“Ölümü Beklerken” Tezer Özlü’den Leylâ Erbil’e Mektuplar – Derya Devrimsel

Günümüzde yaygınlığını yitirmesine, eski usul kalmasına rağmen mektupların yeri her zaman farklıdır. Mektupların sıcaklığı, samimiyeti, titrek bir el yazısının kişiye anlatabileceği çok şey vardır. Tezer Özlü’den Leylâ Erbil’e Mektuplar1 kitabının sonunda Tezer Özlü’nün el yazısından örnekler görüyoruz.
Evet, mektuplar kişiseldir. Merak duygusu, bir yazarı her şeyiyle tanımak isteme dürtüsü bize onların mektuplarını, günlüklerini ve geride Kalanlar’ını2 okutur. Bana kalırsa bu tarz eserlerin yayımlanmasında bir sakınca yoktur. Eser, yazar yaşarken onun kendi isteğiyle yayımlanabileceği gibi öldükten sonra da başkaları tarafından yayımlanabilir. Eğer arkadaşı Kafka’nın yazılarını ortadan kaldırsaydı bugün Kafka severlerin, Kafka sever olarak Tezer Özlü’nün de bir yanı eksik kalacaktı. Gittiği şehirlerde, arayışlarında bir boşluk oluşacaktı.

Tezer Özlü’den Leylâ Erbil’e Mektuplar kitabına yazdığı giriş yazısında Leylâ Erbil, verilmiş iki sözden bahseder. Birincisi kocalarını anlatan bir eser yazmak, ikincisi ise mektuplarını yayımlamaktır. Tezer Özlü bunu, “Mektuplarımızı mutlaka yayımlamalıyız Leylâ…”3 sözleriyle dile getirir. Bu kitap, sağlam bir dostluğun ve tutulmuş bir sözün kanıtıdır.

Mektuplarda yazarın edebiyata dair düşüncelerine, sevdiği kişilerle ilgili sorulara, yaşadığı günlerin kısa özetlerine, her ne kadar “Burası bizim yurdumuz değil ki, burası bizi öldürmek isteyenlerin yurdu!”4 dese de Türkiye’ye ve Türk edebiyatına, gittiği ülkelerdeki doğa ve çevre üzerine izlenimlerine yer verir. Leylâ Erbil’e duyduğu sevgiyi neredeyse her mektupta, “İstanbul’dan daha çok seni özlüyorum.”5 ve “Burada en çok seni arıyorum. Ne önemli yeri doldurulmaz boşlukmuş, dostlukmuş…”6 benzeri cümlelerle yineler.

Yaşadığı toplumu ve edebiyat anlayışını sevmemiştir Tezer Özlü. Türkiye’de edebiyatın cahillerin elinde olduğunu düşünür. Bazı yazarları eleştirir. Ancak biz eleştirdiği kişileri mektuplarda A, B, C diye okuruz yazar adları yerine. Kim olduklarını merak ediyorum tabii. Leylâ Erbil, Tezer Özlü’nün eleştiri yaparken mizacını göz önünde bulundurmak gerektiğini ve eleştirilerin kişilerden çok zihniyetlere karşı olduğunu belirtir.

Söz konusu edebiyat ve doktorlar olunca da tavrı değişir yazarımızın. “A gibi aklından her geçen bokun bir cevher olduğuna inanan bir insan değilim. Tüylerim ürperiyor onun dünyasından. Onunla bu kadar ilgilenenlerden de.”7; ”Geçenlerde Erden’in gönderdiği Gösteri’de bilmem ne diye bir kadın yazarın… v.s. diye bir öykü mü ne. Kadın öyküsünde ‘fasulye daha pişmedi, sen pırasa ye!’ diyor. Be kadın Konya Lezzet’e ahçı ol, neden öykü yazmaya kalkıyorsun? Bu kadın kimdi diye düşündüm, anımsayamadım.”8 Doktorlara gelince ise, “Ulan salak, şok adama iyi gelir mi?”9 sözleriyle ruh halini yansıtıyor. Bana kalırsa, tavırlarında oldukça haklıdır; çünkü o çıkış yolunu sadece edebiyatta bulmuş bir yazar. “Sevdiğim kitapları yeniden okumak, sözcükler, dünyayı sözcüklere çevirerek algılamak. Bunun dışında her birey bana çözümlenemeyecek bir dünya gibi görünüyor”10 sözleriyle de edebiyatın onun için yaşamak, yazmak olduğunu anlıyorum bir kere daha. Bir daha akıl hastanesine dönmemek için iyileştiğini söyleyen yazarın doktorlar için verdiği tepkiler de normal kalır böylece.

Belki de bu tavır yüzünden bazı okuyucular mektupların yayımlanmasından memnun değildir. Çünkü Kalanlar kitabında dediği gibi, insanın yazdıkları okumak istedikleridir. Yazarken yarattığı dünya ile tanıdığımız bir yazarın zihnimizde oluşturduğumuz görüntüye günlük hayatını eklemek zordur. Mektuplar ise yaşantıdır.

Türkiye’den gidip başka ülkelerde yaşamasıyla ülkesiz insanlardan olmuştur Tezer Özlü. Her ülkede insanlara, doğaya farklı bakış açıları getirmiştir. İnsan olmanın bilincini çok fazla hissedip bu yükün altında kalmamak için mücadele vermiştir. Kendini ve hayatın anlamını bulmaya çalışmıştır, ama ömrün buna yetmeyeceğinin de farkına varmıştır. Anların ne kadar değerli olduğunun da farkındadır. Anları yaşarken anılaştırmaya çalışmıştır.

Keşke Leylâ Erbil’in mektuplarına da bu kitapta yer verilseydi, karşılıklı okuyabilseydik. Tezer Özlü’ye kalsa, “Bana yazdığın mektup bir şaheserdi. Onu belki izninle bir kitapta (tabii bir kitap yazabilirsem) kullanırım. Belki sende kopyası yoktur, ama ben böyle mektupları sürekli saklarım, onun değerlerini bilirim. Zaten yazan (yazan demek biraz saçma) insanın benim için en ilginç verileri mektupları. İnsan mektuplarını kendi iç dünyasına en yakın olarak yazabiliyor.”11 deyip Leylâ Erbil’inkileri de okumamızı sağlardı.
Mektuplarından öğrendiğim bilgilerden biri de ölümden korkmayan yazara en zor gelen kızı Deniz’i bırakıp gitmekmiş. Son mektubu ise 13 Ocak 1986’da yazılmış. 18 Şubat 1986’da da hayata gözlerini yumar. Tezer Özlü’nün mezarı (onun sevdiği yazarların izini sürdüğü gibi ziyaret etmek isteyenler için) Aşiyan’dadır.

Mavimelek, Sayı: 42

1 (Haz) Leylâ Erbil, Tezer Özlü’den Leylâ Erbil’e Mektuplar; YKY, İstanbul, Ocak 2006. | 2 Tezer Özlü, Kalanlar; YKY, İstanbul, Ocak 2008. | 3 (Haz) Leylâ Erbil, Tezer Özlü’den Leylâ Erbil’e Mektuplar; s. 8. YKY, İstanbul, Ocak 2006. | 4 A.g.e., s. 14 | 5 A.g.e., s. 56 | 6 A.g.e., s. 57 | 7 A.g.e., s. 27 | 8 A.g.e., s. 29 | 9 A.g.e., s. 60 | 10 A.g.e., s. 33 | 11 A.g.e., s. 25

Tezer Özlü’den Leyla Erbil’e Mektup
Duyguların, doyumların, düşüncelerin dolaysız, sade, birebir aktarımıdır mektuplar. Hele de “en yakın” arkadaşa, bir “can dostu”na yazılmışsa, yazılan Leylâ Erbil, yazan da Tezer Özlü’yse…Yazarının coşku dolu, yoğun bir sevgiyle, sevecenlikle yüklü, zaman zaman da “taşkın” duyarlılığını yansıtan bu mektuplar, okuru bir başka boyuta taşıyacak, Tezer Özlü’nün Bütün Eserleri’nin ufkunu genişletecek… [Arka Kapak]

Yazar:Leylâ Erbil, Sayfa Sayısı: 54, Dili: Türkçe, Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz