İngiliz devlet adamı ve yazar Churchill, 30 Kasım 1874’te, Randolph Churchill ve Amerikalı eşi Jennie Jerome’un oğlu olarak dünyaya geldi. Kekemelikten dolayı zorlu bir çocukluk dönemi geçirdi. 1895’te Kraliyet Harp Okulunu bitirdi ve orduya girdi. Boer Savaşı’nda esir düştü ve kaçarak kahraman haline geldi. On ay sonra, Muhafazakâr Parti’den milletvekili seçildi.
Hırslı ve atak mizaçlı Churchill değişik etken görevler üstlendi, 1911’de İçişleri Bakanı oldu. Uzun süre Başbakan olarak dünya çapında isim yaptı. İngiltere’nin, hatta daha doğrusu tüm dünyanın yaşadığı en büyük buhran zamanlarında, aldığı kararlarla Güneş Batmayan İmparatorluk’u, dolayısıyla da tüm dünyayı yönlendiren kişi oldu. 50 yıl aktif görev sürecinde İngiliz çıkarları için dünyanın başına onulmaz yaralar açtı. Başta Osmanlı’yı çökertmek için Türkiye’nin stratejik boğazlarını ele geçirmek üzere sadece donanma kuvvetleriyle Çanakkale Boğazı’nın geçilebileceği, oradan da İstanbul’a rahatlıkla ulaşılabileceği konusundaki ısrarı sonucunda Çanakkale Boğazı’nda 1915 yılında bozguna uğradı ve ordusu tarihi bir yenilgi aldı. Bu yenilgiden sorumlu tutuldu ve görevinden alındı.
1921’de Sömürgeler Bakanı olan Churchill Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek için yanına danışman olarak ünlü İngiliz casusu Lawrence’i aldı. Arapların da desteği ile Güney Anadolu’ya Gaziantep, Urfa, Adana’ya kadar, Arap Yarımadasının Fransız ve İngilizler tarafından işgal edilmesine baş etken oldu.
Son yıllarını daha çok yazarak ve resim yaparak geçirdi. 1953 yılında Nobel Edebiyat Ödülü, 1963’te Amerikan Devleti, kendisine onursal vatandaşlığı verildi. 1965 yılında, 91 yaşında inme nedeniyle öldü ve Blenheim Palace’a gömüldü.
1944’te yaptığı bir konuşmada “özgür” bir toplumun zorba yönetimden nasıl ayırt edileceği sorusuna verdiği yanıt:
Özgür bir Toplum için Vazgeçilmez Şartlar Nelerdir?
1. İfade özgürlüğü, karşı çıkma özgürlüğü ve dönemin yönetimini eleştirme özgürlüğü var mı?
2. Halkın onaylamadıkları bir Hükümeti görevden alma hakkı var mı ve iradesini gerçekleştirebilecekleri anayasal yolların sağlandığı açık mı?
3. Yürütmenin şiddetinden, linç tehdidinden ve herhangi bir siyasi partiye bağlı herhangi bir kuruluşun tehdidinden uzak hukuk mahkemeleri var mı?
4. Bu mahkemeler, insan zihninde ahlak ve adaletin geniş ilkeleriyle özdeşleşen açık ve iyi düzenlenmiş kanunları uyguluyor mu?
5. Hem fakir hem zengin için, hem Hükümet görevlileri hem özel kişiler için tarafsızlık söz konusu mudur?
6. Kişinin hakları, devlete karşı görevlerine bağlı olarak korunuyor, açıklanıyor ve yüceltiliyor mu?
7. Ailesini geçindirmek için her gün zorluklar ve mücadeleyle para kazanan sıradan bir köylü ya da işçi, Gestapo gibi Nazi ve Faşist partilerin başlattığı tek bir partinin kontrolündeki acımasız polis teşkilatının bir gün karşısına çıkarak onu adil ve açık bir mahkeme olmaksızın götürüp esaret ve kötü muameleye maruz bırakacağı korkusunu taşıyor mu?