Ana Sayfa Edebiyat İkinci Yeni İçin Edip Cansever Ne Diyor?

İkinci Yeni İçin Edip Cansever Ne Diyor?

İkinci Yeni İçin Ozanlar Ne Diyor?

1- “İkinci Yeni” diye adlandırabileceğimiz şiiri, toplum sorunları açısından değerlendirenler ona “faydasız şiir” diyorlar. Bu şiir sizce faydasız mıdır? Faydalı ise bunu nasıl açıklarsınız?

2- Sizce bu şiir,

a- Toplumsal bir kaygı ile mi?

b- Şiirimizin içine düştüğü bir bunalımın itmesi ile mi?

c- Şiirimizin geçirdiği tabii bir evrimin sonu mu?

ortaya çıkıyor. Her üç halde de şiirin kelimeye dayanmasını ne dereceye kadar iyi karşılıyorsunuz?

3- Yazdığınız şiirlerin başıboş bir şiir olduğunu söyleyebilir misiniz? Başıboş bir şiir değilse tutumunuz nedir? Bu şiirle ne yapmak istiyorsunuz?

4- İkinci Yeni, bir şey söylemeyen, daha doğrusu anlamı rastlantısal olacak, yani anlamı mısra, şiir kurulduktan sonra belirebilecek bir şiire doğru gidiyor mu? Böyle bir şiire gidip gitmemesi bir yana, siz bu tutumu nasıl karşılıyorsunuz?

5- Birinci sorumuzda, toplum sorunları yönünden bu şiirin faydası olup olmadığını sorduk. Bir de bu şiir başlangıçtan sonsuza giden şiire etkiyecek, faydası olacak mıdır? Bu akım silinse bile onun üzerine kurulacak şiir, yeniye katılabilir mi?

6- Oktay Rifat son çalışmalarıyla, kendi kuşağı, kendi yeniliği üzerine gelen bu ikinci yeniliğe katılabilir mi? (Pazar Postası)

Edip Cansever:

1- Sorunuzu yanıtlamaya geçmeden önce, şu “İkinci Yeni” deyimini daha bir aydınlığa çıkarmak gerekiyor. Bu konuda konuşan, hatta tek başına konuşan M. Erdost. Yazdığı yazılarla “İkinci Yeni”nin tutumunu, çıkış noktalarını tanımlamaya çalışıyor. Sözlerinin özeti de şu olsa gerek: Ozan diyor, bir duyguya, bir düşünceye, bir konuya bağlanmaksızın kelimeler arasındaki olanakları deneyerek yeni bileşkelere varmalı. Modern resim, modern yontu, nakış insana bir şeyler söylüyor mu? Hayır. O halde şiir de bu yolu tutmalı işte. Şiirin değeri okuyucunun çağrışım gücüne bağlı olmalı.

Ben bu sözlerin tartışmasına girecek değilim. Şu var ki, “İkinci Yeni”yi güden ilkeler bunlarsa, örnek diye gösterilen şiirlerin de topluma bir fayda sağlayacağına inanmıyorum.

2- Bu türlü şiirler, adı geçen üç şartın üçüyle de barışık olamazlar. Niye olamazlar? Gayet açık: kişioğluyla bir ilgi kuramazlar da onun için. Şimdilerde, ya O. Rifat gibi ortalığı şaşırtma amacını güdenler, ya da E. Ayhan gibi şiirin ne olduğundan habersiz gençler tarafından yukarıdaki ilkelere uygun şiirler yazılabiliyor.

Bence “İkinci Yeni” gene Erdost’un adını andığı ozanlarla kuruluyor. Ne var ki, onları anlamsız şiirin çemberi içinde düşünmek yanlış bir yol. Can Yücel’in de belirttiği gibi bu yeni silkiniş, tilcik – görüt – anlam üçlemini çözecek ozanlarla kendini bulacak. Hatta böyle bir oluşmanın içinde bulunduğumuzu da ekleyebiliriz o sözlere. İşte “İkinci Yeni” bu açıdan gözlemlenebilirse, onun bir evrim sonucu olduğunu kabul edebiliriz.

Şiirin kelimeye dayanmasına gelince, her ozanın başka başka çözümleyeceği bir söz bu.

3- “Yazdığınız şiirlerin başıboş bir şiir olduğunu söyleyebilir misiniz?” demek, “yazdıklarınız şiir mi – değil mi?” demekle bir oluyor galiba. Sorunuzun ikinci yarısına gelince, öyle sanıyorum ki o da fazlaca tüketilmiş. Tutup “yapmak istediğim ne varsa şiirlerimdedir” yanıtına yöneltiveriyor ozanları. Ama, gene de bir şeyler söylemek gerekiyorsa; beni inandıran şiirin, anlamı olan, kişinin şiir gereksinmesini karşılayabilen bir şiir olduğunu biliyorum. S. Birsel’in dediği gibi anlaşılmayana özel bir saygı beslemiyorum ben. Kelimeciliği, “şiirin amacı bir şey söylemek değildir” fikrine karşıt olarak ele alıyorum. Ozanın kutsal bilindiği, ozanlık tacını başında taşıdığı çağlarda bile, örneği olmayan bir davranış bu. Çoğu zaman da kişinin bilinçli olarak söz haline getiremediklerini biçimleyip, onlara yeni bir mut kazandırmak amacını güdüyorum. İnsanlığın ortaklaşa yönlerini bulup çıkaramıyorsam, yazdıklarımı da kendime saklıyorum. Ayrıca iç dünyamız yeni özler ediniyor. İnsan konusunda toplumbilimciler, felsefeciler, politikacılar bir yarışmaya çıktılar sanki. İnsan en gerçek çizgileriyle beliriyor artık. Ama şiir de boş mu duruyor. O da çağımızın sorunlarını karşılamaya savaşıyor elbette. Yaşantılarımızın hesabını veriyor. Kötü davranışları, insanı insanlığından eden inançları kovmaya uğraşıyor. Kendimi anlattığımı söylüyordum. Bunu da çevrem sağlıyor. Ben onlarla birlikte varım, onlarla birlikte tükeneceğim. Geleceğin insanı nasıl olacak bilmiyorum. Şiirlerim bir yere kadardır. Kelimelerimse hemen her yerde kullanılan kelimelerdir. Onları öylesine birleştirmeye çalışırım ki, halkların gelgeç bildiklerini işaretlemiş olurum.

4- Bu soruyu daha önce de yanıtladım. Anlamı mısra ve şiir kurulduktan sonra belirebilecek bir şiire, çalışma tarzına aklım yatmıyor. Hem de bir marifet değil bu. Divan edebiyatının mısracılığına dönmek bile değil. Şiirimiz böyle bir akımın içinde olmadığı gibi, o akıma cephe alıyor bana kalırsa.

5- Bence en ilginç soru bu. Vereceğim yanıt şimdiye dek söylediklerimle çelişmeye düştüğüm sanısını uyandırabilir. Ama ben tehlikeyi göze alıyorum. “Şiir gerileyemez. Neden? İlerleyemez de ondan” diyor Victor Hugo. Şiir, salt şiirle ölçüldüğü zaman ya vardır ya da hiç yoktur. Geliştiğini sandığımız onun sadece dış görünüşüdür. İnsanoğlunun bitmez tükenmez bıkkınlığı her yeniye daha bir yeniyi ekleyedurmuştur. Bu akışın bizdeki sonuçlarıysa pek öyle ele alınır cinsten olmamıştır. Nedeni de şu: Şiirimiz bugüne gelinceye dek hep kaba yanları, dil değişimleri, kapsadığı fikirler bakımından sürgit edilmiştir. Bence bu bir gelişmeyi değil, şiirin iyi anlaşılamadığını gösterir. Hâlâ belli fikirleri, belli inançları sıralamayan şiirler, o fikirleri savunanlar tarafından aforoz ediliyor. Onların yapıtları da, onlara karşı çıkanlar tarafından hırpalanıyor bir o kadar. Oysa 2. sorunuzu yanıtlarken, “İkinci Yeni”yi bir evrim olarak kabullenmiştim. O söze şunu da eklemek gerekiyor: Şiirimiz bazı yeni özlere varıyor. Biraz güç anlaşılması da bu yüzden. İşte ben, bu fazlalığı bir evrim olarak belliyorum. Yoksa O. Veli, F. Hüsnü kuşağı içindeki ozanların da, gerçekten başarılı eserler verdikleri yadsınamaz.

6- O. Rifat’ın Perçemli Sokak’ta yaptığı şu: Batıda çoktan işlevini yitirmiş bir akımı yurdumuza ithal etmiş olması. Bana göre “İkinci Yeni”nin başarısı, şiirin ne olduğunu bilerek, O. Rifat ve onun gibi yazanlara cephe almasından ibarettir.

Pazar Postası (27 Ocak 1957)

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version