Ana Sayfa Edebiyat Sabahattin Ali’den alıntılar: “Bir insan bir insana kötülükten başka ne yapabilir?”

Sabahattin Ali’den alıntılar: “Bir insan bir insana kötülükten başka ne yapabilir?”

“Bazan bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazan da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret falan değil.. İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile. Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Kafamda hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana her şeylerden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor.. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimde geçen şeyleri teker teker uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış üç günlük bir kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum. Odamdaki duvarlar birdenbire büyüyüveriyor. Pencerelerin dışındaki şehir ve hayat bir anda, insanı içinde boğacak kadar kudretli ve geniş oluyor…
Zannediyorum ki, tasavvuru bile baş döndüren bir süratle hiç durmadan koşup giden bu hayat ve bir avuç toprağın bile doğru dürüst esrarına varamadığımız bu karmaşık dünya beni bir buğday tanesi, bir karıca gibi ezip geçiverecek.Böyle acz içindeyken odamda her şey bana küçüklüğümü ve zavallılığımı haykırıyor. Sokağa fırlıyorum. Bir tek çehre görsem de yanında yürüsem, hiç ses çıkarmadan yürüsem diyorum. Halbuki ara sıra karşılaştığım ahbapları görmemezliğe geliyorum. Hiçbiri bana bu anda yardıma çağrılacak kadar yakın görünmüyor. Bilmem beni anlıyor musunuz?…”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan ( YKY, 2012)

“Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğumuzu zannetmektir ki, ne kendimiz bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur.”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.93)

“Pek alelade hiç bir hususiyeti olmayan, her gün etrafımızda yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlardan biriydi. Hayatının bildiğimiz ve bilmediğimiz taraflarında insana merak verecek bir cihet olmadığı muhakkaktı. Böyle kimseleri gördüğümüz zaman çok kere kendi kendimize sorarız: “Acaba bunlar neden yaşıyorlar? Yaşamakta ne buluyorlar? Hangi mantık hangi hikmet bunların yeryüzünde dolaşıp nefes almalarını emrediyor?” Fakat bunu düşünürken yalnız o adamların dışlarına bakarız; onların da birer kafaları, bunun içinde, isteseler de istemeseler de işlemeye mahkum birer dimağları bulunduğunu, bunun neticesi olarak kendilerine göre bir iç alemleri olacağını hiç aklımıza getirmeyiz. Bu alemin tezahürlerini dışarı vermediklerine bakıp onların manen yaşamadıklarına hükmedecek yerde, en basit bir beşer tecessüsü ile, bu meçhul alemi merak etsek, belki hiç ummadığımız şeyler görmemiz beklemediğimiz zenginliklerle karşılaşmamız mümkün olur. Fakat insanlar nedense daha ziyade ne bulacaklarını tahmin ettikleri şeyleri araştırmayı tercih ediyorlar. Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inme cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna

“İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan, inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır.
Sabahattin Ali,  İçimizdeki Şeytan” ( YKY, 2012)

“Azizim bu ne fedakarlık!.. Ben bir insanda bu kadar iyilik bulunabileceğine inanayım mı? Belki başka zaman inanırdım… Fakat bugün… Bugün inanmak mümkün mü? Bir insan bir insana kötülükten başka ne yapabilir? Kimi kandırıyoruz? Bana öyle riyakar gözlerle bakmayın! Masum tavırlar beni deli ediyor. Ben de sizin gibi masum suratlar almasını bilirdim… Ama bu suratın arkasında ne saklı olduğunu da biliyorum. İnsan dedikleri mahlukun bütün çirkef taraflarını artık gördüm. Burun buruna nefesini koklayarak gördüm. Hiçbir evliya benim karşımda maskesini muhafaza edemez.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan ( YKY, 2012)(Sf.179)

”Evde sizi karşı karşıya oturur buldum. Evvela hiçbir şey anlamadım. Sonra birdenbire ruhumun bütün çirkeflikleri boşandı. Fakat ne yapabilirdim? Kendi ruhunun pisliğini bu kadar yakından gören bir adam başkalarının temiz olacağına inanabilir mi?”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan ( YKY, 2012)(Sf.196)

