Ana Sayfa Felsefe Aşkın iki temel düşmanı: sigorta sözleşmesi güvenliği ve kısıtlı zevklerin rahatlığı

Aşkın iki temel düşmanı: sigorta sözleşmesi güvenliği ve kısıtlı zevklerin rahatlığı

Tehdit Altındaki Aşk

Artık ünlü olmuş De quoi Sarkozy estil le nom? (Sarkozy ne demek?) adlı kitabınızda, şöyle diyorsunuz: “Aşkın yeniden icat edilmesi, ama aynı zamanda savunulması da gerekiyor, çünkü dört bir yandan tehdit edilmekte.” Nedir onu tehdit eden? Eskilerin görücü usulü evliliği sizce bugüne nasıl taşındı, uyarlandı ? Sanırım, özellikle internetteki tanışma sitelerinden birinin yenice ortaya çıkan reklamına takılmışsınız…

Doğru, Paris baştan aşağı Meetic adlı tanışma sitesinin afişleriyle donanmıştı, sitenin adı dikkatimi çekti. O reklam kampanyacından birkaç sloganı anımsıyorum. Birinde -tiyatrodan bir alıntının değiştirilmiş haliydi- “Aşkı rastlantıya bırakmayın!” deniyordu. Bir başkasındaysa: “Aşka düşmeden âşık olunabilir!” Demek mesele düşmekte, o ortadan kaldırılıyor, öyle değil mi? Başka bir tanesinde de, “Acı çekmeden de pekâlâ âşık olabilirsiniz!” deniyordu. Tüm bunlar da Meetic adlı tanışma sitesi sayesinde olacaktı… Üstüne üstlük, site size “aşk koçluğu” hizmeti -bu söz bence çok ilgi çekici- sunuyordu. Diyeceğim, sizi o deneyime hazırlayacak bir çalıştırıcınız olacak. Bu reklam propagandasının “aşk” konusunda bir güvenlik anlayışından ileri geldiğini düşünüyorum. Bütün riskleri kapsayan bir aşk sigortası: Âşık olacaksınız,

ama internette gezinip işinizi öyle iyi hesaplayacaksınız, eşinizi önceden öyle doğru seçeceksiniz ki -kesinkes fotoğrafını görecek, ayrıntılarıyla beğenilerini, doğum tarihini, burcunu vb. bileceksiniz-, bu sayısız öğeyi bir araya getirdiğinizde “Hah işte, onunla bu iş risksizce yürür” diyebileceksiniz. Hem de bu bir propaganda, reklamın bu şekilde yapılması ilginç. Oysa ben aşkın ortaklaşa bir zevk olduğuna, neredeyse herkes için yaşama yoğunluk ve anlam kazandıran bir şey olduğuna inanıyorum, bence aşk bütünüyle risksiz bir düzende yaşamın zenginliği olmaktan çıkar. Bu bana biraz da bir ara Amerikan ordusunun yaptığı “sıfır ölümlü savaş propagandasını anımsatıyor.

Sizin öne sürdüğünüz, “sıfır ölüm’.’lü savaşla “sıfır risk”li aşk arasındaki benzerlik toplumbilimci Richard Sennett ve Zygmunt Bauman’a göre mali kapitalizm temsilcisinin güvencesiz çalışan işçiye söylediği “Seni işe almıyorum” sözüyle ilişkilerin rahat ve tüketici bir hovardalık yararına kurulup bozulduğu bir dünyada kopuk yaşayan “âşığın” partnerine söylediği “Sana söz vermiyorum” sözü arasındaki benzerliği andırıyor.

Aslında tüm bunlar bir bakımdan aynı dünyanın ürünü. “Sıfır ölüm”lü savaş, “sıfır riskli” aşk; rastlantıya, beklenmedik olana yer yok, işte bence bu genel bir propaganda aracılığıyla aşkı tehdit eden, güvenlik tehdidi olarak adlandıracağım ilk öğe. Kaldı ki görücü usulünden de çok farklı değil. Tamam zorba anne babalar tarafından aile adına yapılmıyor, ama bu kez her türlü rastlantının, beklenmedik olayın, dolayısıyla temel risksizlik düşüncesi adına tüm varoluş şiirinin önünü kesen, önceden bir düzenleme aracılığıyla kişisel güvenlik gözetiliyor. Aşkı tehdit eden ikinci öğe de öneminin yadsınması. O güvenlik tehdidi aşkın genele yayılmış bir hazcılık türünden, bir zevk türünden başka bir şey olmadığının söylenmesine ol açıyor. Bu şekilde, aşkı oluşturan her türlü dolaysız deneyimin, her türlü doğal ve derin başkalık deneyiminin önü kesilmek isteniyor. Ama şunu da eklemek gerekir: Risk asla gerçek anlamda ortadan kalkmadığından, Meetic’in propagandası da, aynı şekilde yayılmacı ordularınla de, riskin aslında başkaları için geçerli olduğunu söylemeye dayanıyor yalnızca! Aşka çağdaş güvenlik kurallarına göre hazırlamışsanız kendinizi, rahatınıza uymayan ötekini başınızdan savabilirsiniz. Acı çekerse, bu onun bileceği iştir, sizi ilgilendirmez, öyle değil mi? Demek ki çağdaş yaşama ayak uyduramamış biridir. Aynı şekilde “sıfır ölüm” de Batılı askerler için geçerlidir. Attıkları bombalar onların altında yaşamak gibi bir hataya düşmüş pek çok insanı öldürüyor. Ama ölenler Afgan, Filistinli… Çağdaş insanlar değiller onlar da. Güvenlikçi aşk, ana ilkesi güvenlik olan her şey gibi, iyi bir sigortası, iyi bir ordusu, iyi bir polisi, iyi bir kişisel zevk psikolojisi olan için risksizlik anlamını taşır, tüm risk karşısındakinin üstüne yıkılır. Kaldırımdaki çukurlardan metro koridorlarındaki polis denetim noktalarına, her şeyin “sizin rahatınız ve güvenliğiniz için” yapıldığını söylediklerini fark etmişsinizdir. İşte karşımızda aşkın iki temel düşmanı: sigorta sözleşmesi güvenliği ve kısıtlı zevklerin rahatlığı.

O halde berter anlayışla liberal aşk anlayışı arasında bir bağlantı mı var?
Aslında liberalle liberter’in aşkın gereksiz bir risk olduğu düşüncesine kaydığına inanıyorum. Bence bir yandan tüketim toplumunun dinginliği içinde sürüp gidecek, önceden hazırlanmış bir tür evliliğimiz olabiliyorken, öte yandan kendimizi tutkudan bağışık tutup hoş ve zevkli cinsel düzenlemeleri yaşayabiliyoruz. Bu açıdan baktığımızda, dünyanın şu halinde, aşkın gerçekten bu çembere, bu sınırların içine hapsedildiğini düşünüyorum, bu yüzden de tehdit altında. Kanımca, felsefecinin görevlerinden biri de onu savunmaktır. Büyük olasılıkla, bu da ozan Rimbaud’nun söylediği gibi, aşkı aynı zamanda yeniden icat etmek demeye gelir. Şeylerin basitçe korunmasıyla savunma yapılamaz. Dünya gerçek anlamda yeniliklerle dolu, aşk da bu yenilenmenin içinde yerini almalı. Güvenliğe ve rahatlığa karşı riski ve serüveni yeniden icat etmeli.

Kaynak: Aşka Övgü – Alain Badiou & Nicolas Truong

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version