Yalçın Hoca sitkomda, Doğu Perinçek korku ve dramda başarılıdır – Kaan Arslanoğlu

Yalçın Hoca yine ekranlarda. Çığlıklar atıyor, sonra fısıldıyor, birden ellerini şaklatıp sıçrıyor, soyutlamada soyutlamaya atlıyor, yanlışları da doğruları kadar üstümüze saçıyor. Birisi deli taklidi yapsa işin uzmanı hemen yargılar: “Hadi canım, oynuyor!” Yoksa yanılıyor muyuz? Birand’ın sorduğu gibi Yalçın Küçük deli mi?

Kant, Adorno ve Estetiğin Toplumsal Geçişsizliği – Tom Huhn

0

Güvercin kanat çırpmadan, havayı yaran ağırlığını hissederek gökyüzünde süzülürken, boş uzamda böyle uçmanın daha kolay olacağını hayal ediyor olmalı” Immanuel Kant “Beş duyundan böylesine uzaktayken, nasıl oluyor da biliyorsun, havada süzülen her kuşun, uçsuz bucaksız bir haz dünyasında olduğunu?” William Blake Kant ve Adorno’nun estetik kuramları arasındaki ilişki üzerinde durmak istiyorum. Göstermeye çalışacağım şey, Adorno’nun yalnızca estetiğin öznesinin ele alınmasında değil, estetikte ele alınan öznellik konusunda da Kant’ın izinden gittiğidir.

Odakule Sanat Galerisinde Taş Uçak Şiir Sergisi

Taş Uçak Şiir Sergisi görsel işler ve Zafer Yalcınpınar şiirleriyle bütünlenmiş 30 adet parçayla beraber   Nâzım Hikmet ve Ece Ayhan üzerine tematik odaklanmaları kapsıyor.  Serginin kompozisyonu, Şairlik Halleri, Boşluğun Dili ve Haklılığın İnadı üzerine çeşitli bağlam ve dizgelerden oluşan söyleşilerle sürecek.   “Haklılığın İnadı” başlıklı söyleşide bir Ece Ayhan videosu gösterilecek, Amerika’daki Poetry Scores taifesinin “Bakışsız Kedi Kara” çalışmalarından bahsedilecek…  Nâzım Hikmet’in ve Ece Ayhan’ın hayatından kesitler, mücadeleler, çeşitli belgelerle ele alınacak ve katılımcılarla paylaşılacak… Ahmet Soysal katılımı ile birlikte “Ece Ayhan ve Nilgün Marmara” hakkında çeşitli paylaşımlarda bulunacak…

Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu ve ilk Albümü “Kardeş Türküler”

blank 1993 yılında Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nde hazırlanan bir konser çalışması olarak gündeme geldi. Anadolu halk şarkılarını, kendi kültürel yapılarını baz alarak orijinal dilleriyle yorumlamaya çalışan bu proje; ana olarak dört bölümden, Türk, Kürt, Azeri ve Ermeni şarkılarından oluşuyordu. Çalışma, ‘çok-kültürlü’ bir coğrafyada ‘kardeşlik içinde bir aradayaşama’ ilkesine dayanarak, halklar arasında yaratılan kutuplaşma ve gerilime karşı bir duruşu da içeriyordu.

Kürtler, Kürtlerin Kökeni ve Geleneksel Kürt Müziğine Genel Bir Bakış

Kürt müziği alanında araştırma yapmak ya da bilgi sahibi olmak isteyenler için ne yazık ki çok fazla kaynak bulunmamaktadır. Bu “derleme yazısı”, Kürt müziği hakkında bilgi edinmek isteyenler için genel bir altyapı oluşturmak amacıyla çeşitli kaynaklardan faydalanılarak toparlanmıştır. Özellikle müzikal formlar açısından yapılan inceleme ve açıklamalar, daha çok Hakkarî bölgesindeki formlar üzerine yoğunlaştığı için Kürt müziğindeki bütün formları ayrıntısıyla kapsamamaktadır. Bölgeler arasında ne tür değişiklikler ve benzerlikler olduğu, bunların neler olduğuna kısaca değinilmektedir. Kürt müziğinin tarihi konusundaki açıklamaların, kaynak sıkıntısından dolayı, çok kapsamlı olmadığı görülecektir. Bu başlık, daha çok “müzik tarihine dair bu tür görüşler var” düşüncesinden yola çıkılarak hazırlanmıştır. Ayrıca, Kürt müziğinin diğer bölge halklarının müzikleri ile etkileşimine dair çalışmaların detaylandırılmasına ihtiyaç olduğu görülecektir.

Zahit Atam: Pandora’nın Kutusu bir film değil, bizim gerçekliğimiz (2)

blank << Öncesi] Yitirilen idealler ve sinsice yerini alan konformizm; gerçeklikten kopmalar, ön yargılar, böylece her an çatırdamaya hazır iki yüzlü aile anlayışı, ve bunun yarattığı bunalımlar, kaçışlar, nihilizm, sınıfsal farklılıklar, iğreti ilişkiler, iletişimsizlik, suçluluk, korkular, yapayalnızlık, kısaca insana dair her şey Pandora’nın Kutusu’nda saklı.” [2] Aslında İstanbul’a dönüldüğünde her şey yeniden başlayacaktır, yani üçlü kardeşlerimizin Karadeniz’in bir köyüne giderken açtıkları kutudan ve geçici olarak ara verdikleri çekişmeler ve kendi varoluş tarzlarının kendi içlerinde taşıdıkları çatışmalar, yeniden ortaya çıkacaktır.

Dünya basınında Davos kavgası ve videosu

Dünya basını Erdoğan’ın Davos’ta Peres’le tartışmasını ve paneli terketmesini “Erdoğan hışımla terk etti”, “Türk Başbakanı’ı Peres’le kavga etti”, “Huysuzluk nöbetleri geçiren Türk”, “Davos’ta Gazze sansasyonu” başlıklarıyla verdi.

Zahit Atam: Pandora’nın Kutusu yabancılaşmanın değil de daha çok bir yüzleşmenin ve belki de biraz kendini bulmanın filmi (1)

“Pandora’nın Kutusu bir yabancılaşma, yalnızlaşma hikâyesi… Herkesin kendini bir şekilde içinde bulabileceği, gelişmiş ya da gelişmekte olan, kapitalizm ve modernlikten nasibini almış bütün toplumlardaki bireylerin sıkışılmışlığı anlatılıyor. İnsanlık hallerinin kimi ironik kimi hüzünlü bir dille anlatıldığı, orta sınıf ahlakı üstüne kurulu dokunaklı bir hikâye…” [1] Pandora’nın Kutusu yönetmenin kariyerinde farklı bir çizgiyi temsil ediyor, geçmişin daha uzak hikâyeleri yerine daha sıkı bir olay örgüsü, daha gündelik yaşamlar, daha politik konular yerine yaşamın her birini farklı yönlere götürdüğü insanların hikâyesi. Bu filmin bir yabancılaşma, yalnızlaşma hikâyesi olduğu bana göre tartışmalıdır,

Mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi – Prof. Dr. İşaya Üşür

blank “Kapital-Ekonomi politiğin Eleştirisi” Marx’ın en önemli eseridir. Orijinal halinde dört cilt tasarımlandığı halde, Kapital denilince ilk üç cilt akla gelir. Birinci cilt Marx’ın sağlığında 1867’de Hamburg’da ve Almanca olarak; ikinci ve üçüncü ciltler ise Marx’ın ölümünden sonra Engels tarafından sırasıyla 1885’de ve 1894’de yayımlandı. “Artık Değer Teorileri” olarak bilinen ve tamamlanmamış dördüncü cilt ise Kautsky tarafından 1905-1910 yılları arasında yayımlandı. Bu son çalışma 1954 yılında Marx-Engels-Lenin Enstitüsü tarafından ve Kautsky basımından farklı olarak yeniden yayımlanmıştır.

Kimdi Engin Çeber, Tanımıyoruz/ Doğdu, Büyüdü ve…

blankbu olsun benim de suçum herkesin payına düşecekse günahların ortak yumağından birer parça bu olsun eğer kurulu bir saat gibi vahşeti vurup duruyorsa yalan o kendimden bile gizli bin başlı ejder o törensel hiçlik, avuntu şurubu duasına çıktığımız o yağmur karası, unutkanlık bulutu o aklımın kuklacısı, gardiyanı kalbimin, damarda akan renk sonbahar kokusunda taşıdığım o yalan; üzerine bastığım yalanlardan toprak parçası o çok sevdiğimiz kara ve gri topraksa suçuma ortak etmeliyim herkesi.

Bir Varoluş Biçimi Olarak Yazı ya da Franz ile Felice – Nedim Gürsel

blank Kafka Felice’yle, Prag’daki tek yakın dostu Max Brod’un evinde tanışıyor. 13 Ağustos 1912’de. İlk görüşte hizmetçi sanıp hiç ilgilenmediği bu genç kadına, günlüğünde “kemikli ve boşluk izlenimi veren bir yüze sahip” dediği, “sert çeneli, sarışın ve çekicilikten yoksun” bulduğu Felice’e, neden bilinmez, mektuplar yazmaya başlıyor, sanki ani bir kararla ona aşık oluyor.

Bugünün Dünyasında Sanatçı Ne Yapabilir? Seçme Yazılar – Albert CAMUS

blank Sanatçı kooperatifler üstüne yazmasın ama, başkalarının katlandığı acılan da uyuşturmasın içinde. Madem kendi düşüncemi soruyorsunuz bana, elimden geldiğince açık konuşacağım. Zamanımızda olup biten işlere sanatçı olarak karışmak zorunda değiliz ama, insan olarak karışacağız elbet.

Kardeşliğe adanmış bir film; ‘Kertenkele’

blank NHKM Sinema Topluluğu, 19 Ocak 2007’de katledilen gazeteci aydın Hrant Dink’in, 2004 yılındaki bir yazısında anlattığı öyküyü kurgulayarak çektiği “Kertenkele” filmi, geçtiğimiz pazar günü NHKM’de gerçekleşen basın gösterimine Dink’in eşi Rakel Dink, filmin oyuncularından Bertan Dirikolu, Ali Yıldırım, Hüseyin Aşken, Hasan Pabuç ve Şebnem Mazak, yönetmeni Özgür E.Arık ve yapımcı Bülent Ayaz, NHKM sanat topluluklarından temsilciler ve basın mensupları katıldı. 

Yeşim Ustaoğlu ile “Pandora’nın Kutusu” Üzerine Zahit Atam Söyleşisi cafrande.org’ta

blank. Site yazarımız Sinema Tarihçisi Zahit Atam’ın geçtiğimiz Cumartesi günü gösterime giren Yeşim Ustaoğlu’nun, San Sebastián Uluslararası Film Festivali, Altın İstiridye (En iyi Film) ödülünü alan “Pandora’nın Kutusu” adlı filmi üzerine Yeni Sinema dergisi 2009 kış (22.) sayısında yayımlanan söyleşiyi aşağıdan okuyabilirsiniz. Daha fazla sinema yazısı için Yeni Sinema dergisini  almayı unutmayınız!

Hayata farklı bakan birinden üç hikaye – Steve Jobs’un Stanford Universitesi Mezuniyet Konuşması

steve-jobsApple’ı kurucusu ve başkanı Steve Jobs’un Stanford Universitesinde yaptığı bu mezuniyet konusması  kişiliği, hayatı ve görüşleri hakkında ilginç notlar içeriyor. Evlat alındığı emekçi aileye yük olmamak için üniversiteyi bırakıp,  evin garajında bir arkadaşıyla birlikte yaptıkları Apple son anda işlemcide çıkan bir hata nedeniyle dünyanın ilk PC’si olma özeliğini IBM’e kaptırır. Ancak  Steve Jobs’un öncülüğündeki Apple, hem farklı kulvarlara yol açan, mouse kullanımını ve bugün windows’un esinlendiği/kullandığı  bir çok yazılımı bulan önemli bir kuruluş.  Ayrıca Jobs iPod sonra iPhone’unun bulup geliştirerek dikkatleri üzerine  çeken vizyon sahibi ilginç bir girişimci. Hayata dair önemli mesajlar içeren bu mezuniyet balosunda yaptığı  hayli ilginç konuşma  videosunu Türkçe alt yazıyla aşağıdan mutlaka izleyin

Murat Yazar Online Fotoğraf Sergisi “Doğu’nun Yüzleri” cafrande.org’ta

blank1978 Şanlıurfa doğumlu olan Murat Yazar, 2008 yılında Fransa’nın Paris kentinde ilk kişisel sergisini açtı.  2005 yılından beri profesyonel anlamda serbest fotoğrafçı olarak çalışmalarını sürdüren Yazar, Türkiye’de üç, Macaristanda bir karma fotoğraf sergisine katıldı.  ‘DOĞU’NUN YÜZLERİ’ ADLI SERGİSİYİ GÖRMEK İÇİN  TIKLAYINIZ

Seçme Yazılar, Özgürlüğün Tanığı – Albert Camus

blankÖyle bir zamanda yaşıyoruz ki, insanlar, tatsız ve acımasız inançlar yüzünden her şeyden utanır oldular. Kendilerinden, mutlu olmaktan, sevmekten, yaratmaktan utanıyorlar, öyle bir zaman ki bu, Racine Bérénice’i yazdı diye yüzü kızaracak, Rembrandt Gece Nöbeti tablosunu yaptı diye, mahallenin karakoluna koşup kendini bağışlatmanın yolunu arayacak. Yazarlar ve sanatçılar bugün vicdan azapları içinde yaşıyorlar. Kendimizi bağışlanık göstermeye çalışmak moda oldu aramızda. Doğrusunu isterseniz, bu duruma düşmemiz için bir hayli uğraşıyorlar. Dört bir yanımızdan politikacılar bağırıp duruyorlar bize ve kendimizi savunmaya zorluyorlar bizi. Yararsız oluşumuzun ve yararsızlığımız dolayısıyla kötü amaçlara araç oluşumuzun hesabını vermeliymişiz. Bu birbirini tutmaz suçlamalar karşısında kendimizi temize çıkarmanın güçlüğünü söyledik mi, diyorlar ki bize :

Değişim Atölyesi Oyuncularından Değişik Bir Eylem

blank Kanıksıyoruz… Kanıksadıkça kendi benliğimizi yitirip, toplum yaşamından uzaklaşıyoruz. Düşünmüyoruz… Bize sunulan eğlence dünyasının birer nesnesi haline gelip, olan bitene ses çıkarmıyoruz. İrademiz elimizden alındığı oranda uluslararası tekeller zenginleşiyor. Susuyoruz ve korkuyoruz… Üzülmek, ağıt yakmak Filistinli bebeklerin kanları üzerlerine sıçrayan först leydi’lere düşmez. Görüyoruz ve susuyoruz. Sokaklarda kefenli bebek ölülerini görüyoruz ve yolumuza devam ediyoruz.

Kendi Kendine Konuşmalar – Lucas

blank Olur mu ya, erkek kardeşlerinin kafamda boza pişirmelerine bir şey demeden katlandım ama yürüyüşe çıkmak için seni dört gözle beklediğim bir anda sırılsıklam çıkagelmen hiç olmadı, üstelik daha önce çok gördüğüm o asık suratınla. Bu şartlar altında anlaşabilmemiz olası değil anlıyorsun değil mi? Nasıl bir gezinti olacak ki bu çok merak ediyorum, başıma gelecekleri bilmek için sana bakmam yeter, birlikte olduğumuzda iliklerime kadar ıslanacağım, gırtlağıma dek suyun içine gireceğim, tüm kahveler nem kokacak ve allah bilir şarap kadehimin içinde bir sinek olacak.

Orhan Aydın: AKP, sanat alanındaki operasyonlarıyla, her şeyi yok ediyor

blank Ne demeli bilmem ki? Neresinden tutsak elimizde kalıyor. AKP, sanat alanındaki operasyonlarıyla, her şeyi yok ediyor. Hele Abdullah Gül, Çankaya Köşkü’ne çıktığından beri, bazı tuhaf işler oluyor ki sormayın! Anlıyoruz ki, beyefendinin bir ‘sanatçı merakı’ var! Neredeyse her ay bir grup sanatçıya, ‘yemek daveti’ yapılıyor. Birlikte izliyoruz olup biteni. Konuk etmek için, en onulmaz isimler seçiliyor! Nasıl oluyorsa, davet eden de memnun, edilen de!