Ana Sayfa Belgesel Şeyh Bedreddin | Bedreddin Of Simavna/ Simavnalı Bedreddin belgeseli cafrande.org’ta

Şeyh Bedreddin | Bedreddin Of Simavna/ Simavnalı Bedreddin belgeseli cafrande.org’ta

Günümüzde Yunanistan topraklarında bulunan Simavna kasabasında doğmuştur. Kesin doğum tarihi bilinmemekle beraber çeşitli kaynaklarda 1358, 1359 veya 1365 olarak verilir. Büyükbabası Abdülaziz Selçuklu soyundandır. Menakıbname’ye göre son Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubad’un yeğeni ve veziridir. Babası İsrail ise Rumeli’yi fethe girişen ilk gazilerdendir. Daha sonra Simavna kadısı olur. Annesi Rum asıllı bir Hıristiyan iken Müslüman olan Melek Hatun’dur. Edirne’nin Osmanlılar tarafından alınmasından sonra ailesi ile buraya yerleşir.

Hayatı hakkında bilinenler büyük oranda torunu Hafız Halil’in yazdığı Menakıbname’ye dayanan Şeyh Bedreddin, eğitimine Edirne’de babasının yanında başlar. Hocası Molla Yusuf sayesinde fıkıh ilmiyle tanışır. Hocası ölünce Bursa’ya gider, astronomi ve matematik alanlarında büyük şöhret kazanan Koca Efendi diye de bilinen Bursa Kadısı Şeyh Mahmud’den ders alır. Daha sonra Konya’da Feyzullah’tan mantık ve astronomi dersleri alır. Daha sonra dönemin İslam dünyasının ilim merkezi olan Kahire’ye gider.


Nurdan Arca’nın  çektiği  “Simavnalı Bedreddin” belgeseli “karmaşık bir tarihi şahsiyeti geniş bir bakış açısı ve berraklıkla ele aldığı için”, Kuzey Kıbrıs’ta düzenlenen II. Uluslararası Altın Salkım Film Festivalinde ikincilik ödülü aldı. “Simavnalı Bedreddin”, İslam hukukçusu ve mutasavvıf Şeyh Bedreddin’in düşüncelerinin toplandığı eser “Varidat”ı temel alıyor. 15. yüzyılda ömrünü adadığı çoğulculuğu ve aydınlanmacı felsefesini hayatı pahasına nasıl geliştirip savunduğunu araştırıyor. Osmanlıların ilk yüzyılındaki merkezileşme eğilimlerine karşı yürütülen ilk büyük başkaldırının temelindeki Bedreddini düşüncesinin varlığına ışık tutuyor. Günümüz Bedreddini’lerin varlığını ve uygar hayat tarzlarını belgeliyor. Harvard Üniversitesi’nde Osmanlı Tarihi kuruluş dönemi uzmanı Prof. Cemal Kafadar’ın tarih danışmanlığını yaptığı belgeselde, Genco Erkal’ın seslendirdiği Nazım Hikmet’in “Şeyh Bedreddin Destanı” ile belgeselin duyarlı bakışını, Baba Zula’nın bu film için yaptığı özgün müzik, Pir Sultan Abdal’ın sözlerinden esinlenen “Aşıkların sözü kalır” tamamlıyor. (süre 52 .dk.)

Menakıbname’ye göre 8 Aralık 1382 tarihinde Kahire’ye varır. Burada Memluk Sultanı Berkuk’un dostu ve danışmanı olan dönemin ünlü alimlerinden Ekmeleddin el-Bayburti’nin öğrencisi olur. Sultan Berkuk Bedreddin’i oğlu Ferec’in özel hocalığına tayin eder.

Sultan Berkuk’un sarayında geçirdiği üç yıl zarfında Hüseyin Ahlati ile tanışır ve düşüncelerinden etkilenir. Berkuk Bedreddin ve Ahlati’ye birer Habeş cariye sunar. Menakıbname’nin yazarı Hafız Halil’in babası İsmail’i bu cariyelerden biri olan Cazibe doğurur. Diğer cariye Mariye (Meryem) ise Ahlati’nin öğretisini özümsemiştir. Bedreddin, Mariye ile yaptığı konuşmalarda kendisini gülün dikeni gibi gördüğünü söyler: “Anı gül gördi vü kendüni diken”. Ahlati Bedreddin’in tasavvuf yolunda yol göstericisi olur.

Hüseyin Ahlati bir süre sonra Bedreddin’i Tebriz’e yollar. Burada Anadolu seferinden dönen Timur’la karşılaşan Bedreddin, ilmiyle Timur’u ve maiyetini etkiler. Timur kendisiyle beraber gelmesini istese de Bedreddin bunu kabul etmez ve Kahire’ye döner.

Ahlati ölümünden hemen önce Bedreddin’i halifesi ilan eder. Ancak müritlerinin bazıları buna tepki gösterir. Bedreddin altı ay sonra Mısır’ı terk eder. Menakıbname bu ayrılışın sebebini Rumeli’ye dönme arzusu olarak gösterse de, müritlerin muhalefeti ve Mısır’ın içinde bulunduğu siyasi karmaşa da bu kararın sebeplerinden olabilir.

Bedreddin önce Halep’e sonra Karaman ve Germiyan Beyliklerinin topraklarına gider. Gittiği yerlerde tanınmaktadır. Buradan Menderes Vadisi boyunca ilerleyerek Aydın’a gelir. Menakıbname’ye göre, yolu üzerindeki Nizar köyünde en önemli müritlerinden Börklüce Mustafa ile tanışır. Daha sonra Tire üzerinden İzmir’e geçer. Menakıbname’de İzmir’den, Hıristiyan nüfuslu Ceneviz hakimiyetindeki Sakız Adası’na geçtiği anlatılır.

Kütahya ve Domaniç üzerinden Bursa’ya yaptığı yolculuğu sırasında Sürme köyünde diğer önemli müridi Torlak Kemal ile tanışır. Gelibolu üzerinden Trakya’ya geçer ve Edirne’ye ulaşır. Kahire’den Edirne’ye kadar gittiği her yerde müritler toplamıştır. Birkaç ay sonra Bursa ve Aydın’a tekrar gider, sonrasında yedi yıl Edirne’de kalır.

Bu sırada Osmanlı Devleti Fetret Devri’ndedir. Bedreddin Musa Çelebi’yi destekler. Musa Çelebi Edirne’ye hakim olunca onu kazasker yapar. Bu görev sayesinde Bedreddin Balkanlarda yaşayan halkla yakın ilişkiler kurar. Musa Çelebi’nin kardeşi Mehmet Çelebi karşısında yenik düşmesiyle 1413’te ailesi ile birlikte İznik’e sürgün edilir. Kendisine 1000 akçe maaş bağlanır. Bu sırada Aydın ve Manisa’da Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in yönettiği isyan patlak verince, kaçarak İsfendiyar Beyine sığınır. Sinop üzerinden Eflak’a gider. Daha sonra Edirne’ye dönmeye karar verir. Sultan Mehmet isyanların başındaki kişi olarak gördüğü Şeyh Bedreddin’i Edirne’ye varamadan ele geçirir. Bir heyet tarafından yargılanan Bedreddin’in, malı ve ailesi korunmak şartıyla idamına karar verilir. Serez çarşısında asılır ve burada defnedilir. Ölüm tarihi çeşitli kaynaklarda 1416 veya 1420 olarak verilir. 1961’de kemikleri, Sultan Mahmud’un Divanyolu’ndaki türbesi haziresine defnedilmiştir.

İsyan

Kazaskerliği sırasında kethüda olarak yanına aldığı Börklüce Mustafa, Bedreddin’in sürgüne gitmesiyle beraber Aydın’a döner. Burada Osmanlı idaresinden memnun olmayan köylüleri ve yoksul dervişleri etrafına toplayarak isyan eder. İsyanın merkezi Karaburun Yarımadasıdır. İsyancıların sayısını Bizanslı tarihçi Dukas 6.000, Osmanlı tarihçilerinden Şükrullah bin Şehabettin 4.000, İdris-i Bitlisi ise 10.000 olarak verir. İsyanı bastırmak üzere harekete geçen Saruhan Beyinin ordusu bozguna uğrar. Bunun üzerine Sultan Mehmet oğlu Murat ile veziri Beyazıt Paşa’yı bölgeye yollar. İsyan bastırılır isyancılar Börklüce Mustafa’nın gözü önünde kılıçtan geçirilir. Börklüce Mustafa ise bir deve üzerinde çarmıha gerilerek öldürülür ve şehirde gezdirilir.

Börklüce isyanıyla muhtemelen aynı zamanlarda, Manisa civarında Torlak Kemal liderliğinde bir isyan daha patlar. Daha küçük olan bu isyan da şiddetle bastırılır ve isyancılar öldürülür.

Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal isyanlarının Bedreddin’in onayıyla gerçekleşip gerçekleşmediği belirsizdir. Ancak bu kişilerin Bedreddin’in müritleri olduğu konusunda tüm kaynaklar hemfikirdir.

Bu sırada Sinop üzerinden Eflak’a giden Bedreddin’in Edirne’ye dönüş yolculuğunda, Osmanlı otoritesinin çok güçlü olmadığı Balkan topraklarında kaynaşmalar başlar. Osmanlı tarihçileri Bedreddin’in düzenli bir isyan örgütlediğini yazarlar. Menakıbname ise Bedreddin’in tek amacının yeni yazmış olduğu Nurü’l-kulub adlı eserini sultana sunmak olduğunu yazar (Menakıbname’nin yazılış amaçlarından birinin de Bedreddin’i Osmanlı yöneticilerinin gözünde aklamak olduğu hatırda tutulmalıdır). Osmanlı ordusu bu isyanı da şiddetle bastırır ve Bedreddin ölüme mahkum olur.

Fikirleri

Şeyh Bedreddin’in bugün geniş kitlelerce tanınmasının en önemli sebeplerinden biri Nazım Hikmet’in Şeyh Bedreddin Destanı adlı eseridir. Nazım Hikmet örneğinde görüldüğü gibi, modern Türk yazarları Şeyh Bedreddin’i sınıf mücadelesinin öncüsü ve Osmanlı otoritesine isyan ederek sosyalist bir düzen kurmayı hayal eden bir devrimci gibi görmektedirler. Bu düşünce Bizanslı tarihçi Dukas’ın Börklüce Mustafa isyanı ile ilgili yazdıklarına dayanır. Dukas’a göre Börklüce Mustafa “Ben senin emlakine tasarruf edebildiğim gibi sen de benim emlakime aynı surette tasarruf edebilirsin” diyerek ortak mülkiyeti savunmakta ve bu söylemle köylüleri yanına çekmekteydi. Ortak mülkiyete dair bu görüşe Bedreddin’in günümüze ulaşan yapıtlarında rastlanmadığı gibi, Dukas haricinde hiçbir tarihçi de bu konuya değinmemiştir.

Bedreddin’in yaydığı söylenen diğer önemli fikir, dinler arasında fark olmadığı, bütün dinlerin eşit ve benzer ilkeler üzerine kurulduğudur. Kendisi İslam alimi olmakla birlikte annesi, eşi ve gelini ihtida etmiş Hıristiyanlardır, Hıristiyan Balkan halklarıyla yakın ilişkiler içindedir, tasavvuf anlamında kaynaştırmacı Türk-Anadolu mistisizminin bir halkasıdır. Bütün bu verilerin ışığında dinler arasında fark olmadığına inanıp bu düşüncesini yaymış olması olasıdır.

Mutasavvıflığı

İslam mistisizminin Vahdet-i Vücud okuluna mensup diğer mutasavvıfların etrafındaki tartışmaların bir benzeri Şeyh Bedreddin için de yapılmıştır. Kimileri kendisini bâtıl (yoldan sapmış) kimileri de büyük bir sûfi olarak görmüş hatta eseri Varidat’a şerhler yazmışlardır. Mutasavvıflardan Sofyalı Bâlî Efendi, Aziz Mahmud Efendi ilk görüşe sahip olanlardır. Ancak mutasavvıf ve şair Niyazi Mısri ve son devrin Melami şeyhlerinden Seyyid Muhammed Nur ikinciler arasında yer almışlardır.

Yapıtları

Ölümünden sonra eserlerinin birçoğu gizlenmiş veya kaybolmuştur. Menakıbnameye göre 48, başka kaynaklara göre 38 yapıtı vardır. Bazı yapıtlarının adı bilinmekle beraber günümüze ulaşmamıştır. En iyi incelenmiş yapıtı Varidat’tır.

* Varidat
* Cami’ü’l-fusuleyn
* Letai’fü’l-işarât
* et-Teshil
* Meserretü’l-kulûb
* Unkudü’l-cevahir
* Çerağu’l-fütuh
* Nurü’l-kulub

1 Yorum

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version