SYLVIA PLATH’İN İLK TRAJİK ŞİİRİ: İNSAN KALBİ ÇOK NARİN/ KIRILGAN, KRİSTALDEN BİR ENSTRÜMAN

“Karanlık duygular dünya dışı şeylerin maskesini yüzlerine takabilirler” diyordu Sylvia Plath kendi canını almadan kısa bir süre önce BBC’ye verdiği bir röportajda. Ancak o karanlık duyguların tohumu, Sylvia Plath henüz genç bir kız iken yeşermeye başlamıştı.

Sylvia Plath’in yaşama hevesi üzerine yazdığı mektupları bize sunan Mektuplar: Yazışmalar 1950-1963 kitabının girişinde, annesi Aurelia Plath, ergen Sylvia’nın trajik dokundurmalarla yazdığı bir şiirini paylaşıyor. Şiirin ilhamı evrensel olarak şairlerin herhangi bir durumu aşırı dramatize edip onu tam anlamıyla başka bir şeye dönüştürmesinden kaynaklanıyor. Bir öğleden sonra Sylvia pastel boyamasını bitirmiş ve çalışmasını büyük annesine göstermişti. Daha sonra kapı çaldı ve büyük annesi misafiri karşılamak için üzerindeki önlüğü üzerinden çıkarıp resimlerin bulunduğu masanın üzerine aceleyle fırlatmış ve yanlışlıkla resmin bazı kısımlarını bozmuştu. O akşam Plath ilk trajik şiirini kaleme aldı. Sadece 14 yaşındaydı.

CANIM YANMAZ SANMIŞTIM

Canım yanmaz sanmıştım;
Kendimi acı geçirmez sanmıştım
Bağışıklık kazandığımı ruhsal acıya
ya da ıstıraba

Nisan Güneşiyle ısınmıştı dünyam
yeşil ve altın renkleriyle pullanmıştı düşüncelerim
ruhum neşeyle doluydu yine de hissettim
yalnız neşenin zapt edebileceği
o keskin tatlı acıyı

Daha yükseğe uçtu ruhum martılardan
durup bir nefes almadan çok yükseklere uçan
şimdi sürtüyorlar pırpır eden kanatlarını
gökyüzünün mavi çatısına

(İnsan kalbi çok narin olsa gerek –
atan bir nabız, titrek bir şey
kırılgan, kristalden bir enstrüman parıldayan
ya ancak ağlayabilen ya da şarkı söyleyebilen)

Sonra, ansızın griye döndü kalbim
ve karanlık neşemi alıp götürdü
Mat ve ağrılı bir boşluk kaldı geriye
dikkatsiz ellerin yok etmek için uzandığı

benim gümüşten mutluluk ağım
Hayretle duraksadı o eller
beni sevdiğinden
gök kubbemin enkazını görebilmek için döktü gözyaşlarını

(İnsan kalbi çok narin olsa gerek –
atan bir nabız, titrek bir şey
kırılgan, kristalden bir enstrüman parıldayan
ya ancak ağlayabilen ya da şarkı söyleyebilen)

Plath’in İngilizce Öğretmeni, şiire ilham veren olayın ne olduğu bilmeyen bir arkadaşına çalışmayı gösterdi. Bunun üzerine diğer öğretmen şöyle feryat etmişti: “Böylesine çok genç birinin böyle harap edici duygular yaşıyor olması inanılmaz.” Ancak şiirin zenginliğinden daha da değerli olan şey, Aurelia Plath, kızına öğretmeninin yaptığı yorumu iletmesi üzerine söyledikleriydi. Annesinin hatırladığı kadarıyla genç şair hınzırca gülümsemiş ve şöyle demişti:

“Bir şiir okurlarla paylaşıldıktan sonra, o şiiri yorumlama hakkı artık okuyucunundur.”


Çev: Hande Karataş, tabutmag 6. sayı

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz