Ana Sayfa Edebiyat İlmin sükûnetini çaldınız… Halil Cibran’dan Mey Ziyade’ye Aşk Mektupları

İlmin sükûnetini çaldınız… Halil Cibran’dan Mey Ziyade’ye Aşk Mektupları

Kadim bir hasretin gölgesinden dökülmüş olan bu cümleler; titrek dokunuşlu bir şair (Halil Cibran) kalbinin en bereketli topraklarından kelimelere tutunarak, Mey Ziyade’nin mektuplarını aşka bürüyen nazenin sözlerinin en güzel fasılasıdır belki de.
Hele ki rüyaların dışında birbirlerini hiç görmeyen iki insanın, gönül bağını cümlelerin büyülü dünyasında kurduklarını düşünecek olursak; kalbini Mey Ziyade’nin ellerine bırakan bir şairin aşk denizinde kaybolmayı (kendini bulmayı) seçtiği itirafların en latif olanlarından birisidir de diyebiliriz.
Edebiyat yazışmalarıyla başlayan ve sonrasında ise sözleri aşkın mihmandarı kılan bu mektuplar, rüyaları süsleyen mavi bir alevin sükûnetini derunu bir ahenk içerisinde sürükleyen mumdan gemilerin; ateş denizde yürütüldüğü sevdaya dair sözleri taşımaktadır satırlarında.

“Dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan iki Lübnan’lı yazarı bir araya getiren ” bu sevda sözleri; yalnız kalmış ruhların yorgun duygularını mektupların deruni ahengi içerisinde meyyal kılan sevda zerreciklerinden oluşmaktadır. Öyle ki Amerika’da yaşayan Halil Cibran, (yazdığı yazılar sonucu Lübnan’dan sürgün edilmiştir) Mısır’da yaşamakta olan Mey Ziyade ile edebiyat vesilesiyle tanışmış ve uzun bir mektuplaşmanın ardından bireysel konularla başlayan dostlukları (mektuplardaki letafetli sözlerle) sevdaya dönüşmüştür.

Bir lütuf olarak da nitelendirebileceğimiz bu mektuplar; eğer birbirini tamamlamamış olmasaydı belki de Cibran ve Mey birbirleri için hiç olmayacaklar hatta farklı yüzyıllarda yaşamış iki insan gibi aykırı duracaklardı özlemlerine. Nitekim de Mey Ziyade kalbine aşkla gelen Halil Cibran’a “Karşımda canlı bir şekilde duruyor olsaydın, senden uzun bir süre kaçınacak ve senden uzak durarak benim bu sözlerimi unutana dek, senin beni görmene izin vermeyecektim” sözleriyle karşılık vermiş ve normal şartlar altındaki karşılaşmaya pek fazla bir şans tanımamıştır.

Fakat gecenin sessizliği çöken mektuplar üzerindeki ihtişamı muhafaza eden belki de Mey Ziyade’nin kendisini görmeye müsaade etmeyen bir yâran olmasından kaynaklanmaktadır. Öyle ki Halil Cibran, Mey’i görmek isteyip de göremediği için satırlara olan dokunuşları bir türlü dinmek bilmemiş ve yazılan her satır masal ülkesinin güzelliklerini fısıldayan rüzigarin ihtişamı olarak yükselmiştir Mey’in kulaklarında…

Kitabın ilerleyen sayfalarına geldiğimizde ise Halil Cibran’ın kelime kelime ateşe vermiş olduğu satırların huzuru, Mey Ziyade’nin kalbindeki derinlikler üzerinde ilerlerlerken; sevdaya çıkan yolları takip eden okuyucu ise bu caddelerde kaybolma arzusuna düşürmektedir ara ara. Nitekim hiçbir zaman birbirlerini tanıma imkânı bulamayacak olan Halil Cibran ve Mey Ziyade’nin aşkı, rüya ile gerçek arasındaki o ebedi minval üzerinde yürümeye devam eden bir efsane haline gelmesi üzerine rüyanın en tatlı aralığında kalma iştiyakı uyandırmaktadır okuyucusunda.

Satırların sessizliği arasında ilerledikçe Cibran’ın yüreğindeki sesi duyar gibi olduğumuz sayfalarda ise, yâranın kalbine ateşle yaklaşmaya devam eden Cibran; sevgiliden gelen her türlü cefayı kendine lütuf bilmeye başlamış ve “bilinmeze olan özlem bildiğim tüm şeylerden daha haz verici”dir sözleriyle aşık bir adamın ruh halini bürümüştür kalbine. Hatta çekilen hasreti ebedi güzelliğe hasrederek yâranın cefasından uzak kalmaktan dahi korkar hale gelmiştir. Ki mektuplaşmaların Cibran’ın ölümüne kadar kördüğüm gibi ayrılmaz bir sevgiyle devam etmiş olması da bunun (korkunun) en güzel örneğini teşkil etmektedir.

Ayrıca günümüz teknolojisiyle birlikte ölüme mahkûm ettiğimiz duygularımıza çiseyen mektubun estetik dokusu; edebiyat vesilesiyle tanıyabileceğimiz Mey Ziyade’lerin olabileceğini de hatıra getirmektedir. Tabii ki yâranın labirentlerinde kaybolmak şartıyla…

Ve son olarak da şunları söyleyebiliriz; Mey Ziyade’nin aşka kaçışı, ebedi olana edebi yolla ulaşılmayı mümkün kılınabileceğinin en güzel örneklerini sergileyen “Aşk Mektupları”nın ilkbahar esintileriyle gelmiştir bize. Ve uzaklara değen duyguların sesini kanatlandırarak Mey Ziyade’lerin diyarına (edebi sözlere) sürgün kılmıştır yüreğimizi; kitabın kapağını kapattığımız vakit uzaklara dalan gözlerle…

Halil Cibran
Aşk Mektupları
Kaknüs Yayınları

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version