Krishnamurti: Hırslı insan en korkak insandır çünkü kendisi olmaktan korkar

NEDEN HIRSLISINIZ?

Bildiğiniz gibi korkudan söz ettim ve korkunun bilincinde olmak bizim için çok önemlidir. Korkunun nasıl oluştuğunu biliyor musunuz? Dünyanın her yerinde korku tarafından saptırılmış, düşünceleri, duygulan ve ey­lemleri çarpıtılmış insanlar görebilirsiniz. Öyleyse korku me­selesine olası her açıdan bakmalıyız; sadece toplumun ahlâki ve ekonomik bakış açısından değil, aynı zamanda içsel psiko­lojik mücadelelerimiz açısından da.

Daha önce belirttiğim gibi, dışsal ve içsel güvence için du­yulan korku zihni eğip büker ve düşünceleri çarpıtır. Uma­rım bu konu üzerinde azıcık da olsa düşünmüşsünüzdür, çünkü konuyu ne kadar berrak düşünürseniz hakikatim o ka­dar iyi görür ve bütün bağımlılık türlerinden o kadar fazla sıyrılırsınız. Büyüklerimiz muhteşem bir toplum kurmadılar; anne babalar, bakanlar, öğretmenler, idareciler, din adamları güzel bir dünya yaratmadılar. Aksine, herkesin herkesle kav­ga ettiği, her grubun diğer gruplara, her sınıfın diğer sınıfla­ra, her ulusun diğer uluslara, her ideolojinin veya inanç silsilesinin diğer ideolojilere veya inanç silsilelerine karşı çıktığı ürkütücü ve vahşi bir dünya kurdular, içinde yetişip büyü­düğünüz dünya yetişkinlerin kendi fikirleri, inançları ve çir­kinliğiyle sizi baskı altına aldıkları ıstırap dolu çirkin bir dün­yadır. Ve eğer siz bu canavarca toplumu kurmuş yetişkinle­rin çirkin modelim takip etmekten öteye geçemezseniz, eği­timli olmanın, daha da önemlisi yaşamanın ne anlamı olabi­lir ki?

Eğer dönüp çevrenize şöyle bir bakarsanız, dünyanın her yerinde dehşet verici bir yıkımın ve insani sefaletin yaşandı­ğım görebilirsiniz. Tarihteki savaşları okuyabilirsiniz ama işin aslını, şehirlerin tamamen harabeye çevrilişim, bir adaya atılan hidrojen bombasının tüm adayı yok edişini bilmezsi­niz. Bombalanan gemiler toz duman olup havaya karışır. Sözde ilerlemenin yol açtığı korkunç bir yıkım var ve siz işte böyle bir dünyada büyüyorsunuz. Gençken iyi zaman geçirip mutlu olabilirsiniz, ama yaşınız ilerlediğinde düşüncelerini­zin ve hislerinizin bilincinde olmadığınız sürece savaşların, acımasız hırsların dünyasını, herkesin birbiriyle rekabet etti­ği, sefalet, açlık, kalabalık ve hastalıkların kol gezdiği bir dünyayı ayakta tutmaya devam edersiniz.

Öyleyse henüz gençken sadece sıkıcı sınavlardan geçme­nize değil de, bütün bu olan bitenler üzerinde düşünmenize yardımcı olacak doğru düzgün bir öğretmen bulmanız çok önemli değil mi? Hayat ıstırap, ölüm, sevgi, nefret, gaddarlık, hastalık ve açlık demektir ve tüm bunlar üzerine düşünmeye başlamalısınız. İşte bu nedenle sizinle birlikte bu meselelere girmenin, bu sayede zekâmızı harekete geçirip bütün bu hu­suslarda esaslı fikirler edinmeye başlamanın kayda değer bir şey olduğunu düşünüyorum. O zaman evlenip düşüncesiz bir memur veya besleme makinesi olup, kumdaki su gibi kendinizi kaybetmek için büyümezsiniz.

Korkunun sebeplerinden biri hırstır, değil mi? Ve hepiniz hırslısınız. Peki, ne hırsınız var? Bazı sınavları geçmek mi? Yönetici olmak mı? Yahut çok gençseniz belki de makinist olup trenleri köprüden geçirmek istersiniz. Fakat neden hırslısınız? Bunun anlamı nedir? Bunun üzerinde hiç düşündünüz mü? Yetişkin insanların ne deli hırslı olduklarına hiç dikkat ettiniz mi? Kendi ailenizde babanızın veya amcanızın daha fazla maaş kazanmaktan ya da daha yüksek bir mevki edinmekten bahsedip durduklarına hiç kulak misafiri olmadınız mı? Daha öncede de belirttiğim gibi, toplumumuzda herkes bunu yapıyor, yani tepeye tırmanmaya çalışıyor. Hep­si falanca veya filanca olmaya gayret ediyor, değil mi? Me­mur müdür olmak istiyor, müdür daha yükseklere gözünü dikiyor vesaire vesaire; birileri olmak için bitmeyen bir mü­cadele. Eğer öğretmensem okul müdürü olmaya çalışırım. Eğer okul müdürüysem yönetici olmaya heveslenirim. Şayet çirkinsem güzel olmak isterim. Ya da daha fazla sari, daha fazla kıyafet, daha fazla mobilya, daha fazla ev, daha fazla mal mülk, hep daha fazlasını istersiniz. Her ne kadar bu hır­sınızı bir sürü sözcükle örtbas etmeye çalışsanız da sadece dışsal açıdan değil, aynı zamanda manevi olarak da bir baş­kası olmaya özeniyorsunuz. Bu durumu fark etmediniz mi? Ve bu durumun gayet yerinde olduğunu sanıyorsunuz, değil mi? Tamamen normal, haldi ve doğru bir durum olduğunu düşünüyorsunuz.

Hırslı insan en korkak insandır

Peki, hırs bu dünyaya neler yaptı? Çok azımız bu mesele üzerinde kafa yoruyor. Bir şeyler elde etmek, başarmak, biri­nin önüne geçmek için çırpınıp duran bir insanı gördüğünüz­de onun kalbinde yatan şeyin ne olduğunu kendinize hiç sordunuz mu? Kendiniz hırslıyken, manevi veya maddi anlam­da bir başkası olmaya çabalarken kalbinizden geçenlere bakarsanız korku kurdunun içinizi kemirdiğini sezebilirsiniz. Hırslı insan en korkak insandır, çünkü kendisi olmaktan korkar. “Olduğum gibi kalırsam, hiç kimse olamam, öyleyse falanca olmalıyım, yargıç, vali veya bakan olmalıyım” der. Bu süreci çok yakından izlerseniz, sözcüklerin ve fikirlerin perdesinin ötesine, mevki ve başarı duvarının arkasına bakarsa­nız, orada korkunun yer aldığım görürsünüz, çünkü hırslı in­san gerçekte neyse ondan korkar. Kendi içinde taşıdığı benli­ğin önemsiz, zavallı ve çirkin olduğunu düşünür. Yalnızlık, tam bir boşluk hisseder ve bu yüzden “Gidip bir şeyler başar­malıyım” der. Böylece ya Tanrı adım verdiği başka bir hırs türü olan varlığın peşinden gider ya da bu dünyada falanca veya filanca olmaya çabalar. Bu yolla yalnızlığını, -gerçekten çok korktuğu- içsel boşluk duygusunu örtbas etmiş olur. On­dan kaçar ve hırs bu kaçışın aracı haline gelir.

Bu dünyada neler olup bitiyor? Herkes birbiriyle kavgaya tutuşmuş halde. İnsanlar kendilerinin diğerlerinden daha aşağıda olduğunu düşünüp yukarıya tırmanmaya çalışıyor­lar. Ne sevgi var, ne aldırış ne de derin düşünce. Toplumu­muz insanın insana karşı verdiği sürgit mücadeleden ibaret. Bu mücadele falanca veya filanca olma hırsından kaynaklanı­yor ve daha ileri yaştaki insanlar sizi hırslı olmaya özendiri­yor. Sizi bir şeye denk tutmak, zengin bir adam veya kadınla evlendirmek, etkili arkadaşlar edinmenizi sağlamak istiyor­lar. Kalpleri çirkinlikle dolu olan bu korkak insanlar sizi ken­dilerine benzetmek istiyorlar ve sonuçta siz de onlar gibi ol­mak istiyorsunuz, çünkü bunun şatafatım görüyorsunuz. Va­li geldiğinde herkes onu karşılamak için başım eğiyor, çelenkler sunuluyor, konuşmalar yapılıyor. Valinin hoşuna gi­diyor bu, tabii sizin de. Valinin amcası veya bir memuru sizin tanıdığınız çıkarsa bundan onur duyuyorsunuz ve onun hır­sına, başarılarına karşı hayranlık duyuyorsunuz. Böylece bu gaddar toplumdaki eski kuşağın çirkin ağına kolayca takılı­yorsunuz. Ancak hep uyanıksanız, ancak korkmayıp kabullenmiyor, aksine her zaman sorguluyorsanız, ancak o zaman o ağa yakalanmaz, farklı bir dünya yaratmak için o ağın ötesine geçebilirsiniz.

İşte bu nedenle doğru mesleği edinmek çok önemli. Mes­lek sözcüğünün anlamını biliyor musunuz? Yapmayı sevdiğiniz, size doğal gelen şey demektir. Her şeyden önce eğitimin işlevi de budur, sizin özgürce yetişmenizi, böylece hırstan kurtulup doğru mesleği edinmenizi sağlamak. Hırslı insan asıl mesleğini asla bulamaz; zaten bulmuş olsaydı hırslı ol­mazdı.

Öyleyse asıl mesleğinizi, kendi doğal yaşam tarzınızı, ger­çekten yapmak istediğiniz işi ve yaşamak isteğiniz hayatı bulmanız için zeki ve korkusuz olmanıza yardım etmek, öğ­retmenlerin, müdürün sorumluluğu altındadır. Bu da düşün­cede devrim yapmayı ima eder; çünkü mevcut toplumda nu­tuk atabilen insan, yazabilen insan, idare edebilen insan, bü­yük bir arabaya sahip insan el üstünde tutulurken, bahçıvan­lık yapan insan, yemek pişiren insan, ev inşa eden insan kü­çümseniyor.

Bir inşaatçıya, bir yol işçisine, bir taksi şoförüne veya bir ameleye bakarken ne hissettiğinizi hiç düşündünüz mü? Onu büsbütün hakir gördüğünüzü hiç fark ettiniz mi? Size göre o var mı yok mu belli bile değil. Ona aldırış etmiyorsunuz, ama eğer bir insanın bir unvanı olduğunda, bankacı, tüccar, guru veya bakan olduğunda hemen ona saygı gösteriyorsunuz. Fakat eğer asıl mesleğinizi bulursanız bu kokuşmuş sistemin tamamen yıkılmasına katkı sunabilirsiniz; çünkü o zaman is­ter bahçıvan olun ister ressam veya mühendis fark etmez, bü­tün benliğinizle sevdiğiniz bir şeyi yapacaksınız ve bunda hırs yer almayacak, içinizin derinliklerinde yatan duygu ve düşüncelerinize göre bir şeyi tam hakkım vererek kusursuz yapmak hırs değildir ve bunda korku da yer almaz.

Asıl mesleğinizi bulmanıza yardım etmek çok zordur, çünkü bu, öğretmeninizin her birinizin yetilerine büyük ölçü­de dikkat kesilmesini gerektirir. Onun korkusuzca sorgula­manıza, araştırıp keşfetmenize yardımcı olması gerekir. Bir yazar, şair veya ressam adayı olabilirsiniz. Ne olursa olsun, eğer işinizi sahiden seviyorsanız hırslı değilsinizdir, çünkü sevgide hırsa yer yoktur.

O halde henüz gençken zekânızı harekete geçirip asıl mesleğinizi bulmanıza yardım etmek çok önemli, değil mi? İşte o zaman hayatınız boyunca yaptığınız şeyi seveceksiniz; bu da hırsın, rekabetin, mevki ve itibar için didişip durmanın son bulması anlamına geliyor. Ondan sonra belki yeni bir dünya yaratabilirsiniz. O yeni dünyada yaşlı kuşağın bütün o çirkin şeylerine, savaşlarına, kötülüklerine, ayrılıkçı tanrılarına, hiç­bir anlam ifade etmeyen ayinlerine, baskıcı devletlerine ve şiddete yer olmayacak. İşte bundan dolayı öğretmenlerin ve öğrencilerin sorumluluğu çok büyük.

Jiddu Krishnamurti
Kaynak: Yeni Bir Yasam

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz