Halk, senatoyu, bakanlar ve hakimleri, görevlerini göremeyecek hale getirdiği zaman demokrasi yönetimi yıkılır; tıpkı bunun gibi saltanat hükümetleri de, milleti yöneten toplulukların ya da şehirlerin ayrıcalıkları yavaş yavaş ellerinden alındıkça bozulur.
Birincisinde doğrudan doğruya herkes istibdat yönetimine, ikincisinde ise yalnız bir kişi istibdat yönetimine doğru yönelmiş olur.
Çinli bir yazar, “Tsin ve Sui soylarını yıkan şey, hükümdarların, eskilerde olduğu gibi genel bir denetleme ile yetinecek yerde, bir hükümdara yakışan da zaten budur, her şeyi bizzat yönetmek istemiş olmalarıdır” diyor. Çinli yazar burada bize hemen hemen bütün saltanat yönetimlerinin yıkılışının nedenini vermektedir.
Bir hükümdar kuvvet ve kudretini göstermek için devlet işlerinin mevcut düzenini uygulayacak yerde bu işleri değiştirmeye kalktı mı, bazı görevleri işin uzmanlarından alıp keyfi bir şekilde şuna buna dağıttı mı, hele iradesiyle değil de duygularıyla ülkeyi yönetmeye kalktı mı, saltanat yönetimi yıkılıp gider.
Saltanat hükümetinin yıkılmasının bir başka nedeni de, her işi bizzat görmek isteyen hükümdarın devleti hükümet merkezinde, hükümet merkezini sarayında, sarayını da kendi kişiliğinde toplamaya kalkmasıdır[100].
Saltanat hükümetinin yıkılmasının son nedeni ise, hükümdarın kendi yetkisini, durumunu, halkın sevgisini yanlış anlamış olması, zorba bir hükümdarın kendisini nasıl tehlikede sanması gerekirse, saltanat hükümetindeki hükümdarın da kendisini aynı şekilde emniyette hissetmesi gerektiğini iyice kavramamış olmasıdır.
En yüksek mevkiler başlıca kölelik belirtileri olarak görünmeye başladı mı, büyükler halkın saygısını yitirdi mi, bunlar keyfi yönetimin iğrenç aletleri haline getirildi mi, saltanat hükümetinin ilkesi bozulur.
Onur kavramı, rütbe ve mevkiinin sağladığı saygınlıkla çelişmeye düştü mü, kişi bir yandan namussuzlukla suçlandırılırken bir yandan da yüksek mevkilere atandı mı o zaman saltanat hükümetinin ilkesi yine bozulur.
Hükümdar, adalet yerine şiddete başvurdu mu, Roma imparatorları gibi göğsünün üstüne iğrenç bir Meduse kafası koydurdu mu, yüzü, Commode’un heykellerine verdirdiği o korkunç ve tehdit edici ifadeye büründü mü saltanat hükümetinin ilkesi yine bozulur.
Son derece alçak kişiler, köleliğin verdiği üstünlükten gurur duymaya başladılar mı, her şeylerini hükümdara borçlu oldukları için vatana karşı hiçbir borçları olmadığına inandılar mı, saltanat hükümetinin ilkesi yine bozulur.
Ama her çağda olduğu gibi, hükümdarın yetki alanı genişledikçe çevresine olan güveni azalır sözü eğer doğruysa, bu yetkiyi niteliğini değiştirecek derecede bozmak, hükümdara karşı işlenmiş bir ihanet suçu sayılmaz mı?
Saltanat hükümeti ilkesinin bozulmasından doğacak tehlikeler üzerine
Tehlike, devletin, cumhuriyetten saltanat yönetimine ya da saltanat yönetiminden cumhuriyet yönetimine geçişi gibi ılımlı bir hükümetten ılımlı bir hükümete geçişinde değil, ılımlı bir hükümetten birdenbire istibdat hükümetine düşmesindedir.
Avrupa milletlerinin çoğu hala ahlak ilkeleriyle yönetilmektedir. Ama yetkinin ya uzun zaman kötüye kullanılması sonunda ya da büyük bir istila sonunda istibdat yönetimi şöyle bir yerleşti mi, ahlak, iklim diye bir şey dayanamazdı buna ve yeryüzünün bu güzel parçasında insanoğlu, hiç olmazsa bir süre, öteki üç kıtada kendisine edilen hakaretle karşılaşmak zorunda kalırdı.