1881: ‘Asıl arzum her şeyi başkalarına dağıtmak ve kendi kendime yetmek. Yani ihtiyaçlarımı mümkün olduğu kadar sınırlamak ve aldığımdan çok vermek… Bütün gücümü bu amaca yönlendirmek ve bunu yaşamımın maksadı ve neşesi olarak görme (…) Yaşama, yeme içme ve giyinme gayet sade. Yapay olan her şeyi –piyano, mobilya, arabalar, arabalar- sat ya da birilerine ver. Yalnızca herkesle paylaşılabilecek bilim ve sanat üzerinde çalış. Validen sokaktaki dilenciye kadar herkese aynı şekilde davran. Tek amaç mutluluk –kendinin ve ailenin mutluluğu… Bu mutluluğun çok az şeyle yetinmek ve başkalarına iyilik etmekten oluştuğunu bil.’(277)
11 Aralık 1852: ‘Para ya da aptalca bir yazınsal ünün (şan) ne yararı var? İnanç ve coşkuyla iyi ve yararlı bir şeyler yazmak daha iyi değil mi?’(92)
9 Mart 1887: ‘Bugün benim yanımda, üçüncü kişilerden sözederek ama kasıtlı olarak, para ve mülkün kötülüklerini açıkladı ve benim her şeyi çocuklarım için saklamak isteğime anıştırmada bulundu.’(132)
26 Şubat 1889, Moskova: ‘Sözleşmeler ve mülkiyet bir yalan. Ama bunlardan nasıl kaçabiliriz ki?’(324)
18 Mart 1890, Yasnaya Polyana: ‘Sonya geldi ve yeni eserlerin satışından söz etmeye başladı ve ben kızdım. Utanıyorum.’(369)
2 Haziran 1891, Yasnaya Polyana: ‘Sonya yüzünden çok sıkılıyorum. Bütün kaygısı para ve mal; beni anlamada tam manasıyla başarısız.’(405)
14 Temmuz 1891, Yasnaya Polyana: ‘Sonya anlamıyor ve çocuklar da anlamıyor. Kitaplardan elde edilen ve onlar tarafından harcanan her ruble bir utanç ve bana ıstırap veriyor. Utencı bir yana bırakın; peki ama neden hakikatin yayılmasının etkisini azaltalım? Kaçınılmaz olarak böyle olacak. Ve hakikat işini bensiz görecek.’(408)
19 Eylül 1891: ‘Gözyaşlarım onu şaşırttı. Kitaplarında çok güçlü olarak belirttiği, insan ruhunu anlama yeteneğinin küçük bir izi kendisinde kalmışsa eğer, benim kederimi ve o anda duyduğum umutsuzluğun derecesini anlayacaktır.
“Sana acıyorum, ne denli acı çektiğini görüyor ve sana nasıl yardımcı olabileceğimi bilmiyorum,” dedi. –“Ben, bir neden olmadan bir aileyi ikiye bölmenin ahlaka aykırı olduğunu biliyor ve bunu o şekilde değerlendiriyorum (…) Ayın 16’sında, L. ile, Tümyapıtların XII. Ve XIII. Ciltleriyle ilgili haklarından vazgeçtiğine dair, gazetelere gönderdiği mektup konusunu görüştük. Bunların tümü aynı duygudan kaynaklanıyor: öğünme, durmadan nükseden ünlü olma isteği ve olabildiğince kendinden söz ettirme gereksinmesi. Hiçkimse bana bunun aksini kanıtlayamaz (…) “Sakın kendimden söz ettirmek için böyle davrandığımı sanmamanı rica ederim; sadece gönül rahatlığıyla yaşayamayacağım için yapıyorum,”dedi.
‘Gerçekten bunu, açlıktan kırılanları düşündüğü için içi kan ağlayarak yapsaydı, onun önünde diz çöker ve ona her şeyi verirdim.’(230)
22 aralık 1893: ‘Kahramanca bir şeyler yapmak istiyorum. Yaşamımın geri kalan kısmını Tanrı’nın hizmetine adamak istiyorum. Ama O beni istemiyor. Ya da benim istediğim yola gitmemi istemiyor. Ve yakınıp duruyorum. Bu lüks. Bu kitapların satışı. Bu ahlaki bir pislik. Bunlar bahane. Asıl melankolimi yenemiyorum. Yapmak istediğim asıl husus, ıstırap çekmek. İçimi yakan hakikatı haykırmak istiyorum.’(427)
19 Haziran 1897: ‘İçimden ağlamak geldi ve isteğime aykırı da olsa, malikaneyi yönetmeye zorlandığım ve başka bir deyimle ormanlarımızı korumak ve bunun için de acınacak durumdaki köylüleri cezalandırmak zorunda olduğum için (kime olduğunu kesin olarak bilmiyorum) kızıyordum. Bir malikane yönetmeyi hiçbir zaman ne istedim ne de öğrendim, bu iş, yaşantımız için sürekli halkla savaşmayı gerektiriyordu. Ben ise savaşa, hiç de elverişli ve yetenekli değildim.’(281)
27 Nisan 1898, Grinyovka: ‘Para alemi, yani paranın herhangi bir şekilde kullanımı bir günah.’(519)
23 Temmuz 1909: ‘Arazilerimi dağıtmaya karar verdim. Dün İvan Vasileviç’le görüştüm. Bu rezil, bu günahkar mallardan kurtulmak ne güç. Yardım et, yardım et, pardım et!’(676)
Tolstoy Lev Nikolayeviç; Günlükler (1847-1910),
Çev. İbrahim Kapaklıkaya Anka yayınları, Birinci basım, Ekim 2005, İstanbul, 749s.
“Savaş ve Barış ile Anna Karenina’nın yazarı, yaşamının sonuna doğru, 50 yıl boyunca aralıklarla tuttuğu günlükleri için “Günlükler benim” diyordu. Günlükler, 1847 yılında Tolstoy’un bir belsoğukluğu nöbetinden iyileşmesi ve kendisinin eksiksiz ve yumuşatılmamış bir portresini çizmesiyle başlıyor. Bu günlüklerde onun bütün siyâsal, ahlâkî ve edebî kanaatleri önümüze tüm canlılığı, sarsıcı ihtişâmı ve benzersizliğiyle serilmektedir. Bu kayıtlar Tolstoy’un roman ve siyâsal eserlerini şekillendirdiği ham materyalleri içermektedir. Yepyeni fikirlerle dolu bu günlükler açıksözlülükleriyle, samimiyetleri ve acımasızca öz eleştiri niteliğinde olmalarıyla okuyanları çarpacaktır. Anarşist, vejetaryen, ahlâksız, aforoz edilmiş, eğitimci, asker, kendi kendini yetiştirmiş ayakkabı imalâtçısı, dilekçeci, zor bir eş, iyi bir baba ve Rusya’nın muhteşem yaşlı adamı. Tolstoy mükemmel derecede karmaşık ve hatta çelişkili bir şahsiyettir. Bu büyüleyici, ama zaman zaman üzücü günlük, onun yalnızca eşsiz bir yazar olmadığını; aynı zamanda muhteşem bir fazîlet kahramanı olduğunu kanıtlamaktadır.”
(Arka Kapak)