Ana Sayfa Felsefe Eleştirel felsefenin babası, Immanuel Kant ve etiğin temelleri

Eleştirel felsefenin babası, Immanuel Kant ve etiğin temelleri

İnsanoğlu öyle eğri bir tahtadan yapılmıştır ki, ondan tam olarak doğru hiçbir şey yapılamaz.

Belirlenimciliğin insanlar için de geçerli olduğuna gerçekten inanan biri, bu sonuçlara mahkumdur. Ancak, görüldüğü kadarıyla bu tür insanlar yoktur. Böyle bir şeyin olanaksızlığı bizim için bir olgudur. Alçakların ve suçluların, hatta psıkopatların, hatta belirlenimci olduklarına inanan kişilerin bile kötü muameleye maruz kaldıklarında incindikleri ve itiraz ettikleri, kim olursa olsun yapılmaması gerektiğini düşündükleri görülmektedir.

Dolayısıyla, görüldüğü kadarıyla (en azından zaman zaman) özgür seçim diye bir şeyin var olduğuna inanmadan edemeyiz. Fakat, buna inanmak, maddi nesnelerin bazı hareketlerinin tamamen bilimin yasaları tarafından belirlenmediğine inanmadan da edemeyeceğimiz anlamına gelir. Bu hareketlerden bazılarına, kendi irademizin özgür eylemleri karar vermektedir ( bu bağlamda “özgür”, kişinin dışında belirlenmemiş, bilimsel yasalarca yönetilmeyen anlamına gelir).

Böylece diyor ki Kant –ister itiraf edelim ister etmeyelim –var olanın yalnızca deneysel dünyadan ibaret olmadığına inanırız. Bedenimizin hareketlerini etkileyen kararların alındığı ve aynı zamanda yapılan seçimlerde, alınan kararlarda övgü ve yergi sözcüklerinin geçerli olacağı deneysel olmayan bir dünyanın varlığına inanırız. Kant’ın bütün felsefesi, bunun nasıl olanaklı olduğunu –bilimsel açıklamaya uyan bir dünyada ahlakın ve özgür iradenin nasıl var olabildiğini –anlama çabası olarak görülebilir.

Kısaca Immanuel Kantın Felsefesi
Modern felsefenin gelişim seyrine uygun olarak bilgi kuramını ön plana çıkartmıştır. Kant’ın gözünde bilim, öncülleri kesin olan ve yöntemleri, ancak Hume’unki gibi felsefi bir kuşkuculuk benimsendiği zaman sorgulanabilen evrensel bir disiplindir. Bilim yansızdır ve nesneldir.Aslında nesnelmiş gibi görünür.

O, felsefedeki ilk ve temel misyonunun bilimi temellendirmek, daha sonra da ahlakın ve dinin rasyonelliğini savunmak olduğuna inanmıştır. Bu amacı gerçekleştirmek için, hem Descartes’ın rasyonalizminden ve hem de Hume’un empirizminden önemli gördüğü öğeleri alarak, transsendental epistemolojik idealizm diye bilinen kendi bilgi kuramını geliştirmiş, yükselen bilimin felsefi temellerini gösterdikten sonra, özgürlük ve ödev düşüncesine dayanarak Hristiyan ahlakını savunma çabası vermiştir. O, fenomenal gerçeklikle, yani bizim duyular aracılığıyla tecrübe ettiğimiz dünya ile numenal gerçeklik, yani duyusal olmayan ve hakkında bilgi sahibi olunamayacak dünya arasında bir ayrım yapmıştır.

Kant öğretisiyle bilimsel bilginin olanaklı olduğunu göstererek, Newton fiziğini temellendirir, fakat varlığın genel ilkeleri, Tanrı’nın varoluşu, ruhun ölümsüzlüğü gibi konuları ele alan geleneksel metafiziği olanaksız hale getirir. Çünkü, metafizik alanında, ruh, Tanrı, evren kavramlarını düşündüğümüz zaman, burada duyu-deneyi tarafından sağlanan malzeme bulunmaz. Bilginin iki temel öğesinden biri olan deney, tecrübe öğesi metafizik alanında söz konusu olmadığı için, akıl burada antinomilere düşer. Öyleyse metafizik alanında bilimsel bilgi olanaklı değildir. Bununla birlikte, Kant görünüş-gerçeklik ya da fenomen-numen ayrımını insan varlığına uygulayarak, ahlak olanağını kurtarır.

(Bryan Magee -Felsefenin Öyküsü)

Başlıca Eserleri
Kritik der reinen Vernunft (Saf Aklın Eleştirisi), 1781
Prolegomena zu einer jeden künftigen Metaphysik ([Gelecekte Bir Bilim Olarak Ortaya Çıkabilecek Her Metafiziğe Prolegomena]), 1783
Grundlegung zur Metaphysik der Sitten (Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi), 1785
Kritik der praktischen Vernunft (Pratik Aklın Eleştirisi), 1788
Kritik der Urteilkraft (Yargı Gücünün Eleştirisi), 1790
Religion innerhalb der Grenzen der bloßen Vernunft (Salt Aklın Sınırları İçinde Din), 1793
Metaphysik der Sitten (Ahlâk Metafiziği), 1797
Kant, ancak bir şeyi yapmanın lehte ve aleyhte nedenlerini anlama yetisine sahip bir yaratığın ahlaka uygun ya da ahlak dışı davranabileceğine, o nedenle ahlakın yalnızca akılcı yaratıklar için olası olduğuna inanıyordu. Zehirli bir yılan ahlak dışı davranmakla suçlanamaz. Fakat, bu tür nedenlerin geçerliliği, sadece bireysel bir beğeni konusu değildir. Belli bir nedenin iyi bir neden olduğu konusunda farklı yargılarda bulunabiliriz; fakat bu konuda fikir yürütüyor ve birbirimizi ikna etmeye çalışıyor olmamız, gerçekten iyi bir neden gösterildiğinde bunun rıza yaratacağına inandığımızı ortaya koymaktadır. Geçerli bir neden, ister kabul et ister kabul etme gibi bir şey değildir; evrensel olarak geçerlidir. Bir şeyin, aynı koşullarda, benim için doğru başka biri için yanlış olabileceğini savunmak olanaksızdır: Benim için doğruysa, aynı durumdaki bir başkası için de doğru olması gerekir. Bu, tıpkı deneysel dünyanın evrensel geçerliliğe sahip bilimsel yasalarca yönetilmesi gibi, ahlaki dünyanın da evrensel geçerliliği olan ahlaki yasalarca yönetilmesi anlamına gelir. Yine bu, bilimin olduğu gibi ahlakın da akıla dayandığı anlamını taşır.

Bu düşünceler, Kant’ı ahlakın temel kuralı olarak ünlü Kategorik İmperatif’ini formüle etmeye götürdü: “Aynı zamanda evrensel olmasını isteyeceğin ilkelere göre davran”.

Kısaca hayatı

22 Nisan 1724’de Königsberg’te doğar.
1732-40 arasında Friedrich Koleji’nde okur. 1740-46 arasında Königsberg’in üniversitesi Albertina’da matematik, ilahiyat, felsefe ve klasik Latin edebiyatı öğrenimi görür. 1747-54 arasında Königsberg muhitindeki çeşitli ailelerde özel öğretmen olarak çalışır ve ilk yazılarını kaleme alır. 1755’de ateş üzerine bir çalışmasıyla doktor olur. Aynı yıl, metafizik bilginin ilk prensipleri üzerine yazısıyla doçent olur. 1755-70 arasında Albertina’da doçent olarak ders verir. 1766-72 arasında Kraliyet sarayında kütüphanecilik yapar. 1770-1796 arası Königsberg’te mantık ve metafizik kürsüsünü üstlenir. Bu dönemde üç büyük “eleştiri”den oluşan kapsamlı yapıtını yazar. 1797’den itibaren yaşamının son yedi yılında Kant bütün doğabiliminin transandantal felsefi temellendirmesiyle uğraşır, notlar alır. Bu notlar, Königsberg’li filozofun ölümünden çok sonra (1936/38) “Opus Postumum” olarak yayımlanır. Kant 12 Şubat 1804’te, doğduğu ve yaşadığı Königsberg’te ölür.

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version