Yeni Bir Yöntem Üzerine Son Sözler – Fyodor Dostoyevski

Bay Spasoviç konuşmasını bağlarken isabetli sözler ediyor: Sonuç olarak, Kroneberg’in iddianamesinin tamamen gerçekdışı verilere göre düzenlendiğini söylemekte yarar görüyorum; yani size yöneltilen soruların asla yanıtı yoktur.
Bakın, bu akıllıca. İşte bu, davanın özüdür; davanın tüm sahteliği buradadır, ama Spasoviç bu konu üzerinde cafcaflı laflar ediyor: “Sanıyorum, ailenin varlığını, baba otoritesinin varlığını hepiniz kabul edersiniz…” Daha önce, “devlet, sağlıklı aileler üzerinde kurulduğu için güçlüdür!” diye bas bas bağırıyordu. Yeri gelmişken, bu konu üzerinde bir çift söz söylememe izin verin.

Biz Ruslar genç bir halkız; bin yıldır var olduğumuz halde yeni yeni yaşamaya başladık, büyük gemi büyük sularda yüzer. Yeni, genç bir halkız, bizde yalan tutkulardan tapınaklar yoktur. Tapınaklarımızı gerçekten kutsal oldukları için severiz; Ordre’ı korusunlar diye savunmuyoruz. Tapınaklarımız getirdiği fayda nedeniyle değil, inancımızdan ayakta duruyor. Paganizmin son dönemlerinde, kendileri bile tanrılardan saymadıkları putların peşinden giden antik dönem rahipleri gibi inanmadığımız kutsallıkları savunmayız. Tek tapınağımız bile, gerçekten sağlıklı olan özgür araştırmalardan ürkmemelidir.

Ailenin kutsallığını severiz, devlet onun üzerinde öyle sağlam duruyor diye değil, gerçekten kutsalsa. Ailemizin sağlamlığına inanırken zaman zaman diz boyu yalanlar, kara çalmalar yaşansa da korkmayacağız, anne baba otoritesinin maskesi kaldırılsa da, kötü kullanımı denetim altında tutulsa da korkmayacağız. Yalan tutkularla dolu bir egemenliğini savunmayacağız. Aslında kutsal aile o kadar sağlamdır ki asla sarsılmaz, tersine, gittikçe daha bir kutsallaşır. Ancak her şeyin bir sınırı vardır ve bunu anlamaya hazırız. Hukukçu değilim, ama Kroneberg davasındaki müthiş yalanı, sahteliği görmezden gelemem. Ortada işlenmiş kesin bir suç bulunmasına rağmen burada her şey bir düzmece, doğru olan bir tek nokta yok. Bay Spasoviç, sorunun konuş tarzından söz ettiği yerde, yerden göğe haklı, ne ki hiçbir şeyi çözmüyor bu. Yasadaki boşlukların doldurulması ve toplumumuzun özellikleriyle yeteri kadar uyuşması için yasalarımızın derinliğine ve bağımsız biçimde gözden geçirilmesi bu noktada kaçınılmaz belki de. Burada neyin gerekli olduğuna karar veremem, hukukçu değilim.
Ama ne olursa olsun söylemeden duramam: Evet, avukatlık seçkin, güzel bir meslektir, mükemmel bir kurum olduğuna kuşkum yok, ama bir bakıma hüzün verici bir yanı da var. Başta söylemiştim, tekrar ediyorum: Sanırım hukukçu olmadığım için böyle düşünüyorum, bütün sıkıntım burada. Bana her şey akıl cambazlığının, yürek katılığının yeni bir yöntemi gibi geliyor; gerektiği ölçüde her çeşit sağlıklı duyguyu bozmanın, isteklerimiz ölçüsünde her çeşit kastın, fütursuzluğun, cezasız kalmanın sürüp giden bir yöntemi bu; evet, hiç alışık olmadığımızdan ve sürekli alkışladığımız bir ilke ve kahramanlık katına yükselttiğimiz bir yöntem… Ne o, avukatlık kurumuna, yeni mahkemelere mi saldırıyorum yoksa? Tanrı korusun, niyetim bizlerin biraz daha iyi insanlar olmasıdır sadece. Çok alçakgönüllüce bir istek benimki, ama ne yazık ki ülküsel boyutta bir istek!.. İflah olmaz bir idealistim; kutsallığı arıyorum, seviyorum kutsallığı, yüreğim bunları arzuluyor; çünkü yaradılışım böyle; kutsallık olmadan yaşayamam; ancak kutsallığın bir damlacık da olsa daha kutsal olmasını isterdim, yoksa onlara tapmaya değer miydi? Öyle ya da böyle, bu üzücü konuyu ölçüyü kaçıracak biçimde uzun tutarak şubat Günlüğümün havasını bozmuş oldum; ama inanın bu dava beni çok sarsmıştı. Ancak il faut avoir le courage de son opinion,  Bu, zekice bir Fransız özdeyişi, sanırım yolunu şaşırmış zamanımızda sorularına yanıt arayan pek çok kişiye ışık tutabilir…

Fyodor Dostoyevski
Bir Yazarın Günlüğü

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz