Ana Sayfa Edebiyat AHMED ARİF: SENİ TANRI GİBİ DEĞİL, TANRI KAVRAMINI LEYLÂ GİBİ SEVİYORUM

AHMED ARİF: SENİ TANRI GİBİ DEĞİL, TANRI KAVRAMINI LEYLÂ GİBİ SEVİYORUM

Seni Tanrılaştırmak sorununa gelince, diyeceğim şu: İnsanoğlu Tanrısını da öbür “icat”lan gibi kendisi bulduğuna göre elbette kusursuz bir buluya ermiş sayılmaz. Halbûki sen, kusursuzluğun bir yana, pratik olman gibi bir de üstünlüğün var! Sonra zulum etmeğe kalksan, kahretmeğe kalksan, bana edersin bunları, kimseye değil. Keşke gerçek olaydı o dediğin. Seni Tanrı gibi değil, Tanrı kavramını Leylâ gibi seviyorum. Yoksa korkunç bir şey olurdu. Ömrümce; kıyamete dek elimi bile değdiremeyeceğim Tanrıyı neylerim ben?

Sevgili Can,

Önce ablana hayırlı uğurlu bir kurtuluş dilerim. Bebesi dünyamıza hoş gelsin, analı babalı büyüsün. Sana gelince, ne zamandan beri “kuzlayacak hanımları koruma derneği” ya da “hizmetçi bulma kurulu” genel başkanı olduğunu bilmiyorsam suç benim değil! Sahi merak eder misin beni? Bak canım, böylesi bir ilgiye kurban olurum. Beni ejderha kılmağa, o bildiğin delibozuk karaoğlanı diriltmeğe yeter. Ama şımartma beni, sonra veremeyeceğin nenler de istemeğe kalkar, canını sıkarım diye ödüm kopuyor. Seni Tanrılaştırmak sorununa gelince, diyeceğim şu: İnsanoğlu Tanrısını da öbür “icat”lan gibi kendisi bulduğuna göre elbette kusursuz bir buluya ermiş sayılmaz. Halbûki sen, kusursuzluğun bir yana, pratik olman gibi bir de üstünlüğün var! Sonra zulum etmeğe kalksan, kahretmeğe kalksan, bana edersin bunları, kimseye değil. Keşke gerçek olaydı o dediğin. Seni Tanrı gibi değil, Tanrı kavramını Leylâ gibi seviyorum. Yoksa korkunç bir şey olurdu. Ömrümce; kıyamete dek elimi bile değdiremeyeceğim Tanrıyı neylerim ben?

Sevgili, avukatımın benim gibilerini sevdiği sanısı yalandır. Sade beni severdi! Hattâ aklı başında çokları onunla düşüp kalkmamı hoş görmemişlerdir. “O biçim” derler ama ben takmam. Değinme konularımı ve şeklini kendim yönettikten sonra ne korkacakmışım? Sonra zevkli bir çocuktu. Cebimizde metelik yokken, Karpiç’te şahâne masalar donatacak bir spekülâtör dehâsı vardı! Bu konuda yazacak bir şeyim yok. Ha, ulan o da Çerkezdir. Bilirsin it itin kuyruğunu çiğnemez. Korkarım yandı senin paralar! Caaaanım benim, durumumda meraklanacak bir hal yok. Göz, daha doğrusu kordon altındayım. Bu da deneylerimin verdiği kanıya göre iyi sayılamayacak olguların yaklaştığına bir belirti. Atlatabilir, bu canıma kasıt pusuyu çaktırmadan yarabilirsem, seni bir kez görebilirim. Küçük yer, imkânlar bana gülmez, gece yollar bana uymaz, affeder misin? Hani, pisipisine öldürülmem için fırsat, bahane vermek istemiyorum. Bunu can kaygısı ya da senden vazgeçer-lik diye yorumlarsan, al hançeri vur sırtıma daha iyi edersin. Aynı böyle canım. Aynı bu…

Pusatlarımı tanıladım. Kadife pantolon, yün kuşak, bir de Melâhat’ın harbiye zindanında ördüğü kırmızı ponponlu beremi hazır ettim. İçeceğim suyu varsa içerim, hangi Anadolu kalesi olursa olsun. Benim hesabımca devlet babadan epey gün alacaklıyım ya belli olmaz. Adını, bin yıllık kalelerin kulelerine, mazgalların zerzemilerine (zir-ü zemin’den uydurulmuş bir yerlideyim. Yeraltı-bodrum anlamına gelir) ve yeniden vurulacaksam, prangaların güllelerine yazarım. Siz kadınlar bu duyuyu bilir misiniz? Spartaküs, Samson, bizim Urfalı Nazif, senin Ahmet kulun, böyle masallara rüyalara has -öncesiz ve sonrasız- bir memeden emzirilirler. Başın pınar, ayakların göl olsun!

Ne istersem senden isterim. Başkasına ne tenezzül eder ne de dönüp bakarım. İçin rahat etti mi? Korkunç olan, uğradığım kahpe harcı zulum değil, ne de kanımı mahzenlere akıtmak. Korkunç olan, s., tirici denecek kadar bir ömürlük dünyada sana hasret gitmem, senden uzak tutulmamdır. Niceleri giyotinlere, ateş yığınlarına, yırtıcı hayvanlara verilmedi mi? Onlar da duyan, arzulayan, seven bir yürek bir ten taşıyorlardı. Şimdinin ya da geleceğin insanları, gülsün -kaygısız uykulara varsın- işini, yaşamasını, dünyadaki anlam ve yerini sevebilsin diye benim acı çekmem, çıyandan, ahtapottan farksız zebaniler elinde can vermem gerekiyorsa, hay hay! Bu şerefi verecek şansın çok cömert olduğunu sanıyorum. Değil mi? Hem beni pek şımartmaya gelmez! Kaçar gelirim. Başına dert olurum. Kocan da haydutlara yataklık ettiğin için seni bir güzel döver! Ve sonra şeye telefon edip beni yallaaah kodese! Ha?..
Senden kıyamete dek sürecek bir öpücük alayım, dur. Dayanır mısın?

[İmza] 2 Mayıs 1956

Leylim Leylim
Ahmed Arif’ten Leylâ Erbil’e Mektuplar
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2011

Yorum Yok

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version