Daha ufak yaşta tarih, edebiyat kitapları okurdum. Yaşıma göre hayli ağır olan bu eserlerin de edebiyata hevesim üzerine bir tesiri olmuş olabilir. Gene bu yaşlarda yazı yazmağa başladım. İlk zamanlar ‘yalnız şiir değil başka tarz yazılar da yazıyordum.
“Çok âşık oldum. Hiç evlenmedim…”
Bilimsel – nesnel eleştiri öteden beri savunduğum, kurulmasına, yerleşmesine uğraştığım bir anlayıştır. Fakat bu anlayışın uygulanışı değişik kişilere ve örneklere göre değişik biçimler alır. Nitekim temel anlayışım değişmemekle birlikte, benim de yerine göre değişen yöntemler uyguladığım olmuştur. Sözgelimi, Abdülhâk Hamit Ve Tarık Yahut Endülüs Fethi kitabımda çoğun toplumsal ve kültürel oluşumdan kalkarak Hâmit ile eserini aydınlatmağa çalışmıştım. Sonra, Ahmet Haşim adlı kitabımda bunun tersi bir yol tuttum: Haşim’in şiirini çoğun hayatından ve kişiliğinden kalkarak açıklamağa giriştim. Şimdi ise başka bir yönteme baş vurmak istiyorum: Orhan Veli’nin kimliğini ve şiirini çoğun eserlerini çözümleyerek, yargılayarak ortaya çıkarmak…
Onun için, bu kitabımda O. Veli’nin toplumsal, kültürel çevresi ile kişisel yaşantısına az değineceğim. Daha çok eserleri ve düşünceleri üzerinde duracağım.
Orhan Veli’nin hayatını kardeşi Adnan Veli Orhan Veli için adlı kitapta ve. bazı yazılarında ayrıntılarıyla anlatmıştır. Onun anlattıklarını burada tekrarlamayacağım. Ancak, önemli birer belge olmaları dolayısıyla, iki yazıyı aktarmağı gerekli görüyorum. Böylece, bu ilginç yazılar hem dergilerde unutulup gitmekten kurtulmuş, hem de O.
Veli’nin hayatı kendi ağzından kısaca öğrenilmiş olacaktır.
O. Veli, arkadaşı Muvaffak Sami Onat’a gönderdiği mektuplardan birinde hayatını şöyle özetler: «1914 de doğum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 2 yaşında gurbete çıktım. Yedisinde mektebe başladım. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak saldım. 13 de Oktay Rıfat’ı, 16 da Melih Cevdet’i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18 de rakıya başladım. 19 dan sonra âvarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25 de başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok âşık oldum. Hiç evlenmedim, şimdi askerim.» (1).
Bu özeti, eleştirmen Fahir Onger’le yaptığı bir konuşmada açıp genişletir:
«1914 de İstanbul’da doğdum (Beykoz). Babam Riyaseticumhur armoni orkestrası şefi klarnetist Veli Kanık. Anne tarafımdan da sanatla uğraşanlar varsa da hep amatör kalmışlardır. Çocukluğum umumiyetle İstanbul’da geçti. Cihangir’de ve İstanbul’un muhtelif semtlerinde oturduk. Annem bir eşraf kızıdır. İlk tahsilimi Galatasaray’da yaptım. Sonra babamın işi Ankara’ya nakledilince Ankara Lisesi’nde okudum. Edebiyat merakım ilk mektepten başladı. İlk mektebin daha ilk sınıflarında iken ileri sınıflarda okutulan bazı derslere karşı —bu arada tahrir dersi de vardır. Bilhassa buna karşı— bir zorluk duyacağımı tahmin ederdim. Lâkin sonradan bu tahrir benim en çok sevdiğim şey oldu. Daha ufak yaşta tarih, edebiyat kitapları okurdum. Yaşıma göre hayli ağır olan bu eserlerin de edebiyata hevesim üzerine bir tesiri olmuş olabilir. Gene bu yaşlarda yazı yazmağa başladım. İlk zamanlar ‘yalnız şiir değil başka tarz yazılar da yazıyordum. Sonra şiir çalışmalarımın gelişmesinde çok tesiri olan iki arkadaşımdan Oktay Rifat-ı yedinci sınıfta tanıdım. Melih Cevdet ile arkadaşlığımız bir iki sene sonra başlar. O tarihlerden sonra bu iki arkadaşımla aynı meseleler üzerinde düşündük, konuştuk. Bu arkadaşlık mektepten sonra da devam etti. Şiir tarzlarımız arasındaki yakınlık da bu’ münasebetin yakınlığından olsa gerektir.
Mizacım beni buna mecbur etmiştir. Tercüme Bürosu’ndaki işim, temayüllerim ile telif edilebilecek gibi bir işti. Orada faydalı olabileceğimi sanıyordum. Fakat Reşat Şemsettin vekil olunca, maarifte antidemokratik bir hava esmeğe başladı. Bunun üzerine istifa etmek mecburiyetinde kaldım. Her devrede zamanımızın bütün sanatkârlarıyla tanışmalarım olmuştur. Nahid Sırrı’nın ısrarı üzerine ilk şiirlerimizi arkadaşlarımla beraber Varlık dergisine verdik.
«1935 de Melih Belçika’da idi. Oktay ile (Sürrealistleri) okuyorduk. Melih ile de irtibatımızı kesmemiştik. Şiirimiz muhtelif merhalelerden geçmiştir …» (2).
O. Veli Edebiyat Fakültesi’ne giderken, 1933 te Talebe Cemiyeti Başkanı seçildi. PTT’de 1936-41, Tercüme Bürosu’nda 1945-47 yılları arasında çalıştı. Yedeksubaylığını Gelibolu’da yaptı. 1 Ocak 1949 da Yaprak dergisini çıkardı. 16 Kasım 1950 gecesi Ankara’da bir kaza geçirdi: Karanlık bir sokakta sarhoş yürürken Belediye’nin kazdırdığı bir çukura düştü. Başından yaralandı. İki gün sonra İstanbul’a geldi. Hastaneye kaldırıldı. Alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi edildi. Oysa beyin kanamasından rahatsızdı. 14 Kasım’da Cerrahpaşa Hastanesi’nde öldü. Rumelihisarı Mezarlığı’na gömüldü.
1972
Asım Bezirci
Kaynak: Orhan Veli
Orhan Veli’nin Hayatı (Oluş Yayınevi)
(1) Varlık dergisi, 1.1.1951
(2) Yenilik dergisi, Aralık 1953.