YILBAŞI ÜZERİNE ON ALINTI: “BİR YIL DAHA BİTİYOR/ DÜŞLERİM, TASARILARIM, YARIM KALMIŞ ONCA ŞEY”

Yılbaşı Ağacı – Nâzım Hikmet

“Bir yılbaşı ağacı karlı bir meydanda Estonya türküleri söylüyor,
telli pullu upuzun bir yılbaşı ağacı…
Sen kırmızı sırça topun içindesin,
saçların saman sarısı kirpiklerin mavi,
onu oraya ben astım seni içine koyup,
ak boynun uzundur yuvarlaktır,
kuşkularım kaygılarım sözlerim umutlarım ve okşayışlarımla koydum seni sırça topun içine, bütün yılbaşı ağaçlarına bütün ağaçlara bütün balkonlara pencerelere çivilere hasretlere astım kırmızı sırça topu seni içine koyup,
bağışla beni öleceğim seni bırakıp orda…”
(1962, 1 Ocak)


Kürk Mantolu Madonna – Sabahattin Ali

Fakat birdenbire her şey değişiverdi ve hiç beklenmedik bir istikamet aldı. Kânunuevvel (Aralık) ayının sonralarına doğruydu. Annesi Noel’i geçirmek için Prag civarındaki uzak akrabalarından birine gitmişti. Maria bundan memnundu:

“Dünyada en sinirime dokunan şeylerden biri de o mumlar ve yaldızlarla donatılan çam fidanıdır” diyordu. “Bunu Yahudiliğime hamletmeyin, çünkü insanların kendilerini bir an için mesut zannetmek sevdasıyla başvurdukları bu nevi manasız merasimi saçma bulduğuma göre böyle garip ve lüzumsuz vecibelerle dolu olan Yahudi dinini hoş bulamayacağım gayet tabiidir. Zaten halis Alman kanında bir Protestan olan annem de, sırf ihtiyar olduğu için ve iş olsun diye bu adetlere bağlı. Fikirlerimi zındıkça buluyorsa bunda, dini kanaatlerinden ziyade, son günlerinin ruh sükunetinin bozulması korkusu amil oluyor.”

“Yılbaşının sence hiçbir hususiyeti yok mudur?” diye sordum. “Hayır” dedi. ”Senenin diğer günlerinden ne farkı var sanki? Tabiat onu herhangi bir şekilde ayırmış mı? Ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar mühim değil; çünkü ömrümüzü senelere ayırmak da insanların uydurması.. İnsan ömrü doğumdan ölüme uzanan tek bir yoldan ibarettir ve bunun üzerinde yapılan her türlü taksimat sunidir.” Ama biz şimdi felsefeyi bırakalım da, canın isterse, yılbaşı gecesi bir yere gidelim. Benim Atlantik’teki işim gece yarısından evvel biter, çünkü o gece diğer birçok fevkalade numaralar da var. Beraber çıkar herkes gibi biz de sarhoş oluruz.. Ara sıra kendi kendimizden kurtulup cereyana kapılmak hoş bir şey.. Ne dersin? Hem biz seninle hiç dans etmedik değil mi? “Hayır, etmedik! Ben zaten dans etmekten fazla zevk almam, bazan dans ettiğim kimse hoşuma gider ve bu yüzden o sıkıntıya katlanırım.”

“Bu iş için hoşuna gideceğimi tahmin etmem!”

“Ben de tahmin etmem… Ama olsun, arkadaşlıkta fedakarlık lazımdır!” Yılbaşı gecesi akşam yemeğini beraber yedik ve onun iş vaktine kadar lokantada oturup konuştuk; Atlantik’e vardığımız zaman o, soyunmak için arka taraflarda bir yere gitti; ben salonda, ilk geldiğim akşam oturduğum masaya yerleştim. İçerisi kağıt şeritler, renkli fenerler, yaldızlı tellerle donanmıştı.


Bir Yılın Son Günleri – Murathan Mungan

I.
bir yıl daha bitiyor
İşte bu kadar duru,bu kadar yalın
bu kadar el değmemiş
sıradan bir gerçeği daha
kolları bağlı hayatımızın
bir şiire nasıl dahil edilir bir yılın son günleri
her sonda her başlangıçta ve her defasında
alır gibi bir başkasını karşımıza
perdeler çekip, ışıklar söndürüp
oturup yatağın içine bir başımıza
sorgulamak kendimizi
öğrenmek ikizin anadilini, ikinci belleğimizi
öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini
bu aynaların dehlizlerinde gezinirken görürüz
karanlık günlerimizin kenar süslerini

biterken bir yılın son günleri
biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini
gençlik ikindilerini

kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri

II.
bir yıl daha bitiyor
düşlerim, tasarılarım, yarım kalmış onca şey
her yıl biraz daha kısalıyor öncekinden
bana mı öyle geliyor
yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman
insan yaşlanırken?

III.
kırdım mı incittim mi birilerin
kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler?
kendimi yineledim mi yazdıklarımda?
yeniden düşünmeliyim
dostluklarımı, ilişkilerimi
dağınık yatağım, mutsuz yatağım
çoğalttın mı eksiklerimi
gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
borçlarımı ödedim mi?
doğru seçtim mi soruların fiillerini?
tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış,
giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
ödünç aldığım kitapları geri verdim mi?
geri verdim mi aldıklarımı:
aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları
kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
yokladım mı duygularımı
hala sevebiliyor muyum insanları?
ovmalı gümüşlerimi, bakırlarımı, cila geçmeli ahşaplarıma
ovmalı umutları
saklı tutumalı gelecek inancını, yarınları, eksik etmemeli ağzımızdan
hançer kıvamındaki karamizah tadını
şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım Yavuz’a
sonra köşe başından bir demet çiçek alıp öyle başlamalıyım akşama
yeni bir yıla
ama nedense her şeyin tadı dağılıyor ağzımda
bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında
aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta.


Şimdiden Bir Hatırasın – Didem Madak

Şimdiden bir hatırasın
Bulutsa, tozsa, uçarsa
Bütün (aşklar) paranteze alınsın
Rüzgar çanısın, rüzgarın diline dolanırsın
Ne bir şarkısın,
ne de dillerde nağme adın
Artık bazı şarkılar kadar yaralısın

Günler izmarit diplerinde biriksin
O zaman mutlaka bir trenle gelirsin
Köpüklerdensin, mavisin, sakinsin
istesen suyun tenine bitişirsin
ellerimi bıraktım, artık bunu sana yazsın
İçimde iki yaşlı balık varsa,
İçimde biri pulsuz, iki balık varsa
Biri sensen, gelirsen ve yok edersen
Bunu yazmak istiyorum sana
Sonra postalamak istiyorum
Pulsuz bir zarfla
Hiçbir mektup artık ikna etmiyor beni hayata

Bu kırmızı oyalarla saçlarımda
Beyaz bir tülbent gibi kalırsam
tenimde, süzemediğim tortularla
Gün olur sararırsa sayfalarda
Bıraktım ellerimi, sana bunu yazsın
Şimdiden bir hatırasın.

Kırık kalplerle süslü bir sayfaysan
Camsan, saydamsam, beni kırarsan
Simlerimle sevişirim seninle
O süslü sayfaların üzerinde
İçimde iki mutlu yıl varsa,
İçimde biri simli iki kadın varsa
Sen, gelirsen ve yok edersen
Bunu yazmak istiyorum sana
sonra postalamak istiyorum
Simli bir yılbaşı kartıyla
Hiçbir mektup artık beni, ikna etmiyor hayata

Şimdiden bir hatırasın
Açmışsa bir sardunya saksıda
Bütün (aşklar) paranteze alınsın
Bıraktım ellerimi, artık sana bunu yazsın
mektuplar postaya takılırsa…
Ey aşk sen
Artık bazı şarkılar kadar yaralısın.


Bir Yılbaşı Gecesi – Cahit Kulebi

Yılbaşı gecelerinde tasalara boş ver!
Bilmez misin rüzgar estikçe
Çiçeklerin kokusu uçar gider.

Bilmez misin ağaçlar sallandıkça
Meyveler dökülür yere,
Gün olur yeniden bahar gelir
Dünyamız yeşerir birden bire.

Hoş geldin yılbaşı gecesi
Geçen yıllardan da memnunduk,
Gelecek günleri düşündük de
Hem ısındık, hem doyduk.


Hiçbir Yılbaşını Birlikte Geçirmedik –

“Kars’ta bir kale vardı. Tarihçidir. Sosyal Bilgiler Dersi’nden hep tam not almıştır. “Ben, 1883’ü çok sevmiştim,” dedi, “şimdi yüz yaşına girmiştir; kim bilir nerelerde? ”

Bursa’daki Yeşil Camii, Edirne’deki Selimiye Camii’ni düşünüyordu. “Hiçbir yılbaşını birlikte geçirmedik. Ama minarelerimizin uçları anten gibidir; onların sayesinde haberleşebiliyoruz. Bu gece, Edirne’de çok mu rüzgar var acaba? Şu saate kadar bağlantı kuramadık.”


Sefiller – Victor Hugo

– Yurttaşlar, geleceği gözünüzde canlandırabiliyor musunuz? diye haykırdı.
Işıklarla aydınlanmış şehir caddeleri,
kapı eşiklerindeki yeşil dallar, kardeş uluslar, adil insanlar, çocukların iyiliğini düşünen yaşlılar, yaşanan anı seven bir geçmiş, özgür düşünürler, özgür inananlar, sunağa dönüşmüş insan vicdanının Tanrı’yla doğrudan ilişki kurduğu bir din, kinsiz bir dünya, atölyelerin ve okulların kardeşliği, cezanın ve ödülün herkesin onayıyla verilmesi, herkesin iş sahibi olması, herkesin hak sahibi olması, her yanda barış, kansız, savaşsız bir dünya, mutlu anneler!
Maddeye hâkim olmak ilk adım, ideali gerçekleştirmek ikinci adım.


Yılbaşı Hindileri – Sevgi Soysal

Partizanlık, adam kayırma, haksızlık, adam yemek, kanun tanımazlık, ilkellik ve bağnazlık devlet kurumlarını bir örümcek gibi sarmışken, onlar susuyorlarmış.
Anayasa, ona en başta uyması gerekenlerce çiğneniyorken onlar susuyorlarmış.
Üniversite gençliği hedef gösterilerek öldürülür, anaları çocuklarını korumak için sokağa dökülmüşken, onlar susuyorlarmış.
Böyle susmak da eğer bir erdemse, böyle erdeme ne demeli?
Bu erdemliler, bizim Nasreddin Hocanın hindisini hatırlatıyor bana. Hani Hoca, nalet hindisini papağan diye yutturmaya kalkışmış da, karşısındaki, «ama bu konuşmuyor?» diye direnince, «konuşmak bir şey mi, bu düşünüyor– demiş ya, işte o hesap.
Bizim «sessiz çoğunluk» da, bütün bu olanlar karşısında konuşacağına düşünüyor herhal. Hindi gibi. Eh, ne yapalım?
Susa durun bakalım yılbaşı hindileri, yılbaşında kesilene dek susun.


Yılbaşı Ağacı ve Düğün – Fyodor Dostoyevski

Çok değil, geçenlerde bir kilisenin önünden geçiyordum, insanlar bir düğünü görmek için toplanmışlardı. Çok kasvetli bir gündü, sağanak yağmur başlamak üzereydi, kiliseye girdim, damat şişman, göbekli, besili, takmış takıştırmış biriydi, oradan oraya koşturup, emirler veriyordu, sonunda gelinin geldiği sözleri duyuldu, kalabalığın arasında kendime yer açtım ve henüz ilkbaharının tazeliğindeki muhteşem gelini gördüm, fakat güzel gelin üzgün ve solgundu. Bakışları dalgındı, hatta bana gözleri az önce ağlamaktan kızarmış gibi geldi. Yüzünün her çizgisindeki klasik sadelik, güzelliğine ayrı bir vakar ve önem katıyordu. Bu vakar, önem ve kederin yanında, bir çocuğun masumiyeti de ışıldıyordu. Yüzünde ifade edilemeyen, naif, huzursuzluk ve kelimelerle söylenilmeyen bir merhamet çağrısı vardı.
Kızın henüz onaltısında olduğunu söylediler. Devamı>>


Yılbaşı – Antonio Gramsci

Sinemadayken filmin koptuğu ve baş döndürücü bir ışığın belirdiği fasıladaki gibi, bu günler de beklenmedik kesintiler olmaksızın tarihin aynı temel değişmez çizgi üzerinde geliştiğini görmemizi önleyen bir engele, bir korkuluk duvarına dönüşür

Yılbaşından bu yüzden nefret ediyorum. Her sabahın benim için yılbaşı olmasını istiyorum. Ben her gün kendimle hesaplaşmak ve her gün kendimi yenilemek istiyorum. Hiçbir gün dinlenmeye ayrılmaz. Hayatın yoğunluğundan sarhoş düştüğümde veya yeniden zindelik kazanmak için hayvaniliğe dalıvermek istediğimde ne zaman duracağımı kendim belirlerim.

Ruhani bir fırsatçılık değil. Hayatımın her saatinin, geçmiştekilere bağlı olsalar da, yeni olmasını istiyorum. Zoraki ortak ritimleriyle, hiçbir kutlamayı umurumda olmayan yabancılarla paylaşmayacağım. Dedelerimizin dedesi filan kutladığı için bizim de kutlamaya yanıp tutuşmamız gerekmiyor. Bu, mide bulandırıcı.

Sosyalizmi bu nedenle de bekliyorum. Çünkü ruhumuzda hiçbir karşılığı olmayan tüm bu yıldönümlerini çöpe atacak, başkalarını uyduracaksa da hiç değilse ahmak atalarımızdan kayıtsız şartsız aldığımız günlerin aksine bize ait günler olacak. Devamı>>
1 Ocak 1916

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz