Ana Sayfa Edebiyat “SANA AİT OLAN SENİ BULUR” VASCONCELOS’UN ŞEKER PORTAKALI KİTABINDAN ALINTILAR

“SANA AİT OLAN SENİ BULUR” VASCONCELOS’UN ŞEKER PORTAKALI KİTABINDAN ALINTILAR

“Ben şuna inanıyorum, sevgi insana her şeyi yaptırabilir bir de sevgisizlik.”

José Mauro De Vasconcelos’un 1968 tarihli romanı, yoksul bir ailenin beş yaşındaki üyesi olan Zezé’nin çocukluğunu konu ediniyor. İlk acıyı, hayal kırıklığını, hayatı öğrenmeye başlayan küçük Zezé’nin her geçen gün yeni keşiflerde bulunduğu dünyası bir çocuk gözünden okuyucuya aktarılıyor. José Mauro De Vasconcelos’un on iki günde yazdığı Şeker Portakalı kitabı, yazarın zorlu geçen ilk yıllarını çarpıcı ve sürükleyici bir dille okuyucuya sunuyor. Yazar kısa sürede yazdığı kitapla ilgili, onun yirmi yıldan fazla süredir yüreğinde taşıdığı bir hikaye olduğu açıklamasını yapıyor. Yazarın çocukluk döneminden izler taşıyan roman on altı dilde yayımlanmanın yanı sıra en çok satanlar listesinde de kendine yer buluyor.

Şunu unutma: “Fazla fedakarlık, fazla vefasızlık getirir”

Şeker Portakalı kitabı hüzünlü kurgusu ve dokunaklı anlatımı ile unutulmaz kitaplar arasında kendine yer buluyor. Şeker Portakalı kitabının devamı niteliğinde olan Güneşi Uyandıralım ve Delifişek kitaplarında da Zezé’nin macerası devam ediyor. Zezé büyüse de hüzünleri, heyecanları ve sevgi dolu kalbi değişmiyor. Zengin bir aileye evlatlık veriliyor, ilk kez aşık oluyor, kendine yeni sırdaşlar ediniyor. Yaşam mücadelesi verdiği öyküler boyunca Zezé büyüyor. Acıları ve hüzünleri de onunla birlikte büyümeye devam ediyor.

Brezilya edebiyatının klasiklerinden Şeker Portakalı, José Mauro de Vasconcelos’un başyapıtı kabul edilir. Yetişkinler dünyasının sınırlamalarına hayal gücüyle meydan okuyan Zezé’nin yoksulluk, acı ve ümit dolu hikâyesi yazarın çocukluğundan derin izler taşır.

Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü: Şeker Portakalı Kitabından Alıntılar

“Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş atmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.”

“Uyuyalım. İnsan uyudu mu her şeyi unutur.”

Annem bana hep şöyle derdi Portuga: “-Kalbini oluşturmak 9 ayımı aldı.
Kimsenin 15 dakikada kırmasına izin verme.”

Bir şeylere inanmaya hazır olmadıkça her şeye baştan başlamak zordu.

“Evet, öldüreceğim. Çoktan başladım bile. Öldürmek derken öyle Buck Jones’un tabancasını alıp dan diye öldürmeyi kastetmiyorum. Öyle değil. Kastettiğim onu kalbimde öldürmek. İyiliğini istemekten vazgeçmek.”

“- Neden hiç mutlu değilsin zeze ?
– Neden mutlu olmalıyım ?
– Çünkü dünyaya bir kere geliyoruz.
– İyi ki bir defa geliyoruz portuga.
– Neden ?
– İkinci bir hayatı kaldıramazdım.”

“Birini sevmeyi bıraktığında, içinde ölmeye başlar.”

” Biliyor musun, insanları öldürüyorum Portuga.”
“Bunu nasıl yapıyorsun Zeze?”
“Onları unutarak… “

Adamcağız kollarını açtı, beni göğsünde sevgiyle sıktı. ‘Ağlama yavrum!’ dedi. ‘Hep böyle duygulu bir çocuk olarak kalacaksın, pek çok ağlama fırsatı bulacaksın hayatta.

“Neden benim gibi yapmayı öğrenmiyorsun?”
“Sen ne yapıyorsun ki?”
“Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum.”

“Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek…Ve bir gün büsbütün ölecek.”

“Bilesin ki kalbimiz kocaman olduğu sürece sevdiğimiz her şey içine sığar.”

Sevgisiz hayatın hiçbir anlamı yok.”

“Bazen beklemek lazım, en güzeli için.”

“Yürekten mi seviyor?”
“Kesinlikle”
“Öyleyse geleceğine emin olabilirsin. Biraz gecikebilir, ama bir gün mutlaka seni bulacaktır.”

Tanrım! Neden hayat bazıları için bu kadar zor?..

Emin olma duygusunu çok özledim. Nereye elimi atsam hep şüphe.

Umurumda olan şeyler her geçen gün azalıyor..

“Dodo, ne hüzün ne tasa öldürür adamı!…”

“Garipti, çünkü ben herkesle her zaman konuşurdum. Ama yanıt verme işini içimdeki kuşun yüklendiğini düşünürdüm.

“Tesadüflere ihtiyaç var, plansız ve zamansız gelen güzelliklere…”

” ‘Ağlama yavrum,’ dedi. ‘Hep böyle duygulu bir çocuk olarak kalacaksın, pek çok ağlama fırsatı bulacaksın hayatta.’ ”

“- Ağlamak kötü bir şey mi?
– Ağlamak hiçbir zaman kötü değildir, budala. Neden sordun?
– Bilmiyorum. Bir türlü alışamadım. Sanki yüreğim boş bir kafes…”

“İnsan yüreğinin, bütün sevdiklerini içine alabilmesi için çok büyük olması gerektiğini bilmelisin.”

“İnsan senin karşında son sözü söyleyemez.”

“Boşuna zahmet etme, Godòia. En güzeli ilk yapılan balondur. İlki başarılı olmazsa bir daha yapamaz insan ya da yapmak istemez.”

“Gerçek olan, acımasız bir biçimde nedenini bilmeden dayak yiyen küçücük bir hayvan olarak iç yaramı bir türlü geçirmeyi başaramadığımdı.”

“Sonra seni başka bir biçimde öldürdüm. Yani, seni yüreğimde canlandırarak öldürdüm.”

“Ey kaynak, bırak beni, diyordu,
Çiçek ağlarken.
Tepelerde doğdum,
Denize doğru götürme beni.”

“Bazıları için ölmek kolaydı. Uğursuz bir trenin gelmesi yetiyordu, tamamdı bu iş. Ama benim için göklere uçmak ne kadar güçtü. Herkes engel olmak için bacaklarımı tutuyordu.”

Şeker Portakalı
José Mauro de Vasconcelos


26 Şubat 1920’de Rio De Janeiro yakınlarında bulunan Bangu’da yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen José Mauro De Vasconcelos, okumayı kendi kendine öğreniyor. Farklı alanlarda eğitim almak isteyen yazar, çocukluğunun geçtiği Natal’da iki yıl tıp eğitimi alıyor. Çeşitli işlerde çalışan yazar balıkçılık, garsonluk ve boks antrenörlüğü yapıyor. Hayatını bir süre Kızılderililer arasında sürdüren Vasconcelos’un ilk romanı Yaban Muzu 1942 yılında yayımlanıyor. 1945’te yayımlanan Beyaz Toprak kitabı oldukça ilgi görüyor. Yazarın diğer eserleri Evden Uzakta (1949), Kırmızı Papağan (1953), Ateş Çizgisi (1955) ve Kayığım Rosinha (1961) oluyor. Kayığım Rosinha ile ününü pekiştiren yazarın Kırmızı Papağan isimli eseri ise geçmişten günümüze kadar uzanan Kızılderili sorunlarını tüm gerçekçiliği ile gözler önüne seriyor. Kızılderili ve Portekizli bir ailenin üyesi olan yazar Vasconcelos, yaşamı boyunca yerli haklarını savunuyor. Eserleriyle Türkiye’de olduğu kadar tüm dünyada büyük ilgi gören José Mauro De Vasconcelos 24 Temmuz 1984’te São Paulo’da yaşamını yitiriyor.

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version