KAFKA’NIN HAYATI, SANATI VE ETKİLENDİĞİ YAZARLAR – WILHELM EMRICH

    KAFKA’NIN HAYATIN’A TOPLU BİR BAKIŞ

    Franz Kafka, 3 Temmuz 1883’de Almanca konuşan Çek asıllı bir tüccar ailenin oğlu olarak Prag’da doğdu. Babası Hermann Kafka, Strakonic yakınında Wossek adındaki küçük bir köyden gelerek Prag’da yılmak bilmeden çalışmış, pek yoksul koşullardan zengin bir tüccar durumuna yükselmiş, bir toptancı mağazasının sahibi olmuştur. Aile birçok kereler ev değiştirmiş, Franz’ın da ortak yaşantısı olan bu ev değiştirmelerle baba’nın ekonomik durumundaki yükseliş dışa karşı da kendini göstermiş, onun kaba fizik ve ruh yapısıyla yaşayışındaki düpedüz pratik-ekonomik yön, hassas ve ince Franz için bir hayranlık, ama aynı zamanda yenilmez bir nefretle ıstıraplı bir yabancılaşma kaynağı olmuştur.

    Kızlık adı Löwy olan annesi Julie Kafka, mânevi yönü oldukça belirgin, ince duygulu, pek hatırı sayılır ve kibar bir Prag’lı aileden geliyordu. Anne tarafından akrabalar arasında bilginlere; komik hayaller, yalnızlıklar ya da serüvenlere düşkün tuhaf, acayip insanlara rastlamaktayız. Kafka’nın anne ve babası arasındaki karşıtlıklardan daha büyükleri âdeta düşünülecek gibi değil. Ne var ki, anne tamamen kocasının buyruğu altında yaşadığından, özellikle annesel istidatlara sahip küçük Franz, hele kendisinden ufak üç kız kardeşiyle aradaki yaş farkı pek büyük olduğu için nerdeyse büsbütün tek başına bırakılmıştı. Zamanla babasının egemenliğinden kendini kurtararak içsel bir özgürlüğe kavuşan en küçük kız kardeşi Ottla ile ancak büyüdüğü vakit daha sıkı mânevi bir ilişki kurabildi.

    Franz 1893-1901 yılları arasında Prag’da Altstaldter Ring’deki Alman jimnazında okudu. Sınıfının en iyi öğrencilerindendi. Aşağı yukarı onbeş, on altı yaşlarındayken Spinoza ile düşüp kalkmaya başladı; Darwin’i, Haeckel’in «Weltraltsel»ini, Nietzsche’yi hayranlıkla okudu; tanrı tanımazlığı ve sosyalizmi benimsedi. Dine karşı ilgisiz, özgür baba evinde dinsel bir hava ve eğitimden eser yoktu. Okuldaki Musevilik dersi kuru bir ahlâköğretiminden ve seçimi isteğe bağlı düpedüz filolojik bir İbranice dersinden oluşuyordu ki, Kafka da bu derse katılmıyordu. Daha ileri sınıflardaki felsefe derslerinde Fechner’in «Psychophysik»i, yani ruhsal büyüklüklerin matematik ölçülebilirliği öğretisiyle tanıştı. Kafka’nın henüz bir öğrenciyken, yani 1903’de Fechner’in tümevanmsal ruhbilimiyle uğraştığı, belgelere dayanılarak gösterilebilir

    Sıkı bir dostluk Kafka’yı jimnaz döneminde, daha sonra önemli bir sanat tarihçisi olan ve birinci dünya savaşında şehit düşen Oskar Pollak’a bağladı. Pollak ve diğer öğrencilerle birlikte antiklerikal eğilimli ve muhalif «Özgür Okul» derneğini kurdu. En sevdiği ozanlar Goethe, Kleist, Grillparzer ve Stifter idi.

    Jimnazdan mezun olurken Kafka bundan sonraki amacının felsefe öğrenimi yapmak olduğunu bildirmiş, ama Münih’de 14 gün kimya dersleri dinledikten ve bir sömestr de germanistik okuduktan sonra, 1901-1906 yılları arasında Prag’daki Alman üniversitesinde hukuk öğrenimine başlamıştı. O sıralar Prag’da bulunan ve yanında doktorasını yaptığı Alfred Weberin sosyoloji derslerinin kuvvetle etkisinde kaldı. Weberin sonkapitalist endüstri toplumu ve bu toplumu bekliyen tehlikelere ilişkin çözümlemeleri Kafka’yı hayli etkiledi ve meşgul etti. Daha sonra Franz Brentano’nun bir öğrencisi olan Anton Marty’den felsefe dersleri dinledi, Brentano’culann Café Louvre’daki toplantılarına katıldı. Franz Brentano felsefesinin, üzerindeki bu etkisi, sıkı bir ilişki içerisinde bulunduğu fahri doçent Oskar Kraus ile daha da güçlendi. Klaus Wagenbach’m Kafka-Biyografyası’nda ortaya koyduğu gibi, Kafka’daki etik amansızlığı ve ahlâksal yargılayışta uyguladığı «çözümleyici» yöntemin başlıca kökü, Brentano’nun ahlâksal yargılama felsefesinde bulunur.

    1903 yılında Kafka «Das Kind und die Stadt» (Çocuk ve Kent.) adındaki, bugün kayıp bir roman üzerinde çalışmış, bu romandan bazı parçalarla kimisi bu tarihten önce yazılmış olabilecek ayni şekilde bugün kayıp şiirleri ve düzyazı taslaklarını dostu Oskar Pollak’a yollamıştı. 1904-1905’de «Beschreibung eines Kampfes» (Bir Savaşın Tasviri) adındaki eserinin en önemli parçalarını, Hugo von Hoffmannsthal’ın «Gespralch über Gedichte» (Şiirler Üzerinde Konuşu) ve «Brief des Lord Chandos’un Mektubu» adlı yazılarının kısmen etkisi altında kaleme aldı.

    Bu tarihten sonra başta Hebbel, Grillparzer, Byron ve Amiel’in günlükleri, Kügelgen, Lord Clive, Macaulay, Flaubert Vita v.b. nın anıları olmak üzere günlükleri, anıları ve mektupları okumaya verdi kendini. Sonra Marc Aurel, Meister Eckhart, Hamsun, Hoffmännsthal, Thomas Mann, Flaubert, Stendhal ve Kassner’in eserleriyle, Joh. Peter Hebel, Stifter, Hermann Hesse, Emil Strauss, Wilhelm Schalfer ve daha sonraları da Carossa, Dostoyevski, Tolstoy, Strindberg ve aşağı yukan 1909’dan bu yana da Robert Walser ve en başta onun «Jakob von Gunten» adlı eserleriyle düşüp kalktı. Gerek Huysmann, Oscar Wilde, Frank Wedekind ve ilk döneminde Heinrich Mann gibi zamanın öncüleriyle Çöküntü (Dekadens) ve «Şeytansa!» yazarlarından, gerekse Gustav Meyrink gibi Prag’h Dehşet, Fantastik ve Grotesk yazarlarından uzak kaldı. Kafka ile Meyrink’in eserleri arasında kurulmak istenen bağlantılar ve görülmek istenen benzerlikler bir yanılgıdan başka bir şey değildir. Kafka ömrü boyunca Stifter’in «Nachsommer», Joh. Peter Hebel’in «Schatzkalstlein»ı ve Grimm masalları gibi özellikle sade, «tabiî» yazarları ve yazıları sevdi.

    Öğrenim yıllarında, 1902’de, Max Brod’la ömrü boyunca sürecek dostluğu başladı. Ayrıca Felix Weltsch ve kör ozan Oskar Baum ile sıkı bir ilişki içerisinde bulunuyordu. Eski okul arkadaşı Felix Braun, Kafka’yı daha bir öğrenciyken Prag’ın en yüksek sosyetesine sokmuştu.

    1906’da hukuk doktorasını yaptıktan ve Prag ceza ve asliye hukuk mahkemesinde bir yıl stajyerlikten sonra «Assicurazione Generalbye ve 1908’de de memur olarak Prag’daki «İşçi Kaza Sigortası»na girdi; burada hastalığının (Akciğer tüberkülozu) ortaya çıkmasına, yani 1917 eylülüne kadar ve bu tarihten sonra da — hastalığından baş aldıkça — kazaların önlenmesi bölümünde, yüksek, hatırı sayılır bir mevkide çalıştı. Gerek üstleri ve gerekse astlarından hayli takdir gördü. Görevine bağlılığı, işten anlaması, nezâketi karakteristik özellikleriydi. İş kazalarının teknik önlenmesindeki ıslâhat konusunda yol gösterici ya da uyarıcı bir rol oynadı.

    Mesleği ve sanatçı eğilimi arasındaki çatışmayla ağır bir şekilde hırpalanmış, ama öyleyken toplum içinde bir iş güç sahibi olması gerektiği kanısına sımsıkı bağlı kalarak bundan asla vazgeçmemişti.
    Kafka Prag’ın yalnız kültür Çevreleriyle değil, basıit halkla da ilişki içerisinde yaşadı. Prag’lı öbür iki ozanın, Rilke ve Werfel’in tersine Çeklerle sıkı ilişkiler kurdu. Sık sık Çek Nasyonal Demokrat, Sosyalist ve Anarşistlerinin siyasi toplantılarında bulunuyor, Prag’lı Alman yazar dostları Çek politik hayatına uzak ve ilgisiz kaldıkları için hep yalnız yapıyordu bunu.
    Yıllar yılı, Bayan Bertha Fanta’nm çevresinde ve evinde yapılan bilimsel konferanslara, tartışmalara katıldı. Evin konuklan ve konuşuculan arasında Albert Einstein, matematikçi G. Kovalevski, filozof Christian von Ehrenfels, Philipp Frank, Freundlich ve Hopf (Einstein’ın bir dostu) vb. fizikçiler bulunuyordu. Kimi sürekli kurslar, kimi seri konferanslar halinde, Einstein’ın görecelik, Max Planck’ın kuvanta, Cantor’un sınırsız sayılar kuramı ve Sigmund Freud’un psikanalizi, ayrıca He gelin «Phalnomenologie des Geistes» adlı eserleriyle Fichte’nin bilim öğretisi ve Kant’ın «Kritik der reinen Vernunft»u yine bu evde hep bir arada incelenip tartışıldı. 1911’de Rudolf Steiner, Theosophie’ye eğilimli Bayan Fanta’nm evinde bir seri konferans verdi. Kafka bu konferanstan ateşli bir ilgiyle izledi, sonra da Steiner’in ziyaretine gitti.

    Doğu Yahudilerinden kurulu bir tiyatro topluluğunun Prag’da temsil ettiği Jidde oyunlarının kuvvetli etkisinde kalan Kafka, yine 1911’de Yahudi tarihi ve Jidde edebiyatıyla geniş çapta ilgilenmeye başladı. Chassid hikâyelerini ve her halde Mendele Moscher Sfurim’in Jidde dilindeki romanlarını okudu. Bunlar hayvan hikâyeleri konusunda Kafka üzerine uyancı bir etki yapmış olabilir, çünkü Kafka’dan hayli değişik ve ussal-öğretici, allegorik biçimde olmakla beraber, Sfurim’de de insanlar hayvan kılığında boy gösterirler. Ne var ki Kafka bağnazlık ölçüsünde bir siyonizme pek yüz vermemiş, buna karşılık Siyonizm içerisindeki Chaluz – akımına, yani Filistin’de sosyalist kolhczlar temeline dayanan bir Yahudi kolonizasyonu fikrine canlı bir ilgi beslemiştir.

    Ömrü boyunca Kafka doğal tedavi bilimine ve buna bağlı solunum jimnastiği, giysi devrimi, vücut kültürü, çiğ yiyecekler vb. gibi çalışmalara yakınlık duydu. Sebzeyle beslendi; dayanıklı ve iyi bir yüzücü, kürek çekici, ata binici ve yol yürüyücüydü. Tatillerde İsviçre’ye, İtalya’ya, Paris’e, Berlin’e, Macaristan’a ve 1912 yılında da her vakit bir yakınlık duyduğu Goethe’nin yaşadığı çevreleri görmek, tanımak üzere Weimar’a, arkasın­ dan da Harz’a, doğal tedavi yeri olan «Jungborn»a seyahatler yaptı.

    Martin Buber, Franz Werfel, Otto Pick, Ernst Weiss, Willy Haas, Emil Utitz, Rudolf Fuchs, Wolfenstein, Gustav Janouch, inşat üstadı Ludwig Hardt vb. şahsen görüşüp konuştuğu kimselerdi. Biri 1914, diğeri 1917’de ikisi ayni kızla olmak üzere üç kere nişanlanıp ayrıldı. Başka kadınlara, sözgelişi 1920-1922 yıllan arasında Milena Jesenska-Pollak’a olan ilişkilerini de kesti sonradan. Ancak hayatının son  yılında (1923-1924) hatın sayılır bir Doğu Yahudi ve Chassid ailesinden gelen Dora Dymant (Diamant) ile ilişkisi mutlu olabildi. Ancak bu olumlu ilişki sayesinde Prag’daki ailesiyle arasındaki iç bağlardan kurtarabildi kendini ve Dora Dymant’la o berbat enflâsyon döneminde, Berlin’de orta halli bir ev açtı. Daha önceki sevgi bağlantılarında kendisinden ve evlilikten bekledikleri sınırsız ölçüde büyük otmuş, bu da birtakım bunalımlara yol açmıştı. Bu bakımdan Kafka kendi durumunu Kierkegaard’m ve biraz da, o sıralar hani hani okuduğu Strindberg’in durumuna «benzer» görmekteydi. Eserleri şu tarih sırasına göre doğdu: Öğrenimini tamamladıktan hemen sonra, 1906-1907 de «Hochzeitsvorvereitungen auf dem Lande» adındaki fragmanı yazdı. 1909’da «Hyperion» dergisinde, daha 1904-1905 yılında yazılmış «Bir Savaşın Tasviri»nden iki konuşma yayımlattı. 1910’da günlük notlarını kaleme almaya başladı; bu notlar onun için sadece düşünü değil, özellikle imge, parabol ve hikâye gibi sanatsal yaratışlar yoluyla kendi kendini aydınlatma ve biçimlendirmeye yarayan başlıca bir araç oldu.

    Ocak 1913’de, «Bir Savaşın Tasvirbnden kimi parçalarla, 1910-1912 yılları arasında yazılmış eskizlerden meydana gelen «Betrachtung» (Gözlem) yayımlandı. 1911’den 1914’e kadar «Der Verschollene» (Amerika) romanı üzerinde çalıştı; romanın başlıca bölümleri 1911-1912’de yazılıp bitti.

    12 Eylül 1912’de, «Der Verschollene» romanındaki Dickens etkisi taşıyan anlatıma karşıt yeni bir sanatsal biçimlendirmeye geçiş olarak baktığı «Das Urteil» hikâyesi doğdu. Ama 1915’de de hâlâ her iki anlatım biçimlerini birleştirebileceğini umuyordu >( G 463). «Das Urteibdan hemen sonra yine 1912’de «Die Verwandlung»u (Değişim), 1914 Ekiminde ise ihtimal o sıra kopan savaşın etkisi altında «In der Strafkolonie» hikâyesini yazdı.

    Kendi görüşüne göre, «Das Urteil»dan bu yana ele geçirilmiş yeni anlatım imkânı bu son hikâyede bütün açıldığıyla uygulanmış bulunmaktadır. Bu hikâyeyle hemen hemen aynı zamanda, 1914 güzünde, «Dâva»yı yazmaya başladı ve romanın ana parçası olan «Kanun Önünde» efsanesinin yorumu ‘(G448) 13 Ocak 1914’de doğdu. «Dâva» üzerindeki çalışma 1915’ de de sürdü. Bir yandan da, 19 Aralık 1914 ve Ocak 1915’de «Der Dorfschullehrer» («Der Riesenmaulwurf») hikâyesiyle «Erinnerungen an die Kaldabahn»ı yazdı. 1913’de yayımlanmış olan «Der Heizer» roman fragmanı («Der Verschollene» romanının 1. bölümü) için Fontane armağanını aldı.

    Sonradan 1919’da «Ein Landarzt» adıyla yayımlanan hikâyelerinin çoğu 1916-1917’de yazılmıştı. 1917’de «Avcı Gracchus» fragmanı üzerinde çalıştı.
    «Beim Bau der Chinesischen Mauer» hikâyesi 1918-1919’da, «Die Abwei-sung», «Zur Frage der Gesetze» vb. gibi bununla ilgili hikâyeler ise ihtimal ayni tarihte ya da daha sonraları (1920-1922) yaratıldı. 1924’de Kafka tarafından «Ein Hungerkünstler» adıyla yayımlanan dört hikâye, sonuncusu «Şarkıcı Josefine» 1924 martında olmak üzere, 1921-1924 yılları arasında yazıldı. «Forschungen eines Hundes» aşağı yukan 1919-1924 arasında, «Der Bau» ise Kafka’nın ömrünün son yılı, yani 1923-1924’de Berlin’de doğdu.

    «Şato» üzerinde 1921’de ve en çok da Milena-bunalımı sırasında, yani 1922’de çalışıldı. 1917 Eylülünde akciğerlerindeki hastalığın kendini belli etmesinden bu yana Kafka bazen sanatoryomlarda, bazen de Prag’da yaşadı. Hayatının son yılını (1923-1924) ise Berlin’de geçirdi. Max Scheler’i, Troeltsch’in din sosyolojisi incelemelerini, Martin Buber’i, Maimonides’i, Chassid hikâyelerini, ama beri yandan anlaşılan Musevilik sorununu elden geldiğince çok yönlü olarak enine boyuna düşünmek istediğinden Hans Blüher gibi antisemitik yazarları «yutar gibi» okudu (bk. 1917 ekim başında Max Brod’a yazılan mektup). Hayatının son yıllarında, özellikle mükemmel bir hebreist olan Dora Dymant’ın yanında harıl hani İbranice öğrenmeye çalıştı.

    1917’de, en çok da 1918’de Kierkegaard ile pek yakından ilgilendi. Bu dönemde Kierkegaard’m «Entweder-Oder», «Furcht und Zittern», «Wiederholung», «Stadien» vb. gibi eserleriyle tanıştı. 21.8.1913 tarihli günlükte Kierkegaard’m «Buch des Richters» adlı eserine değinilmesi, sadece bu yazarın evlilik sorununa karşı benzer tarzdaki çapraşık ilişkisi yüzündendir.
    Kierkegaard’m dinsel inancıyla asıl uğraşması ise 1918 başma raslar. Franz Kafka 3 Haziran 1924 günü kırk bir yaşındayken Viyana yakınında Kierling sanatoryomunda hastalığından kurtulamayarak hayata gözlerini yumduğu zaman, doktoru ve dostu Robert Klopstock şu satırları yazmıştı: «Ruhu nasıl temiz ve sertse yüzü de öyle katı, sert, yaklaşılmaz — sanki en soylu, en eski bir sülâleden gelme bir kıral yüzü.» Eserlerinin ölümünden sonra yakılmasını vasiyet etti.

    1968
    Wilhelm Emrich

    Cevap Ver

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz