Ana Sayfa Edebiyat “Savaşa varolmayanlar gereksinim duyar” Suriye Edebiyatından Bir Öykü: Sakallar – Zekeriya Tâmir*

“Savaşa varolmayanlar gereksinim duyar” Suriye Edebiyatından Bir Öykü: Sakallar – Zekeriya Tâmir*

Kuşlar göğümüzden kaçtılar. Çocuklar sokaklarda oyun oynamayı bıraktılar. Kafeslere hapsedilmiş kanaryaların şakıyışı sessiz, titrek bir hırıltıya dönüştü. Dezenfekte edilmiş pamuk eczanelerde saklanmaya başladı. Sayın beyler, işte Timurlenk’in askerleri şehrimizi kuşattı! Ama, güneş hiç korkmadı ve her sabah doğmayı sürdürdü.
Bizlerin, şehrin erkeklerinin yüzü sararmadı. Sadece soğukkanlı bir şekilde gülümsedik ve bizleri sakallı erkekler olarak yaratıp, sakalsız kadınlar olarak yaratmadığı için Allah’a şükrettik! Sonra da, çözüm yolu bulmak için bir istişâre toplantısı yaptık. İlk konuşan, kadın elbisesi satımıyla meşgul olan aceleci bir delikanlıydı. Cesaretle bağırdı:
– Savaşalım!

Birden, kendini küçümseyerek bakan gözlerin karşısında buldu. Sesini kesti ve utancından yüzü kızarmak zorunda kaldı. O an, şehrimizin en uzun sakalına sahip kişisi ayağa kalktı ve ağırbaşlı bir ifadeyle konuştu:

– Savaşa varolmayanlar gereksinim duyar. Allah’a şükür ki bizler sakallıyız, öyleyse varız! Hemen beğeni dolu, destekleyen sesler yükseldi. Kısa süren bir tartışmadan sonra, Timurlenk ile anlaşma yapacak bir heyet oluşturulmasına ve yürüdüğü zaman sakalları dizine değen yaşlı bir adamın heyete başkanlık etmesine karar verildi.

Şehrimizin sekiz kapısı vardır. Heyet, önlerinde beyaz bir bayrakla bunlardan birisinden dışarı çıktı ve iç elbiselerindeki bitleri incelemeye kendilerini kaptırmış, kılıçlarını üzerilerindeki kan ve çamurun kuruması için güneşe bırakmış, sayıları yıldızlar ve çekirgelerden çok olan askerlerin arasından ilerledi. Heyet, ağır ve vakur adımlarla Timurlenk’in çadırına girdi. Bir de ne görsünler, Timurlenk, bebek gibi bakışları, yaşlı bir kimse gibi gülümsemesi olan çok genç birisi! Heyet başkanı:

– Biz barış istiyoruz. Şehrimizi savaşmadan sana teslim ediyoruz. Yalnız şehrimiz küçük ve yoksuldur; ne altını ne de petrolü vardır. Kadınlarımız ise keçi gibidir. Onlardan kurtulmak bizi mutlu eder.

Timurlenk:
– Ben kan dökmekten hoşlanmam. Altında da, güzel kadınlarda da gözüm yok. Yalnız, sakal bırakmaya aşırı düşkünlüğünüz nedeniyle şehrinizdeki berberlerin aç kaldığını öğrendim. Bu, benim özellikle nefret ettiğim bir zulümdür. Ben yaşamımı mazlumlara yardıma ve dünyanın her tarafına adaleti yaymaya adadım. Hiçbir insanın aç kalmaması gerekir.
Heyet üyelerini dehşet kapladı ve şaşkın şaşkın
birbirlerine baktılar.
Timurlenk:

– Siz sakallarınızı tıraş etmeden ve berberlerin işi açılmadan ordum şehrinizi terk etmeyecek.

Heyet Başkanı:

– İstediğin şey çok önemli. Son kararımızı vermeden önce şehre dönmemiz gerek.

Timurlenk:

– Ya sakallarınızı kesersiniz, ya da yok olursunuz. Seçiminizi yapın.

Çeviri: Dr. Halim Öznurhan


* Zekeriya Tâmir, 1931 yılında Şam’da doğdu. Yazar öyküyü şiirselleştirmeye, yeni bir öykü dili oluşturmaya çalışmıştır. Bir çok çağrışım içeren gizemli ifadelerle dolu öykülerinde masalsı boyut ve trajik duygular yoğundur.
Alaycı, sembolik ifadeler kullanarak maddî ve manevî yoksulluk, sosyal adaletsizlik, baskılar ve haksızlıklarla savaşır. Öykülerini, Sahîlu’l-cevâdi’l-ebyad (Beyaz Atın Kişnemesi, 1960), Rabî’ fi’r-ramâd (Kül İçinde İlkbahar, 1963), er-Ra’d (Gökgürültüsü, 1970) Dimeşk’ul-harâik (Yangınların Şam’ı, 1973), en-Numûr fi’l-yevmi’l-âşir (Onuncu Günde Kaplanlar, 1977), Nidâu Nuh (Nuh’un Çağrısı, 1994), Senedhaku (Güleceğiz, 1998), el-Hisrim (Koruk, 2000), Teksîru rukeb (Dizleri Kırmak, 2002), el-Kunfuz (Kirpi, 2005) adlı kitaplarda bir araya getirdi. Çevrilen öykü, yazarın er-Ra’d adlı öykü kitabından “el-Luhâ” adlı öyküdür.

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version