Sevmeyi unutanlar için
|
1949. yılında Ankara’da doğan Behçet AYSAN. Selimiye Askeri Ortaokulu ve Kuleli Askeri Lisesi’nde okudu. 1968′de Ankara Tıp Fakültesi’ne askeri öğrenci olarak girdi. Politik nedenlerle 12 Mart döneminden sonra tıp öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Bu sırada bir çok ve çeşitli alanlarda işlerde çalıştı.
Mezun olduktan sonra İzmit’e tayin olan Aysan daha sonra Ankara’da psikayatri ihtisası yaptı. SSK Yenişehir Dispanseri’nde doktor olarak çalışmaya devam ederken. 1993 yılında yobazların Sivas’ta yakarak yaşamını sonlandırdığı 37 aydınlarımızdan biridir.
Beyaz Bir Gemidir Ölüm
Beyaz Bir Gemidir Ölüm
Sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde olurum.
Kötü geçen bir güzü
ve umutsuz bir aşkı anlatan,
rüzgarla savrulan
kağıt parçalarına
yazılmış
dağıtılmamış
bildiriler gibi.
Uzun bir yolculuğa hazırlanan,
yalnız bir yolculuğa.
Çünkü beyaz bir gemidir ölüm,
siyah denizlerin hep
çağırdığı,batık bir gemi,/sönmüş yıldızlar gibidir.
Yitik adreslere benzer ölüm./yanık otlar gibi.
Sen bu şiiri okurken / ben belki başka bir şehirde ölürüm.
ATEŞ DERESİ
-ceyhun a. kansu’ nun anısına-
ateş deresi iki tepenin arası
uzak kıyılarında şehrin, varoşlarında
kirli sarı dumanlar yükseliyor
bacalarından.
paslı
çinkolarla kaplı çatılarında
geçen yazdan kalmış uçurtma
kuyrukları.
yağmurlu bir öğle üzeri geçtim
çamurlu yollarından
bin dokuz yüz seksen birin şubatı.
on bin işsiz yaşıyor burda
yozgatlı, erzurumlu, sivaslı
on bin dul, on bin yoksul ve aç.
ya çocuklar, dünyanın en güzel
çocukları
yırtık lastikler
ayaklarında
okula gidiyorlar, çantalarında
göçlerin tarihi ve yoksulluğun
coğrafyası
taşıdıkları.
tarihi değiştirecek olan çocuklar
dünyanın en güzel çocukları.
UNUTULMAYAN
durmadan taşırdım yanımda üç şeyi
iri çakıl tanelerini, çatlamış bir narı
bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
ipekten
çalınmış
umutlarla taşırdım
ah sevgilim derdim, ölüm
ne kadar çoktu yaşadığımızda.
bize hep beyaz mendil
sallayan
ölüm ki,
iki kapısında
haki bir yalnızlık
dikilirdi
ve hatırlatırdı
bize, güz kuşlarının
uçup gittiği denizleri.
bense, yulaf kokan
dağlı ellerinde
dolaşmak gibi kolaydır
sanırdım yaşamak ve sana kansız
bir gökyüzü
getirirdim
getirebilsem ah,
– avlusunda çocukların
korkmadan oynadığı –
lalelerle
donanmış simli bir gökyüzü.
bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
çatlamış bir narı, unutmadım.
Behçet AYSAN
(Karşı Gece)
ÖRÜP İNCE BİR TIĞLA
duvarda, solgun ışıklarla oynaşmada
bir örümcek ve düşüncelerim
ince bir tığla
örüyor ağını, sessizce
gün
batıyor.
kara battaniyeli
bir ölü yürüyor sonra
kireç döküntüleri ne kadar da
benziyor
ona, öldürülmüş bir arkadaşının
fenerini
tutuyor, içli bir madenci
şarkısıyla
geçerken
şehrin dikenli telleri arasından.
limanda yük boşaltıyordu kardeşi
dünya geniş
pergeliyle
yer
açıyordu, onunla koşanların
kalbinde ve bir gül ağacının
tomurcuğunda yeniden açıyordu.
sessizce
gün
batıyor, bir aşk bitiyordu
bir aşk dağılmış
bir gerdanlık gibi.
sakallarım uzuyor, bir yara
bir yara durmadan işliyordu
kendini
ben de
çekiyordum
derin ağlardan
çekiyordum gölgemi.
sevmiyordum artık
ne sis çanını
ne dağlalesini
günlerim değiyordu
ateşten bir dolunaya.
AÇ KUŞLAR
1.
kana boyandı kirmenimde yün
kuşmarlara, tuzaklara düştüm
menevişlendi durgun sularım
sedef
bir bıçak aldım dostlar
güneşi yiyorlar
aç kuşlar.
aç kuşlar, yorgun işçi
yeni çıkan vardiyadan
elliyorlar yıldızların
kınasını.
aç kuşlar, topraktan
güneşi bakır bir kap gibi
kalaylıyorlar.
2.
bense, toy bir çırak
kırık keman
paslanmış tabanca
küflü bir an
kurutulmuş papatyalarla
kitabın ortasında
3.
hayat, aşıp geçiyor
bütün kitapları
yeni acılar gerek
yeni aşklar
yaşamaklar ve anlatımlar
beklemiyor bizi
hiçbir şey
hiçbir yerde
solgun hercaimenekşe
ve buna, buğulanıp çarpıyor
benimle birlikte
buzlu bir camın arkasında çarpıyor
buğulanıp.
sesim
dişlilerin şarkısına karışıyor.
ANIŞ
yıkık manastırın orda
kalbim ki,
o da
yıkıktı.
bir keşiş bıçağıyla dağlanmış
çiçekbozuğu,
çopur –
bir hayat
acıtıyordu beni sevgilim.
her şeyin
hüzne vurduğu yerde
bütün saatlerin,
kuzguni bir denizi çoğaltarak
hayat
acıtıyordu beni.
AÇ KUŞLAR (1030 Hit)
1.
kana boyandı kirmenimde yün
kuşmarlara, tuzaklara düştüm
menevişlendi durgun sularım
sedef
bir bıçak aldım dostlar
güneşi yiyorlar
aç kuşlar.
aç kuşlar, yorgun işçi
yeni çıkan vardiyadan
elliyorlar yıldızların
kınasını.
aç kuşlar, topraktan
güneşi bakır bir kap gibi
kalaylıyorlar.
2.
bense, toy bir çırak
kırık keman
paslanmış tabanca
küflü bir an
kurutulmuş papatyalarla
kitabın ortasında
3.
hayat, aşıp geçiyor
bütün kitapları
yeni acılar gerek
yeni aşklar
yaşamaklar ve anlatımlar
beklemiyor bizi
hiçbir şey
hiçbir yerde
solgun hercaimenekşe
ve buna, buğulanıp çarpıyor
benimle birlikte
buzlu bir camın arkasında çarpıyor
buğulanıp.
sesim
dişlilerin şarkısına karışıyor.
BEYAZ GECELER
Bütün hayatları bilmek isterdim
ilginç geliyor bana bir gemicinin
anlattıkları
eskiyen
aşkları bırakıp
yeni yükler aldıkları
beyaz bir gecede.
bilmek isterdim
çamlıhemşin’ li fırıncı
ustanın
niçin
batum’dan göç ettiğini
kömür yüklü mavnayla
beyaz bir gecede.
beyaz bir gecede
beyaz bir gecede
savrulmuş
buralara
saraybosna’dan
elinde hiç işlemediği
nakışı
kış zorlu
makedonya komitacı dolu
buğulanmış camları vagonların
bakışı mavi gözleri dalgın
o kadın
doğurmuş sonra annemi
bilmek isterdim
bozüyük bilecik arasında
bin dokuz yüz kırk yedinin martında
tipi
ve aç kurtlar
saldırınca
tepesinde bir telgraf
direğinin
donan
gencecik hat bakıcısının
hayatını.
beyaz bir gecede.
ne söylenecek
bir türkü
ne yazılacak
bir roman
olan
bütün hayatları
yaşanmış
bütün hayatları
bilmek isterdim.
beyaz bir gecede.
AY DÜŞÜNCE (1996 Hit)
ay düşünce denize
seni hatırlarım
ince ince yağan yağmur,
iskeleye yanaşan vapur
haydarpaşa garı
seni hatırlarım
ay düşünce denize
kalbim çarpar, telaşlı
bir kuş olur, siyahlar içinde bir kadın
ve yakasında ipiri kırmızı bir gül
seni hatırlarım
ay düşünce denize
söylenmemiş sessiz
bir şarkıydım, tozup
giden bir ilk kar
solgun begonya
kalkmak üzere bir tren
seni hatırlarım
BİR EFLATUN ÖLÜM (2232 Hit)
kırgınım, saçılmış
bir nar gibiyim
sessiz akan bir ırmağım
geceden
git dersen giderim
kal dersen kalırım
git
dersen
kuşlar da dönmez, güz kuşları
yanıma kiraz hevenkleri alırım
ve seninle yaşadığım
o iyi günleri,
kötü
günleri bırakırım.
aynı gökyüzü aynı keder
değişen bir şey yok ki
gidip
yağmurlara durayım.
söylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım
belki
sararmış
eski resimlerde kalırım
belki esmer bir çocuğun dilinde.
bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti
değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.
aynı gökyüzü aynı keder.
DÜELLO !..
parçalanmış bir aynada
nakışları esmer bir yüz
yansısını görüyorum
perçemleri akdenizli
bakışları simli sündüs
parçalanmış bir aynada.
ah! benim bu deliliğim
ıssız bir ada arıyor
yanaşıp çıkınca, şaşkın
dolaşmış çok önceleri
yabanıl ayak izleri
ah! yazık orda binlerce.
titrek bir mum ışığında
yeniden sarsak yüreğim
asla anmayacak aşkı
bir kez daha yapmayacak
yine çarpıp kayalara
su almakta, su almakta
batmaktadır köhne kalyon
yıldızları sönmüş gece.
bir yaz günü oldu bunlar
gri yağmurlar yağıyordu
çekildi bütün kılıçlar
ben bir yanda rakip hayat
denizse köpürdüyordu
ve şarkılar söylüyordu
alabildiğince bir siren
ölmemi istemiyordu.
ne parçalanmış bir ayna
ne mum ışığı kalacak
birazdan gün ağaracak
her gece yeni bir düello
her sabah yeni bir ölüm
hepsi bu şiire sığacak.
YAPITLARI
Karşı Gece (1983)
Sesler ve Küller (1984 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü)
Eylül (1986, 1988 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü)
Deniz Feneri (1987 Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü)
Şiirler (1990)
Behçet AYSAN Kitabı (1993)
Üç Kardeştiler (Radyo Oyunu, 1995)