Ana Sayfa Felsefe BATI FELSEFESİ TARİHİNDE KADINLARIN KÜÇÜK GÖRÜLMESİ – BERTRAND RUSSELL

BATI FELSEFESİ TARİHİNDE KADINLARIN KÜÇÜK GÖRÜLMESİ – BERTRAND RUSSELL

Kadının sevgisi, sevmediği her şeye karşı adaletsizlik ve körlük içerir… Kadın henüz dostluk kuramaz: kadınlar hala kedi ve kuştur.
(Böyle Buyurdu Zerdüşt -Nietzsche)
“Kadın! İnsanlığın yarısı zayıftır, tipik olarak hastadır, değişkendir, kararsızdır… zayıf olmayı, sevecen olmayı ve alçakgönüllü olmayı ilahi olarak yücelten bir zayıflık dinine ihtiyacı vardır: ya da daha iyisi, güçlüyü zayıflatır–o güçlünün üstesinden gelmeyi başardığında yönetir… Kadın her zaman ‘güçlü’ye, ‘güçlü’ye, erkeklere karşı dekadanlık türleriyle, rahiplerle komplo kurmuştur…”
(Güç İstenci – Nietzsche- 864, İkinci Almanca baskı 1906)

 “Kadınların her zaman ‘ölüm gibi acı’, kötülük yatağı, aldatıcı, sürtük ve Delila oluşlarının temel nedeni sadece şudur: Bir erkek, eğer hadım değilse, her kadınla kendini tatmin edebilir. Oysa kadınlar kolay kolay elde edemezler bu özgürlük veren mutluluğu; hiç değilse, her erkekle, çoğu zaman da sevdikleri erkekle ve özellikle onu sevdikleri için gerçekleştiremezler bu mutluluğu”
(Yaşama Uğraşı -Pavese)

KADINLARI KÜÇÜK GÖRMEK*

Kadınlara lanet etmekten bıkmamış yorulmamıştır, Nietzsche. Düzme Peygamber gibi yazdığı Böyle Dedi Zerdüşt adlı kitabı, kadınların henüz dostluğa yetenekli olmadıklarını, zira henüz, kedi, kuş, ve haydi haydi inek olmaktan öteye geçemediklerini söyler.
«Erkekler savaş eğitimi görecek, kadınlarsa savaşçıların gönlünü eğlendirecektir. Başka her şey aptallıktır.»

Savaşçının gönlünü eğlendirmesi, eğer Nietzsche’nin çok vurgulu öz-deyişine (aphorism) güvenilebilirse biraz tuhaftır.
«Bir kadınla birlikte olmaya mı gidiyorsun? Kamçını unutma».
Kadınlara karşı aynı ölçüde küçümser havadaysa da bu kadar kaba değildir. Erk (İktidar) Yolunda İstem adlı yapıtında:
«Belki daha nazlı, daha ince, daha esiri yaratıklar olarak zevk alırız kadınlardan. Ergileri (zihinleri) sadece dans, saçmalık ve ıvır zıvır ve süslenip püslenme düşüncesiyle dolu olan yaratıklarla karşılaşmak ne biçim iştir. Kadınlar er kişilerce zabt-u rabt altında tutuldukları sürece bu çekiciliklere sahiplerse de bağımsızlıklarını kazanır kazanmaz çekilmez olurlar.»
Kadınlar her gergin ve derin erkek ruhunun neşesi olmuştur.

«Utanmak için çok nen vardır kadında. Ukalalık, yüzeydenlik, öğretmen havası, küçük hesaplar, frensizlik, şimdiye kadar erkek korkusunun egemenliğinde kalmış ve gerçekten çok iyi baskı altında tutulmuş olan boşboğazlık…»
Böylece, İyinin ve Kötünün Ötesinde, kadını doğulular gibi mal saymamak gerektiğini söyler. Onun kadını küçümsemesi apaçık doğruluk olarak görülmüş ve tarihten ya da kendi deneyiminden türetilen belgiyle (delille) desteklenmiş değildir. Onun kadınlarla ilgili deneyimi kardeşine özgü kalır sadece.

Nietzsche’nin Hıristiyanlığa karşı duruşu onun «köle ahlaklılığı» adını verdiği bir ahlakı kabul edişinden doğar. Onun kanıtlarıyle, devrimden önce yaşayan Fransız philosoph’larının kanıtları arasındaki karşıtlığı gözlemek ilginçtir.

Fransız philosoph’ları Hıristiyan dogmasının doğru olmadığını; Hıristiyanlığın Tanrı’nın istemi olduğuna karşı verilen nene baş eğmeyi öğrettiğini; hâlbuki kendilerine saygı gösteren insansal varlıkların herhangi bir yüksek güç önünde eğilmemesi gerektiğini; Hıristiyan kiliselerinin tiranların müttefiki olduğunu, özgürlüğü yadsımak (inkâr etmek), yoksulun imanını gevretmek üzere demokrasi düşmanlarına yardım ettiğini iddia ediyorlardı.
Nietzsche Hıristiyanlık ya da başka bir dinin metafizik doğruluğu konusu üzerinde durmadı pek. Hiç bir dinin gerçekte doğru olmadığını savunuyor, bütün dinlerin tamamen toplumsal sonuçlarına göre yargı veriyordu. Tanrı’nın varsayılan istemine baş eğme konusunda philosoph’larla uyuşuyor, fakat o istemin yerine, dünyadaki «sanatçı-tiran»ların istemini geçiriyordu.

Bu üstün kişiler dışında kalan insanların bir nene baş eğmesi yerindedir. Fakat bu baş eğme Hıristiyan Tanrısı’na karşı olmayacaktır. Hıristiyan Tanrılarının tiranların müttefiki ve demokrasinin düşmanı oluşu da gerçeğe aykırıdır.
Fransız devrimi ve sosyalizm ona göre Hıristiyanlık ruhuyle özdeştir. Bütün bunlara aynı nedenle karşı durur Nietzsche: Yani tüm insanları hangi açıdan olursa olsun eşit olarak görmemesi dolayısıyle.

Budistlik ve Hıristiyanlık, bir insanla başkası arasındaki herhangi bir bitimsel (nihaî) değer ayrımını yadsımaları (inkâr etmeleri) anlamına «hiççi»dir (nihilist’tir). Fakat Budistlik her ikisi için de itiraza daha az açık olandır. Hıristiyanlık kokuşmuş, artık öğelerle dolu, cinsi bozuk bir dindir. Onun itici gücü ayak takımının isyanıdır.

Yahudilerle başlamıştır bu isyan ve Hıristiyanlığa namussuz Sanctus Paulus gibi «kutsal saralılar»ca aktarılmıştır. Yeni Ant bütünüyle iğrenç bir insan türünün İncilidir.
Hıristiyanlık var olmuş en öldürücü, en aldatıcı yalandır. İleri gelen hiç kimse Hıristiyan idealini temsil etmemiştir. (Plutarcos’un Yaşantılar adlı kitabındaki yiğit kişilere bakılabilir.) Hristiyanlık «onur, uzaklığın acısı büyük sorumluluk, taşkın tinler (ruhlar) görkemli animalizm, savaş ve fetih içgüdüleri, tutkunun Tanrılaştırılması, intikam, hiddet, tad düşkünlüğü, macera ve bilgi»nin değerini hayırlaması açısından kınanmalıdır.»
Bütün alındı işareti (iktibas işareti) içindekiler iyidir ve onların hepsini Hıristiyanlık kötülemiştir.

Hıristiyanlık insanların tinini (ruhunu) terbiye etmeyi amaç alır. Yanlıştır bu. Vahşi bir canavarın terbiye sırasında kaybolan bir görkemi (haşmeti) vardır. Dostoyevsky’nin ele aldığı suçlular ondan iyiydi. Çünkü, kendilerine daha çok saygı göstermekteydi.
Folie circulaire (dönel ahmaklık) adını verdiği nedamet ve kurtuluş düşünceleriyle midesi bulanmıştır Nietzsche’nin. Kendimizi insan davranışı hakkındaki bu düşüncelerden sıyırmak güçtür: «Kendimizi canlı canlı kesme ve çarmıha germe yolundaki iki bin yıllık alışkanlığı miras almışız.»

Pascal hakkında, Hıristiyanlığa karşı itirazlarını en iyi biçimde dile getirdiği belagatlı bir yazı yazmıştır Nietzsche. Aktarılmağa değer.

«Nedir Hıristiyanlıkta bizim mücadele ettiğimiz? Hıristiyanlığın güçlüyü yıkmasına onun tinini çökertmesine, yorgunluk ve güçsüzlük anlarını istismar etmesine gururla kendilerine güvenmelerini sıkıntı ve vicdan azabına çevirmesine karşıdır bu savaş. Hıristiyanlığın en güçlü içgüdüleri zehirlemesine hastalık ve güçsüzlük aşılamasına, insanların kendilerini karakterlerine karşı çıkaracak derecede küçümsemesine, alçaltmasına; ve dinin insanlara, onları çökertecek hastalık bulaştırmasına karşı savaşacağız. Bu korkunç mahvolma yolunun en ünlü örneği Pascal’dır.»

Hıristiyan azizinin yerine Nietzsche, hiç de evrensel tipi bulunmayan, fakat yönetici bir aristokratik olan «soylu» dediği bir kişinin geçmesini arzu eder «Soylu» kişi zulmedebilecek ve sırası düştükçe kabaca cinayet sayılan suçu işleyebilecek; görevini, sadece eşitlerine karşı uygulayabilecekti. «Soylu» kişi sanatçıları, şairleri ve bir hünere sahip olanları koruyacaktır. Sadece bir nen (şey) yapmayı bilenlerden daha yüksek bir mertebenin üyesi gibi uygulayacaktır koruma işini.

Soylu kişi savaşçılardan, uğruna savaştığı çıkarlarla ölümü çağrıştırmayı birtakım insanları feda etmeyi, davasını insanlara acımayacak denli ciddiye almayı, amansız bir disiplin uygulamayı, savaşta şiddet ve kurnazlığa başvurmayı öğrenecektir.
«Soylu», aristokratik üstünlükte zalimliğin oynadığı rolü kabul edecektir: «Bizim yüksek ekin (kültür) adını verdiğimiz hemen her nen zalimliği yoğunlaştırma ve spiritüel duruma getirmeye dayanır..» O kişi esasında kudret yolundaki istemin somutlanmasıdır.

*Bertrand Russell
Batı Felsefesi Tarihi 3
(Modernçağ-Yeniçağ)
Türkçesi: Muammer Sencer, Bilgi Yayınevi

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version