Russell’ın, Einstein’a Yanıtı: “Hakkımda kısa da olsa yazmasını onur sayarım”

Albert EinsteinAlbert Einstein’ın hakkımda kısa da olsa yazmasını* onur sayarım. Beni övmesi sevinç verici. Fakat denemenin özünde güçlüğe düştüğümü söylemek isterim. Einstein, öylesine önemli çok şeyi öylesine kısaca anlatıyor ki tek cümleyle mi, yoksa bir cilt yazıyla mı yanıt vereceğimi, dahası kendisiyle ne ölçüde uzlaşıp ne ölçüde uzlaşmadığımı kestiremiyorum.

“Metafizik korkusu çağdaş bir hastalık” sözleriyle uyuşmaya eğilimliyim. Hiçbir şeyin güç olmadığı yolunda alınan bir kararla, sorunlarda derinliğine bir sondaj yapmaya karşı bir isteksizlikle karşılaşıyorum sık sık. Aynı zamanda, pek çok sorunun pek çok kişi yönünden, içeriğin ayrıntılı bir incelemesiyle değil de yan tutan bir anlayış temelinde karara bağlandığını da görüyorum. Özellikle kendini empiriklik olarak ortaya koyan her şey, artamları (meziyetleri) dolayısıyle değil, empiriklik moda olduğundan yaygın bir kabul görmek durumunda.
Kendi payıma, eğilimim empiriklik yönünde. Fakat, doğruluğun, ne olursa olsun bütünüyle tek bir yanda bulunmadığı kanısındayım.
Umarım, Einstein, ilk fırsatta, benimle ilgili denemedeki düşüncelerini genişletecektir. Söz gelimi: “Düşüncelerimizde ortaya çıkan kavramlar mantıksal olarak gözden geçirildiklerinde duyu deneyimlerinden tümden gelimsel olarak sağlanamayacak özgür düşünce yaratımlarıdır” cümlesindeki düşünce, açıklanması gerekenler arasında.
Aktardığım cümledeki düşünceye örnek olarak, sayı verilmiştir. Gerçekten, sayı kavramını yaratmakta deneyimimizle uyarılmışız. ondalık sisteminin on parmağımızla uyuşumlu oluşu bunu kanıtlar.
Her şeyin gaz halinde olduğu güneşte yaşayan zeki varlıklar düşünülürse, onlar belki “şey”, kavramından daha çok sahip olmayacaklardır sayı kavramına. (Yani güneşte katı nesnelerin bulunmaması dolayısıyla oradaki varlıklarda şey kavramı olmaması ölçüsünde sayı kavramı da olmayacaktır. Çünkü sayı kavramına nesnelerden varılır. Çev.) Güneştekilerin de matematiği olabilirdi. Fakat en ilkel dal topoloji olacaktı. Güneşte de bir Einstein çıkıp aritmetiği keşfedebilir ve onun uygulanacağı bir dünya düşünebilirdi. Fakat konu, okul çocuklarına çok gelirdi. (Nesneleri bir yerle çağrıştırarak belleğe yardım etme sanatıdır topoloji. Russell, güneşte cisim olmadığından, oradaki matematiğin her şeyden önce kavramları cisimlere ve belli yerlere dayandıramıyacağını, yani topolojinin gelişemiyeceğini anlatmakta Çev.)

Belki, tersine Herakleitos, eğer ırmakların donduğu bir kuzey ülkesinde yaşasaydı felsefesini keşfedemeyecekti. (Bilindiği gibi Herakleitos, aynı ırmakta iki kez yıkanıtamayacağını söylemiş, dolayısıyla ırmakların daima aktığını düşünmüştü. Çev.)
Isının metafizik üstüne etkisi yeni bir Gulliver için hoş bir konu olacaktı. (“Yeni bir Gulliver” deyimiyle, Jonathan Swift’in 1726’da yazdığı ve ingiltere’yi siyasal, sosyal yönden hicveden kitaptaki Laputa adası filosoflarını anlatmak istemekte. Bu uçan adadaki filosoflar, pratik olmayan, düşsel şeylerle uğraşır ve saçma sapan işler yapar, ısının metafizik üzerine etkisini incelemek, Laputa adasındaki filosofların işi olabilir. O filosofların böyle konularla uğraştığını görmek Gulliver’in adayı ziyaret etmesi gibidir. Böyle bir uğraşıyı izlemek için “yeni bir Gulliver” olmak gerekecektir.
Çev.)
Sanırım bu tür düşüncelerin genel eğilimi, kavramların duyulur deneyimden (experience) bağımsız olarak ortaya çıktığı görüşünü kuşkuya düşürmek yolundadır.
Einstein, başka pek çok kişi gibi benim “şeyler”i nitelikler demetlerine indirgeyişime karşı çıkmakta.

Şunu söylemek isterim: Benim “şeyler”i nitelikler demetine indirgeyişim, Ockhamlının usturasını uygulamaktan başka bir şey değildir. (Ockhamlı (1295-1349) “Entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem” demişti. Yani, gerekmedikçe sözü uzatmamalı. Çev.)
“Şeyler”i alıkoymak, niteliklerden vazgeçmemizi gerektirmez. Nitelik demetleri “şeyler”in gerekli olduğu var sayılan bütün işlevleri yerine getirir. Sayılar denen özel varsayımsal varlıklar yerine, benzer sınıfların sınıfını geçirmeye yakından benziyor durum.
Einstein’ın denemesiyle ortaya çıkan sorular bu yanıtta yeter ölçüde tartışılmayacak ölçüde geniş kapsamlı. Böylece ister istemez, uzay ve zamanın (daha iyisi uzay-zamanın) elvermesi durumunda söyleyecek olana genel bir işaretle yetindim. (Russell burada, Einstein’ın, uzayı belirleyen koordinatlarla zamanı belirleyen koordinatları bir arada görerek dört boyutlu uzay-zaman kesiksizliğini ortaya atan görelik kuramına imada bulunuyor: Çev.)

Bertrand Russell
Batı Felsefesi Tarihi

Einstein’in, Bertrand Russell’ın “Batı Felsefesi Tarihi” adlı kitabı hakkındaki düşünceleri >>

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz