Sait Faik ve hikayelerin beş, röportajların on lira ettiği bir ülkede yazar olmak

Sana koşuyorum bir vapurun içinden
Ölmemek, delirmemek için…
Yaşamak; bütün adetlerden uzak
Yaşamak…
Hayır değil, değil sıcak:
Dudaklarının hatırası;
Değil saçlarının kokusu
Hiçbiri değil.
Dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle günlerde

Ben onsuz edemem.
Ben ve O – Sait Faik Abasıyanık

 

“Her şey bir insanı sevmekle başlar”

Hepimizin bildiği bazı cümleler vardır. Belki yazanı, söyleyeni pek iyi bilmeyiz ama o cümleyi biliriz, içimizde hissederiz. “Her şey bir insanı sevmekle başlar” ya da “Şimdi sevişme vakti” böyle cümlelerdir ve bunları yazan kişi Sait Faik’tir. O, başında şapkası ve bize gülümseyen yüzünde utangaç bir hüznü saklayan, Türkiye hikayeciliğinde devrim yaratan yalnız bir adamdır. Onu Burgazada’ya sürükleyen belki de bu yalnızlık duygusudur.

Sait Faik, Türkiye hikayeciliğinin köşe taşlarından biridir. Hikayeleri insanın içine işler, öylesine sade anlatır ki hikayesini, en içimizde saklı korkuyu, kokuyu, öfkeyi, kötülüğü öylesine sakin ve öylesine yalın anlatır ki yaşamın içindeki gerçeği aniden görürsünüz ve sarılırsınız. Sait Faik yalın ve gerçek insanı, ruhunu, kokusunu anlatır. Denizi, balıkları, tabiatı anlatır. “Yazmasam deli olacaktım” diyen Faik, insan ruhunu çok inceden kavramıştı ve yazamazsa yapamazdı.

“İnsanların mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya…
Haksızlıkların, başkalarının hakkına tecavüz edenlerin, istismar edenlerin olmadığı; para için ar, namus, haya ve hayatın satılmadığı bir dünya…
İçinde iyi şeyler söylemeye selahiyetten kıvranan bir adamın, korkmadan, yanlış tefsir edilmeden bir şeyler söyleyebildiği bir dünya…“ istiyordu yazar. İnsana yaklaşımı böylesine, güzel olan ve kısacık yaşamına 171 hikaye, iki roman ve pek çok şiir sığdıran Sait Faik, Türkiye hikayeciliğinde devrim yapan Sait Faik ve ne yazık ki yazarlığını ispat edemeyen yine Sait Faik. “Bir yerde lazım oldu da mesleğimi sordular. Doğrusu epey çekinerek ama gururla ‘yazıcı’ dedim. Mesleğimi bir kağıdın meslek hanesine kaydedeceklerdi. Benden yazıcılığımı ispat edecek bir vesika istediler. ‘Efendim, birkaç hikaye kitabım var’ diyecek oldum… O resmi kağıtta meslek haneme ‘YOK’ yazdılar.

Hikayelere beş lira, röportajlara on lira(*)

Hürriyet gazetesine öyküler yazıyor, röportajlar yapıyordu. (Daha önce 7 Gün’de yazmışlığı vardı. ‘Medar-ı Maişet Motoru’ ilkin Sedat Simavi’nin 7 Gün’ünde yayımlanmıştı)
Biriken birkaç yazının paralarını almaya gitmiş. Bakmış ki öykülerine beşer lira biçmişler, röportajlarına onar lira. Hışımla Sedat Simavi Bey’e çıkmış, durumu anlatmış:
-Galiba muhasebede bir yanlışlık oldu efendim, demiş. Hikayelerime on lira, röportajlarıma beş lira çıkartılacakken ters hesap yapılmış demiş.
Sedat Bey’in cevabını hayretler içinde anlattı:
Sait Bey, demiş Sedat Simavi. Yanlışlık değil. Hikaye yazmanız için bir külfete bir masrafa gereksinmeniz yok. Bir kağıt bir kalem kafi. Ama röportaj yapmak için, bir yerlere gidiyorsunuz, ne bileyim, vapura, trene falan biniyorsunuz. Yol parası veriyorsunuz, icabında bir kahveye falan oturup çay-kahve içiyor, masraf ediyorsunuz.
Sait aklına o güne kadar hiç gelmemiş olan bu düşünce biçimine şaşırmış kalmıştı. Öykülerine bu karşılaştırma ağırına gitmişti. Sanıyorum bundan sonra o işe devam etmedi.”

(*)Özdemir Asaf’ın “Sait Faik’in Kişiliği ve Son Günleri” başlıklı yazısınıda Hürriyet gazetesini kurucusu Sedat Simavi’yle Sait Faik aralarında geçen diyalogla ilgili bölümü (devamını okumak için tıklayınız)

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz