Ana Sayfa Güncel Hayat ve Siyaset TSK’da şüpeli ölümler artıyor: 19 yılda 1342 asker, “İntihar”, “Kaza Kurşunu” ve...

TSK’da şüpeli ölümler artıyor: 19 yılda 1342 asker, “İntihar”, “Kaza Kurşunu” ve “Eğitim Zahiyatı”

Türkiye’de son 19 yılda, kışlalarda 1342 asker şüpheli biçimlerde öldü. Son olarak eski genelkurmay başkanı Işık Koşaner’i ses kaydındaki “kendi askerimizi alnından vurduk” sözleri ile gündeme gelen kışlalardaki şüpheli ölümler konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi geçtiğimiz günlerde önemli bir karara imza attı. Birliğinde intihar ettiği açıklanan bir askerin ailesinin açtığı davada Türkiye’yi 18 bin Euro tazminat ödemeye mahkum eden AİHM, Olayın intihar olduğu kabul edilse bile devletin sorumluluğunun devam ettiğine dikkat çekti.
Yaşanan şüpheli asker ölümlerini değerlendiren İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ise: Belli dönemlerde şüpheli asker ölümlerinin arttığına, belli dönemlerde azaldığını, bunun ülkenin içinde bulunduğu siyasi atmosferle doğrudan bağlantılı olduğu belirtiyor. Ölen askerlerin genellikle Kürt ve anti militarist gençler olduğunu ekliyor.

Radikal gazetesinden Pınar Öğünç’ün konu ile ilgili olarak kaleme aldığı yazıyı aşağıdan okuyabilirsiniz.

‘Ölümden korkan biri nasıl kendini vursun? – Pınar Öğünç

Bir haftada dört şüpheli asker ölümü; üçü için intihar deniyor. Sedat Durgun’un ailesini kim ikna edecek?
Birçok farklı dinamiğin aynı anda işlediği bir sürecin sonu intihar. Bu düşünce hangi hallerde, hangi tür insanların içinde büyür, kimler bunu hayata geçirir; bir bilim dalının hudutlarına giren incelikli mevzu.
Bazen kafa karışıyor. Terhisine dört ay kalmış bir asker, nöbet yerinde intihar eder mi? İki saat önce ablasıyla, annesiyle telefonda konuşup bir sonraki hafta evlenecek ablasının düğünü için üç gün izin koparmanın yollarını arıyorken kendini öldürür mü?
Bazen kafa karışıyor. Takip eden haftada tam dört asker şüpheli biçimde öldüyse, üçü için baştan intihar deniyorsa… Ve o insanı tanıyorsanız… Ablası gibi “İmkânı yok yapmaz” diyebiliyorsanız…

‘Kediye bile vuramaz’

İstanbul, Ümraniye’de yaşayan aile aslen Bingöllü. Altı kardeşin içinde tek erkek olan Sedat Durgun, hep el üstünde büyümüş.

Bitlis’te Ahlat Kapalı Cezaevi’nde jandarma olarak askerliğini yapan Sedat, 10 gün önce, terhisine dört ay kala nöbet yerinde ölü bulundu.

Nöbetten iki saat önce, önümüzdeki hafta yapılacak düğün için alışverişe giden anne, oğlunu aramış, “Ablana çeyizlik almaya gidiyoruz. Çarşıdan istediğin bir şey var mı?” diye. Cep telefonuyla çorap… Aynı esnada ablası da konuşmuş. Sesi gayet iyi.

En büyük ablası Halise Hanım, uzman çavuşlarla, komutanıyla arasının çok iyi olduğunu anlatıyor. Bizzat bir sürü CD, DVD kargolayıp yollamış hepsine. Sedat izne geldiğinde dönüşte bir istediği var mı diye soracak kadar yakın komutanla.

Düğün için üç gün mazeret izni kullanmak istiyor Sedat. Abla, “Akıllarına kötü bir şey gelmesin diye davetiye basılınca yollayalım, telefonda söylemeyelim istedik” diyor.

Bir markette çalışan Sedat’ı soruyorum. Lafı dolaştırsam da demek istiyorum ki Sedat intihar eder miydi? Halise Hanım lafı dolaştırsam da anlıyor:

“O kadar hayat doluydu ki, bangır bangır müzik dinlerdi, kısık sevmezdi. Delidoluydu, hiç hayata küskün değildi. Abla-kardeş tartıştığımızda suçlu ben olsam bile gelir gönlümü alırdı. Her şeye pozitif bakardı. Sedat kendini vuramaz, öyle bir yüreği yoktur. Ölümden korkan biri kendini nasıl vursun? Kurban Bayramı’nda hayvan kesilirken kediler doluşur, herkes tekmeler ya, onlara bile bir şey yapamazdı.”

Türk bayrağı iade

Kafalarına takılan bir şey var. Bir gün önce ablalarına, yakın arkadaşı da olan eniştesi Zekai Aydın için “Zeko beni mutlaka arasın. İki gündür burada bir şeyler oluyor. Huzursuzum” demiş olması. Eniştesiyle konuşamamış bir türlü Sedat, ne kastettiğini ablalarına da anlatmamış.

Sedat’ın ablası soruşturmanın sürdüğünü biliyor sadece. Dört gözle, eve ziyarete geleceği vaadinde bulunan, “Komutanla er gibi değillerdi” dediği yüzbaşıyı bekliyorlar. Telefonda “Kardeşinizi 10 dakika önce gördüm. Oğlum gibi severdim. Bir şey yoktu. Her şey 10 dakika içinde oldu” demiş çünkü.

Bir yanda AİHM artık şüpheli asker ölümlerini birleştirip paket yapmış, Türkiye’den 16’sı için birden savunma istediğinde “Bunalımdalardı” gerekçesi öne sürülüyor. Bir yanda, Sedat’tan iki-üç gün sonra intihar ettiği söylenen Malatyalı Eren Özel’in ailesi, bu gerekçeye inanmadığı için cenazeyle verilen Türk bayrağını iade ediyor. Bir yanda eski Genelkurmay Başkanı’nın ‘özeleştirilerini’ duymuşuz hepimiz.

Sadece Jandarma Genel Komutanlığı’nın elindeki rakamlara göre 1991 ile 2001 arasında 815, 2001-2010 arasında da 527 asker şüpheli biçimde öldü. Kaza kurşunu, eğitim zayiatı, intihar…

Daha eylülün yarısı çıkmadan, intihar ettiği söyleyen üç erin, Eren Özel’in, Celal Kızılkan’ın ve Sedat Durgun’un aileleri, şu anda ikna edilmeyi bekliyor. Hatay’da nöbet değişirken bir silahın ateş almasıyla hayatını kaybeden Gökhan Sakça’nın ailesi de. Bu davalar sivil bir mahkeme tarafından görülmeden herhangi birini ikna etmeleri de o kadar zor ki… Artık imkânsız.

19/09/2011

İHD: “Ölümler siyasi atmosferle alakalı, Askeri savcılar çekilmeli”

Şüpheli asker ölümlerini  bianet’e değerlendiren İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Kışlalarda yaşanan şüpheli asker ölümleriyle ilgili yıllardır çeşitli çalışmalar yürüttüklerini, ailelere adli süreçte ne yapmaları gerektiğini anlattıklarını ve kendilerine yardımcı olmaya çalıştıklarını söylüyor.

Kışlalarda yaşanan bu olayların aydınlığa kavuşması için öncelikle adli süreçten askeri savcıların çekilmesi gerektiğini belirten Türkdoğan, bu soruşturmaları askeri savcılar yürüttüğü sürece adım atılamayacağını altını çiziyor.

Askeri savcıların şüpheli ölümlerde şüphenin üstüne gitmektense, olayın faili belliyse “Kaza kurşunu”, eğer değilse “İntihar” diyerek dosyayı kapattığını söyleyen Türkdoğan, bu davalara mutlaka sivil mahkemelerin bakması gerektiğinin belirtiyor.

Belli dönemlerde şüpheli asker ölümlerinin arttığına, belli dönemlerde azaldığına dikkat çeken Türkdoğan, bunun ülkenin içinde bulunduğu siyasi atmosferle doğrudan bağlantılı olduğu düşünüyor.

Ölen askerlerin genellikle Kürt ve anti militarist gençler olduğunu vurgulayan Türkdoğan, bu ölümlerin aydınlığa kavuşması için mecliste araştırma komisyonu kurulması gerektiğini ve milletvekillerinin gençlerin yaşam hakkı için daha fazla çaba göstermesi gerektiğini ifade ediyor.


Görsel: Kahramanmaraş’taki birliğinde nöbet tutarken intihar ettiği açıklanan, ailesi tarafından başından vurularak öldürüldüğü iddia edilen Piyade Er Eren Özel’in ailesi, ”olay aydınlatılıncaya kadar, oğullarının tabutuna sarılı olan bayrağı kabul etmeyeceklerini” bildirerek, Türk bayrağını 2. Ordu Komutanlığı Nizamiyesindeki askerlere teslim ederken.

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version