Ana Sayfa Kültür Sanat Turgut Uyar’ın Şiirinde Tarih, Zaman ve İnsan – Mustafa Günay

Turgut Uyar’ın Şiirinde Tarih, Zaman ve İnsan – Mustafa Günay

“… Ey soyumdan ve aşkımdan yana olan kalbim
Her şeyden umut kesilir, her şey kırık sen ufalınca
Oysa son provasını yapıyoruz bir büyük destanın
Sonsuz bir biçim alacak herkes katılınca.”

Turgut Uyar bir şiirinde şöyle der: kışsa/zordur bir yazı anlamak/(…)bir yazı anlamak/zordur ve anlamlıdır”. Yaza girdiğimiz bu günlerde kışı anlamak kolay mı diye sormak geçti aklımdan.
Bazı şiirlerde yanıtlarını buluruz, izinden gittiğimiz soruların. İçimizdeki sislerin dağıldığını hissederiz, önümüzde bir ufkun açıldığını görürüz. Ama bazı şiirlerde de sorularla karşılaşırız; hem de yanıtı zor sorular… Elbette şiirin soruları/şiirdeki sorular, günlük yaşamın ve felsefenin sorularından farklıdır. Günlük yaşamda saatin kaç olduğunu, felsefede zamanın ne olduğunu sorarız. Turgut Uyar “Büyük Saat” şiirinde ise şöyle sorar: “Şimdi tarihte saat kaç?”
Tarihe ve zamana, insanın tarihle/zamanla ilişkisine ve geçmişine ilişkin temel bir sorudur bu, Uyar’ın şiirlerinde. Çeşitli şiirlerinde bu sorunun ardından giden Uyar, zamanla/tarihle/vakitle ilgili kaygıların, arayışların ve sorgulamalarının gerekçesini ise şöyle dile getirir: “bizim tasalarımızın eskidir tarihçesi/sonunda umutlanmak, başında gül bahçesi/bir bayrama su veriyor bir gümüş çeşme/çünkü dünyada artık/vakit dardır”(s.339)

İnsanı içinde yaşadığı dünyanın tarihsel koşullarıyla, zamanla/vakitle hesaplaşmaya yönelten şey, yalnızca geçmiş değil, aynı zamanda gelecektir. Çünkü saate baktığımızda/saati sorduğumuzda şimdiyi saptamak/öğrenmek isteriz. Şimdi ise geçmiş ve geleceğin arasındaki kısacık/daracık bir an değil midir? Uyar’ın dediği gibi, “vakit dardır” gerçekten. İşte bu daracık vakitlerde insan varolmaya, kendini gerçekleştirmeye uğraşır. “eririz tükeniriz, toplanır yaratırız.Bu bize aşktır/biz belki de en uzun yaşamalı bir su’yuz”(s. 272)

“Acıyor” şiirinde insanlığın “dikey ve yatay mutsuzluğundan” söz etse de, şiirlerinde hep bir hüzün tortusu hissedilse de, umutsuzluğun şairi değildir Uyar. “Güllerin, buğdayların ve acının şarkısını”, herkesin sesinde duyumsayan şair, “çağımıza pek uygun bir hızla” gerçekleşecek bir gelişmeden de söz eder: “Bütün çalar saatlerin/Derin ve güzel bir su’yu vurduğu zamanda/Hızla gelişecek kalbimiz”(s.249)

“Şimdi tarihte saat kaç?” sorusunun zor bir soru olduğunu söyledik. Belki de yanıtsız bir soru. Zaman/tarih hep akıp gittiğine ve insan da bu akışın içinde yer aldığına göre, yanıtlama denemelerimiz başarısız kalacak gibi görünmektedir. Çünkü Uyar2ın dizeleriyle, “durursa anlaşılır saatin kaç olduğu/Ürkek yürek bütün geçmişi kabulleniyor.”(s.211)

“Tarihi bir olmaz akış gibi” yaşayan insan, “hangi soruyu yanıtlasam yetersiz kalıyor yanıtım” demekten alamaz kendini. Hiç kızmadan saatine bakar; belki biraz geri kalmışsa, düzeltir.(s.215) Uyar, güneş vururken başına, geceye hazırlanır, “yanılmışların ve hazırların gecesine”. Ve Şehzade Mustafa, Hacı Bektaş, Mustafa Kemal gibi tarihsel kişilikleri ve iz bırakan olayları hatırlatarak, “şimdi tarihte saat kaç?” sorusunu yineler, yıldızlar evet derken uzaklarda.

Soru önemlidir ve süreklidir, yinelenir sık sık şiirlerde ve yaşamda. Çünkü şair, insanın geçmişle gelecek arasındaki zamanın o dar vadisinde, “kuru güller gibi sessiz ve ince” halini dile getirirken, ölmüş bütün biçimleri de kullanır. Ama soru aklımızı kurcalamaya ve şiiri kurgulamaya devam eder: “saat, sat kaç hala/Bilmem? Ben güneş saati kullanıyorum”(s.216)

Uyar’ın şiirleri bir günebakan tarlasıdır, hasatçısını bekleyen ve onu sorularla karşılayan.

Mustafa Günay
İspinoz şiir dergisi Temmuz-Ağustos 2004

Yazıdaki dizeler Büyük Saat kitabından (Can Yayınları baskısı) alınmıştır.

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version