Öykü, Kısa Öykünün Ataları ve Akrabaları

blankYazın terimleri sözlüklerinde, kısa öykünün öncüleri, ataları, akrabaları, yakınları olarak, yazınsal kısa öykünün zaman içinde gelişip serpilmesine kaynak ve örnek oluşturan türler şöyle tanımlanıyor:

Fıkra (anectode): Bir kişiye, olaya ilişkin öykü ya da kısa anlatı. Fıkra tarzında sapmalar, düzyazı olsun şiir olsun, anlatımın ortak özellikleridir.
Hayvan Destanları (beast epics): Hayvanları konu alan, sahte destan biçemini benimseyen, çoğunlukla uzun kinayeli öykü. Phaderus’un derlediği ilk Latin fablları, Avrupa yazın dizgesi içinde bulunan çok sayıda fabl için Ezop’tan sonar en önemli esin kaynağı oldu. Hayvan destanının amacı, çoğu fablda olduğu gibi yergiydi. Orwell’ın Hayvanlar Çiftliği (Animal Farm) adlı yapıtı (1945) günümüz hayvan destanı geleneği içinde sayılır.

Hayvan Meselleri (beastiary): Düzyazı ya da şiir olarak kaleme alınmış, (belli kişileri simgeleyen) hayvanların davranışları aracılığıyla ahlak dersi vermeyi amaçlayan, ortaçağa özgü öğretici yazın türü. İlk örneği büyük olasılıkla, birçok dile çevrilmiş olan Yunan Physiologus’dur.

Bylina: Bir kahramanlık öyküsünü konu alan uyaksız halk şarkıları ya da destanlar için kullanılan Rusça terim. Sözlü yazın geleneğinin bir parçası olan byliny, skazateli adıyla bilinen profesyonel şarkıcılar tarafından söylenirdi. Çoğu byliny, savaşcıların ve mitsel ya da yarı-mitsel kahramanların serüvenlerini konu alır.

Exemplum: Bir ders vermek amacıyla kaleme alınmış kısa anlatı. Bu terim, her şeyden once ortaçağ vaızlarında anlatılan öyküleri tanımlamak için kullanılır. Exemplum yazın dünyasına sonradan girmiştir. Bu türün iyi örnekleri olarak Chaucer’un The Pardoner’s Tale (Afnameci’nin Hikayesi) ve The Nun’s Priest’s Tale (Rahibenin Yanındaki Papazın Hikayesi; XIV. Yy. Sonları) gösterilebilir.

Fabl (fable): Düzyazı ya da şiir biçiminde, ders vermek amacıyla kaleme alınmış kısa anlatı. Kişiler genellikle insane olmayan yaratıklar ya da cansız nesnelerdir. Yazınsal fablın belirleyici özelliği, insanların hayvanlar yoluyla anlatılmasıdır; bu özelliğiyle yazınsal fabl, ilkel hayvanların günümüzde de yaratmaya devam ettikleri fabllardan ayrılır. Bu tür, büyük olasılıkla Yunanistan’da doğdu; ilk fabl derlemesi Ezop’a atfedilmiştir. (İ.Ö. VI. yy.) Hint fabllarının ünlü bir derlemesi İ.S. 300 yılında, büyük olasılıkla Sanskritçe yazılmış Bidpai’dir. Bu türde dünyanın en büyük ustası olarak tanınan La Fontaine, öykülerinin çoğunu Ezop’tan ve Phaedrus’tan alıp kendi şiir diline çevirmiştir.

Koşuk Masal (fabliau): Sekizli hece ölçüsüyle yazılmış, genellikle 300 ila 400 dizeden oluşan kısa anlatı. Bu yazı türü İ.S. 115-1400 yılları arasında Fransa’da ortaya çıktı. Gündelik dille yazılmış bu gülünç öykülerde genellikle din adamlarına karşı çıkılırdı; yergi dolu, sert bir anlatımları vardı.

Uydurmaca (fabulation): ‘Roman olmayan’ı anlatmak için kullanılan bu terimi Robert Scholes, The Fabulators adlı yapıtıyla (1967) gündeme getirmiştir. Fabulation, kinayeden, söz cambazlığından ve gerçeküstü etkilerden yararlanır. Bu terimi ilk kez Caxton, Fabulator adlı yapıtında 1484’te kullanmıştır.

Peri Masalı (fairy tale): Peri masalı halk yazınından çıkmıştır ve sözlü geleneğin bir parçasını oluşturur. Grimm kardeşler o ünlü derlemelerini, Halus Marchen’i ya da Aile Öyküleri’ni ortaya koyuncaya kadar da kimse bunları yazıya dökmemiştir. Yazıya dökülmüş biçimiyle peri masalı, çeşitli doğaüstü serüvenler yaşadıktan sonar sonsuza dek mutlu olan kahramanın başından geçenleri konu alan düzyazı anlatı olarak tanımlanabilir. Büyüler, tılsımlar, efsunlar, insane doğasına ve ruhuna göndermelerle örülen bu tür öykülerin yapı taşlarıdır. Peri masallarının kaynağı bilinmemektedir. Bu öykülerin Doğu’dan gelmiş olduğuna inanılır.

Halk Masalı (folk tale): Halk masalları da, halk şarkıları gibi sözlü geleneğin bir parçasıdır. Halk öykülerinin arasında masallar, fabllar, inanılmaz öyküler, kelime oyununa dayanan uzun ve soğuk esprili fıkralar, hayalet öyküleri, devlere ya da azizlere ilişkin öyküler, canavarları ve ruhları, karı-kocaları konu alan öyküler, effendi-köle öyküleri ve “rhozzum” adıyla bilinen, genellikle o bölgeden alınan kişilerle ilgili kısa mizah özyküleri vardır.

Çerçeve Öykü (frame story): Çerçeve öykü, içinde başka bir öykü, başka deyişle öykü içinde bir öykü veya öyküler dizisi barındırır. Tanınmış örnekleri Binbir Gece Masalları (hangi tarihte yazıldığı bilinmeyen, ama İ:S. IX. yy’da yazıldığı düşünülen; Arabian Nights), Boccaccio’nun Decameron’u (1353), Chaucer’ın Canterbury Hikayeleri (Canterbury Tales), Navvare’lı Marguerite’in Heptameron’udur. (1558)

Gesta: Gesta yaşanmış ya da hikaye edilmiş serüven öyküleridir. Bu türe örnek olarak, ilk Haçlı Seferi’ni konu alan ve ortaçağda Latince yazılmış bir günce olan Gesta Francorum, Truva’nın yıkımını anlatan Gesta Historiale (XIV.yy.), ortaçağa özgü bu tür öykü derlemelerinin en ünlü örneği olarak Gesta Romanorum (XV. yy.) gösterilebilir.

Grotesk: Bu sözcük, İtalyanca’da mağaralar anlamına gelen grotte’den türemiştir. Grotesk, genellikle mağaralarda bulunan ve daire içine alınmış kabartmalardan, sfenkslerden, yaprak ve dal biçimlerinden, kayalardan ve çakıl taşlarından oluşan bir süslemedir. Daha sonra bu terim insane, hayvan, meyve vb.’yle ilgili izlek ve biçimlerin bir arada işlendiği resimler için kullanılmaya başlanmıştır. Grotesk, aynı zamanda, çirkin bir insane yüzü ya da hayvan başı biçiminde oluk ağızlarını, korkunç şeytani şekilleri, bir arada kullanılan izlek ve özneler gibi mimari süslemeleri anlatmak için kullanılır. Grotesk, yazınsal bağlama büyük olasılıkla XVI. yy’da Fransa’da geçmiştir. Sözcük, yazın bağlamında düzenli olarak XVIII. Yy’da, akıl çağında ve Neo-klasik dönemde kullanılmaya başlanmıştır; bu dönemde saçma, garip, abartılı, acayip ve yapmacık olanı, kısacası arzu edilir uyum, denge ve oran normlarından sapmayı belirtmek yaygın bir tutumdu. Buna koşut olarak, yazarlar da groteski güldürü ve yergi amacıyla kullandılar. Yazında grotesk öğeler karikatürde, parodied, yergide, kaba sözlerde, taşlamada, kara mizahta, korku öykülerinde ve Saçma Tiyatrosu’nda göze çarpar.

Uzun Öykü (nouvelle): Tek bir durumu ya da olayı ele almasıyla romandan ayrılır. Öyküde olup bitenler, beklenmedik bir doruk noktasına doğru ilerler; gülünç ya da acıklı olabilir. Nouvelle, novellayla bağlantılıdır. XVI. yy’dan sonar nouvelle, yazın dünyasının tanıdığı bir tür oldu. XIX. yy’da bu türün en önemli yazarları Flaubert ve Mauppasant, Alfred de Musset, Alfred de Vigny, Prosper Merimée, Joseph-Arthur Gobineau ve Anatole France’dır.

Uzun Öykü (novelette): Romandan kısa, öyküden uzun olan kurmaca yapıt. Genellikle çok satılan ama yazınsal değeri yüksek olmayan “ucuz” öyküleri, aşırı duygusal aşk öykülerini ve korku öykülerini adlandırmada, aşağılayıcı bir anlamda kullanılır.Amerika’da bu terim, kısa öyküyle novella arasında kalan “uzun kısa öyküler”i anlatmak için kullanılır.

Uzun Öykü (novella) : Aslında novella, Boccaccio’nun yarattığı türden bir düzyazı anlatı, bir kısa öykü biçimiydi. Decameron (1471) bu tür öykülerin toplanmasından oluşur. Almanlar, bu türün en üretken uygulayıcıları oldular. Goethe bu konuyu şöyle özetlemişti: “Novelle’in konusu kimsenin duymadığı yaşanmış bir olay değil de nedir?” Bu türün genel özellikleri, destansı niteliği ve tek bir olayla, durumla (ya da çelişkiyle) ilgilenmesiydi. Novella, tek biro lay üzerinde yoğunlaşır, bunu rastlantıyla aktarıyormuş izlenimi verirdi. Olayda beklenmedik bir dönüm noktasının bulunması gerekirdi; böylece mantıklı bir çıkarım bile olsa, sonuç okuru şaşırtırdı. Çoğu novella somut bir simge de içerirdi; bud a anlatının özünde yatan değişmez bir noktaydı. Uzunluğu birkaç sayfadan iki-üç yüz sayfaya kadar değişirdi. Günümüzde bu terim, daha çok uzun öyküyü kısa öyküden ya da kısa romanı eksiksiz bir romandan ayırmak için kullanılır. Orta uzunluktaki bu türün örnekleri arasında, Tolstoy’un Kazaklar ( The Cossaks; 1852) ve İvan İlyiç’in Ölümü (The Death of Ivan Ilyich; 1886), Thomas Mann’in Tonio Kröger ve Venedik’te Ölüm (Tod in Venedig; 1913), Hemingway’in Yaşlı Adam ve Deniz (The Old Man and the Sea; 1952) gibi yapıtlar vardır. Bazıları bu sıralamaya Conrad’ın üç uzun öyküsünü de ekler: Youth (Gençlik), Karanlığın Yüreği ( Hearth of Darkness; 1902) ve Typhoon (Kasırga; 1903). Bu türün örnekleri arasında da, salt yaşanan olay(lar)ın anlatılmasından deneyimlerin aktarılmasına, “masum” öykülemeden ahlak dersi vermeye, yaşama yönergesi önermeye, deneyim aktarmaya, yaşam felsefesi öğretmeye dek uzanan bir yelpaze görülebilir.

Yurdanur Salman-Deniz Hakyemez
Adam Öykü’97 (6-10)

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz