Ana Sayfa Edebiyat Bir yanlışlıklar komedisi: Shakespeare’in “Onikinci gece”si üzerine

Bir yanlışlıklar komedisi: Shakespeare’in “Onikinci gece”si üzerine

Shakespeare’in çok sevilen ve oynanan komedyaları arasında hiç kuşkusuz, Onikinci Gece de yer alır. Bilindiği kadarıyla, ilk basımı 8 Kasım 1623 tarihinde yapılan 1. Folio’da[1] sonradan düzeltilmiş olan baskı yanlışları vardır ve bundan önce de bu oyun metninin hiçbir baskısı yapılmamıştır. Eldeki kaynak ve belgelere dayanarak oyunun 1601 yılında yazıldığı anlaşılır. 1598’de basılan Meres’in, Palladis Tamia’sında[2] verdiği Shakespeare oyunlarının lisetsinde bu oyun yer almaz. Ama John Manningham adlı bir İngilizin 2 Şubat 1602 tarihli Günlük’ünde yer alır.
Öyleyse, Shakespeare, bu oyunu, 1598 sonbaharı ile 1602 yılının başlangıcı arasındaki bir tarihte yazmıştır. Günlük’e göre, bu oyun “Middle Temple” adlı tiyatroda oynanmıştır; Manningham şöyle yazıyor: “Şölende[3] Twelue Night ya da Ne İsterseniz adlı Yanlışlıklar Komedyası’na ya da Plautus’un Menechimi’sine benzer bir komedya oynandı. Ama hepsinden çok İtalyanların Inganni’sini[4] anımsatıyordu.” Don Valentino Orsino adlı Bracciano Dükü, Ocak 1601’de Kraliçe’yi ziyaret etmişti. Shakespeare de bu oyunu yazarken oyundaki Dük’ün adını buradan almış olması olasıdır. Bu da oyunun 1601’de yazıldığını gösteren bir delildir. Başka bir delil, oyunun II. Bölüm, 3. sahnesinin 109. dizesinde Sir Toby’nin mırıldandığı “Elveda canımın içi” diye söylediği şarkıdır. Bu şarkı, ilk kez 1601’de ortaya çıkmış ve popüler olmuştur.
III. Bölüm, 1. sahne 25. dizede Soytarı’nın “Ne yazık ki, verilen sözler[5]… sözcüklerinin yüzünü kara çıkarttığından beri, sözler de tam anlamıyla düzenbaz oldular” repliği İngiliz Kraliyet Danışma Kurulu’nun 1600 ile 1601 yıllarında getirdiği bazı kısıtlamalara[6] gönderme yapar. Bunlardan başka bir delil de, III. Bölüm, 2. sahne, 85. dizede Maria’nın sözünü ettiği “yeni harita”dır. Deniz bilimleriyle de ilgilenen Cambridge Üniversitesi matematik profesörlerinden Edward Wright’ın ilk bilimsel harita sayılan Kuzey Amerika’yı, Antilleri ve Batı Hint Adaları’nı gösteren haritası 1600 yılında yayımlanmıştır[7].

Ayrıca, oyunun II. Bölüm, 5. sahnesi, 198. dizesinde, Fabian’ın “Oyundaki yerimi, İran Şahı’nın vereceği binlerce liralık bir emekli aylığına değişmezdim” sözleri de bu konuda ışık tutar. Çünkü, üç kardeş olan Shirley’lerin 1600 yılında yayımlanan gezi notlarında İran Şahı’nın sarayından ve servetinden uzun uzun sözedilmiş ve bu, o dönemin Londra’sında günün konusu olmuştur[8]. Bundan başka, III. Bölüm, 2. sahne, 29. dizesindeki “Hollandalı’nın sakalı”, 1599 ile 1600 yılları arasında yayımlandığı sanılan, Hakluyt’un Voyages (Yolculuklar) adlı ekiyle basılan kitaptan alınmıştır[9].

Onikinci Gece adı, Noel şenliklerinden alınmıştır. 6 Ocak, Hazreti İsa’nın cemaata ilk açıklamasını yaptığı gündür; bu da Noel’in onikinci gününe rastlar. Onikinci gecede, sarayda ve soyluların köşklerinde oyunların oynanması bir töre olmuştu. Bu oyuna, Onikinci Gece adı verilmesi, hiç kuşkusuz, onikinici gecede sarayda[10] oynanması için yazılmış olmasından ileri gelir. tıpkı, Bir Yaz Dönümü Gecesi Rüyası’nın da Yaz Dönümü Gecesi Şenliği’nde oynanması düşünüldüğü gibi.

Oyunun ikinci adı olan Ne İsterseniz yapıtın niteliğine ışık tutar. Komedya ile aşk serüveni karışımı olan oyunda gülünç sahneler yanısıra, trajik olmasa bile, ciddi aşk sahneleri yer alır. Shakespeare, yazdığı oyunun belli dram türleri kapsamına girmediğini düşünerek sanki “ister komedya, ister aşk öyküsü deyin, ne isterseniz deyin” anlamında bu ikinci başlığı eklemiştir. Başka bir komedyası olan As You Like It (Beğendiğiniz Gibi) adlı oyunu düşünen bazı Shakespeare incelemecileri de bu ikinci başlığı, yazarın, “Eğer Onikinci Gece adını beğenmedinizse ne isterseniz onu deyin,” anlamında kullandığını ileri sürmektedir.

Olay dizisinin geçtiği yer hakkında 1. Folio’da hiçbir açıklama yoktur. Metindeki konuşma örgüsü içinde geçen, “Burası Illyria’dır, bayan” (I/2, 2. dize) gibi sözlere dayanan Shakespeare uzmanları metindeki açıklamaları getirmişlerdir. Çağdaş metin çalışmalarında yer, “Illyria’da bir kent ve deniz kıyısı” olarak belirtilir.

Illyria[11], Adriyatik’in Batı kıyıları olan Dalmaçya’da[12] bir yer olarak kabul edilmiştir. Bu kentin Venedik ile olan sıkı ilişkisini bilen Elizabeth dönemi yazarı Shakespeare burayı İtalya[13] olarak düşünmüş olabilir. Ancak bu oyunda, Venedik Taciri’nde olduğu gibi, mekânı belirten değinmeler ve betimlemeler yoktur. Illyria da, tıpkı Kış Masalı’nda Bohemya gibi, hayal ürünü, belirsiz bir yerdir. Bu belirsizlik de bir aşk öyküsü için masalımsı havayı getirir. Belirsiz olan bir başka şey de, olay dizisinin geçtiği zaman dilimidir.

Oyunun öyküsüne gelince: bilindiği gibi, Shakespeare’in çoğu olay dizisi özgün değildir. Yazar sık sık daha önce yazılmış bir öyküyü alır ve yeni baştan düzenlerken yeni olaylar, yeni entrikalar, yeni anlamlar ve unutulmaz karakterler yaratır. Bu oyunda da aynı tutumu izleriz. Olay dizisi açısından, oyun, iki ana bölümde incelenebilir: Ana Olay Dizisi (ciddi), İkincil Olay Dizisi (komik).

Ciddi olan Ana Olay Dizisi, Olivia, Viola, Orsino ve Sebastian karakterleri ile gelişen aşk öyküsünü kapsar. Oyunun sonuna doğru bu olay dizisini Viola-Sebastian ikizlerinin tıpatıp benzerliği ile ortaya çıkardığı karışıklık renkleridir. Öte yanda, İkincil Olay Dizisi, Malvolio’ya karşı hazırlanan oyun ile komik öğeyi sağlar. Ancak oyundaki ciddi ve komik öğeler o kadar iyi harman edilmiştir ki[14], oyunu bu şekilde kesenkes ikiye ayırmak pek doyurucu değildir. Ne ki, ana olay dizisi ile ikincil olay dizisinin bölümlenmesi oyunun yapısını inceleme açısından önemlidir.

Bildiğimiz kadarıyla, ikincil olay dizisi, Shakespeare’in kendi buluşudur[15]. Ancak olay dizisi sözkonusu olduğunda, burada birçok kaynak belirtmek gerekir. Kılık değiştirerek sevdiği erkeğe hizmet eden kadın motifi, hemen her ülkenin[16] yazınında yer alır. İngiltere’de de bu motif özellikle 16. yüzyıl romancıları ve oyun yazarları tarafından sık sık kullanılmıştır[17]. Aynı şekilde, birbirine çok benzeyen ikizlerle ortaya çıkan karıştırma motifi[18] de romancıların ve oyun yazarlarının ortak malı olmuştur, diyebiliriz.

Onikinci Gece’nin ana kaynağı, hiç kuşkusuz, Barnabe Rich’in Historie of Apollonius and Silla adlı öyküsüdür. Bu öykü, 1581’de yayımlanan Riche His Farewell to the Militarie Profession başlıklı seçki’nin sekiz öyküsünden biriydi. Viola’nın Sebastian’a tıpatıp benzemesi, kılık değiştirip Orsino’nun yanına girmesi sonra da ona âşık olması, ama efendisini Orsino için Olivia’nın gönlünü kazanmak isterken, onu erkek (Cesario) sanan Olivia’nın isteği dışında ona vurulması.

Olivia’nın Cesario (Viola) sandığı ikiz kardeş Sebastian ile nikâhlanması; Orsino’nun sevgisini Olivia’dan Viola’ya yöneltmesi; kısaca bütün bu olaylar ve ayrıntılar Rich’in öyküsünde vardır. Rich’ink Silla’sı burada Viola’dır. Shakespeare, öyküyü yeni baştan ustaca ele almış ve dramatik açıdan etkili bir duruma getirmiştir.

Aslında buna çok benzeyen bir olay dizisi kim tarafından yazıldığı bilinmeyen, Gl’Ingannati[19] (Aldatılan) adlı, İtalyan oyununda da vardır. Bu oyun, ilk kez 1531 yılında[20], Karnaval sırasında, kendilerine “Academici Intronati” (Yıldırım Vurgunu) adını veren bir grup amatör tarafından Siena’da oynanmıştır[21]. Oyun çok başarı kazanarak İtalya dışında da tanınmıştır. Bu oyunun ilk basılan metnine Il Sacrificio başlığı verilmiştir; çünkü topluluk, oyunun başına aşkı simgeleyen armağanların dağıtımına ilişkin bir sahne eklemiştir. Il Sacrificio’nun başında, armağanları dağıtan topluluk üyelerinden birinin adı olan Malevolti’den sözedilir; bu da Shakespeare’in oyunundaki Malvolio’yu çağrıştırır. Oyunun başka bir kişisinin adı da Fabio’dur; bu da hiç kuşkusuz Onikinci Gece’de Fabian olmuştur. İtalyan oyunundaki kadın kahraman Lelia da Viola gibi erkek kılığına girer.

Burada bir üçüncü oyundan daha sözetmek gerekir. Bu Gl’Inganni [22](Aldatanlar) adlı başka bir İtalyan oyunudur. Bu oyun, önceki kadar Onikinci Gece’ye benzememekle birlikte, kadın kahramanın adı olan Cesare, Viola’nın kılık değiştirdikten sonra aldığı Cesario adını anımsatır.

İngiltere’de bu konu, 1564’te sahnelenen The Buggbears (Hayaletler) ile Essex Kontu önünde, 1595 yılında Cambridge’de oynanan Laelia adlı oyunlarda kullanılmıştır[23]. Shakespeare, hangi metinden yararlanmış olursa olsun, şurası kesin ki, İtalyan kaynaklarına kadar geriye gitmiştir. Shakespeare, çok büyük bir olasılıkla İtalyanca biliyordu ve oyunları özgün metinden okunmuştu. Ayrıca, o dönemde İngiltere’ye çok sayıda İtalyanca kitap girmekteydi. Onikinci Gece’deki kişi adlarının sözkonusu iki İtalyan oyunundan alındığı açıktır[24]. Gl’Ingannati’nin bir de Charles Estienne tarafından Les Abuses adıyla 1543’te Fransızca yaptığı çeviri de Shakespeare’in bilgisi içinde olabilir. Çünkü Shakespeare’in yeterli ölçüde Fransızca bildiği de söylenmektedir. Bundan başka, 1577-8 yılları arasında bir İtalyan tiyatro topluluğu İngiltere’ye gelmiş ve Winsdor’da Kraliçe’ye oyunlar oynamışlardır. Manningham’ın da belirttiği gibi, bu oyunların çoğu İngiliz seyircisinin bildiği konuları içermekteydi.

Böylece, Onikinci Gece komedyasının üç ana kaynağı, (1) Rich’in Historie of Apolonius and Silla (1581), (2) Yazarı belli olmayan İtalyan komedyası Gl’Ingannati (1531) ve (3) Gonzaga’nın Gl’Inganni (1592) adlı yapıtlarıdır. En önemlisi birincisidir. Ancak Shakespeare’in bu kaynaklara çok fazla dayandığı da düşünülmemelidir. Onikinci Gece’nin şiiri, aşk serüveni ve mizahı; önceki kaynaklardan alınan şeylerin daha dramatik ve güzel bir biçimde sunulması, ikincil olay dizisinin tamamı, ciddi ve komik sahnelerin çok ustacak harmanlanması ve başarılı kişileştirme hep Shakespeare’e aittir. Bunun için de bu güzel komedya tamamen Shakespeare’in yaratısıdır.

Onikinci Gece, her dönemde Shakespeare sevenlerin aradığı bir komedya olmuştur. Oyunun çekiciliği daha çok mizah ile aşk ilişkilerinin dozunda ve daha önce de belirttiğimiz gibi, bu iki gelişim dizisinin içiçe, çok iyi kaynaşmış olmasından ileri gelir. oyunun aksiyonu, çok ustaca çizilmiş karakterlerle ilginç bir duruma getirilmiştir.

Shakespeare, ana olay dizisinin konusunu aşağı yukarı başka bir oyundan almış olsa da, oyunun gücü ana olay dizisinde değildir. Yazarın tüm iyi komedyalarında olduğu gibi, burada da şiirsel (Bir Yaz Dönümü Gecesi Düşü), romantik (Beğendiğiniz Gibi) ya da heroik (IV. Henry) olanla mizahî ve gerçekçi olan içiçedir. Nitekim, âşık karakterlerin nazımla konuşmaları, gülünç karakterlerin düzyazı ile konuşmalarına hiçbir aykırılık göstermediği gibi, tam tersine oyuna ölçülü bir tersinleme sağlar. Böylece, Viola’nın, Olivia’dan yüz bulmayan Orsino’yu sevmesi, Olivia’nın erkek sandığı Viola’ya tutulması, Sir Toby ve avanesinin saçmalıklarıyla hem bir uyum hem de bir karşıtlık kurar. Malvolio’ya oyun oynandığı sahnelerde mizah daha ön plandadır ve ince bir tersinleme ile süslenmiştir. Sir Andrew’un eşi menindi olmayan alıklığı, düello sahnesi, ikizlerin karıştırılması çok renkli sahnelerdir. Daha arka planda, ama yine hoş bir mizah da aşk ilişkilerinde yer alır. Orsino’nun değişmezmiş gibi görünen aşkının, belli nedenler yüzünden Viola’ya transferi; erkek kardeşinin ölümünden sonra yedi yıl yas tutacağını bildiren Olivia’nın yolunun üstüne çıkan ilk gence tutulması ve bir daha ölen kardeşinden, yastan söz etmeyişi; mankafa Sir Andrew’un yüzüne bakmayan bir Kontes için Sir Toby’e para akıtması; Sebastian’ın hiç tanımadığı Olivia ile çok kısa bir süre içinde evlenmesi ve öteki âşık karakterlerin tersine, hiç aşk acısı çekmeden muradına ermesi oyundaki gizli ve ince mizahla gelişen tersinlemeyi getirir.

Mizah, hiç kuşkusuz bu komedyanın en çekici olan yanıdır. Ancak bu mizah, oyunun romantik havasıyla daha etkili ve ilginç bir duruma getirilmiştir. Bu romantik hava, olayları günlük yaşamın ötesine çekip masalımsı bir dünyaya götürür. Onikinci Gece’nin atmosferi bu açıdan romantiktir. Bu da seyircilere belli bir estetik uzaklık sağlar. Bunun içinde gerçekçi bir atmosferde inanılması güç bazı olaylar, ilişkiler bu estetik uzaklık ve kendi mantığı içinde inandırıcı bir duruma girer. Tıpkı oyunun mekânı Illyria gibi, oyundaki ilişkiler de masalımsı atmosfer içinde, eleştiri konusu yapılır. Mizah da, bu atmosferde geçerli olabilecek bir mantık çerçevesi içinde ustaca işlenmiştir. Gününü gün ettiğini sanan ve yirmidört saat sarhoş dolaşan Sir Toby, muzip Maria, eğlence için saçmalıklara ortak olan Fabian, erişemeyeceği bir kadını elde edeceğini sanan budala bir şövalye ve arada sırada oyuna katılarak bütün bunlara dışardan bakan Soytarı Feste. Bu masal dünyasının belki de en gerçekçi karakteri Feste’dir. O, bu hayal dünyasının gerçeklerine görünüşte katılan oyunun en aklı başında kişisidir.

Onikinci Gece, yalnızca konusu açısından bile kendi türü içinde ilginç olan bir komedyadır. Bu oyunun “karakter komedyası”na benzemeyen yanı da budur. Onun için bu oyun, aksiyonun ön planda olduğu tipik bir “romantik komedya”dır.

Bu komedyanın vurgulanması gereken başka bir niteliği de, tasarımındaki ve işlenmesindeki uyumdur. Olay dizisi, karakterler ve konuşma örgüsü uyumlu bir biçimde bütünlenmiştir. Hiçbir gereksiz ayrıntı, hiçbir gereksiz fazlalık yoktur. Yazar, düğüm üzerine düğüm attığı III. Bölüm’ün ardından gelen bölümlerde, bu düğümleri bir bir zamanında çözmüştür. Aşk ilişkilerini götüren ana olay dizisi ile komik sahneleri geliştiren ikincil olay dizisi tutarlı bir bütünlük içinde harmanlamış ve birbirlerinden ayrılmayacak bir uyum içine sokulmuştur. Bazı oyunlar zaman zaman tutturdukları düzeyi sürdüremezler, ama bu oyunda aksiyonun gelişim çizgisi, hiç düzey kaybetmeden sona kadar gider; yetersiz sahnelerle zedelenmemiştir. Bu komedya türüne de iyi işlenmemiş bir karakter vardır. Karakterler, aksiyonun hızını kesmemeleri için, bir iki çizgiyle belirgin bir biçimde ortaya çıkarılmışlardır. Çeşitli entrikaların ve arka arkaya eğlenceli olayların sıralandığı bu komedyada derin karakter incelemelerine yer yoktur. Karakterler, aksiyona uyduruldukları için, konuşma örgüsü de, komik sahnelerde hafif ve iğneli, ciddi aşk sahnelerinde ise, bu komedyanın romantik havasına uygun bir biçimde şiirli ve duygusaldır. Kısacası, bu komedyanın yetkin bir bütünlüğü içerdiği herkesçe kabul edilmiş bir gerçektir.

Onikinci Gece’nin karakterlerine gelince: Bunlar, aksiyonun gelişmesine bağlı olarak canlandırılmışlardır. Oyunun kahramanı Vioala’dır. Olay dizisinin motif kaynağı Viola’nın kılık değiştirmesidir; bunun için de komedyadaki ilgi merkezi odur. Viola, nazik, alçakgönüllü, zeki, duygusal, ama duygularını açıklamaktan çekinen bir kızdır. Viola’yı, Shakespeare’in erkek kılığına giren diğerkadın karakterleriyle karşılaştırdığımızda, onun bu özellikleri daha da belirginleşir. Sözgelimi, Rosalind’in (Beğendiğiniz Gibi) bütün engellerin üstesinden gelebilen kaygısız, canlı bir karakteri vardır. Öte yanda, Portia (Venedik Taciri) zorlukla karşılaştığında üstün zekâsını, hazırcevaplığına ve irade gücüne güvenir. Viola’da bu özelliklerin hiçbiri yoktur; o, zarif, yaratma gücü olan, deneyimsiz bir genç kızdır. Onu tehlikeye atacak bir plan hazırlar, ama engelle karşılaştığında da bunu bertaraf edecek gücü kendinde bulamaz. Kendi kadınlığının bilincindedir; kılık değiştirdikten sonra da rol yaptığını unutmaz ve bize de hiç unutturmaz. Düello sahnesinde olduğu gibi, korkusundan az kalsın kendinin genç bir kız olduğunu söyleme raddesine gelir. işte onun erkek rolünü üstlenerek cüretli bir planı yürütme isteği[25] ile bu kadınsı yumuşaklığı arasındaki karşıtlık onun karakterine bir çekicilik ve espri sağlar.

Viola, sevdiğine sadık, görevine bağlı bir kızdır. Orsino’yu sevdiği halde, sevdiği erkek adına içtenlikle Olivia’ya yalvarır; hattâ bu görevi kendi adına yaptıklarından çok daha istekle yerine getirir. Oyunu kurallarına göre oynar. Orsino’yu bu konuda oyalamak aklından bile geçmez:

“Elimden geleni yapacağım elde etmek için sevgilinizi.
(Kendi kendine.)
Zoraki bir uğraş benim için.
Kimlere kur yaparsam yapayım
Onun karısı ben olmalıyım.” (I/4/40. dize.)

Onun sevgilisi, Orsino’nun dönek, coşkulu, kaprisli sevgilisine karşıt olarak sürekli ve dingindir; Olivia’nın sabırsız şıpsevdi tutumuna hiç benzemez. Kendini önemsemeden bu sevgiyi sürdürmesi de onun alçakgönüllü doğasından gelir; Orsino’nun yanında olmak ona yeter. Rosalind ya da Portia bu durumdan memnun olurlar mıydı?

Komedyanın öteki kadın kahramanı Olivia ise tam bir leydidir; kendinden emin ve beceriklidir. Sebastian’ın da dikkatini çektiği gibi, evini ve evindekileri kolayca yönetir. Evdekiler ondan çekinir; ele avuca sığmaz. Sir Toby bile. Soytarı ve Malvolio hakkında söylediklerinden onun sağduyu sahibi olduğunu anlarız. Biraz soğuk ve hırslıdır; sınıfsal bilinci vardır, kendinden alt sınıfta olanlara uzak davranır. Onun için de, her an burun buruna olduğu Maria ile de bir samimiyet kurmamıştır. İlk karşılaşmalarında, Viola, ona şöyle der: “Olduğunuz gibi görüyorum sizi: Çok kibirlisiniz.” (I/5-269. dize) olivia, Dük’ün aşkını reddeder, ama Dük’ün bu genç, tüysüz habercisine hemen vurulur. Bundan sonra da ne kendi mevkiini düşünebilir, ne de kibirli davranabilir. Cesario olarak tanıdığı Viola’nın sevgisini reddetmesi, onu daha da istekli yapar. Gururu, erkek kardeşinin yasını bir yana atar, çevrenin ne diyeceği umurunda değildir artık. Cesario sandığı Viola’nın çok benzeyen ikiz kardeşini o çılgınlıkla kiliseye götürür ve nikâh kıydırır. Viola ile karşılaştırıldığında, Olivia, onun kadar sempatik değildir. Ancak onun da insan olarak seyircinin sempatisini kazandığı görülür[26].

Bu komedyanın üçüncü kadın karaktderi Maria sivri dilli, şakacı ve akıllıdır. Kendini beğenmiş Malvolio’ya düşmandır. Malvolio’ya oyunu o hazırlar, tuzağı o kurar, sonuca ulaştıktan sonra kimseye farkettirmeden oyundan sıyrılır. Entrika Komedya’sının tipik kadın karakteridir; kurnaz, işini bilen ve hamlelerini önceden çok iyi hesaplayabilen bir kadındır. Maria’nın dili kadar sezgileri de güçlüdür. Malvolio başta olmak üzere, herkesin (belki Soytarı dışında) karakterini okuyabilen, onların kusurlarını ve zaaflarını sezen biridir. Onun için de, Malvolio’nun okuması için hanımının ağzından yazdığı mektup, Malvolio üzerinde çok etkili olur. Maria, mektupta Malvolio’unn yapacağını bildiği yanlışlar için çanak tutar. Onun başkalarına olan davranışları da ne kadar kurnaz olduğunu gösterir. Herkese onların istediği gibi davranır; başka deyişle, nabza göre şerbet vermesini bilir. Sir Toby ve avanesiyle bir olup eğlenmesini bildiği kadar, hanımı Olivia’nın yanında ağırbaşlı, akıllı uslu hanım rolünü de başarıyla yürütür. Sir Toby’nin evin kâhyası Malvolio’dan hoşlanmadığını bildiğinden, Toby’nin sevgisini kazanmak ve bir de Malvolio’ya ders vermek için (bir taşla iki kuş vurmak için) oyununu hazırlar ve sonun kadar yürütür. Nitekim, sonunda da muradına erer. Sir Toby’le evlenir. Bütün bunlara karşın, oyunda antipatik değildir, çünkü tuzağa düşürdüğü kişi, aslında seyircinin gözünde de ders verilmesi gereken, soğuk, ukalâ ve antipatik Malvolio’dur.

Orsino[27], renkli bir karakterdir. Herkese karşı nazik, şiiri, müziği seven tipik bir romantik âşık figürüdür:

“Ey aşk, ne kadar duyarlısın her yeni düşünceye, duyguya;
Sevgilinin aklını çelen her yeni düşünceyi;
Yutmaya hazırsın aç denizler gibi.
Ama ne olursa olsun değeri
Bir anda yitiriyor hepsini!
Sevgilinin kafası çeşitli hayallerle dolu,
Aşk ise hayal ediyor olmadık işleri. (I/1:9-15).

Orsino, başta bıraktığı olumlu izlenimi sürdürmez; oyun geliştikçe onun duygularında içten olduğu konusunda kararsızlığa düşeriz. Sanki melankolik olmaktan kendi egosu için zevk alır. Hayal ettiği sevgilisi de kendi zevkinin çerezidir. Bu aşk duygusu onun güzel sözler söylemesine vesile olur; çünkü Shakespeare’in II. Richard’ı gibi o da deyişlerin erbabıdır. Acıdan, hüzünden sözederken, onun gerçek bir âşık değil, kendi duygularını konu eden bir ozan olduğu hissine kapılırız. Tıpkı II. Richard gibi, çok konuşur, az iş yapar. Örneğin, sevgisini başkasının ağzından iletir. Oyunun sonunda, sevgisini kolayca Olivia’dan çekip Viola’ya yöneltir. Şaşırmayız, çünkü karakterini tanımışızdır. Onun, Olivia’ya olan aşkı hikâyedir. Hattâ oyunun sonunda, Orsino’nun, kendi dışında, herhangi bir insanı sevip sevemeyeceği üzerine kuşkuya kapılırız. Orsino sevimli bir egoisttir. Kendi gözünde tek önemli olan kendidir; Viola’nın sevgisini de bunun için hemen kabul eder.

Malvolio, nesnel bir bakışla iyi yanları da olan bir karakterdir. Becerikli ve güvenilir bir kişidir. Aklı başında, evin işlerini yönetmede canla başla çalışan bir kâhyadır. Olivia, her zorlukta onu görevlendirir; sözde deliliği ile yakından ilgilenir ve “Çeyizimin yarısını kaybederim de onun başına bir iş gelmesini istemem.” (III/4:67-70) diye ona bakmalarını ister. Olivia ona iyi yanları için değer verir. Ne ki, onun bu erdemleri Olivia’nın da gösterdiği bik kusurla zedelenmiştir: “Yazık, siz kendinizi sevme hastalığına yakalanmışsınız, Malvolio.” (I/5:97). “Kendini sevmek,” kendini beğenmişliği ve gereksiz kibiri getirir. Malvolio’ya hükmeden de budur. Malvolio gibi kişiler, durmadan başkalarında kusur bulan, onları aşağı gören ve çevresine birtakım kısıtlamalar getiren kimselerdir. Bu gibi insanlar, başkalarını yalnızca kendi açılarından değerlendirmeler ve her defasında da onları kusurlu bulurlar. Malvolio’nun da herkeste her an kusur bulma gibi bir hastalığı vardır. Hattâ Olivia’nın yüzüğünü Viola’ya vermek gibi ufacık bir görevde dahi karşısındakini hor gören bir tavır içindedir.

Espriden anlamayan, kendini beğenmişlikten çevresinde olan bitenleri sezemeyen Malvolio, aslında pek sempatik bir figür sayılmaz. Ama Onikinci Gece üzerine ilk yazılanlardan, Malvolio’nun bu komedyanın kahramanı sayıldığı anlaşılmaktadır. Eski bir belgede şu dizeler yer almıştır:

“Balkonlar, localar, galeri hepsi doldu,

Görmek için çapraz dizbağlı Malvoglio’yu.”[28]

Hiç kuşkusuz, Elizabeth dönemi seyircisi, muzip Maria’nın Malvolio’ya oynadığı oyuna kahkahalarla gülmüştür. Charles Lamb’in dediği gibi, Malvolio “aslında güldürücü değil”, ama “olaylar geliştikçe gülünçleşen bir karakterdir. Malvolio, en olmaz şeyleri bile ciddiye alır ve bunun için de sevimsizdir. Bir nükteyi bile kaldıramayacak bir mizaca sahip olduğundan, soytarı’nın nüktelerini ve komikliklerini aşağılar:

“Şunu açıkça belirtmek isterim ki, bunun gibi bir soytarı
bozuntularının yaptıklarına gülen aklı başında kimseler,

benim gözümde o soytarılara yaltaklanan şakşakçılardan

başka bir şey değildir.” (I/5:95-6).

Öte yanda, kendi giyimine ve tavrına verdiği önem çok gülünçtür. Gülünç bir kıyafet ve garip tavırlarla bile Olivia’nın onu beğeneceğini düşünecek kadar kendine dönüktür. Bir kâhya olduğunu unutup kendinin en tepelerde yer alması gerektiğine inanmıştır. İşte bunun için de, kolayca Maria’nın oyununa gelir.

Malvolio’nun içine düştüğü duruma pek fazla üzülmeyiz. Gerçi hakettiğinden fazla acı çeker, ama bu, seyirciye pek de üzüntü vermez. Soytarı ile geçne “Karanlık Oda” sahnesi hem gülünç hem de acıdır. Maria, onu bir tür Puritan olarak tanıtır; çünkü soğuk, haşin ve iticidir.

Sir Toby, esprisi, nüktelerinin tadı ve sokulganlığı açısından bize biraz Falsstaff’ı anımsatır. Sevimliliği ve sıcaklığı onu gözümüzde kocaman yaramaz bir çocuk haline getirir. Onun için de, yaptıkları muzipliklere kızamayız; hattâ tersine, her sahneye çıkışında “acaba şimdi ne yapacak?” diye bekleriz. Belki bu eğlence düşkünü ayyaşı pek sevmeye değmez; ne ki çoğumuz ondan hoşlanırız: Çünkü, zart zurt görünüşünün altına sakladığı yumuşak ve iyi bir yüreği vardır. Sir Andrew’un tersine, korkak değildir: Sebastian ile karşılaştığında, onunla çatışmaktan çekinmez. Budala bir arkadaşı Sir Andrew’a yüz kızartıcı bir biçimde davranır; durmadan ondan para çeker, onu başaramayacağı işlere iter, kısacası budalalığını ortaya çıkarmak, onu rezil etmek için her yolu dener. Evdeki hizmetlilerle olan ilişkisinde kendi sınıfının bilincindedir. Eğlence yaratma konusunda deneyimlidir; bu açıdan anında olay yaratabilecek bir zekâsı vardır. Her iki tarafın da düello istemediği bir durumda, Cesare (Viola) ile Sir Andrew’u karşı karşıya getirip eğlenir. Biri kılık değiştirmiş bir genç kız, ötekisi böbürlenen bir korkak bir “halı şövalyesi”[29] (Latin Komedyası’ndaki miles gloriosus) olduğundan, bu, herhalde, o dönemin seyircisi için daha eğlenceli bir sahne olmuştur. Ama, onun bu oyunbazlığına hiç hissettirmeden Maria son verir. Maria’nın planına hayran olan Sir Toby, Malvolio’nun durumu ile eğlenirken kendi de bu planın bir kurbanı olur, yani Maria’nın ağına yakalanır ve onunla evlenir. Hiç kuşku yok ki, bundan sonra Maria, kurnazlığı ve keskin diliyle onu düzene sokacaktır.

Sir Andrew, Sir Toby’nin, Maria’nın ve Soytarı’nın boy hedefi olan maskarasıdır; onunla bazen gizliden, bazen açıkça alay ederler. Tescilli bir budala olduğundan, başkalarının onu budala yerine koyması bir haksızlık olmaz. Arkadaşı Toby’nin bir yankısı gibidir, onun için de bir kişiliği yoktur. Bunun ilk örneğini, onun ilk sahneye çıkışında yaşarız:

“TOBY: Onu böyle bırakırsan, Sir Andrew, bir daha kılıç çekemez olasın!

ANDREW: Küçük hanım böyle birden giderseniz, sonra bir daha kılıç çekemem!”

(I/3:67-68)

Her zaman Sir Toby ne derse onu yapar, onun sözlerini tekrarlar; Sir Toby’nin ondan her istediğini hiç düşünmeden kabul eder. Oyunun sonuna kadar Sir Toby’nin onunla oynadığı aklına gelmez. Ancak, Sebastian’dan bir güzel dayak yedikten sonra işin farkına varır. Ama buna karşın, Sir Toby il eskisi gibi arkadaş kalabilmeleri için, oyundaki son sözleri, yine de ona yardım etme önerisi olur:

“ANDREW: Size yardım edeyim, Sir Toby. Yaralarımız nasılsa birlikte sarılacak.

ANDREW: Sen mi bana yardım edeceksin –eşek kafalı, budala, düzenbaz- solucan suratlı, salak herif!”

(V/210-1)

Malvolio, ciddi bir kendini beğenmiş sersemse, Sir Andrew da akıl almaz bir budaladır. Ama Malvolio, kısa bir süre sonra kendine oynanan oyunu kavrar ve bunun için de sempatimizi kazanır; öte yandan Sir Andrew, kendinden hoşnut bir avanak olarak kalır; bu yüzden, kimsenin acımadığı sevimsiz bir figürdür. Korkaklığı da bunun cabasıdır.

Soytarı Feste[30], insanların ve olayların zeki bir gözlemcisidir. Onun için de, insanların ve olayların farkındadır; onlar hakkında fikirleri vardır. Nitekim, II. Bölüm, 4. sahne’de Orsino’nun karakteri üzerine söyledikleri tam yerindedir. Malvolio’yu ve öteki karakteri de doğru değerlendirebilir. Karşılaştığı insanların huyunu ve ruh durumunu kısa bir süre içinde sezebildiğinden, onların hoşlanacağı biçimde hareket etmesini bilir. Onun için de, sentimental Dük’e eski, duygusal baladlar söyler; Sir Toby ile Sir Andrew’un saçmalıklarına katılır. Kendi deyimiyle, Feste, “her suda yüzen” bir insandır. III. Bölüm, I. Sahnede, Viola’nın o anki ruh durumunu sezip Troilus ile Cressida’ya usturuplu bir biçimde gönderme yapar. O, ruh durumlarını, niteliği ve zamanı seçebilme yetisi olan bir halk adamıdır. Oyun içinde söylediği şarkılar bile, o anki ruh durumunu yansıtan, oyunun genel dramatik gelişimine ilişkin olan ezgilerdir.

Örneğin Feste, Beğendiğiniz Gibi’deki soytarı Touchstone’dan daha az akıllı, ama daha anlayışlı bir soytarıdır. Touchstone “kentler dolusu insanı ve onların davranışlarını” gördüğü için bir açıdan daha filozof, daha hicivcidir; insanların zaaflarını ve davranışlarını hicvederken, nüktelerini kendine yakıştırarak yapar. Touchstone’un soytarılığında, buruk olanı gösterme yöntemi vardır. Feste ise soytarılığın, daha çok külâhı ve çıngırağı ile yetinir. Bu oyundaki “karanlık oda” olayında olduğu gibi, uygulamalı eğlentilere daha yatkındır (ki bu Touchstone’a hiç uymazdı). Feste, daha çok şakacıdır; nüktelerinde daha az sivri olmakla birlikte, Touchstone’dan daha iyi huyludur. Feste, daha nükteci, Touchstone daha az zekidir. Feste, oyundaki konumu içinde alay edebilecek doğuştan budala bir Sir Andrew ve akıllı, ama kendini seven bir Malvolio yanında, ancak tersinleme yoluyla bir soytarı durumundadır.

Oyunda, Sebastian ancak üç yerde görünür; buna karşın seyircide iyi bir izlenim bırakır. Karakterinin en göze çarpan ve dramatik açıdan da en önemli özelliği pervasız ve açık yürekli oluşudur. Orsino’nun tersine, rol yapmaz, özentisizdir ve az konuşur. Sözgelimi, Olivia’nın onu Cesario sandığı sahnede, Sebastian yerine Orsino olsaydı, Orsino’nun, o anki durumu yorumlaması ve parla, şiirli sözleri, bu sahneyi kimbilir ne kadar uzatırdı? Sebastian ise gerçekçi olduğundan, kısa bir şaşkınlık anından sonra, beğendiği Olivia ile evlenmeyi hemen kabul eder. Aynı şekilde, ona gelip vuran Sir Andrew’a anında karşılık vermesi de onun aynı özelliğini ortaya koyar. Sebastian’ın doğal karakteri, Orsino ile Olivia’nın yapay utangaçlığından sonra sanki bir ferahlık sağlar.

Onikinci Gece, Shakespeare’in belki en zarif, en uyumlu komedyasıdır. Taşlarken ters olmayan, güldürürken ciddi, ciddiyken güldüren, bu oyun, çok kolay dinlenen bir konçerto ya da renklerin uyumundan gözlere huzur veren bir resim gibidir.

* * *

Bu çalışma, Onikinci Gece’nin üçüncü çevirisidir[31]. Metnin çevirisi için üç değişik baskı esas alınmıştır: Bunlar, Kittredge’in Sixteen Plays of Shakespeare[32], A.W. Verity’nin, Twelfth Night[33] ve Peter Alexander’ın William Shakespeare, The Complete Works[34] adlı kitaplarıdır. Ayrıca, Craig’in Sözlük’ü[35], Alexander’ın Sözlük’ü[36] ile Patridge’in Tarihsel Argo Sözlüğü[37] çeviri için yardımcı olan önemli diğer kaynaklardan üçüdür. Bundan başka, Alexander’ın Shakespeare’s Life and Art[38] adlı inceleme kitabından da yararlanılmıştır. Bundan önceki çevirilerimizde[39] uyguladığımız gibi, oyunun düzyazı bölümlerini düzyazıyla, manzum bölümlerini de manzum olarak çevirmeyi doğru bulduk.

Bu oyun ilk kez 1928/9 döneminde Darülbedayi’de (sonradan Şehir Tiyatrosu) oynanmış ve Muhsin Ertuğrul tarafından sahnelenmiştir. İkincisi, 1947/8 döneminde Ankara Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi’nde Renato Mordo’nun oyun düzeniyle sahneye çıkarılmış ve aynı düzen gözetilerek 1954/5 ve 1957/8 dönemlerinde Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Cüneyt Gökçer’in yönetiminde oynanmıştır. Çok iyi bir kadroyla oynanan bu temsil büyük başarı kazanmıştır. Özellikle, Cüneyt Gökçer, Malvolio rolünde parlak bir oyun çıkartmıştır.

Sahne dilinin kendine özgü ilkelerine uyarak dil-tavır özelliklerini ve oyuncunun hareket yorumunu olabildiğince dikkate aldık. Umarız, yapmak istediğimizde başarıya ulaşmışızdır.

Onikinci gece üzerine
Özdemir Nutku Remzi Kitabevi 3. Basım, Haziran 1998, Sf. 5-22
——————————————————————————–

[1] Birinci Folio, Shakespeare’in toplu oyunlarının ilk yayınıdır.
[2] Bu listede Shakespeare’in oniki oyunu verilmiştir. Bunlar, Kral John, Titus Andronicus, IV. Henry (1, 2 ve 3). Hırçın Kız, Aşkın Emeği Boşa Gitti, Romeo ile Juliet, II. Richard, III. Richard, Venedik Taciri ve IV. Henry’nin iyi baskısı; bkz. A.W. Verity, Twelfth Night, London 1949, ix.
[3] Noel’in sonunda kutlanan “Candlemas Şöleni”. Noel kutlamaları sırasında genellikle dört yasal salın (Inner Temple, Middle Temple, Gray’s Inn ve Lincoln’s Inn) oyunlar için kullanılıyordu.
[4] Onikinci Gece, İtalyan oyunu Inganni’den çok, aslında yine bir İtalyan oyunu olan Ingannati’yi andırır.
[5] Danışma Kurulu’nun tiyatrolar için getirdiği kısıtlamalardan önce verdiği sözler.
[6] Danışma Kurulu, 1600 yılının Haziran ayında yayımladığı bildiri ile, “Globe” ve “Fortune” dışında, bütün tiyatroları kapatmış, ancak açık bıraktığı bu iki tiyatroya da kısıtlamalar getirmişti. Bunlar da haftada ancak iki temsil verebileceklerdi. Ertesi yıl Kurul, tiyatrolara daha da büyük kısıtlamalar getirmişti. Bkz. Verity, “Introduction”, ix. Dn. 4.
[7] J.D. Rogers, Shakespeare’s England I, 173 ve 174. Ayrıca, C.H. Coote, New Shakespeare Society Transections, 1877-9, 88; bkz. Kittredge, 411/85.
[8] Peter Alexander; Shakespeare’s Life and Art, London 1946, 135.
[9] Shakespeare’s England I, 181; bkz. Çev. Dn. 134.
[10] Bu oyunun, Noel’de diğer dört oyunla birlikte Kraliçe Elizabeth’in huzurunda oynandığı 1601-2 yılı kayıtlarında yer almaktadır. Öteki younların adları verilmemiştir; bkz. Verity. Xi.
[11] Grekçesi Illyria, Latincesi Illyricum’du.
[12] Shakespeare döneminde buranın en önemli kenti Splatro’ydu. Diolectius’un saray kalıntıları yönünden tanınmış bir kentti. Sebastian da ilk karaya çıktığında Antonio’ya anıtları ve kalıntıları gezme teklifini yaptığını (III/2/23. ve 24. dizeler) düşünülerek, Shakespeare’in kafasında bu kentin olup olmadığı konusunda kişi kuşkuya düşüyor.
[13] Nitekim oyunda İtalyan adları vardır.
[14] Örneğin, III. Bölüm, 4. Sahnedeki düello, IV. Bölüm, 1. Sahnede ve V. Bölüm’de ortaya çıkan olaylar ana olay dizisi ile ikincil olay dizisini o kadar iyi kaynaştırır ki, her iki olay dizisinin karakteri olan Viola-Olivia-Sebastion, Sir Toby-Andrew-Fabian ile karşı karşıya gelirler.
[15] Shakespeare’in ikincil olay dizileri genellikle özgündür.
[16] Bizde de bu halk öykülerinde ve Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre’sinde olduğu gibi.
[17] Bu motif, çeşitli varyantlarla Bandello’nun Novelle (1554), Cinthio’nun Hecatomithi (1565) ve bir Bandello uyarlaması olan Belleforest’in Histories Tragiques’te görülür.
[18] Bu motif, Yanlışlıklar Komedyası’nın temelini oluşturmuştur. Shakespeare, bu komedyayı yazmada, bilindiği gibi, Plautus’un Menaechmi (İkizler) komedyasından esinlenmiştir. Plautus ise bu motifi antik Yunan tiyatrosundan almıştır: antik Yunan komedyasında da bu motifi kullanan altı oyun bilinmektedir.
[19] Bu oyunun prolog’unda, öykünün özgün olduğunu ve “daha önce ne okunduğunu ne de oynandığını” vurgulayarak belirtilir; Verity, xiv.
[20] Bundan sonra da, 1537’de Venedik’te sahnelenmiştir.
[21] Alexander, 135.
[22] Bu adda iki yazarın oyunu vardır: İlki 1592’de basılan, Nicolo Secchi’nin, ikincisi 1592’de basılan Curzio Gonzaga’nın oyunlarıdır; aynı, 136.
[23] a.g.y., 136.
[24] Manningham Günlük’ünde bu oyuna ait bilgiyi Collier ile birlikte ortaya çıkaran Josehp Hunter, bu iki oyun ile birlikte başka oyunları da kapsayan İtalyanca bir kitaba rastladığını, bunların içinde Il Viloppo adlı oyunun kişileri arasında Orsino innamorato adına rastladığını ve Onikinci Gece’deki Dük Orsino adının buradan da alınabileceğini belirtmiştir. Ayrıca Hunter eline geçirdiği bu kitabın Shakespeare’e ait oludğunu da yazmıştır; bkz., aynı 136.
[25] Onun karakterindeki sevimli komik çizgiler, erkeksi görünmek için kullandığı argo sözcüklerle ortaya çıkar; örnek için bkz. III/1-145. dize.)
[26] Malvolio için kaygılanması (III/4:67-70) ve Malvolio’ya oynanan oyundan dolayı ona acıması (V/353-63 ve 377) gibi.
[27] Bu ad, ister istemez, ünlü Orsini ailesini akla getirir. Orsino, rol dağılım listesinde ve I. Bölüm’de Dük olarak geçer, sonraki bölümlerde Kont olur. Biz bütünlük sağlamak için çeviride hepsini Dük olarak gösterdik.
[28] Shakespeare’in şiirlerini içeren ve 1640 yılında Londra’da yayınlanan kitabın “Önsöz’ünde yer almıştır; bkz Verity, “Introduction”, xxxii ve Alexander, 137.
[29] “Carpet-Knight”: Savaşta hiçbir kahramanlık göstermediği halde, kralın yakını olduğu için ya da parayla satın alınan şövalyelik ünvanı olan kimselere verilen ad. Bunlar savaş alanında değil, sarayda halının üstünde şövalye yapılırlardı.
[30] Feste adı, Latince festus’tan gelir; neşeli, hovarda anlamındadır.
[31] 1. Mehmet Şükrü (Erden), Darülbedayi Yayınları, İstanbul 1932;
2. Avni Givda, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1946 ve 2’nci baskı, İstanbul 1962.
[32] Kittredge, Sixteen Plays of Shakespeare, New York/London/Toronto 1946.
[33] A.W. Verity, Twelfith Night, London 1945.
[34] P. Alexonder, William Shakespeare, The Complete Works, London/Glascow 1954.
[35] W. J. Craig, Shakespeare. Complete Works. London/New York/Toronto 1965.
[36] P. Alexander. A.g.y. “Glossary”, London/Glascow 1954.
[37] Eric Partridge,The Penguin Dictionary of Historical Slang, Middlese 1982.
[38] P. Alexander, Shakespeare’s Life and Art, London 1946.
[39] Romeo ve Juliet (1984), Othello (1985), Kral Lear (1986), Yeter ki Sonu İyi Bitsin (1988). Bunların tümü de Remzi Kitabevi tarafından basılmıştır.

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version