Ana Sayfa Felsefe Öğrenilmiş Başarısızlık: Kaybetmeyi Nasıl Öğreniriz? – Mümin Sekman

Öğrenilmiş Başarısızlık: Kaybetmeyi Nasıl Öğreniriz? – Mümin Sekman

Bir köpekbalığı aç halde bir akvaryuma konulur. Balık akvaryumun her yerinde yüzebilmektedir. Avlayacağı bir şeyler aramaktadır.
Sonra akvaryuma küçük bir balık konur. Köpekbalığı küçük balığı yemek için hemen harekete geçer. Çünkü açtır (motivasyon), küçük balığı yiyebileceğine inanmaktadır (özgüven) ve küçük balığı yemenin kendi ellerinde (kontrol) olduğunu düşünmektedir.
Küçük balığı yemek için ilk saldırısında kafasını ne olduğunu algılayamadığı sert bir şeye çarparak şok geçirir. Çünkü bilim adamları küçük balık ile köpekbalığının arasına cam bir bölme yerleştirerek onları ayırmışlardır! Köpekbalığı ‘balık aklıyla’ düşündüğünden camı görememekte ama kafasını çarptığında camı algılamaktadır.

Sonra bir daha dener, yine kafasını cama çarpar. Bir daha dener, tekrar aynı şeyi yaşar. Tanımlayamadığı bir şey hedefine ulaşmasına ‘engel’ olmaktadır.
Yaklaşık 48 saat sonra köpekbalığı küçük balığı yemek için uğraşmayı bırakır. Evrensel, ‘Büyük balık küçük balığı yer,’ kuralı işlememektedir. Büyük balık depresyona girmiş gibidir. Çaba harcamayı bırakmıştır. Çünkü ne yaparsa yapsın o küçük balığı yiyemeyeceğine inanmıştır.

Deneyin ikinci aşamasına geçildiğinde araştırmacılar aradaki cam bölmeyi kaldırır. Artık köpekbalığı isterse küçük balığı yiyebilecektir. Önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. Çok da açtır!

Araştırma ekibi neler olacağını beklemeye başlarlar. Şaşırma sırası bilim adamlarındadır. Çünkü köpekbalığı küçük balığı yemek için hiçbir şey yapmaz! Küçük balığı kovalayıp büyük balığın alanına geçirirler ama yine de yemek için hiçbir hamle yapmaz.

Sonuç çok dramatiktir, büyük balık açlıktan ölmek üzere olmasına rağmen yine de küçük balığı yememiştir.

Köpekbalığı küçük balığı neden yemedi? ‘Aç ama gururlu’ olduğu için mi:)

Bilim adamları köpekbalığının içine düştüğü ruh durumuna ‘öğrenilmiş çaresizlik’ demektedir. Öğrenilmiş çaresizlik, bir canlının defalarca denediği halde istediği sonucu alamaması durumunda, bir sonraki denemesinde başarısız olacağını beklemesinden dolayı, deneme cesaretini kaybedip hiçbir şey yapmaması halidir.

Bu hale öğrenilmiş başarısızlık da diyebiliriz. Köpekbalığı geçmişteki denemelerinde başarısız olunca, gelecekteki denemelerinde de başarısız olacağını öğrenmiştir. Bu durum bize milyarlarca insanın neden başarısızlık halinde yaşadığı halde başarılı olmak için hiçbir şey yapmadığını açıklıyor.

Öğrenilmiş çaresizlik bir daha deneme cesaretini kaybetmektir. Sürekli başarısızlık korkusuyla hareket etmektir. Kendine olan güvenini, ‘başarabilirim’ inancını kaybetmektir. Öğrenilmiş çaresizlik zihne takılı bir psikolojik kelepçedir.

Biz bu deneyden öğrenilmiş çaresizlik teorisinden daha fazlasını öğrenebiliriz. Bu dersler neler olabilir?

Başarısızlık ve ‘kaybeden olmak’ öğrenilmiştir

Başarısız olmak öğrenilmiştir. Bizler de köpekbalığı gibi bazı şeyleri deniyoruz, kaybediyoruz, tekrar deniyor, tekrar başarısız oluyoruz. Yaptıklarımızın karşılığını alamayınca hayal kırıklığı yaşıyoruz. Başarısızlıktan korkup, bir daha hayal kırıklığı yaşamamak için başarıyı denemekten vazgeçiyoruz. Sonunda başarısızlığı bir yaşam tarzı olarak benimseyip, kendimizi ‘kaybeden’ olarak görüyoruz.

Başarısızlık eğitimi ‘acılı derslere’ dayanan, kafalar bir yerlere vurula vurula öğrenilmiş, duygusal yoğunluğu yüksek bir programdır. Paslı çiviler gibi, yerlerinden söküp atmak zordur. Beyinden silip atmak için çok güçlü bir başarı eğitimi gerekir.

Başarısız olmayı öğrenenler, öğrenmekle kalmaz, başarısızlık üreten zihniyetlerini çevredekilerin beynine de yükleyerek, onları da başarısızlığa sürüklerler.

Bilim adamları deneyin ikinci aşamasında, köpekbalığının oğlunu da akvaryuma koysaydı, ‘güngörmüş’ baba köpekbalığı oğluna ne derdi? “Evladım sen buralarda yenisin. Sakın şu balığı yemeye kalkma! Yüzüne bir şey çarpar, mahvolursun!”

Baba köpekbalığı kendi önyargısını ‘hayat dersi’ diye oğluna da öğretmeye çalışırdı. Çocuk balık da ‘biz babadan böyle gördük’ anlayışıyla yaşayan biriyse, hayatı boyunca babasının ötesine gidemezdi. Hayatta bazı şeyleri bilmemek bazen çok büyük avantajdır! Özellikle başarısız insanlardan alınmış hayat derslerini…

Başarılı insanlara ulaşıp onlardan başarı bilgisi almak pek kolay olmadığından, kaybedenlerden öğrendiklerimizle kazanmaya çalışıyoruz. Kılavuzumuz kaybeden olunca, kazanmak da kolay olmuyor tabii! Bu kitabı herkesin birinci kalite başarı bilgisine doğrudan ulaşmasını sağlamak için yazdım. Başarı bilgisine ulaşmada fırsat eşitliği sağlamaya çalıştım.

İç engelleri aşamadan dış engeller aşılmaz

Bir hedefe yürürken iki tür engel(leyici) ile karşılaşırız: Dış engel(leyici)ler ve iç engel(leyici)ler. Örneğimizde cam dış engeldir; ‘ben ne yaparsam yapayım o küçük balığı yiyemem’ inancı ise iç engeldir. Engellerin yapısıyla ilgili üç noktayı bilmek önemlidir.

Dış engelleri aşmak için önce iç engelleri aşmak gerekir. Fiziksel engelleri aşabilmek için önce zihinsel engelleri aşmak gerekir. İç bariyerlerini aşamayanlar, dış engelleri aşmayı denemez bile, denese de aşamaz. Çünkü kişi kendinde tutuklu kalmıştır.

İç engelleri aşmak dış engelleri aşmaktan daha zordur çünkü iç engellerimizi göremeyiz. Deneylerdeki hayvanlar bir dış engel olan camı göremezler. Ancak insanlar dış engellerini çok iyi görebildikleri halde iç engellerini genellikle göremezler. İnsanların dış engellerin üzerinden aşmasını engelleyen iç engelleridir ama iç engellerini göremedikleri için dış engelleri suçlarlar. Daha çok içe değil dışa dönük yaşadığımız için, dış engelleri daha çok görürüz. Bu kitap zihninizdeki iç engellerinizi, zihinsel bariyerlerinizi size fark ettirmeye çalışacak. Tabii bunun için kitabı sonuna kadar okumanız gerekiyor! “Ben hiçbir kitabı başından sonuna okuyamadım,” diyorsanız, bakın ilk iç engelinizle tanıştınız!

Dış engeller kendiliğinden ortadan kalkabilir ama iç engelleri sizin zihninizden kaldırmanız gerekir. Çevremizdeki dış engeller, dünyanın her gün yeniden kurulması ve hızlı değişim nedeniyle kendiliğinden ortadan kalkabilir ama iç engellerimiz (yapamam inancımız) ancak bizim rızamız ve çabamızla beynimizden silinebilir. İç dünyanızda kontrol sizde olduğundan bilinçli ya da bilinçsiz izniniz olmadan büyük değişiklikler olmaz.

Kısacası sınırlayıcı iç gerçeklerimiz (inançlar), sınırlayıcı dış gerçeklerden (fiziksel koşullar) daha çok etkiler bizi. Aşılamayan sınırları çoğu kez şartlar değil, akıl koyar.

Verdiğimiz örnekler bize ‘engellenmişlik hissi’nin gücünü gösteriyor. Hedefine ulaşması dışarıdan engellenen canlıların, kendi içlerinde inşa ettikleri ‘iç engellerle’ nasıl da kendilerini dış engelleri aşamaz hale getirdiklerini anlatıyor. Sizi engelleyen ‘dış güçlerle’ uğraşmayı bir süreliğine bırakıp ‘içinizdeki işbirlikçileri’ni tanımaya ne dersiniz?

Arazi değiştikçe zihindeki haritayı güncellemek gerekir

Dil psikolojisiyle ilgilenenler dış dünyayı arazi, iç dünyamızı ise haritaya benzetirler. Hayat, insanlar ve başarı hakkındaki tüm düşüncelerimiz birer haritadır. Biz hayat arazisinde, zihinsel haritalarımızla yol alırız ya da yolda kalırız.

Deneyin birinci aşamasında köpekbalığı avını gerçekten yiyemeyecek durumdaydı. Ancak ikinci aşamada cam kaldırıldı, yiyebilecek duruma geldi. Şartlar (arazi) değiştiği halde, köpekbalığının fikirleri (harita) değişmedi. Eğer iç inançlarınız dış gerçeklere uymuyorsa, düşüncelerinizin son kullanma tarihi geçmiş demektir. Köpekbalığının zihin haritasının o kısmının son kullanma tarihi geçtiği halde, onu kullanmaya devam etti. Sonucu biliyorsunuz.

Köpekbalığının en büyük hatası, arazi değiştiği halde haritasını güncellememesiydi.

Zihin haritalarını sık sık güncellemeyenlere gündelik dilde ‘eski kafalı’ ya da ‘dinozor’ denmektedir.

Her sabah dünya yeniden kurulur! Her sabah şartlar yeniden oluşur. Her gece kader ihtimalleri yeniden düzenler. Dün olmayan bugün olabilir hale gelir, bugün olabilen yarın olamayabilir. Her gün ihtimallere ‘yoklama çekmek’ gerekir. Bildiklerinizin son kullanma tarihine, en az marketten aldığınız süt kadar dikkat edin lütfen!

İnancı varken imkanı yok, imkanı varken inancı yok

Bu köpekbalığının hayatından çıkarılacak en önemli derslerden birinin inançimkan ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Deneyin birinci etabında, köpekbalığının küçük balığı yiyebilme inancı vardı ama yiyebilme imkanı yoktu, ikinci etapta ise tersine, küçük balığı yeme imkanı vardı ama bu defa da yiyebileceğine dair inancı yoktu. Yapabilirim inancı ile yapabilme imkanı bir araya geldiğinde başarı doğar.

Genç yaşlarda büyük işler yapabileceğimize inancımız vardır ama imkanımız (para, yetki, şirket, vs.) yoktur. Zamanla imkanlarımız artar, çeşitlenir ama bu defa ‘büyük adam’ olabileceğimize dair inançlarımızı kaybetmiş oluruz. Başarı için hem inanç hem imkan gereklidir çünkü ikisi de tek başına yeterli değildir.

