeden farklı olarak bu şekil bir üstüne yayılma, bir üstüne yapılanma ilişkisi diyebiliriz.
Daha önce görünür olan bir şey, burada onaylanmaktadır. Gerçek dünyanın yapısı (üst) şekillendirmelerin tek cinsli sıralaması değildir. Gerçek dünya şekil ve madde temel kategorilerinin görecelendirilmiş ilişkileriyle ifade edilebilir. Bunu deneyen bütün teoriler, psikofizik sınırında başarısızlığa uğramak zorunda kalırlar. Dünyanın birliği o kadar basit değildir. Metafiziğin, ontoloji dönüş kanunuyla ruhsal ve bilinçli varlıkların türetilemez cinslerine yol açar, böylece gizli bir materyalizme alet olur konusundaki tüm korkularının bu noktada yersiz oldukları ortaya çıkmıştır. Tam tersine, ontoloji, çok cinsli bağımsızlığı, onun birliğine aldırmadan, havada bırakabilir korkuları da yersizdirler. Çünkü yeni ontolojinin esas konusu tam da varlık katmanlarının çeşitliliğinde, tek cinsli (homojen) ve çok cinsliler (heterojen) arasındaki ilişkileri, ön yargılardan şu veya bu şekilde etkilenmeden, ölçülü ve dikkatli bir şekilde araştırmaktır.
Bu ilk üç kanunda ifade bulur. Dönüş yalnız sınırlı olarak vardır ve kategori içeriğinin dönüşümü olmadan olmaz. Dönüşümün görünen sınırları görüntüler olarak doğrudan gösterebilen üst şekillendirmenin mümkün olmayıp, üstüne yapılanma tarafından bertaraf edildiği yerlerdedirler. Organik yaşam ile ruhsal yaşamın arasındaki sınır çizgisi bu durumda, en kolay anlaşılabilen bir örnektir. Daha yukarıda buna benzer üst şekillendirmenin olamadığı ikinci bir sınır çizgisi vardır. Bu sınır çizgisi bilinç dünyasının ortasından geçer ve bireyi, somut bilinçten ayırır. Somut bilincin zamansal yaşamı ruhsal edim faaliyetlerinden oluşmaz, aksine onların üzerine, bir varlık temeli üzerinde “bağlanır” gibi “bağlanır”. Dil, hak, anane, namus ve bilim bilinçte açılmaz. Her biri onu içinde büyüdüğü ortak bilinç ortamından alır ve ileriye devreder. Kendi zamansal toplam sürecine katkısını yapar, ama kendine kendi dilini, ahlakını veya ilmini yaratmaz. Bu, bu ruhsal dünyanın bazı metafizikçi teorilerin kabul ettiği gibi, bireyüstü bir bilincin içeriğini oluşturmadığına, uygundur. Bilinç yalnız bireyin bilinci olarak vardır, ama bu tarafsız aklın bilinci değildir. Bireyler organik kabile birliği dışında yalnız ortak bilinçle birbirlerine bağlıdırlar. Kendi ruh dünyası insanın vazgeçilemez şekilde kendine aittir. Edimlerini kimse onun için yerine getiremez, duygusal durumlarına kimse onun için katlanamaz. Bilinç ayırır, ruh birleştirir.
Aynı anda, bilinen kategorilerin belli katman sınırlarında kesintiye uğraması bütün ilişkilerin bilinmesine yetmediği görülür. Yüksek bir varlık katmanında asıl olumlu olan, yalnız düşük dereceli kategorilerin yok olması değil, bilakis yeni yüksek kategorilerin meydana çıkmasıdır. Bu dördüncü katman kanununun, novum kanununun ifade ettiği şeydir. “Aşağıdan yukarıya” katman içine giren unsurlar o katmanın esas cinsine yeterli gelmez, onda ancak ön şartları oluştururlar, esas görev, onları aşağı katmandakilerden ayıran, kendi kategorilerine düşmektedir.
Organiklerde metabolizma (stoffwechsel)gelişme ve çözülme süreçlerinin etkileşimi aktif şekillenme, zor koşullara uyum, bireyin ölümünden sonra üreme ve kalıtım yoluyla hayatın devam etmesi, böyle bir novumdur. Böyle bir oluşum şekline karşı maddesel öz ve fiziksel süreçler gerçekten daha düşük seviyededir. Nedensellik bağlamının bile, geçerliliği ne kadar önemli olursa olsun, şekil genetik süreçlerin aslını oluşturamaz, kurulu sistemin organik determinasyonu onu (üst) şekillendirir.
Kendini yapılandıran süreçlerin bütün şekil ve basamakları için alınan maddenin basit asimilasyonundan yukarıya, amaca yönelik tepkilere ve uyum şekillerine kadar geçerlidir.
Dönüş kanunu ve novum kanunu beraber kategorik katmanlamanın cins şeklini oluştururlar. Tek olarak alınırlarsa tek taraflı kalırlar. Her biri katman ilişkisinin bir tarafını ifade eder. Katmanda bağlantılar “dönüş”e, çeşitlilik novuma bağlıdır. Dönen düşük aşamalı kategorilerin dönüşüme uğraması da, yüksek kategorinin novumunun bir işlevidir. Varlık katmanlarının karşılıklı farklılaşmaları ve varlıkların, fark edilebilen katman farklılıklarının ortaya çıktığı bir aşama derecelerinin olması, yeni kategori gruplarının hareket geçişlerine bağlıdır. Eğer novum olmasaydı, dünyanın yapısındaki şekillerde büyük bir süreklilik olurdu; ve varlık aşamalarının tek farkları da, bütünlük farkları olurdu. Temelden değişik olan bir cinse yer olmazdı.
Buradan, yüksek aşamalı katmanların aralıklarındaki üst şekillendirme ilişkilerindeki kopuş, başka bir ışık altında görülebilir. Burada düşük kategorilerin dönüşü arka planda ortaya çıkar tam ortadan kaybolmaz, birkaç belirgin parçada sınırlı kalır ve yüksek aşamalı kategorilerden oluşan zengin bir novum, geride kalan düşük aşamalıların yerine geçer. Burada, sanki katman aralıklarındaki dönüşün ve novumun ağırlığı birbirlerinden kaçınıyorlar gibi görünür. Düşük katmanın özellikle farklılık gösteren kategorileri, yeni kategorilerin zorla girişi başladığında, yüksek kategoriye geçemedikleri açıkça görülür. Basit olanlardan bazıları bunun karşısında hep geçerler ve en pervasızca da temel kategoriler.
Belki bu ilişkiyi tersinden açıklamak da doğrudur. Yeni kategorilerin büyük bir grubu varlık yükseklik düzeninin ancak, düşük kategorinin aynı büyüklükte bir grubunun son bulduğu ve aynı zamanda yapılandırıcı gücünü kaybettiği yerlerinde, hareket olanağı bulur. Fakat her iki düşünce şekli eşittir. Hangisine karar verebileceğimizi belirleyecek bir kategorik dinamiğin hiçbir belirtisi bulunmamaktadır. Ancak şu kadarını rahatlıkla söyleyebiliriz: Katmanlar dizisinde üst yapılanma ilişkilerinin ortaya çıkması, geniş bir cephede dönüşün kesintiye uğraması ve aynı zamanda aynı cephede genişleyen bir kategorik novumun başlaması anlamına gelir. Yüksek aşamalı ve düşük aşamalı katmanların farklılaşmış özel kategorilerinin beraberce var olamayacakları açıktır.
Temel kategoriler dışında, en düşük aşamalı kategori katmanının yalnız birkaç öğesinin (zaman, süreç, sebep) bütün varlık katmanlarına kolayca geçebildikleri, anlattıklarımıza uygundur. Aynı şekilde şu gerçekte bunu doğrular; bütün katmanlar dizisinde yalnız bir tane gerçek üst şekillenme ilişkisi vardır ve o da en düşük katmanlar arasında, organik dünyanın inorganik dünya üzerine yükseldiği yerdedir. Burada düşük katmanın kategorileri henüz çok az farklıdırlar ve yüksek katmanın kategorik novumu onlar tarafından açıkça engellenmektedir. Bu belki şöyle açıklanabilir; varlığın tam da bu düzeyinde, yeni şekillerin zengin varlığı ve kanunları, düşük düzeyin varlığıyla uyum içindedir. Çünkü onlara bağımlı bir duruma da girseler, hepsi beraber canlılar dünyasına geçerler ve hiçbiri geride kalmaz.
Nicolai Hartmann (Nikolajs Hartmanis). (d. 1882, Riga, Letonya — ö. 1950) Ünlü Alman spekülatif metafizikçisi.
Bilgi ve varlık öğretisi dışında, insan ve insani değerleri ön plana çıkartan ahlak anlayışıyla da, 20. yüzyıl felsefesinin en önemli düşünürlerinden biri olan Hartmann Batı felsefesi geleneğinin, Descartes’tan beri, düşünen özneden hareket ettiğini ve bunun da büyük bir yanlış olduğunu savunmuştur. Ona göre, bağımsız bir gerçekliğe ilişkin bir kavrayış, bene ilişkin kavrayış kadar doğrudan ve aracısızdır. Hartmann bu bağlamda tüm felsefi problemlerin ontolojik nitelikte problemler olduğunu söylemiştir; onlar, bize verilen varlık türünü anlama yönündeki girişimlerdir. Hartmann’a göre, bilgi, her zaman bir nesnenin kavranmasıdır. Bu kavrayış da nesnelerin kendiliğinden bizim bilincimize düşmesiyle değil de, tam tersine düşünen varlık olarak öznenin kendisini aşıp nesneleri kavramasıyla gerçekleşir. Bu ise, bir tasarım yoluyla olur. Bilgi, nesnenin bilinçteki yansıması olan tasarımlar yoluyla gerçekleşir. Hartmann’a göre, tasarım her ne kadar bilginin nesnesi ile var olsa da, nesnenin kendisi, bilgi söz konusu olmadığı zaman bile varolmaya devam eder. Bundan dolayı, Hartmann ontolojinin bilgi kuramına değil, fakat bilgi kuramının ontolojiye dayandığını savunmuştur. Çünkü ona göre, nesnenin bilgisinin söz konusu olabilmesi için, önce nesnenin varolması gerekir.