“Siz şanslısınız. Çünkü sizin için savaş bitti” Fransız Esir – Sadık Hidayet

Bizansen’deydim. Bir gün odama girdim. Baktım ki görevli kirli mavi gömleğini bağlamış, toz almakla meşgul. Beni görünce gidip, savaş hakkında Almancadan daha yeni tercüme edilmiş olan bir kitabı masamın üzerinden alıp, “Bu kitabı okumak için bana ödünç vermeniz mümkün mü?” dedi.
Hayretle ona sordum: Ne işinize yarar? Bu kitap roman değil.
Cevap verdi: Biliyorum. Ama ben de savaşa katılmıştım. Boş’lara esir düştüm.
Almanların kötü davranışları hakkında doğru ya da yalan çok şey okuduğum için ilgimi çekti. Ağzından laf almak istedim. Fakat bütün Fransızlar gibi Almanlara binbir küfür savuracağmı zannediyordum. Ona sordum:

Acaba Boşlar (Fransızların Almanları aşağılayıcı diliyle) size çok mu kötü davrandı?  Esirliğinizi anlatmanız mümkün mü?

Bu soru onun kalp yarasını deşti ve bana şöyle anlattı:
Ben iki yıl Almanya’da esir kaldım. Asker olalı çok olmuyordu. Nancy şehrinin yakınlarında savaş tutuştu. Bizim bölük yaklaşık üç yüz kişiydi. Almanlar bizi sardı. Başımızın üzerinden yaylım ateşi açtılar. Biz de çaresiz olduğumuz için direnemedik. Hepimiz tüfeklerimizi atıp, ellerimizi yukarı kaldırdık. Birkaç Alman ileri çıktı. Onlardan biri Fransızca “Siz şanslısınız. Çünkü sizin için savaş bitti. Biz de sizin yerinizde olmayı çok isterdik” dedi. Sonra ceplerimizi aradılar. Ne kadar silahımız varsa aldılar ve bizi gruplara ayırarak muhafızla birlikte yolladılar. Aramızdaki birkaç yaralıyı hastaneye gönderdiler. İki gün süren yolculuktan sonra beni ve başka bir Fransızı sevimsiz Rus esirlerinin oda muhafızı yaptılar. Ama bu iş o kadar pisti ve yere o kadar tükürüyorlardı ki, ben birkaç günden fazla orada kalamadım. İşimi değiştirmelerini rica ettim. Onlar da kabul ettiler. Sonra beni Köln şehri yakınlarında bir köye zirai işler içki gönderdiler. Arkadaşım da benimle beraberdi. Sabah erkenden saat altıda kalkıyor, ahıra gidiyor, atları kaşağılıyor, oradan patates tarlalarına gidiyorduk. İşimiz, zirai işlere bakmaktı. Orada ben ve arkadaşım firar sevdasına kapıldık. İki gün iki gece yayan, kestirmeden, o yandan bu yandan yürüyor, Hollanda üzerinden Fransa’ya gitmek istiyorduk. Daha çok geceleri yol alıyorduk. Ne yazık ki Almancayı da bilmiyorduk. Kulağım ağır olduğu için birkaç kelimeden başka Almanca öğrenemedim. Ama arkadaşım benden daha iyi öğrenmişti. Ancak sonunda yakalandık. Yerimizi değiştirdiler. Bizi Almanya’nın güneyine gönderdiler.

Peki kulağınızı bükmediler mi?

Hiç. Yalnız, bunu tekrarlarsak özgürlüğümüzü elimizden alacaklarını ve bize daha zor işler vereceklerini söyleyerek korkuttular. Fakat işimiz, önceki gibi ziraat ve çiftlikti. Üstelik yerimiz daha iyi oldu. Kızlarla oynaşıyorduk. Yani ormanda çalıştığımız günler, arasıra muhafız görünüyor ve hiçbir esire kaçmak için göz açtırmıyordu. Fakat geceleri habersizce kaçıyorduk. Hatta arkadaşım bir kadım hamile bıraktı. Göğüslerimize numara dikildiği için, gece olunca üzerine beyaz mendil dikiyorduk. Her gece saat sekizde tarladan çıkıyorduk. Demiryolu istasyonunun yakını kızlarla görüşme yerimizdi. Gülünç olanı, biz onların dilini bilmiyorduk. Benim kız sarışındı. Onu çok sevdim. Hiçbir zaman unutmadım. Sonunda durumu farkettiler ve bizi şikayet ettiler. Biz de bir iki gece gitmedik. Soma buluşma yerimizi değiştirdik…

Almanlar size ne ölçüde kötü davranıyorlardı?

Hiç. Biz işimizi yaptığımızdan, onlar da bizden memnundular ve işimize karışmıyorlardı. Fakat iki üç defa kağıtlarımızı ulaştırmadılar.

Hangi kağıtlarınızı?

Esirler için kağıt mübadelesi yapılıyordu. Alman esirlerin yakınlarına yazdıkları kağıtları Fransızlar alıyor, Almanlar da Fransız esirlerin kağıtlarım aralarında paylaşıyorlardı.

Sebebi neydi?

Fransızlar, dediklerine göre, Fransa’da esir düşen Alman subaylarını Cezayir’e göndermişler, onlara güç işler yaptırmışlar ve Alman esirlerine kötü davranmışlar. Ama Almanların yenildiklerini işittiğim ve Fransa’ya dönmemiz kesinleştiği vakit, arkadaşlarla o kadar dayanıştık ki! Kim bize laf söylemeye cüret edebilirdi? Bizi Fransa’ya götüren demiryolunda Wilhem’in resmini domuz vücuduyla birlikte duvara çizmiş ve altına “Kahrolsun Almanya” yazmıştık. Demiryolunu kapattılar. Az daha kavga çıkacaktı…

Yarım saat esirliğini anlattıktan sonra bir ah çekerek: “Hayatımın en güzel günleri, Almanya’da esir olduğum günlerdi” dedi ve süpürgeyi alarak dışarı çıktı.

Fransız Esir
Sadık Hidayet

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz