Ana Sayfa Felsefe NOAM CHOMSKY: YÖNETİM NE HALKINDIR, NE HALK TARAFINDAN YAPILIR, NE DE HALK...

NOAM CHOMSKY: YÖNETİM NE HALKINDIR, NE HALK TARAFINDAN YAPILIR, NE DE HALK İÇİNDİR

Hiyerarşi ve baskının temel başarısı, insan yerine konmayanları, bunun doğal olduğuna inandırmalarıdır. Her türlü otorite ve hiyerarşi sorgulanmalı ve bunların meşruiyeti ispatlanmalıdır.. Meşruiyetini ispatlayamayan her türlü otorite gayrimeşrudur ve devrilmelidir.

Gerçeği söylemek ve yalanları gözler önüne sermek aydınların sorumluluğudur

Barış savaşa tercih edilir ama bu mutlak bir değer değildir. Eğer Hitler dünyayı fethetmiş olsaydı barış olurdu ama bu bizim görmek istediğimiz türden bir barış olmazdı.

Entelektüellerin binlerce yıldır süregelen görevi insanları pasif itaatkar cahil ve güdümlü hale getirmektir.

Halk özgürleştikçe korku ve propagandaya daha çok başvurulur.

Eğitim, kendi potansiyelinizi ve yaratıcılığınızı geliştirmenizdir. Belki okulda çok başarılı olamayacaksınız ve sanatta muhteşem şeyler yapacaksınız. Bu da iyidir. Bunda kötü olan ne ki? Bu da, doyurucu ve harika bir hayat yaşamanın başka bir yoludur. Üstelik hem kendin hem de başkaları için anlamlı olan bir yoldur.

Bir toplum ne kadar özgür olursa güç kullanmak o kadar zorlaşır.

Önündeki küplerle bir şeyler inşa etmek, yeni bir şeyler öğrenmek ya da karşısına çıkan işi yapmak istemeyen bir çocuk görmedim hiç. Yetişkinlerin böyle olmamasının tek nedeni de, onlardaki bu isteği yok etmiş olan okullara ve diğer baskıcı kurumlara gönderilmiş olmaları galiba.

Vaktiyle Bertrand Russell liberal eğitimin amacını şöyle tanım­lamıştı: “Çocukların egemenlikten başka şeylere değer vermesi­ni sağlamak. Özgür bir toplum içinde yaşayacak erdemli yurttaşlar yetiştirilmesine yardım etmek ve yurttaşlık bilinciyle bireysel ya­atıcılıktaki özgürlüğü birleştirmek suretiyle insan yaşamına -pek az kişinin ulaşılabileceğini gösterdiği- o ihtişamı verme yeteneği­ni insanlara kazandırabilmek.” Bu yüzyılda bireysel yaratıcılıkta ve özgürlük uğruna mücadelede insan yaşamının ulaşabileceği ih­tişamı gösteren az sayıdaki kişi arasında başköşelerden biri Bert­rand Russell’a aittir.

Okul sisteminin yalnızca itaatkâr olmayı değil, can sıkıntısına katlanmayı, oturup saate bakmayı ve sınıftan kaçmamayı da öğrettiğini fark ettim. Bu, tam olarak bir kapitalist şirkette çalışırken sahip olmanız gereken bir beceri.

Modern bir sanayi toplumunun görevi, şu anda teknik açıdan gerçekleştirilebilir olan bir şeye, yani gerçekten üretip yaratan, bizzat denetledikleri kurumlar içinde sınırlı hiyerarşik yapılarla, mümkünse hiyerarşiyi tamamen ortadan kaldırarak yaşamlarını özgürce sürdüren insanların özgür ve gönüllü katılımlarına dayanan bir topluma ulaşmaktır.

Toplumun genelinin neler döndüğünden haberi yoktur, hatta haberi olmadığından dahi haberi yoktur.

Demokrasi, içindeki insanların oyuncu değil izleyici olduğu bir sistemdir. Eşitlik olmadan demokrasi olmaz.

Bir sınıf diktatörlüğü rejiminde, kendi isteklerini şiddet yoluyla dayatan bir sınıf iktidarı rejiminde yaşamakta olduğumuz son derece açık; bu yüzden de bizim demokrasiyle uzaktan yakından alakamız yok.

Toplumumuza demokratik denebileceğine zerre kadar inanmıyorum. Eğer demokrasiden hem bölünmüş olmayan hem de hiyerarşik biçimde, sınıflar halinde düzenlenmemiş bir halkın iktidara fiilen sahip olması anlaşılıyorsa, demokrasiden çok uzak olduğumuz gayet açık.

Uluslararası hukuk ve demokrasi hoş şeyler – ama sürece göre değil sonuca göre değerlendirildiklerinde. Tıpkı serbest piyasa gibi.

Gerçeği söylemek ve yalanları gözler önüne sermek aydınların sorumluluğudur.

İlan edilmeden önce bütün savaşları dikkatle analiz ettik. Fakat bu savaşları durdurmadık. (Ve savaşlar ilan edilir edilmez. çoğumuz onun propagandisti oluverdik.)

Her kaynağa şüpheci bir gözle bakmalısınız. Bana neye güvenmeleri gerektiğini soranlara cevabım her zaman ‘kendi zeka ve aklınıza’ olmuştur ve bu durum benim söylediklerimi okurken de geçerlidir.

Biraz daha fazla kâr etmek için torunlarımızı kurban etmeye razı olan çılgınlar olmak mecburiyetinde değiliz.

Medya, kamunun çıkarlarına değil, Devlet’in ve diğer şirketlerin çıkarlarına hizmet eder. Büyük yalanların kurumsallaşmasına da izin verir. Hatırı sayılır bir medya desteğine sahip olmayan ve önemli ölçüde basının aktif düşmanlığına maruz kalan bir kitle hareketi, ciddi şekilde sekteye uğrar ve çok zor koşullarda mü­cadele etmek zorunda kalır.

Bertrand Russell gerçek anlamda bilinç sahibi olanlar arasında az sayıdaki seçkin kişiden birisiydi. Amerika’nın yürüttüğü savaşın barbarlığına karşı Amerikan halkını uyarma çabaları, yaygın suçlamaların önünü açtı.

Türkiye’de batı’da göremeyeceğimiz kadar direniş kültürü var.

Yoksulların zenginler tarafından nasıl yağmalandığını anlatıyoruz. Zenginlerin arasında yaşıyoruz. Yağma sayesinde yaşıyoruz ve zenginlere fikir pezevenkliği yapıyoruz. işkenceyi anlattık ve işkenceye karşı çıkan çağrıların altına imza attık. Ne var ki işkenceyi durdurmadık.

Anarşizm “toplumun varma­sı gereken nihai idealdir

Üç tür toplum düşüne­lim: Bir, bugünkü toplum; burada istenmeyen işler ücretli kölele­re verilir. İkinci bir sistem düşünelim; burada istenmeyen işler, onu anlamlı kılmak için en iyi çabalardan sonra paylaşılır. Üçün­cü bir sistem düşünelim; burada insanlar gönüllü olarak yapma­yı seçsinler diye, istenmeyen işlere yüksek ekstra ücret alınır. Pe­kâlâ, bana öyle geliyor ki, son iki sistem de -müphem bir söyle­yişle- anarşist ilkelerle tutarlıdır.

Güç sahibi insanlar, mecbur kalmadıkça hiçbir şeyden vazgeçmezler.

Alışılmış zihinsel düzenler değiştiğinde devrim patlak verir.

Bence, gerçekten de iktidarı çözüp parçalamaktan ve demokratik bir biçimde yaymaktan başka bir yol yok.


Noam Chomsky’den Alıntılar

 

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version