Erasmus (1466-1536) Rotterdam’da doğmuştu. Onun Huizinga yönünden kaleme alınmış olağanüstü yaşam öyküsünün (biografisini) izleyeceğim çoğunluk. Gayrimeşruydu ve doğumunun koşulları konusunda doğru olmayan romantik bir öykü uydurmuştu.
Erasmus’un babası gerçekte bir rahipti. Grekçeyi de kapsayan bazı nenler biliyordu. Erasmus büyümeden annesini, babasını kaybetti. Onun koruyucuları (hâmileri) görünüşe göre Erasmus’un parasını yediklerinden, onu Steyr manastırında bir keşiş olması için kandırdılar. Bu, Erasmus’un yaşantısı boyunca nedamet duyduğu bir adım oldu.
Koruyuculardan biri bir öğretmendi. Fakat, Erasmus’un bir öğrenci olarak bildiği Latince’den daha az Latince biliyordu. Çocuktan gelen Latince bir mektuba karşılık olarak, koruyucu öğretmen «eğer yine bu kadar tantanalı yazacaksan, bari bir de açıklama ekle» diye yanıt vermişti.
1493’te Erasmus, Altın Yapağı Tarikatı’nın dinsel uygulamalarını yöneten Cambrai piskoposunun sekreteri oldu. Bu görev ona manastırı bırakıp yolculuk etme olanağı verdi. Fakat, Erasmus, umduğu halde İtalya’ya gidemedi. Grekçe’yi henüz yüzeyden biliyordu. Fakat eksiksiz bir Latinceye sahipti. Lorenzo Valla’ya özellikle hayrandı.
DÜŞÜNCELERİ
Erasmus, Latinciliği Tanrı’ya gerçek bağlılıkla tamamen uzlaşır saymış ve sofu Augustinus’la, Jeromius’u, Latinlerin de Tanrı’ya bağlı olabileceği konusunda örnek olarak göstermişti. (Erasmus, Jeromius’un düşte Cicero’yu okuduğu için azar işitmiş olduğunu unutmuş her halde!)
Bir süre Paris Üniversitesinde okumuştur Erasmus. Fakat orada kendisine yarayacak bir nen bulamamıştır. Üniversite, skolastikliğin başlangıcından Gerson’a, ve konsül hareketine kadar büyük günlerini yaşamıştı. Fakat, imdi eski tartışmalar tatsız bulunuyordu.
Aquino’lu Thomas’çılar ve Duns Scotus’çular (onlara «eskiler» denirdi) «terministler» (Tanrı’nın bireyleri denemek için belli bir mühlet ayırdığını ve insanların mühlet içinde rahmet diyebileceğini kabul edenler) ya da «modernler» adı verilen Ockhamlılara karşı mücadeleye girişmişlerdi. Sonunda uzlaştı onlar (yıl 1482) ve Paris’in üniversite çevreleri dışında yandaş toplayan insancılara karşı ortak saldırıya giriştiler.
Erasmus, yıpranmış ve eskimiş saydığı skolastiklerden nefret etmekteydi. Bir mektubunda doktor unvanını almak için skolastiklere karşı ne onur okşayıcı, ne de saman altından su yürütücü sözler söylediğini açıklar. O gerçekte, hiç bir filozofu, Platon’la Aristoteles’i bile beğenmezdi. Hâlbuki bu iki filozof, eskilerden oldukları için saygıyla anılmalıydı o sıralar.
1499’da Erasmus İngiltere’ye ilk ziyaretini yaptı. Orada kızları öpme modası hoşuna gitti. Colet ve More’la dost oldu. Dostları Erasmus’u boş edebiyat yazılarıyle uğraşacağına ciddî yapıt vermeğe gönüllendirdi (teşvik etti).
Colet, Grekçe bilmeden İncil üzerine vaazlar veriyordu. Erasmus, İncil üzerinde çalışmaktan hoşlanacağını düşünerek. Grekçenin gerekli olduğuna karar verdi. İngiltereden 1500 yılı başlangıcında ayrılarak Grekçe öğrenmeğe girişti. Bir öğretmen tutamayacak denli yoksuldu. Buna karşın 1502 sonbaharında
Grekçe yetkin bir bilgiye sahipti. 1506 yılında İtalya’ya gittiği zaman İtalyanların, kendisine bir nen öğretecek aşamada olmadıklarını gördü.
Erasmus, Sanctus Jeromius’u yayınlamağa ve Grek Ant’ını (Ahd’ini) yeniden Latinceye çevirmeğe karar verdi. Her iki karar da 1516 yılında gerçekleşti. Vulgata’da kesin olmayan noktalanır Erasmus yönünden ortaya çıkarılması, sonradan Protestanlarca tartışmalar sırasında kullanıldı. Erasmus, İbranîceyi de öğrenmeye çalıştı, fakat vaz geçti.
Devamı↓
“En mutlu kişiler akılla bağlantılarını koparanlardır” Deliliğe Övgü – Erasmus
Bertrand Russell
Batı Felsefesi Tarihi 3
(Modernçağ – Yeniçağ)
Türkçesi: Muammer Sencer