(Barış koyun çocukların adını)
|
(Emek koyun çocukların adını)
Gökyüzünün penceresinden şimdi
bir kuş havalansa
kanat çırpınışlarında
hayatın yağmalanmış sevinci
– Kuş uçar rüzgar kalır
(Sevinç koyun çocukların adını)
Uzay denizlerinde şimdi
bir balık ağlasa
gözyasi billurlarında
yüz bin umut kıvılcımı
– Alev uçar nazar kalır
(Umut koyun çocukların adını)
Çocuk bahçelerinde şimdi
bir çiçek açsa
hüzün sevince dönüşür
sevinç çiçeğe
– Ölüm uçar çocuklar kalır
(Mutluluk koyun çocukların adını)
Barıştan yanadır bütün çocuklar
sabah: kuşatılmış bir toplama kampında
ayrılığın tepsisini okşasa da elleri
aksam: yıldızların mor orağıyla
sessizliği devşirse de yetim öksüz sesi
barıştan yanadır bütün çocuklar
nice çığlık emmişlerdir
nice korku gezmişlerdir
yürekten hisli sevmişlerdir
güvercin harmanı çocuklar
(Devrim koyun çocukların adını)
Savaşa karşıdır bütün çocuklar
kışın: kar altında her sabah
tükenip erise de solgun nefesi
yazın: göğsü sırmalı fabrikalarda
çarkları döndürse de yoksul alevi
savaşa karşıdır bütün çocuklar
nice ölümlerden geçmislerdir
nice rüzgarlar içmislerdir
gelincik tarlası çocuklar.
Barışı sever bütün çocuklar
beştaş, saklambaç, elim sende
bu yüzden anlamı aynıdır, değişmez
barış sözcüğünün halkların dilinde
(Barış koyun çocukların adını)
ÖZETİ
Kuşların dilini öğrettin bana
çiçeklerin dilini
özlemlerin, eylüllerin, gurbetlerin
akarsuların ve zamanın
ateşi sönmeyen zamansızlığın bir de
Rüzgârın koynunda gündüzün
erguvan burcundan gecelerin
Bir bunun için mi sevmedim seni?
Yalnız ve yalnızca sürgünlerde
nice karasevdaların müebbetinde
çığlıkla çılgınlığım arasında bir
her zaman unutmak isterdim seni
her zaman hatırlamak bir de
Sonsuz beyazlığında iklimlerin
çırılçıplak lekesiz kentlerin
Bunun için de mi sevmedim seni?
Soruları yanıtlanmış aldanışlar adına
yanıtları belirsiz alışkanlıklar adına
yazlar ve kışlar, elvedalar adına
bir daha bir daha kavuşmalar adına
anılarını taşıyan her şey adına
Yolunu şaşırmış gitmelerin
korkunç ve güzel gelmelerin
Nasıl ve niçin mi sevmedim seni?
BİN KUŞ AYIŞIĞINDA
Şimdi senin soluğunda akşam
çiçekler ve sular kadar yalnızım
bir o kadar da esmer saçların
bin kuş esiyor sanki ayışığından
BİR BAŞINA TANYELİ
Sen ki ne hüzünler yaşadın bir başına
erisin artık yüreğinde çırpınan tanyeli
ne belaymış deme zındanda kararmak
acı da aynı imbikten çekiliyor, umut da şimdi
BU ŞİİRLER
Kalbimde kan izleri anıların
tarçın kokusu, belki menekşeler
Belki bir ünlem işareti merak
nasıl solgun ve bulanık şiirler
Şiirlere uyanmak istedim de
Çünkü soruda ve sorguda gelecek
günler: neyin bedeli bu işkence
Bu ruhsatsız gurbet, tükenmiş sıla
kimin adına yazıldı söylesene
Yüzümde kuş sesleri acıların
Kır çiçekleri getirdim sana
bir umut, tanıdık korkular biraz
Günler: biraz olsun akılnda tut
ve unutma nasıl, kime yazıldı
Anılarını unutmuş bu şiirler
HÜCREMDE AYIŞIĞI
Sesimi sesinin üstüne koyma
kara gecede, karanlıkta, acılı
yüreğimde yeşerdiyse de alevi ölümün
kan boğmadı daha korkuyu
kırılmadı kin ve öfkenin fidanı
Sesini sesimin üstüne koyma
ağzımda prangası tutuklu rüzgâr
Yanlış arama ölümden başka
kurşuna dizilen resimlerde
acıyla örülmüşse cesetler
ve ağlıyorsa hücremde ayışığı
üzgün değilim, hüzünlü asla
Yanlış arama ölümden başka
sırtımda falakası tutuklu rüzgâr
Yüreğimde mezarlar açma artık
kazıdım hücremin duvarına çünkü
zamanı kucaklayan öfkemi
acıdan üretilen sesimi
gençliği damıtılmış günlerimi
Yüreğimde mezarlar açma artık
elinde kırbaçları tutuklu rüzgâr
Çıplak taş, demir kapı, sessizlik
korkuyu mu bekliyor o nöbetçi
niçin hiç konuşmuyor yıldızlar
şafak söktüyse nerde kar filizleri
uyusam uyansam her yerde bahar
Çıplak taş, demir kapı, sessizlik
sesimde zincirleri tutuklu rüzgâr
Tek değilim artık, çoğaldım ölüme
deli rüzgâr, çıplak suyun rahminde
artık ne hücrem, ne yalnızlık
eskisinden düşmanım karanlığa
ama hâlâ yanıyor yüreğimde işkence
Tek değilim artık, çoğaldım ölüme
yüzümde kelepçesi tutuklu rüzgâr
-Söyle kim hak kazandı ölüme
KİMSE HATIRLAMIYOR
Kimse hatırlamıyor adımı
Bahar gelmiş.
Balkonlar serin
Annelerin çocuk ambarı balkonlar serin
Su dalgın değil. bademler açmış
– Sahi kaç yıldır yalnızım ben
Çiçekler çürümüş saçlarımda
Bembeyaz uzun kuşlar da uçmuş fotoğraflarımdan
Bulutlar da
Yüreğimde karanfillerden damıtılmış bir yaz
Yaşıyor muyum acaba?
ÇIRAK ARANIYOR
Elim sanata düşer usta
Dilim küfre, yüreğim acıya
Ölüm hep bana
Bana mı düşer usta?
Sevda ne yana düşer usta
Hicran ne yana
Yalnızlık hep bana
Bana mı düşer usta?
Gurbet ne yana düşer usta
Sıla ne yana
Hasret hep bana
Bana mı düşer usta?
AĞITLAR
Gözleri bir umudu, bir dalgınlığı yaşıyor
Ağzında kalabalık bir öpüşme ormanı
-Kalbindeki katiyyen ben değilim
yüzünde küçük inzal kuşları.
ANIT
Halkın ulusu, rüzgârın kardeşiydi onlar
ateşin övündüğü üç alınteri nebisi
bir şafak vakti zulmün dehlizinde
yiğitlik anıtı süsledi bedenleri
Biri engin denizlerle arkadaş
biri inancın cömert efendisi
biri sabrın korkusuz aslanıydı
onurun mescidi şimdi cesetleri
Halkın ulusu, rüzgârın kardeşiydi onlar
ölüme taviz vermedi hiç biri
MENZİL
Onlar ki aydınlık üzre
ecel toprağına
umut
ektiler. Ay dolandı vay deli gönlüm
Ölüm şaşırdı menzilini
Onlar ki karanlık üzre
korku mazgalına
zulüm
serdiler. Ay dolandı vay deli gönlüm
Ölüm şaşırdı menzilini
Onlar ki cehennem üzre
yürekten
cennet
süzdüler. Ay dolandı vay deli gönlüm
Ölüm şaşırdı menzilini
TEZGÂHTAR KIZLAR
Sabahı onlar uyandırır
çıplak yüzlerinin ufkundan
eksik yaşanmış bir rüyadan
gün doğar karanlığı kalır
Erkenden açılır dükkân
sevda ile yalnızlıktan başka
dizilir uykusuz tezgâha
ince tül, gamlı ruj ve hazan
Mevsimlik ders programları
ucuzluk, damping, tek fiyattır
sattıkları ipek pazen değil
harcanmış gençlik yıllarıdır
Günlerce raflarda kalayım
çürürse sevdanın kumaşı
aşkımı yaşatmaya yeter
tezgâhtar kızların rüzgârı
Sabahı onlar uyandırır
alınterinden, aşktan önce
bitmeden başlar gece
akşam, onlarla kararır
VUR
Buğdayın, petrolün ve alınterin
yabancı ırmaklara akıyorsa
su dursa bile sen durma
alnından kaderini çalanı vur
ağzından alınmış olsa da sözün
can, yüreğinden damıtılsa da
-acılar kardeşindir senin
kan sussa bile sen susma
hayından zalımdan doğanı vur
gönülden doğan acıyı vurma
TUZAK
Nefretin adresini mi soruyorsun
cinnet yağmurunda kimsesiz kuşların
rüzgârı çalınmış yalnızlığımı mı
sevdanın adresini mi soruyorsun
ayrılığı mavi, hüznü beyaz uçan
Yüzüne ay doğmakta. Seviyorum seni
sensin çılgınlığımın zalım kaynağı
elemin aşktan damıtılmış alevi
taşarken yüzünden hicranın ırmağı
zulmetin vahasını mı arıyorsun
bakışı gül sesi, gülüşü yaz açan
Yüzüne ay doğmakta. Seviyorum seni
Fırtınası çalınmış işte umudun
gençliğimin şafağı da haczedilmiş
acının ve aşkın tarihini yazmadan
su menzilinde akşam mı avlıyorsun
ikindisi kumral, baharı az olan
Yüzüne ay doğmakta. Seviyorum seni
Çile kuşatılmaz demedim mi sana
nur heykeli, gün avcısı, ay alevi
yüzü bereketli sevdalar tuzağı
kalbimin adresini mi soruyorsun
soyadı hüzünlü, adı naz anılan
Yüzüne ay doğmakta. Seviyorum seni
10 Şubat 1944’te Erzurum’un Pasinler ilçesinde doğdu. Liseyi İzmir’de bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümündeki öğrenimini bitirmeden ayrıldı. 1965-1968 arasında çeşitli işlerde çalıştı. Yeni İstanbul ve Cumhuriyet gazetelerinde düzeltmenlik yaptı.
İlk şiiri İzmir’de Ege Ekspres gazetisinin sanat sayfalarında yayınlandı. Devinim, Gösteri, Sanat Olayı, Soyut, Papirüs gibi dergilerdeki şiirleriyle dikkat çekti. Arkadaşlarıyla birlikte 1962-1964 arasında “Evrim” dergisini, 1967’de de “Alan 67” dergisini yayınladı. 1971’de ilk şiirlerini Kuş Tufanı adlı şiir kitabında topladı. 1972-1974 yıllarında “Yeni A” dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Gazetelerde sanat sayfaları hazırladı. 1992 yılında Cumhuriyet gazetesinden emekli oldu. Köşe yazarı olarak değişik gazetelerde çalışmalarını sürdürmektedir.
İkinci Yeni esintisi ile başladığı şiir yaşamı, zamanla toplumcu yönelim kazandı. Kendine özgü dili ve benzetmeleriyle, baştan beri tavrını ve varlığını keskinleştiren, anlam kadar biçime de önem veren şiirler yazdı. Çarşıların, işçi kızların, pazar yerlerinin, çay evlerinin dünyasını yansıtan şair olarak tanındı. Şiirinde günlük konuşma dili içine ustaca serpiştirilmiş eski sözcükler de kullandı.
Eserleri
Şiirleri
- Kuş Tufanı (1971)
- Hücremde Ayışığı (1974)
- Çırak Aranıyor (1978)
- İkinci Baskı (1979)
- Çaylar Şirketten (1980)
- Denizler Sincabı (çocuklar için şiirler,1982)
- Kırmızı Kanatlı Kartal (çocuklar için şiirler, 1982)
- Nereye Uçar Gökyüzü (1983)
- Siyah Bir Acıda (1984)
- Bir Umuttan Bir Sevinçten (1984, toplu şiirler 1)
- Yeni Bir Defter-Şiirler-Meçhul Bir Aşk (1985)
- Adresi Uçurum (1986, toplu şiirler 2)
- Geçti mi Geçen Günler (1989)
- Menzil (1992)
- Kimse Hatırlamıyor (1994, toplu şiirler 1)
- Nereye Uçar Gökyüzü (1994, toplu şiirler 2)
- İki Sevda Arasında Kara Sevda (1994)
- Tilki Tilki Saat Kaç (1995)
- Düşler Şairi (1997)
- İstanbul Hatırası (1998)
Röportaj
- Ahmet Arif Anlatıyor:Kalbim Dinamit Kuyusu (1990)
İnceleme
- Şair Cezaevi Kapısında (1992)
- Galata Köprüsü (1995)
- İlhami Bekir’den Mektup Var (1997)
- anılarımın kardeşi izmir (2001)
literatür tanıklıklar dizisi
Deneme
- Yazılmaz Bir İstanbul (1988)
- İki Sevda Arasında Karasevda (1994)
- Yasemin ve Martı (1997)
Antoloji
- Türk Yazınında Cezaevi Şiirleri (1993)
- Öykülerle İstanbul (1995)
Yenileştirme
Yedi İklim Dört Bucak (1977, Evliya Çelebi’den çocuklar için)
- Şakaname (1983, Evliya Çelebi’den çocuklar için)
- Mavi Alacalı Baston (1983, Muallim Naci’den çocuklar için)
Ödülleri
- 1979 Yeditepe Şiir Armağanı, Çırak Aranıyor ile
- 1983 Necatigil Şiir Ödülü, Nereye Uçar Gökyüzü ile
- 1993 Halil Kocagöz Şiir Ödülü Menzil ile