Gökyüzü en fazla nefesini taşıdı
Öyle maviydi ki
Öyle mavi
Öyle mavi.
Kıyıda olmayı bekleyen lekeler
Varlık savaşında ilerlerken
Biz olduk.
Omurgamız taşın hakkatine
Erişti
Ve başladı daganın sessizliği
Çıt yok!
Çıt yok
Ve derinere taşıdığımız
Yol var.
Ses yok,
Ve
Çok derine taşıdığımız
İnsanlık var.
Boğuluyoruz burada.
Gözlerimiz maviyi bırakmazken
Giderek koyulaşan bir denizde
Boğuluyoruz.
Bu düşüş Tanrıyadır!
Bu düşüş varlığadır.
Çözülecek
Omurganın hakikati
Ve deniz diplerinde
Bekleyen
Mercanalrın
Sabır bilgisi
Karşılayacak bizi.
Dağları aşarken
Baktığımız sonsuzluk
Taşın ısrarıyla oldu
Rüzgârın kardeşliğiyle.
Şimdi melek gelmekte
Ve almakta beni
Taşımakta
Bir cennetten
Diğerine.
Çünkü cennetteydik,
Nefesin azaldığı yerde
Duyulmayan sesin cennetinde.
Görülmeyen bakışın,
Kalbin cenneti.
Bu sağırlık
Cennet değilse
Nedir?
Nedir bu duymamayı yapan
Tamlık?
Başkalarının
Bilmediği kelimelerle
Konuştuk.
Aynı kelimelerle
Duyduk.
Birbirimize verecek
Bir sıcaklık yok artık.
Kelimeler var
Kabarcıklar arasında ilerleyen,
Taş gibi görünen kelimeler.
Baksam anlayacağım
Ne söylemekte bu yüz
‘Tanrım’ derken
Neyi anlatmakta?
Son sözlerin toprağıdır deniz.
Bejan Matur