MURAT ÖZYAŞAR: İNSANIN GİDEBİLECEĞİ EN UZAK YERDİR ÇOCUKLUĞU…

Kefen sessizliği

Aslında, bir başımayken kendi kendime söylediğim sözler de doğruymuş…
Gözlerim açık öpüştüğüm zamanlardan, yılanların gömlek döktüğü kapılardan geçtim.
Anahtarı kilidinde üç defa çevirip kapı altından dışarı attım.
Uzun bir zamandır bu odada, bu kapının önündeyim. Buzlu camlarından ardı görünmeyen bir kapı… Yalnızca anahtar deliğinden sızan ses, bir bebeğin kahkahalar atarak dünyaya gelişini duyuruyor. Bunu duyar duymaz dizlerimi karnıma çekiyorum.

Sahi, unuttum.
Neydi adım?
Yalnızlığımı unutmak için daha sesli konuşuyorum. Kendi adımı kendi sesimle üç kez bağırarak çağırıyorum, cevap veren olmuyor.
Kazdığım kuyunun başında durur gibiyim.
Gitmeli miyim?
Fark etmez.

Nerdeyim?
Bu kaldığım tenhada gürültüler koparan kim?
Bu kaçıncı gece böyle rüyasız geçiyor?
Kendime tanıdığım zaman bitmek üzere.
Cebimde biriktirdiğim takvim yapraklarını çıkarıp, kışlar kışı görmediğim, bana uzun bir cümle öğreten kadının verdiği gömleği giyip, kışın bu kırkıncı gecesinde ağlıyorum. Açılmış bir defterden gözlerimi kaldıramıyorum.

Gittin.
Annemin beni terk edip gidişi gibi, gittin.
Biliyorum; gelseydin, sana sus’tuklarımı gene sus’acaktım.
Hem benim uzun bir cümlem yoktu senden önce: ……. ahh!
Gitmeli miyim?
Zaten görmedin. Duymadın. Hep koşarak geçtin beni.
Gelmedin. Almadın.
Ben dışarıda kaldım.

Bir kuyuyu ağzından tersine çeviriyorum.
Tanrım! Burada gün akşama kadar sürüyor.
Ahıma ah ediyor, nasıl olsa önümüz yaz diye seviniyorum.
Üşüyorum.
Gözlerini toprağıma kapayanlar var.
Gitmeli miyim?
Önümde gidemediğim ayak izlerim.
Uzaktan nal sesleri…

Kedimin gözlerine döndü gözlerim.
Aynalarda yüzümü görmem için önce bir başkası olmam gerek.
Hep böyle odaların eşiğinde kalan ben, çokça daldım kendime.
Şimdi kim merak eder ki beni?
Ah! Yazık, kimsede kimsenin ahı yok.
Yazık ki, artık yok!
Gitmeli miyim?

Aslında yılanlara gömlek dikmek için gelmiştim.
Hani olur a; bir harf kadar susabilirim.
Annem beni hatırlasın.
Kalkıp bu sabah karanlığında; üşüyen harflere sığınarak kuyu kazıcılara kuyu ödevleri hazırlamalıyım:
Karanlık
Kimseyi çağırmayan
Kendi içine yankılanan
Bozkırda unutulmuş
Gizemli
Soğuk
Öylesine
Sabıkalı
Dolu kuyu ev ödevleri…

Hiç çalışmadıkları yerlerden.
Gitmeli miyim?
Pusulam yok.
Haritam yakılan o sahafta kaldı.
Soğuk, demirden harflerim vardı, kim çaldı?
Gitmeli miyim?
Yoksa bir tülbent bulup ağzımı mı bağlasam?
Dışarıda döktüğüm boncuklar için gidemem.
Oysa nal seslerini yakından duymalıyım.
Unumu eleyip eleğimi asmalıyım.

Kendimin uzağına nerden düştüm, bu sorunun karşılığını bulmalıyım.
Gitmeli miyim?
Kurumuş bir ağız, kül bağlayan bir dille ne kadar uzağa gidebilirim?
Gitmeli miyim?
Kalkıp atları sevebilirim ki bu mümkün.
Ki zaten, insanın gidebileceği en uzak yerdir çocukluğu.
Gitmeli miyim?

Murat Özyaşar
Kaynak: Ayna Çarpması

Murat Özyaşar 1979’da Diyarbakır’da doğdu. İlk kitabı Ayna Çarpması ile 2008 Haldun Taner Öykü Ödülü ve 2009 Yunus Nadi Öykü Ödülü‘nü aldı. Sarı Kahkaha adlı kitabı ile 2016 Uluslararası Balkanika Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz