Yaşamının Son Yıllarında Goethe İle Konuşmalar – Johann Peter Eckermann

“Buradan çabucak ayrılmanız üzücü,” diye söze başladı, “birbirimize daha yakın olsak çok daha iyi olurdu. Sizi daha sık görmek, sizinle daha çok konuşmak isterdim. Her şeyden söz etmek olanaksız olduğundan, ortak bir sohbet konusu olarak hemen özel bir konuyu düşündüm.

Birkaç gün önce buraya geldim, bugün ilk kez Goethe’ye gittim. Beni çok içten karşıladı ve bu günü yaşamımın en mutlu günü sayacak kadar, kişiliği üzerimde etkili oldu.

Dün kendisine sordurduğumda, bugün saat on ikide beni kabul etmekten memnunluk duyacağını bildirmişti. Bildirilen saatte oradaydım, uşak beni üst kata çıkarmak üzere hazır bekliyordu.

Evin döşeme tarzı üzerimde çok hoş bir etki bıraktı; fazla gösterişli değildi, ama her şey oldukça soylu ve sadeydi, merdivendeki birçok antik heykel kopyası, Goethe’nin güzel sanatlara ve Yunanlıların antikçağına karşı özel bir ilgisi olduğunu gösteriyordu. Alt katta işle meşgul, sağa sola koşuşturan birkaç kadın ve Ottilie’nin güzel oğullarından birini gördüm, uslu uslu yaklaşırken, kocaman gözleriyle bana bakıyordu.

Biraz etrafıma bakındıktan sonra, konuşkan uşakla merdivenleri çıkarak birinci kata geldik; uşak, içten karşılamanın ön işareti olan eşiğin önündeki SALVE yazısının üzerinden geçilerek girilen odayı açtı. Beni bu odadan geçirip daha geniş ikinci bir odaya aldı ve biraz beklememi söyleyerek, geldiğimi bildirmek üzere efendisine gitti. Bu oda çok serin ve ferahtı, yerde bir halı seriliydi, oda kırmızı renkteki kanepe ve aynı renkteki sandalyelerle çok iç açan bir döşeme tarzına sahipti; bir tarafta kuyruklu bir piyano vardı, duvarlarda çeşitli büyüklükte desen çalışmaları ve tablolar asılıydı.

Karşımdaki açık kapıdan bir başka oda görünüyordu, o oda da aynı şekilde tablolarla süslenmişti, uşak o odadan geçerek geldiğimi haber vermeye gitmişti.

Az sonra, Goethe üzerinde mavi redingotu, ayağında ayakkabılarıyla çıkageldi; yüce bir insan! Bıraktığı etki şaşırtıcıydı. Oldukça içten sözleriyle tüm sıkılganlığımı giderdi. Kanepeye oturduk. Bakışlarının etkisinden kurtulamıyordum, onun yanında olmaktan dolayı mutluluktan şaşkın bir haldeydim, arada bir iki şey söyledim ya da hiç konuşmadım.

Goethe hemen benim elyazmamdan söz etmeye başladı. “Şimdi ben de yazılarınızı okuyordum,” dedi, “bu sabah tüm zamanımı onları okumaya ayırdım; bence bu yazıların referansa ihtiyacı yok, kendileri zaten birer referans yazısı onların.” Anlatımımdaki netliği, düşüncelerimin sürükleyiciliğini övdü ve her şeyin sağlam bir esasa dayanıp, inceden inceye düşünülmüş olduğunu söyledi. “Yazılarınızı hemen göndermek istiyorum,” diye ekledi, “bugün atlı posta ile Cotta’ya yazacağım, yarın da arabalıyla paketi yollarım.” Hem sözlerimle, hem de bakışlarımla ona teşekkür ettim.

Daha sonra, çıkacağım yolculuk üzerine konuştuk. Uygun bir yerde konaklayıp, yeni bir şeyler yazacağım Ren yöresine gitmek istediğimi söyledim ona. Ama önce Jena’ya gitmek, orada Bay von Cotta’nın yanıtını beklemek istiyordum.

Goethe, Jena’da bir tanıdığımın olup olmadığını sordu; Bay von Knebel’le görüşmeyi umduğumu söyledim, bunun üzerine daha iyi karşılanacağımdan emin olmam için bana bir mektup vereceğine söz verdi.

“İyi, iyi,” dedi sonra, “Jena’da olursanız, uzak sayılmazsınız, birbirimize ulaşmamız kolay olur, gerektiğinde yazışabiliriz.”

Uzun süre sakin, sevgi dolu bir ruh haliyle oturduk. Dizlerine değiyordum, bakışları bana ne konuşacağımı unutturuyordu, ona bakmaya doyamıyordum. Yüz ifadesi çok güçlüydü, yüzü esmer ve kırışıklıklar içindeydi, her bir kırışık çok şey ifade ediyordu. Her şeyiyle öyle alçakgönüllü, dengeli, öyle sakin ve yüceydi ki! Konuşurken insana yaşını başını almış bir kralla konuşuyormuş hissi verircesine yavaş ve rahattı. Kendisiyle çok barışık olduğu her halinden belliydi, her tür övgü ve eleştirinin ötesine geçmişti artık. Kendimi onun yanında anlatılmayacak kadar iyi hissediyordum; çok çaba gösterip çok şey ümit etmiş biri, en çok arzuladığı şey gerçekleştikten sonra kendini nasıl hissederse, ben de kendimi aynen öyle rahatlamış hissediyordum.

Sonra sözü benim mektubuma getirdi, eğer insan bir konuyu gayet açık ve net işlemeyi bilirse, başka birçok şeyde de amacına ulaşır şeklindeki düşüncemde bana hak verdiğini söyledi.

“Olayların nasıl gelişeceği önceden bilinmez,” dedi sonra, “Berlin’de birkaç yakın arkadaşım var, şu günlerde onlarla birlikte sizi de düşündüm.”

Kendi kendine sıcak bir şekilde gülümsedi. Weimar’da bulunacağım süre zarfında nereleri görmem gerektiği konusunda bana bilgi verdi, sekreteri Kräuter’den beni gezdirmesini rica edeceğini söyledi. Ama hepsinden önemlisi, tiyatroya gitmeyi ihmal etmememi söyledi. Nerede kaldığımı sordu, beni tekrar görmeyi arzu ettiğini, uygun zamanda bana haber göndereceğini ekledi.

Birbirimizden gayet güzel duygularla ayrıldık; her sözü huzur yaydığından, inanılmaz ölçüde mutluydum, hakkımda oldukça iyi şeyler düşündüğünü hissediyordum.

Weimar, Salı, 10 Haziran 1823

Bu sabah Goethe’den bir davet daha aldım, hem de kendisinin yazdığı bir kartla. Bunun arkasından bir saat kadar onun yanında kaldım. Bugün bana dün olduğundan çok farklı göründü, her bakımdan bir delikanlı gibi hızlı ve enerjikti.

Bana doğru yaklaşırken elinde iki kalın cilt vardı. “Buradan çabucak ayrılmanız üzücü,” diye söze başladı, “birbirimize daha yakın olsak çok daha iyi olurdu. Sizi daha sık görmek, sizinle daha çok konuşmak isterdim. Her şeyden söz etmek olanaksız olduğundan, ortak bir sohbet konusu olarak hemen özel bir konuyu düşündüm. Şu iki ciltte Frankfurter gelehrte Anzeigen’in 1772 ve 1773 yıllarına ait sayıları var, o zamanlar yazmış olduğum kısa eleştiri yazılarının hemen hepsi bu ciltlerde. Bu yazılar imzasız; ama düşünce şeklimi ve tarzımı bildiğinizden, benimkileri diğer yazılardan ayırt edebileceksiniz. Şimdi sizden bu gençlik çalışmalarımı dikkatlice okumanızı ve bu yazılar hakkındaki fikrinizin ne olduğunu bana söylemenizi rica edeceğim. Yapıtlarımın daha sonraki basımlarına alınacak kadar iyi olup olmadıklarını öğrenmek istiyorum. Benim için bu yazılar o kadar geride kaldı ki, artık nasıl oldukları konusunda bir fikrim bile yok. Ama bu yazıların sizin için önemli olup olmadığını, içinde bulunduğumuz durumda edebiyata faydalı olup olmayacaklarını siz gençler bileceksiniz. Orijinali ile karşılaştırmanız için daha sonra elinizde bulunsun diye bu yazıların kopyalarını da çıkardım. Ayrıca özenli bir redaksiyon çalışmasında, yazıların bütünlüğüne zarar vermeden, yer yer ufak tefek şeyleri çıkarmak ya da düzeltmek doğru olabilir diyebileceğiniz şeyler de çıkabilir.”

Bu konular üzerine çalışmaktan çok memnunluk duyacağımı, ayrıca tam kendisinin istediği gibi çalışmayı başarmaktan başka bir arzumun olmadığını söyledim.

“Okuyunca göreceksiniz,” diye karşılık verdi, “bu tam size göre bir iş; kolaylıkla üstesinden geleceğinize inanıyorum.”

Sonra tahminen bir hafta sonra Marienbad’a gitmeyi düşündüğünü, bu arada zaman zaman görüşüp konuşmak ve birbirimizi tanımak için, kendisi gidinceye kadar Weimar’da kalırsam memnun olacağını söyledi.

“Ayrıca,” diye devam etti, “birkaç gün ya da birkaç hafta değil, sonbahara doğru ben Marienbad’dan dönünceye kadar bütün bir yaz boyunca Jena’da kalmanızı, ev açıp yerleşmenizi istiyorum. Daha dün, rahat ve huzurlu olmanız için, ev bulmak gibi işlerle ilgili olarak bir mektup yazdım bile.

Orada daha sonraki çalışmalarınız için çeşitli kaynaklar, başvuru eserleri ve bir de oldukça kültürlü, hoşsohbet bir çevre bulacaksınız; bunların dışında Jena doğa yönünden de zengindir, hepsi birbirinden güzel, rahatsız edilmeden düşünmenize olanak sağlayacak, birbirinden farklı elliye yakın parkurda yürüyüş yapabilirsiniz. Bu zaman zarfında kendiniz için de bir şeyler yazmaya ve istediğim şeyleri yapmaya hem fırsatınız, hem de vaktiniz olacak.”

Bu güzel öneriler karşısında söyleyecek bir şeyim yoktu, her şeyi sevinçle karşıladım. Ben giderken daha da samimi görünüyordu; iki gün sonrasına sohbete devam etmemiz için yeni bir randevu verdi.

Çarşamba, 11 Haziran 1823
Johann Peter Eckermann, Alman şair ve yazar, Goethe ile Konuşmalar adlı eseri tanınmıştır. Eserinde Johann Wolfgang von Goethe’nin yaşamının son yıllarında yaşadıklarını ve konuşmalarını anlatmıştır.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz