Sana yağmurlar gönderiyorum gittiğin yerden Sözcüklerin serin ikliminden fısıltılar Yorgun bir dut ağacının sakladığı sorular Barış düşleri… yanılıp düştüğümüzde hep birden Sana hırpalanmamış uykular biriktiriyorum geceden Koynumun sıcaklığında kuluçkadalar Gerçekten düşe yüzünü içmiş aynalar Ah! Kıyıya vuran sensin o fırtınalı denizden Rüyaların yok; uyumuyorsun çünkü Bitirecek uykunu zamanın kemirgenleri Çöp denizine vuran o ışık da olmasa Akşamın ani baskını bir yurtsama sancısı Yeniden insan olmak için Tut elimden diyor dağlaşan acısı. Asuman Susam – Kıyıya Vuran |
Lesbos’un Çakılları
Asuman Susam
dalgalar gider gelir
nefesin… köpüklenen çarşaf üstünde
hayat kadar uzun bir ah’ta birleşiriz
genişleyen zamanı yutkunuruz sessizceçakılları akkor mavi ada
emanetim, senin avucunda
açılıp kapanan lagün
ağzımdan taşıyor kalbimgörünmez bir elin çizdiği hayalifener
döner gelir, dalgalar
ateşim, lesbos’un yakutu
elimde yanar döneraşka gelir,
aşk gelir
başımdan aklım gider.Yaza Veda
Asuman Susam
Yaz vedasını bitirdi çoktan
ondan bir avuntu…
güneş kırıntılarını topluyor zamanŞimdi aşk…içimizde uyanan
kana doymuş, yarasını yalıyor
uysal arslanGitme isteğini öldürmüş bir deniz
salınıyor bir ileri bir geri
üzgün bu sandalDalgalar arındırabilir mi tozlu ev içlerini
koruyabilir mi dip dalgalarından
dalgın koruganNereye gitse
bir melek göğü taşır yanında
kanatlarını açmış bir maviYazdan kalanın
kordur yarısı
bir yarısı taşlaşmış volkan.Çıt
Asuman Susam
Çıtı çıkmayan bozkır
öyle derin bakıyor
içe bakıyor.Mayınlar patlıyor taşlı tarlasında
kılı kıpırdamıyor
sus olmuş suya durmuş
bir krater göl donmuş
hayatı parçalamış bölmüş
tuz buz etmiş bir ayna
içinden bakıyor, içe bakıyor.Çıt’ı orta yerinden kırılıyor.
Sevinsin Su
Bir serçe ne kadar uzağa uçabilir kendinden,
Bir dağ nasıl bırakabilir ruhunu,
Hangi yükseklikten?
Ağır sorular öldürücüdür boşluktan düşerken.Uçurum bakıyor ya bana; içinden, en derininden
İşte bu dilemma!
Nasıl isterdim içini açsın,
Yokuşundan yuvarlanan kalpleri göstersin.
Sen, yeraltı nehrim hep aksan deltama.Yılan ağzı yollar, akıl çatallandı yine
Düş! Peşinde sansın bizi hanlar hancılar.
Kaçıncı yenilginin durağı bu, bilinmesin
Sevinsin damarlarımızda akan su
Uzaya boşalacağından korkarken.Ay tutulması
Ağaçlarım uğulduyor derin ormanda.
düşsüz bir zambağa dönüşürken dünya,
kuytularda geziniyor kösnül ölümün gölgesi,
yakarıyı duymuyor, meleklerimi kandırıyor.Karanlığın ücralarından birden
elma kokusu yıllar öncesinden.
Ayın serin yüzüne sakla beni anne;
soluğum sesin olacak saklandığım yerde.Su çağırıyor beni, çürümek istemesem de.
Hayatı sevişim, ölüme yakın duruşumdan.
Bulutlar emip alsın içimin beyaz zehrini,
çocukluğum tül kanatlı dokunuşu özlüyor.
Ay tutulurken canım yanıyor anne,
Feraha açılan avlu fesleğen bekliyor.Kalbimin derin vadisine akşam inerken
ovalarımda dört nala sonsuzluk koşuyor.
Unuttuğuyum onun çöl ortasında yanarken.
Sabah yüzlü tapınağım şefkat olsun,
Ninnisini söylesin suskum, evcilleşsin
Annemi doğurayım, ben ölmezden az önceAnnesine Dargın
Annesine dargın ölecek küçük kız,
annesi bunu bilmeyecek.
gülkurusu akşam alacası içinde
ölü bir kuş taşıdığını.
Gümüş kıvılcımlı gece ıssız…Kullanılmış rüyalar birikecek yastık altında.
damladıkça düşkırıklıkları karanlık mağarasına
su uykusuna akacak; kız suya…
bunu kimse bilmeyecek.İpek fısıltılı tutkular besleyecek,
çın sabahla yürüyecek damarlarında isyan,
yasemin tütsülü bir aşkı hep özleyecek.
uzayan saçlarına konan ölü kelebek zaman
sesi yutacak boşluk; kalbi yükseklerden düşecek!duymazsa o sesi dalgın anne,
kız ölecek!İhtimal Ki Aşk
Çöl yalnızlığında aşk serinliği iç çeken kuyu
Zamanın aceleci bakışlarına kanma su içerken
Yanmaktan da korkma!Bir ihtimal olmaktan çoktan çıkmıştın
Aştın düpedüz ayak direyen
Pupa yelken bir yürek isterdi sana
Ayna; fırfırlı kelepeğini seyretmek için
Annelerin bit yeniği aradığı yerlerimden
Derinden sancıyor kavak yellerim
Kim korkmaz büyüttüğü ütopyadan
Yardan gelip yar’ a gidenKorkum itirafımdır
Kalbimi delik deşik eden kuru sıkılar
Yar hanesinde bir gedik daha istemem
Gecenin geveze çocuğu rüzgara yutulan
Yufka yürekli şarkılara gözyaşı olan
Ve şaşı bakan korkunun penceresinden
Fulardaki sıçandişlerini dişlerken
Nakışsız elbise giymeyen perikızı
Tereddüdüne sarılmış çocukluk
Korksun istemez annesinin azarından düzayak bir aşk bekler
Avlulara serinlik sızdırır yaz mehtabı
Aysar bir kadın aşksar sapsarı
Gölgesi kalın bir ağaç olarak düş günceme istersenNihavent Sandık
Nihavent Sandık Can Akgündüz’e
gökyüzü makamını arıyor
karar sesini bulup indiriyor yağmur
ağarıyor içimiz.suyun hafızasına güveniyor o
çok badireler atlatmış hayat,
denizine açılıyor.anıların rengi sarıdır, bildim;
yıllar biriktiren bir sırdır güz.
diyor, çok geç olmadan gidelim!
bekliyor neyi, o sandıklekeli yüz?su düşünsün istiyor kendi yerine,
gittiği her yere sandığını sürüklüyor.
aynada donup kalmış,
anayadigarı çocuklukyaşı.
dinse, diyor yangınları içimin,
silse, kaybolduğum orman yaralarımı.korktuğunda kaçardı eskiden,
eskiten bir yanı vardı kalbinin.
nihavent akan su damlası;
hüzün olurdu sevinçleri.bana doğmadan önceki yüzünü gösterse
içi karanlık bir boşluk bu sandığın.
Asuman Susam
1968 İzmir doğumlu olan şair, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Çeşitli kurum ve kuruluşlarda edebiyat öğretmenliği yaptı. İlk şiiri 1989 yılında Milliyet Sanat Dergisi’nde ve o yılın Genç Şairler Antolojisi’nde
yayınlandı. O günden beri, şiirleri ve edebiyata dair eleştirel denemeleri çeşitli dergilerde yayınlanmakta. 90’lı yıllarda Piya Şiir Kolektifi ile tanıştı. İlk şiir kitabı Bir Unutuş Olsun, (Piya Kitaplığı) 1995’te, ardından İhtimal ki Aşk (Piya Kitaplığı)
2001’de yayınlandı. 2008 yılında Can Yayınları’ndan çıkan 99 Beyit: Divan Şiirinden Seçmeler ve Çözümlemeleri, ortak kitabının yazarlarından biri olarak yayında yer aldı. Susunca Sen adlı son şiir kitabı ise Nisan 2008’de Digraf Yayıncılık’ın Şiirden Dizisi’nden çıktı.
Asuman Susam’a…:yağmurla birlikte ‘yağmur tıpırtılarını da toplayıp kesekağıdına dolduralım’…Tahsin Kavak’dan…