Bu deney bize sınırlayıcı inançların gücünü ve cesareti kaybetmenin bedelini gösteriyor. Köpekbalığının ‘nasıl yapılır’ sorunu yoktu, küçük balığın nasıl yenebileceğini biliyordu. Köpekbalığının ‘niçin’ sorunu da yoktu, neden yemesi gerektiğini de biliyordu. Küçük balığı yeme isteği, onu yiyebilme yeteneği, onun nasıl yeneceğine dair deneyimi vardı. Olmayan tek şey, ‘bir daha deneme’ cesaretiydi. Cesaretinizi kaybettiğinizde ne kadar çok şeyi kaybettiğinizi görebiliyor musunuz?

Başarısızlığı kendinize açıklama biçiminiz başarı limitinizi belirler

Köpekbalığının kaderini belirleyen şey, kafasını cama her vuruşundan sonra yaşadıklarına verdiği anlamdı. İnsanları başarılı ya da başarısız yapan şey, deneyip de sonuç alamadıkları zaman kendi kendilerine yaptıkları iç konuşmalardır. Bu iç konuşmalarda söylenenler kişinin yürüdüğü yoldan vazgeçmesine, yola kararlılıkla devam etmesine ya da esneklik gösterip başka bir yol aramasına neden olabilir.

Bu deney başarısızlığı kendine açıklama biçiminin gücünü göstermektedir. İlerleyen bölümlerde, “Bu iç konuşmayı nasıl yaparsak, öğrenilmiş çaresizlik ve atalet yaşamayız?” sorusunun cevabını bulacaksınız.

Sınırsız sayıda denemeyi göze alabildikten sonra, başaramayacağınız şey sayısı çok azdır. Başarısızlığa giden bütün yolları yürüdükten sonra başarının adresini daha kolay bulabilirsiniz. Tabii öğrenilmiş çaresizlik ve atalet bataklığına saplanmayıp yürümeye devam edebilirseniz!

Deneyen kaybedebilir ama denemeyen zaten kaybetmiştir

Bu örnek başarısızlık beklentisinin gücünü de gösteriyor. Köpekbalığı bir sonraki denemede başarısız olacağına inandığı için denemedi. Kendince ‘akıllılık’ etti! Sonuç alamayacağı bir şey için zaman, enerji ve çaba harcamadı. Kendi gözünde daha fazla aptal durumuna düşmek istemedi! Kendini daha fazla hayal kırıklığına uğratmak istemedi.

Fakat unuttuğu bir şey vardı: Denediğiniz zaman kazanabilir ya da kaybedebilirsiniz, ama denemediğinizde kesinlikle kaybetmişsinizdir. Buna piyango kuralı diyebiliriz. Piyango bileti aldığınızda büyük ikramiye size çıkabilir ya da çıkmayabilir ama bilet almadığınızda kesinlikle size çıkmaz!

Çoğumuz köpekbalığı gibi deneyince kaybetme ihtimalinden dolayı bir daha denemiyoruz ama denememenin de bir maliyetinin olduğunu unutuyoruz. Uzun vadede hiçbir şey yapmamanın kaybettirdikleri, bir şeyler yaparak kaybetmekten çoğu kez daha fazladır. Özellikle de kaybedecek fazla şeyi olmayanlar için!

Bu deneyden çıkarabileceğimiz diğer dersler neler?

Kaybeden doğulmaz, kaybeden olunur. İnsanlar kaybetmeyi köpekbalığının yaşadığı gibi kafalarını engellere vura vura öğrenirler.

Kontrol inancı kaybolunca, kadercilik anlayışı başlar. Kişi çevresindeki şartları kontrol edemediğini görünce, kendini bırakır. Böylece şartların onu daha kolay kontrol edebileceği hale gelir! Köpekbalığı, diğer balığı yiyemeyeceğini görünce, depresyona girmiş, kendini bırakmıştır. Böylece o balığı hiç yiyemeyecek hale gelmiştir.

Ödül yoksa emek yoktur. İnsanlar ihtiyaç duyduklarını almaksızın uzun süre gayretli bir şekilde çalışmazlar. Çabasının karşılığını alamayan balık, ödülsüz çabayı sürdürmemiştir. (Bu kısmı patronunuza okutabilirsiniz!)

Milyonlarca insan başarılı olmak istediğini söyler ama başarılı olmak için ciddi bir çaba harcamaz. Bu insanların sürekli başarısızlığın sonuçlarından şikayet ettikleri halde başarılı olmak için samimi bir çaba içerisinde olmamasının nedenlerini artık anladığınızı sanıyorum.

Köpekbalığı nasıl düşünebilirdi? Daha doğrusu siz o köpekbalığının durumuna düşmemek için her sabah kendinize ne sormalısınız? Defalarca denediğiniz halde her defasında başarısız olduğunuz bir konuda, her sabah kendinize üç soru sorabilirsiniz.

Bende değişen bir şey var mı?

Çevremdeki şartlarda değişen bir şey var mı?

Hedeflediğim şeyde bir değişiklik var mı?

Sizin içinizde, çevrenizde veya hedeflediğiniz kişi veya işte bir değişiklik varsa, hemen bir daha şansınızı deneyebilirsiniz. Hiçbir değişiklik yoksa ne yapmalı? Bir, kendinizi değiştirmek, önünüzdeki engelin üzerinden aşacak şekilde kendinizi geliştirmek elinizde. İki, yolunuz tıkalı olabilir ama yönünüz tıkalı olamaz. Aynı amaca giden yeni bir yol arayın, bulamadıysanız yeni bir yol açın.

Bu deneyden ‘kendi adınıza’ ne gibi dersler çıkarabileceğinizi de düşünmelisiniz. Sizin köpekbalığı gibi ‘kafanızı vura vura’ öğrendiğiniz ‘sınırlayıcı’ hayat dersleriniz neler? Sizin ‘öğrenilmiş çaresizlik’ yaşadığınız durumlar neler?

Ulusal ‘öğrenilmiş çaresizlikler antolojisi’nden üç örnek

Bizin köpekbalığına benzer öğrenilmiş çaresizlik hallerimiz neler?

İlkokulda matematiğe çalışır çalışır, geçemeyiz. Sonra ‘hoş geldin öğrenilmiş çaresizlik’. Müfredattaki matematik her yıl değişir ama bizim kafamızdaki matematik değişmez. Matematik ‘milli’ öğrenilmiş çaresizliğimizdir!

Kadınların hayatının aşkını arama serüveni de genellikle öğrenilmiş çaresizlikle biter. Aşkın mutluluk getireceği inancıyla, aşka açık yaşarlar. Birinci, üçüncü, dokuzuncu sevgilide de ‘mutluluğu bulamayıp’ ayrıldıktan sonra, “Bunların hepsi aynı,” deyip, ‘aşka tövbe’ ederler. “Prensimi bulmak için daha kaç kurbağa öpmem lazım!” diye söylenirler. Hayatlarım aşka kapatırlar. Bir gün ‘Bay Doğru’ kapıyı çalar ama kapı şiddetle yüzüne çarpılır. Bu da bir öğrenilmiş çaresizliktir.

Bazılarımız üniversiteye hazırlamıyoruzdur. Kazanıp kazanamayacağımızı hemen görmek isteriz. Hazırlığın daha ikinci ayında hemen deneme sınavlarına girer, kazanabileceğimizi görmek isteriz. İstediğimiz sonucu göremeyince, “Zaten kaybedeceğim, bari çok çalışmayayım da emeğim boşa gitmesin!” akıllılığına kaçarız!

Öğrenilmiş çaresizliklerimizin geniş listesini ‘öğretilmiş çaresizlik’ bölümünde okuyabilirsiniz. Şuada öğrenilmiş çaresizlik teorisinin temelinde yer alan ilginç ve kapsamlı bir araştırmanın detayları ve öğrenilmiş çaresizliğin bilimsel temelleri var.

Mümin Sekman
Her Şey Senle Başlar

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version