Oğuz Atay: “Olduğundan başka türlü olmak isteyenlerin ülkesinde yaşıyoruz herhalde”

Oğuz AtayBen belki de büyük bir bilim adamı olmak isterdim. Büyük bir bilim adamı olduğuna inandığım profesör bir arkadaşım da romancı olmak isterdim diyor; anlaşamıyoruz. Olduğundan başka türlü olmak isteyenlerin ülkesinde yaşıyoruz herhalde. Bu durumun da içinden çıkacağımıza güveniyorum. Bu konuda şöyle düşünüyorum. Tutunamayanlar sayfa 213’te “Kaç yıl sonra başlayacağını henüz bilim adamlarımızın kesinlikle tespit edemediği Tunç devri halkımız için bir iş devri olacaktır. Herkes istediği mesleği seçecektir. Ressam olmak isteyenler reklamcı, yazar olmak isteyenler hukukçu, hukukçu olmak isteyenler tezgahtar, adam olmak isteyenler uşak ve dilediği gibi yaşamak isteyenler rezil olmayacaklardır.”

Oğuz Atay kendini ve kitaplarını anlatıyor:
YİNE MÜHENDİS OLMAK İSTERDİM

1934 yılında İnebolu’da doğmuşum. Beş yaşında Ankara’ya geldim. Bugün arsasında bir iş hanı yükselen Devrim İlkokulunu bitirdim. İlkokulun son sınıflarında Reşat Nuri’nin “Çalıkuşu” romanını okudum. Lisede çalışkan bir öğrenci olduğum ve fen derslerinde yüksek notlar aldığım için, teknik üniversiteye ve özellikle İnşaat Fakültesine girmekten başka çarem yoktu. Ayrıca, lisede edebiyat derslerinden de iyi olduğum için üniversite yıllarında roman okumaktan vazgeçemedim. Kısaca İnş. Yük. Müh. olduktan sonra, mühendis olmamda büyük yardım ve baskılarını gördüğüm rahmetli babamı daha da sevindirmek için, Mühendislik ve Mimarlık akademisinde asistanlık görevi aldım. Bugün aynı yerde öğretim görevlisiyim.

İKİ KİTABIM VAR:BİRİ TOPOĞRAFYA, BİRİ TUTUNAMAYANLAR
Yazdığım ilk kitabın adı “Topoğrafya”dır. Sonra “Tutunamayanlar” romanını yazdım. Edebiyatçılar vitrinlerde ilk kitabımı gördükleri zaman çok gülüyorlar; akademideki bazı hocalar da roman yazdığımı duyunca acıma duygularını (buna biraz istihza da karışıyor) gizleyemiyorlar. “Tutunamayanlar”ı 1968’de yazmaya başladım ve bir yılda bitirdim. Romanın başlıca kahramanları nedense mühendistir, hem de inşaat mühendisi. Ve nedense, mühendis oldukları halde tutunamamışlardır. Kitabı 1969’da birçok bölümünü değiştirerek, çıkararak ya da yeni bölümler ekleyerek baştan yazdım. 1970 TRT yarışmasına gönderdim ve başarı ödülü aldım. Bugün, romanın kahramanlarından ayrılarak, tutunmaya başladığımı söyleyenler var. Oysa, kitabımı bastırmak için, bir yıl kadar, teksir olarak 500 sayfaya yakın ağır bir kütleyi (Kitap olarak 663 sayfa) Babıali yokuşunda dolaştırdım durdum. “Tutunamayanlar”ı yayımlamakla inşaat mühendisleri topluluğuna ne gibi bir hizmette bulunduğumu bilemiyorum; fakat eleştirmenler topluluğunun başına oldukça büyük bir dert açtığımı sanıyorum. Kitabı iyi ya da kötü bulduklarını bilmiyorum; fakat günlük bunca endişe içinde, sonuna kadar okumanın zorluğunda birleştiklerini sanıyorum. Kitabın alaycı bir dille yazıldığı ve çok karamsar olduğu söyleniyor. Ben sanıldığı kadar karamsar değilim; sayfaları şöyle bir karıştıranların dedikodularına kulak verilmeden okunursa, romanın hakkında başka türlü düşünüleceğine güveniyorum. Okuyucunun, “Tutunamayanlar”ı, başka romanlarımızdan oldukça farklı bulacağını sanıyorum; fakat bu işten anlayanların, romanı, ilk çalışmam olan “Topoğrafya” ile karıştırmayacaklarına da inanıyorum. Mühendis arkadaşlarımın çoğu, bir roman olduğu halde ikinci kitabımı oldukça ilgiyle karşıladılar. Her ne kadar birinci ciltteki “Hayatın koordinatları” nazariyemin yalnız mühendislerce anlaşılacağı ileri sürülüyorsa da ben orta derecede bir lise matematiğiyle bunun anlaşılacağına güveniyorum. Belki de orta öğrenimdeki eğitim aksaklıkları ve yazarların genellikle orta ikiden sonra matematikten ikmale kalmaları gibi nedenlerin de bunda payı vardır. Romanda ayrıca “insan” denilen ve ülkemizin çeşitli güçlükleri yüzünden kendisine bir türlü gerçek anlamıyla yaklaşamadığımız bir garip yaratıkla da uğraşılmaktadır; onun hoyrat ellerde bir kukla durumuna indirgenmesine karşı çıkılmaktadır. “Tutunamayanlar”ın da garip yaratıklar olmakla birlikte herkes kadar saygıdeğer olduğuna inanıyorum. Personel Kanununun güçlükleriyle savaşan arkadaşlarımızın özellikle bu dönemde kitabın kahramanlarına ilgi göstereceğini sanıyorum. (Yan ödemelerin istenilen düzeye getirilmesinden sonra durumun ne olacağını bilemiyorum.)

İKİNCİ ROMANIMIN KAHRAMANI “ÖZELLİKLE” MÜHENDİS DEĞİL
Karşılaştığım bütün güçlükleri göz önünde tutmakla birlikte, bir roman daha yazmaktan kendimi alamadım. “Tehlikeli Oyunlar” sanıyorum 1973’ün ilk aylarında yayımlanacak. Gene oldukça uzun ve gene tutunamayanların maceralarıyla ilgili. Yalnız romanın kahramanı bir mühendis değil. (Dedikodulara son vermek için bu noktaya özellikle dikkat ettim.) Bu günlerde ayrıca hikayeler yazmaya başladım. (Biri yayımlandı.) Çalışmalarımı sürdürmek istiyorum.

BİLİM ADAMI OLMAK İSTERDİM,
BİR BİLİM ADAMI DOSTUM ROMANCI OLMAK İSTERDİM DİYOR
İlk gençlik yıllarımda roman yazmanın dehşetli bir iş olduğunu düşünürdüm, bugün sadece yorucu bir iş olduğunu düşünüyorum. Ben belki de büyük bir bilim adamı olmak isterdim. Büyük bir bilim adamı olduğuna inandığım profesör bir arkadaşım da romancı olmak isterdim diyor; anlaşamıyoruz. Olduğundan başka türlü olmak isteyenlerin ülkesinde yaşıyoruz herhalde. Bu durumun da içinden çıkacağımıza güveniyorum. Bu konuda şöyle düşünüyorum. Tutunamayanlar sayfa 213’te “Kaç yıl sonra başlayacağını henüz bilim adamlarımızın kesinlikle tespit edemediği Tunç devri halkımız için bir iş devri olacaktır. Herkes istediği mesleği seçecektir. Ressam olmak isteyenler reklamcı, yazar olmak isteyenler hukukçu, hukukçu olmak isteyenler tezgahtar, adam olmak isteyenler uşak ve dilediği gibi yaşamak isteyenler rezil olmayacaklardır.” Mühendis olduğuma da seviniyorum ayrıca. Başka meslek seçemezdim herhalde.

Teknik Güç*
1 Ekim 1972 

*Bu söyleşi, bir mühendis dergisi olan Teknik Güç’te “Başka çalışmalarıyla ün kazanmış arkadaşlarımız” dizisi çerçevesinde yayınlanmıştır.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz