Auguste Rodin: Modern heykel sanatına yenilik getiren bir öncü ve heykelleri

rodinFransa’nın yetiştirdiği en büyük sanatçılardan biri olan heykeltıraş François – Auguste- René Rodin, 1840 yılının 12 Kasım günü doğdu. 14 yaşındayken, çizim ve matematik eğitiminin ağırlıklı olduğu bir okula yazıldı.

17 yaşındayken heykele merak saran sanatçı, yeteneği herkesin malumu olmakla birlikte, meşhur Beaux Arts Akademisi’ne olan başvurusu üç kez geri çevrildi. Onun yerine, dekoratif heykel ve süsleme eğitimi veren bir okula giren Rodin, Belçika’da bu tip işler yapan bir stüdyoda asistan olarak çalışmaya başladı. Sanat yaşamının ilk döneminde verdiği eserler, gerçekçi görünümleriyle ünlendi. Hatta kimi zaman bu kadar sahici görünmeleri eleştirilere bile yol açtı.

[srizonfbalbum id=9]

“Taşın fazlasını atıyorum, geriye heykel kalıyor”

“Ben hiç bir şey icat etmedim”, diye yorumlar Rodin sanatını; “Ben sadece yeniden keşfediyorum. Sanatımın farklı veya yeni gözükmesinin sebebi, hedef ve yöntemlerimin gözden kaçmış olmasıdır. İnsanlar, antik zamanların heykel kurallarına geri dönüşü bir yenilik zannederek yanılıyorlar. Ben herşeye sembolik bir açıdan bakıyorum ve doğadan besleniyorum. Yunanlıları taklit etmiyorum. Bize bu antik heykelleri miras bırakanlar gibi düşünmeye çalışıyorum. Bugün, okullar onların işlerini taklit ediyorlar, ama önemli olan yöntemlerini yeniden keşfedebilmektir.” [1]

 Paris’li Auguste Rodin, orta sınıf bir işçi ailesinden geliyordu. Babası Polis departmanında müfettişti ve bir de Maria adlı bir ablası vardı. Birbirine ve dinine bağlı bir aileye sahipti. Mütevazı bir aileden gelmesine rağmen, Rodin ve kardeşi büyük özenle yetiştirilmişti. Rodin amcasının kurduğu bir okula gitmiş ve ondört yaşına kadar yanında kalmış. Genç yaşında çizime karşı ilgi duyduğundan, babası onu çizim ve matematik eğitimi veren bir okula gönderdi. [2]

Rodin’in yeteneği öğretmenleri tarafından fark edilmiş ve Ecole des Beaux-Arts’a başvurması teşvik edilmiş, ancak üç defa reddedilmişti. İlerki yıllarda kazancını çeşitli zanaat işleri yaparaktan elde etti. Rahibe olan kızkardeşi Maria, 25 yaşında ölünce, Rodin çok etkilenmiş ve manastıra girerek rahip adayı olmaya karar verdi. Ancak bu girişimi uzun sürmemiş ve sanata geri dönmüştür. [3]

Heykelle erken bir yaşta tanışan Rodin, ilk karşılaşmasını şöyle anlatır: “Kolları, kafaları ve ayakları farklı birer parça olarak algıladım ve sonra figürü bir bütün olarak ele aldım. Bir anda birliğin, bütünlüğün farkına vardım… inanılmaz bir coşku hissettim… İlk defa, heykeltraşın çamurunu gerçek anlamda gördüm; sanki cennete doğru yükseliyordum.” [4] Rodin’in belki de en görkemli işi, Dekoratif Sanatlar Müzesi tarafından sipariş edilen Cehennemin Kapıları’dır. Bu yapıtı oluştururken konu açısından Dante ve başka açılardan ise Rönesans ve özellikle Michelangelo’dan etkilenmiştir. 1906 yılında şöyle der: “Akademik anlayışdan kurtuluşum Michelangelo sayesinde olur, beni (gözlem yoluyla) öğretildiklerimin dışında (Ingres okulu) olan kurallar ile tanıştırdı. Onun kudretli eli bana uzandı. O, beni bir boyuttan başka bir boyuta taşıyan köprüydü.” [5] Cehenemmin Kapıları’nı bitirmesi yaklaşık 40 yılını alır, ancak buna rağmen onu hiç bir zaman bitmiş olarak kabul etmez. [6]

Rodin inanılmaz bir sabırla, yıllarca tek bir heykel üzerinde çalışır, “Bir iş bitiğinde bile mükemmel değildir.”, derdi. [7] Başarıya, bir “hayal” olarak algıladığı ilham ile değil, ancak çok çalışarak ulaşıldığına inanırdı.

Akademik çalışma tarzına alternatifler getiren Rodin, heykellerini yaparken genellikle amatör modeller, sokak dansçıları, akrobatlar kullandı. Zaten dansa ve sokak performanslarına olan hayranlığını dile getiren sanatçı, özellikle yaşamının son yıllarında küçük bir dans stüdyosuna kapanarak dans figürlerinden aldığı  ilham ile pek çok resim çalışması yaptı.
Rodin, gençlik yıllarının başında kız kardeşini kaybetmenin acısıyla bir dönem rahip olma hevesine kapılsa da  yaşamını sanata adayarak insanlığın kültürel birikimine önemli katkılar sağladı.

Rodin, doğanın gizemleriyle büyülenen ve antik çağ sanatından çok etkilenen bir sanatçıydı. “Çirkinlik” kavramının varlığına inanmayan Rodin şöyle der: “Doğada çirkin olarak nitelenen, sanatta güzel olarak nitelenebilir. Bunun sebebi sanatı güzel yapan, karakterin gücüdür ve genelde doğada bir varlık ne kadar çirkinse, sanatta o kadar daha güzel olur. Sanatta tek çirkin olan, karakteri olmayan varlıktır, yani ne dış güzelliği ne de iç güzelliği olandır. Gerçek sanatçı için doğada ki tüm varlıklar güzeldir, çünkü o varlıkları oldukları gibi kabul eder ve içlerini derinlemesine okur. Sanatta çirkin olan, sahte ve yüzeysel olup, anlam yerine güzelliği hedefleyendir. Kusurları saklamayı çalışmak ancak bayağı bir sanatçının kalkışacağı bir iştir.” [8]

Heykellerinde, geleneksel güzellik anlayışının dışına çıkarak, vücudun çeşitli şekil ve ifadeleri üzerinde çalışmış, hatta Bronz Çağı adlı yapıtı o kadar gerçeğe yakın olmuştu ki, insan üzerinden alçı almakla suçlanmıştı. [9]

Rodin, modellerin stüdyosunda serbestçe dolaşmalarına izin vererek ve belirli bir şekilde poz vermelerini zorlamayarak, onları doğal hallerinde yakalamayı başarmış ve vücut kaslarının ahengini keşfmişti. Ünlü Amerikalı dansçı, Isadora Duncan, “Pan Tanrısının reinkarnasyonu” olarak tasvir ettiği Rodin için çıplak dans ettiğini ve Rodin’in sıcak parmaklarıyla kendisinin “tenini yonttuğunu” anlatır. [10] Çalıştığı alan dolaysıyla düzenli olarak çıplak vücudu inceleme fırsatına sahip olan Rodin (sürekli spor ve oyunlarla içi içe yaşayan antik Yunanlılar gibi) vücudun her hareket ve kasında barınan duyguyu, düşünceyi ve ruhu kavramayı öğrenmişti. [11] Bu, onu modellere belirli bir poz empoze eden çağdaşlarından ayıran bir özellikti.

1900’den sonra – bu tarihte artık Rodin sağlam bir itibar edinmişti – Meditasyon ve Yürüyen Adam, gibi kafaları, kolları veya bacakları olmayan alışılmışın dışında kalan heykellerini sergilemeye ceserat etmişti. Zamanında şok etkisi yaratmasına rağmen, heykelleri o kadar dengeli ve uyumludur ki yarattıkları çarpıcı etki inkar edilememiştir.

Geleneksel eğitime kuşkuyla yanaşan Rodin – “Cilalı tırnaklar veya bukleli saçlar ilgimi hiç çekmez. Bunlar asıl yorumlamak istediğim çizgilerin ve ruhlarıun niteliklerini bulandırır.” , der. Ancak duygu ve düşünceleri yansıtmak için asla tekniğin önemini küçümsememiştir. Rodin için sanat, mükemmeliyet veya formun birebir kopyası anlamına gelmiyordu: “Heykel girinti ve çıkıntıların sanatıdır, pürüzsüz suratların sanatı değil.”, derdi. Rodin için heykel, mantıklı bir biçimde abartmak anlamını taşıyordu. Başka bir deyişle, suratın ve vücudun geometrik bir figüre indirgenmesiydi. Karakteristik özellikleri vurgulayarak figürün niteliklerini öne çıkartır. Bu tekniği mimarlık ile bağdaştırır ve şöyle der: “Chartres Katedralını örnek alın: bir kulesinin çok büyük ve süslemeden yoksun oluşu, diğer kulenin narinliğini belirginleştirir.” [12] Ve bu teknik bir yemek tarifi verir gibi öğretilemezdi.

Rodin, sanata olan yaklaşımını ve evrenselliğini en güzel şu sözlerle ifade eder: “Ben bir hayalperest değil, bir matematikçiyim ve heykellerimin başarısı geomterik olmalarından kaynaklanır. Doğayı inceleyerek her şeye ulaşabilirsiniz. Örneğin, güzel vücutlu bir modelin çizimlerini yaparken, ondan yola çıkarak böceklerin, kuşların ve balıkların görüntülerine de ulaşıyorum. Bu inanılmaz bir şey ve bunu keşfedene kadar böyle bir olasalığın farkında değildim… Yaratmaya hiç gerek yok. Yaratmak, doğaçlamak hiçbir şey ifade etmeyen kelimelerdir. Ancak gözlerini ve zekalarını kullanmayı bilenler dehaya ulaşabilir. Kadın, dağ, at…hepsi aynı temeller üzerinde kurulmuştur.” [13]

__________________________________

[1] Allen,George: Rodin, London: Phaidon Edition, 1939, s.14
[2] Allen,George: Rodin, London: Phaidon Edition, 1939, s.7
[3] Allen,George: Rodin, London: Phaidon Edition, 1939, s.8
[4] Néret, Gilles, Rodin-Sculptures and Drawings, Köln:Taschen, 1994, s.8
[5] Néret, Gilles, Rodin-Sculptures and Drawings, Köln:Taschen, 1994, s.8
[6] Allen,George: Rodin, London: Phaidon Edition, 1939, s.9
[7] Allen,George: Rodin, London: Phaidon Edition, 1939, s.12
[8] Allen, George: Rodin, London: Phaidon Edition, 1939, s.12
[9] Néret, Gilles, Rodin-Sculptures and Drawings, Köln:Taschen, 1994, s.8
[10] Néret, Gilles, Rodin-Sculptures and Drawings, Köln:Taschen, 1994, s.13
[11] Allen, George: Rodin, London: Phaidon Edition, 1939, s.13
[12] Allen, George: Rodin, London: Phaidon Edition, 1939, s.14
[13] Allen, George: Rodin, London: Phaidon Edition, 1939, s.15

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz