NEDEN HIRSLISINIZ?
Bildiğiniz gibi korkudan söz ettim ve korkunun bilincinde olmak bizim için çok önemlidir. Korkunun nasıl oluştuğunu biliyor musunuz? Dünyanın her yerinde korku tarafından saptırılmış, düşünceleri, duygulan ve eylemleri çarpıtılmış insanlar görebilirsiniz. Öyleyse korku meselesine olası her açıdan bakmalıyız; sadece toplumun ahlâki ve ekonomik bakış açısından değil, aynı zamanda içsel psikolojik mücadelelerimiz açısından da.
Daha önce belirttiğim gibi, dışsal ve içsel güvence için duyulan korku zihni eğip büker ve düşünceleri çarpıtır. Umarım bu konu üzerinde azıcık da olsa düşünmüşsünüzdür, çünkü konuyu ne kadar berrak düşünürseniz hakikatim o kadar iyi görür ve bütün bağımlılık türlerinden o kadar fazla sıyrılırsınız. Büyüklerimiz muhteşem bir toplum kurmadılar; anne babalar, bakanlar, öğretmenler, idareciler, din adamları güzel bir dünya yaratmadılar. Aksine, herkesin herkesle kavga ettiği, her grubun diğer gruplara, her sınıfın diğer sınıflara, her ulusun diğer uluslara, her ideolojinin veya inanç silsilesinin diğer ideolojilere veya inanç silsilelerine karşı çıktığı ürkütücü ve vahşi bir dünya kurdular, içinde yetişip büyüdüğünüz dünya yetişkinlerin kendi fikirleri, inançları ve çirkinliğiyle sizi baskı altına aldıkları ıstırap dolu çirkin bir dünyadır. Ve eğer siz bu canavarca toplumu kurmuş yetişkinlerin çirkin modelim takip etmekten öteye geçemezseniz, eğitimli olmanın, daha da önemlisi yaşamanın ne anlamı olabilir ki?
Eğer dönüp çevrenize şöyle bir bakarsanız, dünyanın her yerinde dehşet verici bir yıkımın ve insani sefaletin yaşandığım görebilirsiniz. Tarihteki savaşları okuyabilirsiniz ama işin aslını, şehirlerin tamamen harabeye çevrilişim, bir adaya atılan hidrojen bombasının tüm adayı yok edişini bilmezsiniz. Bombalanan gemiler toz duman olup havaya karışır. Sözde ilerlemenin yol açtığı korkunç bir yıkım var ve siz işte böyle bir dünyada büyüyorsunuz. Gençken iyi zaman geçirip mutlu olabilirsiniz, ama yaşınız ilerlediğinde düşüncelerinizin ve hislerinizin bilincinde olmadığınız sürece savaşların, acımasız hırsların dünyasını, herkesin birbiriyle rekabet ettiği, sefalet, açlık, kalabalık ve hastalıkların kol gezdiği bir dünyayı ayakta tutmaya devam edersiniz.
Öyleyse henüz gençken sadece sıkıcı sınavlardan geçmenize değil de, bütün bu olan bitenler üzerinde düşünmenize yardımcı olacak doğru düzgün bir öğretmen bulmanız çok önemli değil mi? Hayat ıstırap, ölüm, sevgi, nefret, gaddarlık, hastalık ve açlık demektir ve tüm bunlar üzerine düşünmeye başlamalısınız. İşte bu nedenle sizinle birlikte bu meselelere girmenin, bu sayede zekâmızı harekete geçirip bütün bu hususlarda esaslı fikirler edinmeye başlamanın kayda değer bir şey olduğunu düşünüyorum. O zaman evlenip düşüncesiz bir memur veya besleme makinesi olup, kumdaki su gibi kendinizi kaybetmek için büyümezsiniz.
Korkunun sebeplerinden biri hırstır, değil mi? Ve hepiniz hırslısınız. Peki, ne hırsınız var? Bazı sınavları geçmek mi? Yönetici olmak mı? Yahut çok gençseniz belki de makinist olup trenleri köprüden geçirmek istersiniz. Fakat neden hırslısınız? Bunun anlamı nedir? Bunun üzerinde hiç düşündünüz mü? Yetişkin insanların ne deli hırslı olduklarına hiç dikkat ettiniz mi? Kendi ailenizde babanızın veya amcanızın daha fazla maaş kazanmaktan ya da daha yüksek bir mevki edinmekten bahsedip durduklarına hiç kulak misafiri olmadınız mı? Daha öncede de belirttiğim gibi, toplumumuzda herkes bunu yapıyor, yani tepeye tırmanmaya çalışıyor. Hepsi falanca veya filanca olmaya gayret ediyor, değil mi? Memur müdür olmak istiyor, müdür daha yükseklere gözünü dikiyor vesaire vesaire; birileri olmak için bitmeyen bir mücadele. Eğer öğretmensem okul müdürü olmaya çalışırım. Eğer okul müdürüysem yönetici olmaya heveslenirim. Şayet çirkinsem güzel olmak isterim. Ya da daha fazla sari, daha fazla kıyafet, daha fazla mobilya, daha fazla ev, daha fazla mal mülk, hep daha fazlasını istersiniz. Her ne kadar bu hırsınızı bir sürü sözcükle örtbas etmeye çalışsanız da sadece dışsal açıdan değil, aynı zamanda manevi olarak da bir başkası olmaya özeniyorsunuz. Bu durumu fark etmediniz mi? Ve bu durumun gayet yerinde olduğunu sanıyorsunuz, değil mi? Tamamen normal, haldi ve doğru bir durum olduğunu düşünüyorsunuz.
Hırslı insan en korkak insandır
Peki, hırs bu dünyaya neler yaptı? Çok azımız bu mesele üzerinde kafa yoruyor. Bir şeyler elde etmek, başarmak, birinin önüne geçmek için çırpınıp duran bir insanı gördüğünüzde onun kalbinde yatan şeyin ne olduğunu kendinize hiç sordunuz mu? Kendiniz hırslıyken, manevi veya maddi anlamda bir başkası olmaya çabalarken kalbinizden geçenlere bakarsanız korku kurdunun içinizi kemirdiğini sezebilirsiniz. Hırslı insan en korkak insandır, çünkü kendisi olmaktan korkar. “Olduğum gibi kalırsam, hiç kimse olamam, öyleyse falanca olmalıyım, yargıç, vali veya bakan olmalıyım” der. Bu süreci çok yakından izlerseniz, sözcüklerin ve fikirlerin perdesinin ötesine, mevki ve başarı duvarının arkasına bakarsanız, orada korkunun yer aldığım görürsünüz, çünkü hırslı insan gerçekte neyse ondan korkar. Kendi içinde taşıdığı benliğin önemsiz, zavallı ve çirkin olduğunu düşünür. Yalnızlık, tam bir boşluk hisseder ve bu yüzden “Gidip bir şeyler başarmalıyım” der. Böylece ya Tanrı adım verdiği başka bir hırs türü olan varlığın peşinden gider ya da bu dünyada falanca veya filanca olmaya çabalar. Bu yolla yalnızlığını, -gerçekten çok korktuğu- içsel boşluk duygusunu örtbas etmiş olur. Ondan kaçar ve hırs bu kaçışın aracı haline gelir.
Bu dünyada neler olup bitiyor? Herkes birbiriyle kavgaya tutuşmuş halde. İnsanlar kendilerinin diğerlerinden daha aşağıda olduğunu düşünüp yukarıya tırmanmaya çalışıyorlar. Ne sevgi var, ne aldırış ne de derin düşünce. Toplumumuz insanın insana karşı verdiği sürgit mücadeleden ibaret. Bu mücadele falanca veya filanca olma hırsından kaynaklanıyor ve daha ileri yaştaki insanlar sizi hırslı olmaya özendiriyor. Sizi bir şeye denk tutmak, zengin bir adam veya kadınla evlendirmek, etkili arkadaşlar edinmenizi sağlamak istiyorlar. Kalpleri çirkinlikle dolu olan bu korkak insanlar sizi kendilerine benzetmek istiyorlar ve sonuçta siz de onlar gibi olmak istiyorsunuz, çünkü bunun şatafatım görüyorsunuz. Vali geldiğinde herkes onu karşılamak için başım eğiyor, çelenkler sunuluyor, konuşmalar yapılıyor. Valinin hoşuna gidiyor bu, tabii sizin de. Valinin amcası veya bir memuru sizin tanıdığınız çıkarsa bundan onur duyuyorsunuz ve onun hırsına, başarılarına karşı hayranlık duyuyorsunuz. Böylece bu gaddar toplumdaki eski kuşağın çirkin ağına kolayca takılıyorsunuz. Ancak hep uyanıksanız, ancak korkmayıp kabullenmiyor, aksine her zaman sorguluyorsanız, ancak o zaman o ağa yakalanmaz, farklı bir dünya yaratmak için o ağın ötesine geçebilirsiniz.
İşte bu nedenle doğru mesleği edinmek çok önemli. Meslek sözcüğünün anlamını biliyor musunuz? Yapmayı sevdiğiniz, size doğal gelen şey demektir. Her şeyden önce eğitimin işlevi de budur, sizin özgürce yetişmenizi, böylece hırstan kurtulup doğru mesleği edinmenizi sağlamak. Hırslı insan asıl mesleğini asla bulamaz; zaten bulmuş olsaydı hırslı olmazdı.
Öyleyse asıl mesleğinizi, kendi doğal yaşam tarzınızı, gerçekten yapmak istediğiniz işi ve yaşamak isteğiniz hayatı bulmanız için zeki ve korkusuz olmanıza yardım etmek, öğretmenlerin, müdürün sorumluluğu altındadır. Bu da düşüncede devrim yapmayı ima eder; çünkü mevcut toplumda nutuk atabilen insan, yazabilen insan, idare edebilen insan, büyük bir arabaya sahip insan el üstünde tutulurken, bahçıvanlık yapan insan, yemek pişiren insan, ev inşa eden insan küçümseniyor.
Bir inşaatçıya, bir yol işçisine, bir taksi şoförüne veya bir ameleye bakarken ne hissettiğinizi hiç düşündünüz mü? Onu büsbütün hakir gördüğünüzü hiç fark ettiniz mi? Size göre o var mı yok mu belli bile değil. Ona aldırış etmiyorsunuz, ama eğer bir insanın bir unvanı olduğunda, bankacı, tüccar, guru veya bakan olduğunda hemen ona saygı gösteriyorsunuz. Fakat eğer asıl mesleğinizi bulursanız bu kokuşmuş sistemin tamamen yıkılmasına katkı sunabilirsiniz; çünkü o zaman ister bahçıvan olun ister ressam veya mühendis fark etmez, bütün benliğinizle sevdiğiniz bir şeyi yapacaksınız ve bunda hırs yer almayacak, içinizin derinliklerinde yatan duygu ve düşüncelerinize göre bir şeyi tam hakkım vererek kusursuz yapmak hırs değildir ve bunda korku da yer almaz.
Asıl mesleğinizi bulmanıza yardım etmek çok zordur, çünkü bu, öğretmeninizin her birinizin yetilerine büyük ölçüde dikkat kesilmesini gerektirir. Onun korkusuzca sorgulamanıza, araştırıp keşfetmenize yardımcı olması gerekir. Bir yazar, şair veya ressam adayı olabilirsiniz. Ne olursa olsun, eğer işinizi sahiden seviyorsanız hırslı değilsinizdir, çünkü sevgide hırsa yer yoktur.
O halde henüz gençken zekânızı harekete geçirip asıl mesleğinizi bulmanıza yardım etmek çok önemli, değil mi? İşte o zaman hayatınız boyunca yaptığınız şeyi seveceksiniz; bu da hırsın, rekabetin, mevki ve itibar için didişip durmanın son bulması anlamına geliyor. Ondan sonra belki yeni bir dünya yaratabilirsiniz. O yeni dünyada yaşlı kuşağın bütün o çirkin şeylerine, savaşlarına, kötülüklerine, ayrılıkçı tanrılarına, hiçbir anlam ifade etmeyen ayinlerine, baskıcı devletlerine ve şiddete yer olmayacak. İşte bundan dolayı öğretmenlerin ve öğrencilerin sorumluluğu çok büyük.
Jiddu Krishnamurti
Kaynak: Yeni Bir Yasam