“Bedri’nin onları sık sık görmeye geldiği günlerde Macide’nin arzuları büsbütün arttı. Bazı hatıralara henüz bağlı bulunduğunu hissettiği eski hocasında bol bol mevcut olan bu vasıfları Ömer’de görmek istiyor, garip bir korkuya ve kıskançlığa benzeyen hislerle kocasına sokuluyor ve onun alakasını çekmeye çalışıyordu. Bedri’ye hatta biraz kızgın gibiydi. Onun kendisine karşı olan hislerini gayet iyi seziyor, bunlardan dolayı onu kabahatli bulmayı aklına bile getirmiyor, yalnız şimdiye kadar Ömer’de görmemeye çalıştığı kusurların apaçık gözlerinin önüne serilmesinde onun tesiri olduğunu düşündükçe istemeyerek hiddetleniyor ve ruhunda zorla ayakta tuttuğu dengenin bozulmasından korkuyordu.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan (Sf.173)

“Üç buçuk günlük ömrümüzü kendimize zehir etmemek icin ne mazideki hayatımıza ve kaçırdıgımız fırsatlara ne de istikbalin olmayacak hulyalarına kulak asmayarak bugünümüze hapsolup yaşamalıyız.Her hadisenin insanı eglendirecek bir tarafi vardır…”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan ( YKY, 2012)(Sf.76)

“Günün birinde ya çıldıracağız, ya da dünyaya hakim olacağız. Şimdilik bir rakı parası bulmaya çalışalım ve parlak istikbalizin şerefine birkaç kadeh içelim.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan ( YKY, 2012)(Sf.17)

“İnsanlar birbirinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine ve alakalarına muhtaçtırlar. Bu olmadıktan sonra, aile sahibi olmanın hakiki ismi, “birtakım yabancılar beslemek”ti.”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.149)

“O sıralarda Maria’nın da birtakım tezatlı hisler içinde olduğunu anlıyordum. Bazen aşırı derecede durgun, hatta hatta soğuk oluyor, bazen de birdenbire coşuyor, bana nefsime menettiğim cesareti verecek kadar müfrit bir alaka gösteriyor, adeta beni açıkça tahrik ediyordu. Fakat bu halleri çabuk geçiyor, aramızda tekrar eski arkadaşlık havası peyda oluyordu. Onun da benim gibi, dostluğumuzun, olduğu yerde kalmak suretiyle bir çıkmaza girdiğini farkettiği muhakkaktı.”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.109)

“Ne kendi sözlerim, ne de onun fikirlerinin yüzde yüz isabetli olmadığını seziyordum. Her ikimiz de, birbirimize karşı ne kadar açık olmak istersek isteyelim, bize tabi olmayan birtakım gizli müphem düşüncelerin ve arzuların idare ettiği muhakkaktı. Birleştiğimiz noktalar ne kadar çok olursa olsun, ayrı olduğumuz yerler de vardı ve bir taraf diğer tarafa kolayca uyuyorsa, bunu ancak daha ehemmiyetli bulduğu bir gaye uğruna yapıyordu. Ruhlarımızın böyle en saklı köşelerini bile ortaya dökmekten ve üzerine münakaşa etmekten çekinmiyorduk; buna rağmen hiç dokunmadığımız taraflar da vardı, çünkü bunların ne olduğunu biz de doğru dürüst bilmiyorduk; fakat bir his bana asıl bu cihetlerin mühim olduğunu fısıldıyordu.”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.108)

“Nedense,hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini,herhangi bi sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara,sanki bize de gelebilecek belaları kendi üstlerine çektikleri için ,alaka ve merhamet göstermek isteriz.”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.15)

“Bu karanlık ve sıkıntılı manzara ne kadar güzeldi! İçime çektiğim bu ıslak hava ne kadar tazeydi! Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak… ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak…”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna

“Zaten sıkmadan uzun uzun anlatmasını bilen yegâne geveze, denizdir.”
Sabahattin Ali, Değirmen(Sf.75)

“Kitapları bir kadın gibi sevenler, yalnız bekar odalarının azabını daha az duyarlar.”
Sabahattin Ali, Değirmen(Sf.66)

“Başka insanların yaptığı birçok şeyleri yapmak hakkının kendisinde olmadığını biliyor ve hiçbir şey istemiyordu.”
Sabahattin Ali, Değirmen(Sf.18)

“Vicdan azabı dedikleri şey, ancak bir hafta sürer. Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kâfi mazeretler tedarik etmiştir.”
Sabahattin Ali, Değirmen(Sf.14)

“Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.38)

“Bir insana ilk defa kendimden bahsettiğim için bütün çıplaklığımla, hiç bir şeyi ört bas etmeden görünmek istiyordum. Ona yalan söylememek, kendimi tahrif etmemek, hiç bir şeyi değiştirmemek için o kadar gayret sarf ediyor, hatta bu gayrette bazen ileri giderek kendi aleyhimdeki noktaları o kadar tebaruz ediyordum ki bu suretle yine hakikatten ayrılmış oluyordum.”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna

“Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu. Biz o zaman sahiden yaşamaya, ruhumuzla yaşamaya başlıyorduk.”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.87)

“Bizim küçük Anadolu şehirlerimizde bu müzmin evlenme hastalığı daima hüküm sürmektedir. En kuvvetliler bile bir iki sene dayanabildikten sonra bu amansız mikroptan yakalarını kurtaramazlar ve kör gibi, önlerine ilk çıkanla evleniverirler.
Tabii bu evlenmede herhangi bir müşterek hayattan ziyade erkek için evde bir kadın bulunması; kız için de “münasipçe bir kısmet” varken kaçırılmaması düşünülmüştür. Bu izdivaç mikrobu evlendikten sonra faaliyetine başlar: Evvelce birtakım emelleri olan, yükselmek, kendini göstermek, eser vermek isteyen adamlara bir kalenderlik, bir lakaytlık gelir. Evde meram anlatmaya asla imkân olmayan, seviyesi, ahlak telakkisi, dünyayı görüşü ve itiyatları büsbütün ayrı bir mahlukla daima bir beraberlik insanı dış hayatta da bedbin yapar ve bütün insanlardan şüpheye düşürür.
Evlendikten sonra bir adamın büyün gayesi ve istikbal düşüncesi, bir kere içine girmiş bulunduğu ve şimdi mukadder telakki ettiği bu belayı ses çıkarmadan ve dosta düşmana pek belli etmeden sürükleyip götürmek, onda herkes tarafından söylenen, fakat kimse tarafından bulunamayan meziyetler ve saadetler araştırmaktır. “
Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf(Sf.12)

“Siz burada mısınız? diye başka bir sualle cevap verdi. Sonra: Ne saçma sual, değil mi? diye ilave etti: İşte görüyoruz ki buradasınız. Ne diye sorarız acaba?.. Türkçenin kedine mahsus bir manasızlığı… Dünyada hiç bir lisanda bu kabiliyet yoktur… Saatlerce konuşup hiçbir şey ifade etmemek kabiliyeti!..”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan ( YKY, 2012)

“Hayat herhalde bir katakulli değildi. Ama neydi? Bu hayatın bir manası olmak icab ederdi. İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı! Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı. Lakin tembelliğe alışmış olan kafası bunu bulamıyor, bulmak için uğraşmaya üşeniyor, yanlış veya bayağı olduğunu sezdiği şeyleri de kabul edemediği için selameti firarda buluyordu. Her şeyden, her derin düşünceden, her üzüntülü nefis muhasebesinden kaçmayı itiyat edinmişti. Düşünce adamı olmaktan çıkmış, muhayyile, daha doğrusu kuruntu adamı olmuştu. Etrafında kendisini doğruluğuna inandıracak bir fikir cereyanı bulamadıkça, arkadaşlarının ve hatta hocalarının, büyük ve gösterişli sözler arkasında adamakıllı esnafça işler kovaladıklarını gördükçe kendi muhayyel (düş) aleminde yaşamayı tercih ediyor ve hakikatte sadece muhayyilede yaşamak mümkün olmadığından maddi hayatında tesadüflerin, ani heyecan ve ihtirasların oyuncağı olup kalıyordu.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan ( YKY, 2012)

“Hayatta hiçbir şey uğrunda ölmek için istenmez. Her şey yaşamamız için olmalıdır. Hatta biraz ilerbi gideyim, kendi yaşamamız için… Sen kafanın içindeki yokluğa o kadar saplanmışsın ki, derhal uğrunda can feda edecek bir şey arayarak ikinci bir yokluğa dalmak istiyorsun! Yaşamak, herkesten daha iyi, herkesten daha üstün yaşamak, insanlara hâkim olarak, kuvvetli, belki de biraz zalim olarak yaşamak… Dünyada bundan başka istenecek ne vardır? Hayatını bu gayeye vakfet, görürsün, nasıl birdenbire canlanacaksın!”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan ( YKY, 2012)

“Kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir can simidi gibi sarılırsın.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan ( YKY, 2012)

“Şimdi ben gidiyorum fakat ne zaman çağırırsan gelirim… dedi. evvela ne demek istediğini anlamadım… o da bi an durdu ve ilave etti: nereye çağırırsan gelirim!”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.140)

“Bütün basit insanlarda olduğu gibi, kederden sevince, heyecandan sükunete geçiyor ve bütün kadınlar gibi her şeyi çabucak unutuyordu…”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.40)

“Ne olur? Anlaşamayacağımızı anlarsak veda eder ayrılırız.. Bu o kadar mühim bir felaket mi? hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır.. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar..”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.93)

“Bilhassa tahammül edemediğim bir şey, kadının erkek karşısında her zaman pasif kalmaya mecbur oluşu… Neden? Niçin daima biz kaçacağız ve siz kovalayacaksınız? Niçin daima biz teslim olacağız ve siz teslim alacaksınız? Niçin sizin yalvarışlarınızda bile bir tahakküm, bizim reddedişlerimizde bile bir aciz bulunacak? Çocukluğumdan beri buna daima isyan ettim, bunu asla kabul edemedim. Niçin böyleyim, niçin diğer kadınların farkına bile varmadıkları bir nokta bana bu kadar ehemmiyetli görünüyor?”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna

“Şimdiye kadar zannettiğim gibi, kitleden ayrılmanın bir hususiyet, bir fazlalık değil, bir sakatlık olduğunu hissediyordum. Bu insanlar dünyada nasıl yaşamak lazımsa öyle yaşıyorlar, vazifelerini yapıyorlar, hayata bir şey ilave ediyorlardı. Ben neydim? Ruhum bir ağaç kurdu gibi beni kemirmekten başka ne yapıyordu?”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna

“Bu kadar zaman arkadaşlık ettik, bana kendinize dair hiçbir şey söylemediniz… Sizi merak etmemi tabii bulmuyor musunuz? Bana karşı da bu kadar saklanmaya muhakkak lüzum görüyor musunuz? Dünyada benim için en kıymetli insansınız… Buna rağmen sizin gözünüzde herkes gibi bir hiç olduğumu söyleyerek mi beni bırakıp gitmek istiyorsunuz?”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.44)

“İrademiz ve kafamız bizi küçültecek bir iş yapmadıkça, işkence sade bir fizyoloji meselesidir. Etlerimiz, sinirlerimiz dayanabildikleri kadar dayanırlar. Sonra, tabiat ne emrederse, o olur. Ama ruhumuzu kamçılattırmamak elimizdedir.”
Sabahattin Ali, Sırça Köşk(Sf.114)

“Müthiş bir can sıkıntısına ve melankoliye düşmemek için ne kadar gayret gösterdiğimi görmüyor musun? Farz et ki biz, biz değiliz. Burayı dolduran bir sürü insandan biriyiz. Zaten onların da bakalım hepsi göründükleri gibi mi? İstemiyorum. Kendimi herkesin akıllısı veya duygulusu yerine koymak istemiyorum. İç gül!”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.112)

“Kendimi bildim bileli bütün günlerimi, haberim olmadan ve nefsime itiraf etmeden, bir insanı aramakla geçirmiş ve bu yüzden bütün diğer insanlardan kaçmıştım.”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.62)

“Kendisinden daha dün ayrılmış gibi taze bir hasret duydum.
Kaybedilen en kiymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor.
Bunun sebebi herhalde, ‘bu böyle olmayabilirdi!’ düşüncesi, yoksa insan mukadder telakki ettiği şeyleri kabule her zaman hazır.”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna

“Bir teklif ve bir kabul… Kısa münakaşasız ve hesapsız! Bundan daha güzel bir ayrılık olamazdı…”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna

“Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak… Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak…”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna

“Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? Fakat hep böyle değil midir? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna(Sf.86)

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version