Ana Sayfa Felsefe Gel şu işe biraz daha yakından bakalım: Büyük Hırsızlar ve Küçük...

Gel şu işe biraz daha yakından bakalım: Büyük Hırsızlar ve Küçük Hırsızlar – Chuang Tzu

Sandık kıranlarla ülke çalanlar
Sandık kıran, çanta karıştıran, kasa açan hırsızlardan nasıl korunursun? Bunun için sandıkları ipler ve halatlarla bağlamak, kasaları zincirler ve kilitlerle kilitlemek icat olunmuş. Ve dünya alem de ”tedbirlilik“ demiş bunun adına. Oysa hırsızın büyüğü geldi mi sandığı sırtına yükler, kasayı koltuğunun altına sıkıştırır, çantayı omuzuna vurur da gider. Onun tek kaygısı vardır artık: Aman ki ipler ve kilitler iyi dayansın, yolda açılıvermesin!
Demek ki dünya alemin “tedbirli” diye övdüğü kişi, aslında sadece varını yoğunu büyük hırsızların daha iyi taşıması için bir arada tutandır. Gel şu işe biraz daha yakından bakalım: Herkesin “tedbirli” dediği kişiler, varını yoğunu büyük hırsızlar için hazırlayıp bir arada tutmaktan başka şey yapmıyor da, ya ”bilge“ dediğimiz kişiler, ahlakçılar, töreciler, büyük hırsızların hesabına kapı gözcülüğünden başka ne yapıyor?

Bu da nereden mi çıktı? Bak hele, bir zamanlar Ci[1] ülkesinde neler oldu: Eskiden bu ülkede komşu köyler birbirini görecek, horozların köpeklerin sesini duyacak kadar yakındı birbirine. Balıkçılar ağ atar, çiftçiler tarla sürerlerdi. İki bin fersah uzunluğundaydı ülkenin sınırları. Ataların ruhuna saygı mabetleri, toprak ve tohum tanrılarına kurban sunakları vardı her yerde. Tüm köyler, aileler, beldeler ve iller eski bilgelerin yazdıklarına uygun şekilde düzenlenmişti. Ama ne oldu günün birinde başvezir Tien Zhong Zi[2] ülkenin hükümdarını öldürdü ve tüm ülkeyi ele geçirdi. Yalnız ülkeyi mi? Geçmişin ulu bilgelerinin, kutlu kişilerin kurmuş oldukları tüm din ve ahlak kurumlarım da birlikte ele geçirdi!

Gerçi herkes biliyordu Tien Zhong Zi’nın haydudun biri olduğunu ama, yine de o, kutlu Yao ve Shun’un kurdukları kutsal törelerin gölgesinde huzur içinde tamamladı yaşamını: Küçük ülkeler onun hakkında kötü söz etmeye cesaret edemediler, büyük ülkeler onu ortadan kaldırmaya yeltenmediler. Ve onun sülalesi on iki kuşak boyunca hüküm sürdü Ci ülkesi üzerinde…

Haydut ve Erdem

Çetebaşı Zhi’ya[3]çetesindeki haydutlar sormuş: “Haydutlara da erdem gerekli midir?”

“Elbette!” diye yanıt vermiş Zhi. “Erdemleri olmasa ne yapar haydut? Sezgisi ona neyin nerede gizli olduğunu gösterir: Bu, onun bilgeliğidir! İçeri girmeyi bilmesi gerekir: Bu onun cesaretidir!
Sonra çıkmasını bilmesi gerekir: Bu onun sorumluluk duygusudur! Olur mu olmaz mı, karar vermesi gerekir: Bu onun ustalığıdır! Ganimeti paylaştırmayı bilmesi gerekir: Bu onun adaletidir! Bu beş erdemi taşımayan kişi, yaşamı boyunca büyük bir haydut olamaz.”

Gördün mü işte, eski bilgelerin kurdukları erdem ilkeleri iyi insana iyiliği için ne kadar gerekliyse, haydutbaşı Zhi’ya da sanatını icra edebilmesi için aynı vazgeçilmezlikle gerekli. Yalnız küçük bir ayrıntı daha var: Dünyada iyilerin sayısı az, kötülerin sayısı çok. Bu yüzden de eski bilgelerin dünyaya yararı küçük olmuş hep, zararı büyük…

Bilgeler ve Haydutlar

Her nedenin bir sonucu vardır: Dudakları kesilenin dişleri donar. Lu kentinin şarabı kötü olduğundan Handan kenti kuşatıldı.[4]
İşte aynı şekilde bilgeler de ortaya çıkınca büyük haydutlar başkaldırdı.

Demek yapılacak şey, bilgeleri ülkeden kovup haydutları kendi haline bırakmaktır. O zaman düzene girer göğün altında dünya. Sel yatakları susuz kalsın, ovalar kendinden kurur. Tepeleri kaldır götür, vadi diye bir şey kalmaz. Bilgeler de bir tükenip bitseler, başkaldıracak büyük haydut kalmaz, dünya huzura kavuşur, olayların birbirini kovalaması da son bulur.

Bilgeler tükenip bitmedikçe haydutlar da bitmez.
Bilgelere kulak verip dünyayı onların dediklerine göre düzene sokmaya kalkmak, aman ki çetebaşı Zhi’nın kazanç kaynağı kurumasın diye çaba harcamak demektir. Ölçmek için ölçü kapları, kileler yaptırdın mı, bu kaplar, kilelerle insanları da hırsız edersin! Sadık memurları ödüllendirmek için mühürler, damgalar döktürdün mü, bu mühürler, damgalarla insanları da hırsız edersin! Halka doğru yolu göstermek için ahlakı ve görevi icat ettin mi, bu ahlak ve görev ile insanları da hırsız edersin!

Nereden mi biliyorum bunun böyle olduğunu? Dinle bak:
Bir iğne çalanı asarlar. Bir ülkeyi çalan ise hükümdar olur. Ve bir kez hükümdarlık sarayına girdi mi, ahlakı ve görevi göklere çıkarır!

Eski bilgelerin bilgeliğini, onların icadı ahlak ve görevi çalmak değil mi bu? Bu durumda halk da ülkeyi çalıp ahlakı ele geçirenlerin izinden yürür, ölçü kapları ve kilelerle, teraziler, kantarlarla, damgalar, mühürlerle kazancını artırmaya çalışır. Ona artık taçlar, tahtırevanlar da versen bu yoldan dönmez, celladın baltasıyla, kazığa geçirmekle de gözünü korkutsan geri durmaz. İşte budur çetebaşı Zhi’nın çıkarını kollamak. İşte budur insanları kudurgan eden. Ne demiş eskiler:
çıkarma balığı derinden sırdır düzen ele verme sırrını[5]
Bilgeler ise göstermeye kalkmış bu sırrı. Oysa onlar kim, dünyayı aydınlatmak kim! İyisi mi, bırak bilgeliği boş ver bilgiye işi biter büyük haydutların at mücevherleri çiğne incileri ortadan kaybolur küçük haydutlar yak sözleşmeleri parçala mühürleri dürüst ve huzurlu olur insanlar at ölçü kaplarım kır kantarları kavgası biter tüm insanların[6]

Ne zaman bilgelerin icadı olan kuralların kökü kazınırsa, ancak o zaman mümkün olur anlaşmak insanlarla!
alt üst et mi’leri do’ları yak kavalları sazları kulaklarını tıka Kuang Usta’nın[7]
göğün altında insanlar başlar kendi kulaklarıyla duymaya parçala yazıları unut beş renk armonisini gözlerini bağla Lizhu’nun[8]
göğün altında insanlar başlar kendi gözleriyle görmeye kır cetvelleri at uzaklara pergeli gönyeyi kır hünerli ellerini Chui Usta’nın[9]
göğün altında insanlar öğrenir kendi yeteneğine güvenmeyi
Boşuna dememiş eskiler ”en büyük yetenek aciz görünür “[10]
diye:
boz cakasını erdemli Zang ile Shi’nın[11]

Yang’ın da Mo’nun da[12] ağzını kapa göğün altında insanın Erdem’i uyuma girer göğün Yol’uyla Ve ne zaman ki insanlar kendi gözlerine inanır olurlar, ancak o zaman göğün altındaki içi boş görüntüler sona erer. Ne zaman ki insanlar kendi kulaklarına inanır olurlar, ancak o zaman göğün altındaki anlaşmazlıklar sona erer. Ne zaman ki insanlar kendi hünerlerine güvenir olurlar, ancak o zaman göğün altındaki huzursuzluklar sona erer. Ne zaman ki insanlar kendi Erdem’lerine güvenir olurlar, ancak o zaman göğün altındaki yapaylıklar, uyumsuzluklar sona erer.

[1] Okunuşu ”Sı “
[2] “Tyen-Cong Dzı “
[3]»Çi«
[4] Söylenceye göre, Zhu kralına Zhao beyi iyi şarap armağan etmiş, Lu beyi kötü şarap. Ne ki Lu beyi şarap mahzeni memuruna rüşvet verip şarapları değiştirtmiş. Kötü şaraba öfkelenen kral, ordusuyla Zhao ‘yu cezalandırmaya gitmiş. Ama Zhu’nun savunmasız kalmasını fırsat bilen Liang kralı da, onun başkenti Handan ’ı kuşatmış…
[5] Bk. Tao Te Ching, 36. mesel.
[6] Benzeri için bk. Tao Te Ching, 19. mesel.
[7] Kuang (Kvang): O zamanın ünlü kör bir müzisyeni.
[8]Lizhu (Li-Cu): Söylencesel devirlerin ünlü sağır ressamı. 72 Chui (Çvi): Kudu Yao döneminin ünlü yay yapımı ustası.
[10] Benzeri için bk. Tao Te Ching, 45. mesel.
[11] Zang Shan (Dzang Şan): Konfüçyüs’ün bir öğrencisi. Shi Qiu (Şı Çyu): İ.Ö. 6. Yy.’dan muzaffer bir komutan.
[12]İ.Ö. 4. Yy.’da, bir yandan Konfüçyüs felsefesinin, bir yandan da birbirlerinin görüşlerinin karşıtı olan iki ünlü filozof: Mo Zi ya da Mo Di (Mı Di), sınıfsız toplumsal eşitliği ve ulusa bile ayırımı gözetmeksizin sevgiyi savunuyor, felsefesine özveriyi ve dayanışmayı temel ediyordu. (Bertolt Brecht, onun yapıtlarından esinlenerek ”Me Ti“yi yaratmıştır.) Yang Zhu (Yang Cu) ise, özveriye karşı çıkıyor, karamsar bir hedonizmle, şu anlamsız dünyada yaşamın tek amacının haz almak olduğunu ileri sürüyordu.

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version