İlgili kesimler kültür endüstrisini teknolojik terimlerle açıklar. Zorunlu olan kopya ilerlemelerin kaçınılmaz olarak pek çok yerde aynı ürünlerle tatmin edilebilen benzer gereksinimlere ihtiyaç duyduğu, milyonlarcasının bu yüzden onun içinde olduğu anlatılır. Teknik zıtlığın, çok büyük oranlarda dağılmış yaygın tüketim noktaları ve az sayıda üretim merkezi, yönetim tarafından plânlamaya ve organizasyona gereksinim duyduğu söylenir. Bununla birlikte iddia edilir ki, tüketicilerin ihtiyaçlarına göre ayarlanan standartlar ilk sıraya yerleştirilir, bu yüzden de çok az direnmeyle karşılaşarak kabul görür. Sonuç sistemin birliğini daha da güçlendirecek manipülasyon ve hukuk ihtiyacının birliğidir. Teknolojinin toplum üzerinde elde ettiği gücün en önemli boyutunun bunların toplum üzerindeki ekonomik gücü olduğu gerçeğinden bahsedilmez. Teknolojik neden kendi baskınlığının nedenidir. O kendinden ayrı olan toplumun zorlayıcı doğasıdır. Arabalar, bombalar, sinemalar; onların ulaştığı seviye, onun gücünü yanlış yönde ilerlettiğini gösterene kadar onları birlik halinde tutar. O kültür endüstrisini standardizasyon ve kitle üretiminin başarısından daha ileriye götüremedi; hem de işin mantığı ile sosyal yaşam arasındaki tüm içerikleri feda ederek!
Bu teknolojideki ilerleme yasasının bir sonucu değil ama bugünün ekonomisinin bir fonksiyonu. Merkezi kontrole direnebilme bilinci çoktan kişisel bilinç tarafından bastırılmış durumda… Telefondan radyoya geçiş rolleri farklılaştırdı. Öncekisi aboneye kendi rolünü oynama izni verdi ve özgürlükçüydü; sonraki ise demokrattı: tüm katılanları dinleyiciler haline dönüştürdü ve onları otoriter bir şekilde hemen birbirleriyle aynı olan radyo programları yayınlamaya zorladı. Buna karşı durabilecek makinalar icat edilemedi ve özel yayımcılar özgürlükten yoksun bırakıldı. Varolduğu söylenen amatörler alanına hapsedildiler ve yukarıdan gelen düzenlemeleri kabul etmek zorundaydılar.
Ama resmi yayımlamada halkta kendiliğinden oluşan her iz profosyoneller tarafından seçilen kaliteli insan bulucular, stüdyo yarışmaları ve resmi programların her türüyle kontrol edilir ve soğrulur. Kaliteli olanları çok öncelerden onların çok fazla bilmediği bir endüsriye ait olur. Böyle olmasaydı; içinde olmaya çok fazla istekli olmazlardı. Halkın davranışı, görünürde ve gerçekte kültür endüstrisinin sistemine yardım eden, sistemin bir parçası ve bu davranış onun için bir kusur değil. Sanatın herhangi bir dalı farklı bir çevre ve içerik olarak aynı yolu izlerse, eğer günlük haberlerin etkileyici entrikalarının yayımı müzik tecrübesinin terazisinin her iki tarafındaki teknik sorunları aşmaktan başka birşeyi göstermeye yetmezse(-gerçek jazz veye ucuz taklitler), veya Beethoven senfonisinden hareketle kabaca bir film müziği, Tolstoy romanında olduğu gibi anlaşılmaz bir şekilde, uyarlanırsa; eğer bunlar böyleyse halkın içgüdüsel isteklerinin tatmin edildiği iddiası koskoca bir balondan ibarettir!
Theodor W. Adorno
Çeviri : Volkan Çelebi
Theodor Ludwig Wiesengrund-Adorno (d. 11 Eylül 1903 – ö. 6 Ağustos 1969) Alman filozof, sosyolog, müzikolog ve kompozitör.
Frankfurt Okulu’nun ve Eleştirel teori’nin öncülerindendir. Yoğun teorik birikimi ve yaratıcılığı ile okulun önde gelen isimleri arasinda yer almış, her zaman düşüncenin eleştirelliğinin katıksız bir savunucusu olarak çalışmalarını sürdürmüştür. Felsefe ve sosyal disiplinleri bir arada değerlendirerek müzikten gündelik yaşama, ahlaki sorunlardan tahakküm ilişkilerine kadar geniş bir alanda modern kavram ve kategorileri ve onlara dayalı genel anlayışları sorunsallaştırmıştır.
tüketim toplumu eleştirisine katkı olarak yayınlanan kitabında akılcılık ve nedensellik eleştirsini güclü ve harika yapıyordu. burda ki teknolojik ihtiyaçların karşılanmasında ki belirlenimcilik ve içerisinde sömürünün halk adına nasıl yapılageldiğini guzel bir sekilde acıga koymus…