KİTLE VE İKTİDAR: YAVAŞLIK YA DA HEDEFİN UZAKLIĞI – ELIAS CANETTI

Yavaş kitle hedefi uzak olan kitledir. Yavaş kitle, değişmez bir hedefe doğru büyük bir ısrarla hareket eden ve her koşulda bir arada duran insanlardan oluşur. Yol uzundur, engeller bilinmez ve her taraf tehlikelerle doludur ama hedefe ulaşılmadan hiçbir deşarja izin verilmez.

Yavaş kitle bir katar biçimine sahiptir. Bazen, İsrailoğullarının Mısır’dan Göç’ündeki gibi, ileride kendisine ait olacak olan herkesi baştan itibaren içinde barındırır. Onların amacı Vaat Edilen Topraklardır ve bu hedefe inanmayı sürdürdükleri sürece kitledirler. Göçlerinin öyküsü inançlarının öyküsüdür. Zorluklar çoğunlukla o kadar büyüktür ki kuşku duymaya başlarlar. Acıkır ve susarlar, ama hoşnutsuzluklarını dile getirir getirmez dağılma tehdidiyle burun buruna gelirler. Onlara önderlik eden kişi inançlarını yeniden oluşturmak için tekrar tekrar çaba göstermelidir. İnancı yeniden oluşturmayı her defasında başarır; bunu o başaramazsa düşmanların tehdidi başaracaktır. Göçleri, kırk yıla yayılır ve birçok hızlı, geçici kitle örneği içerir. Bunlar hakkında pek çok şey söylenebilirdi; ama burada önemli olan hepsinin hedeflerine, vaat edilen ülkeye doğru hareket eden tek bir yavaş kitleye ait daha geniş bir kavram içinde düşünülmesidir. Bu kitledeki erişkinler yaşlanıp ölür; çocuklar doğar ve büyür. Bütün bireyler tek tek farklı olsa da, göç bir bütün olarak aynı kalır. Onlara yeni hiçbir grup katılmaz; başından itibaren bu kitleye mensup olanların kimler olduğu ve kimlerin Vaat Edilen Topraklar üzerinde hak iddia edebileceği belirlenmiştir. Bu, çarçabuk büyüyemeyen bir kitledir, bu yüzden bütün göç boyunca şu soru en önemli soru olma özelliğini daima korumuştur: Böyle bir kitlenin çözülmesi nasıl önlenecektir?

Daha çok bir akarsu ağıyla karşılaştırılabilecek ikinci bir yavaş kitle tipi daha vardır. Bu tip giderek birleşen küçük derelerle başlar. Böylelikle oluşan akarsuya başka kollar katılır ve önündeki toprak yeterince genişse, bunlar zamanla, hedefi deniz olan bir nehir olur. Mekke’ye yapılan yıllık hac bu türden yavaş kitlenin belki de en etkileyici örneğidir. Hacılar İslam dünyasının en uzak yerlerinden kalkıp, Mekke yönünde yola koyulurlar. Bazıları küçük kafileler olarak başlarlar; bazılarıysa prensler tarafından büyük bir ihtişamla donatılmıştır ve başlangıçtan itibaren, yola çıktıkları ülkelerin gururudurlar. Ancak yolculukları boyunca hepsi aynı hedefe yönelik başka kafilelerle karşılaşırlar; böylece, hedeflerine yaklaşıp devasa nehirler olana kadar büyürler. Mekke, içine aktıkları denizdir.

Bu tür kafileler, hacıların, bir bütün olarak yolculuklarının amacıyla doğrudan bağlantısız, sıradan yaşam tecrübelerine sahip olmalarını sağlayacak biçimde teşkil edilir. Birbirlerine benzer günleri pek çok tehlikeyle başa çıkmaya uğraşarak geçirirler ve çoğunlukla fakir olduklarından, kendilerine yiyecek ve içecek sağlamakta güçlük çekerler. Yabancı ve sürekli değişen çevrelerde bulunduklarından kendi ülkelerindekinden daha çok tehlikeye maruz kalırlar; bu tehlikeler her zaman yolculuklarıyla ilişkili değildir. Böylelikle, büyük oranda, insanların her yerde yaptıkları gibi, ayrı hayatlar yaşayan bireyler olarak kalırlar. Ancak, çoğu hacının yaptığı gibi, hedeflerine bağlı kaldıkları sürece yavaş kitlenin parçasıdırlar. Yavaş kitleye yönelik tavırları ne olursa olsun, bu kitle vardır ve hedefe ulaşılana kadar varlığını sürdürecektir.

Yavaş kitlenin üçüncü bir çeşidi, bu hayatta elde edilemeyecek, gözle görülmez bir hedefe sahip oluşumlardır. Daha önce ölenlerin, orada bulunmayı hak eden herkesi bekledikleri öteki dünya, iyi tanımlanmış bir hedeftir ve yalnızca inananlara aittir. İnananlar o dünyayı önlerinde açık seçik görürler; belirsiz bir simgeyle tatmin olmak zorunda değildirler. Hayat o dünyaya doğru bir hacdır, ama hedefleriyle aralarında ölüm vardır. Önlerindeki yol belirsizdir, çünkü hiç işaretlenmemiştir; çoğu yoldan çıkıp kaybolur. Ne var ki öteki dünya umudu inananın yaşamını o kadar renklendirir ki, bir inancın bütün müritlerinin hep birlikte ait oldukları yavaş bir kitleden söz etmemiz gerekir. Bu kitlenin anonimliği özellikle etkileyicidir. Üyeleri birbirini tanımaz, çünkü pek çok şehir ve ülkeye dağılmış olarak yaşarlar.

Bu kitle içeriden neye benzer ve onu hızlı kitleden ayırt eden başlıca nitelik nedir?
Yavaş kitle deşarj olanağından yoksundur. Yavaş kitlenin en ayırt edici özelliğinin bu olduğunu söyleyebilir ve yavaş kitleler yerine de şarjsız kitlelerden söz edebiliriz. Ne var ki ilk terim tercih edilir, çünkü bu kitlede deşarjdan bütünüyle vazgeçilemez. Deşarj, nihai durumun bağrında her zaman bulunacaktır, yalnızca ertelenmiştir; hedefin olduğu yerde, deşarj da vardır. Deşarjın gerçekleşmesi yolun sonunda olsa da onun hayali her zaman güçlü bir şekilde mevcuttur.

Yavaş kitle deşarja yol açan süreci uzatma ve erteleme eğilimindedir. Büyük dinler, bu erteleme işinde kendine özgü bir ustalık geliştirmiştir. Onları ilgilendiren, kazandıkları müritlerini ellerinde tutmaktır; bunu yapmak ve aynı zamanda yeni müritler edinmek için, onları zaman zaman bir araya toplamak zorundadır. Böyle toplanmalar şiddet dolu deşarjlara yol açacaktır ve bu deşarjlar bir kez gerçekleştikten sonra tekrarlanmalı ve mümkünse şiddeti artırılmalıdır. Bu düzenli tekrar inananların birliğinin yitirilmemesi için temel öneme sahiptir. Ancak, ritmik kitleler içinde gerçekleşen bu tür ibadetlerde çıkması muhtemel olaylar, mesafeler uzadıkça denetlenemez hale gelir. Evrensel dinlerin merkezi sorunu, dünyanın geniş sathına yayılmış insanlara nasıl egemen olunacağıdır. Bu egemenliği kurmanın tek yolu, kitle olaylarının bilinçli bir şekilde yavaşlatılmasıdır. Uzak hedeflerin önemi artmalı, yakındakiler, en sonunda değersizleşene dek ağırlığını kaybetmelidir. Dünyevi deşarj kısa sürelidir; ancak öteki dünyaya aktarılan deşarj kalıcıdır.

Böylece hedef ve deşarj çakışır; hedef korunmuş olur. Burada, yer yüzünde vaat edilmiş bir toprak işgal edilebilir ve düşmanlarca harabeye çevrilebilir; kendilerine toprak vaat edilen insanlar bu topraklardan sürülebilir. Mekke Karmatiler[1] tarafından fethedilip yağmalandı ve kutsal Kâbe taşı uzaklara götürüldü; yıllarca hiçbir hac yapılamadı. Ama kutsananların cenneti bu gibi tahribatlardan muaftır. O yalnızca inançla yaşar ve yalnızca inançtan yararlanabilir. Hıristiyanlığın yavaş kitlesi öteki dünyaya duyulan inanç zayıflamaya başlar başlamaz, dağılmaya yüz tutar.

Elias Canetti
Kitle ve İktidar


  1. Karmatiler: Ebu Saidiler ya da Karamita olarak da bilinir. Batıni ve İsmaili kökenli dinsel ve siyasal bir akımın üyeleri (ç. n. ).

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz