Oğuz Atay: Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok…

564

Beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni bulur

Birkaç gün sonra ikimiz yolda yürürken, sıkılarak, galiba Zeliha’ya âşık olduğunu, bu hususta ne düşündüğümü bilmek istediğini söyledi. Ben de bunun geçici bir duygu olabileceğini, kendini iyice yoklamasını, Zeliha’nın güvenilir bir kız olmadığını, ona acı çektireceğini belirttim. Tabii Zeliha’yla daha önce bir ilişkimin olmasının önemi yoktu. Sevmekten korktuğumu ve onun da incinmesinden endişe ettiğimi ifade ettim. Söylediklerimi kabul eder gibi başını sallamasına rağmen, beni pek dinlemediğinin farkındaydım. Zeliha’nın adı geçtikçe yüzü aydınlanıyor, bakışları değişiyordu. Beni kandırmaya çalışarak, Zeliha’yı uzaktan seveceğini, onun bu aşkı bilmesine ihtiyacı olmadığını ileri sürüyordu. Ben de bilmediğim bir sebepten hırçınlaşarak bu kızı kafasından uzaklaştırmasını istiyordum. Sonunda konuyu değiştirdi ve biraz sonra da aceleyle uzaklaştı.

Bu oyunun içinde Zeliha’ya yakın olmak beni de etkiledi ve Zeliha’ya yeniden âşık oldum. Artık küllenmiş olan eski duygularımın ayrıntılarına girmeyeceğim. Beni bir zamanlar çok üzmüş olan bu acı hatıraları artık bütünüyle unutmak istiyorum. Bütün bunları Selim’in yaşantısına ışık tutması için anlatıyorum. Evet ben de Zeliha’ya gene âşık olmuştum: arkadaşımın sevdiği kızı ben de seviyordum. Günlerce bu duygumu ondan saklamak istedim. Büyük ıstıraplar yaşadım. Kaderime lanetler savurdum. Sonunda Selim’e aşkımı anlatmayı bir görev saydım. Şaşılacak bir ustalıkla duygularını gizledi. Aşkı onu olgunlaştırmıştı. “Zeliha’nın bir önemi yok benim için” dedi. Belki de bu sevgi, bir oyundan ibaretti. Benim hesabıma sevindiğini ifade etti. Yeniden canlanan bir aşkın güzelliklerine kapıldığım için, en iyi arkadaşımın, beni anlayışla karşılamasına sevindim. Aşkımın bütünlüğünü gölgeleyecek bir endişe kalmamıştı. Özel hayatımı kimseyle konuşmadığım için, bu aşkın sevinçlerini de Selim’den başka paylaşacak kimsem yoktu. Duygularımı, yaşantımı, yalnız ona anlatıyordum. Zeliha’yla sık sık buluşuyorduk. Geçmişi unutmuştuk. Selim, bütün gücüyle oyuna çalışıyordu. Provalarda, Zeliha’ya aşkını rolündeki kelimelerle söylüyordu. Sonra Zeliha’yla dışarıda buluştuğumuz zaman Selim’den bahsediyorduk. Selim’i ikimiz de seviyorduk. Selim’in üzüntülü bir görünüşü yoktu. Duruma alışıyordu. Genç kızlarla şakalaşıyor, onların beceriksizlikleriyle eskisi gibi alay ediyordu. Selim’i içten bir sevgiyle izliyorduk Zeliha’yla.

Zeliha piyano çalardı. Ben de yıllarca önce keman çalışmıştım. Zeliha, benim müziğe hevesimle alay ederdi. Biraz da onun alaylarının tahrikiyle, yeniden keman çalışmaya başladım. Ben çalışırken, Selim de bir kenarda oturur beni seyrederdi. Çok iyi çalmıyordum herhalde. Fakat kabiliyetim olduğunu seziyordum. Selim, yatağın kenarına ilişir, hiç konuşmadan beni izlerdi. Bir gün ona, benimle birlikte çalışmasını teklif ettim. Suratını astı: “Benim birlikte çalacak bir Zeliha’m yok,” dedi. Üzüldüm. Zeliha’nın bir kızkardeşi vardı. O da piyano çalıyordu. İsterse onu Selim’le tanıştırabilirdim. Bu sözlerimden sıkıldı, ayağa kalkarak sinirli bir şekilde odada dolaşmaya başladı. “Ben o kızla tanıştım,” dedi. “Geçen gün, Zeliha, oyundaki bazı çocuklarla beni evine çağırdı. Orada tanıştım. Seni neden çağırmadığını merak ediyorsan söyleyeyim: babasından çekiniyor. Zeliha bunu açıkça söylemedi ama ben anladım. Bu kızdan sana hayır gelmeyecek Metin. Ayrıca, kızkardeşini de beğenmedim. Duygusuz bir yaratık. İnsanla alay ediyormuş gibi bir bakışı var. Ben öyle kızlardan hoşlanmam. ‘Demek Selim Işık sizsiniz,’ derken küçümseyici bir ifade vardı sesinde. Benim çok çalışkan bir öğrenci olduğumu duymuş da. Garip bir hayvana bakarmış gibi süzüyordu beni. Çalışkan olmak, sanki insan olmaya engelmiş gibi. Ablası da kızkardeşi de senin olsun. Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok.” Oturduğu yerden insanları tanıyamayacağını söyledim. Bu tutumla kimseyle arkadaş olamazdı. “Öyleyse, ben de hayatımın sonuna kadar aynı yerde kımıldamadan oturacağım,” dedi. “Herkes istediği kadar koşsun. Beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni bulur. Oturacağım ve bekleyeceğim.

Oğuz Atay
Tutunamayanlar

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz