Tunceli doğumlu olan Kemal Burkay, Ankara’da Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 1965 yılında Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) katıldı. 1966 yılında yayınlandığı bir makaleden dolayı hapis yattı. 1969 ve 1971 yıllarında da tutuklanan Burkay, Lübnan üzerinden Türkiye’yi terk etti. 1974 yılında genel aftan yararlanarak ülkeye geri döndü. Kürdistan Sosyalist Partisi’ni (PSK) kurdu. 12 Eylül darbesi sonucu yurt dışına çıktı.
Türkiye de darbe ile dibe vuran özgürlük ve eşitlik mücadelesine uzak kalmasıyla beraber giderek yabancılaştı (Fransızlaştı). Kürt meselesinde demokratik ve eşitlikçi çözümden yana olsa da; gelişmekte olan mücadeleye yüzeysel yaklaşmakla beraber -çoğu zaman- siyasi söylemi egemen düzenin etkisini altında kaldı. Zamanla her şeyin “güzellik” ile hal olacağına inanan evrimci ütopik sosyalist kimliğini de yitirip liberalleşti. 2003 yılında kendi kurduğu ve genel sekreterliğini yaptığı partiden ayrıldı.
31 yıl sonra siyasi kimliğinden öte yazar ve şair olarak anacağımız biri olarak Türkiye’ye geri dönecek olan Burkay, İsveç’ten ayrılmadan önce bir veda mektubu kaleme aldı. Mektupta İsveçe “Tack Sverige! (Teşekkürler İsveç!) diyen Kemal Burkay’a Fıransızca Bienvenue (Hoşgeldiniz geldiniz) diyoruz. Öyle Umuyoruz ki; yaptığı çalışmalarla süreç itibariyle kendisine duyulan ihtiyacın hakkını verir. Taraf, Star veya Sabah gibi bir gazetede verilen görevi icra ederek Başbakan Tayyip Erdoğan’ın gözüne girer.
Ancak yine de şairimize, Haluk Gerger’in “Türk burjuvasi ürkek, korkak ve kıyıcıdır” saptamasını hatırlatmakta fayda görüyoruz.
Kemal Burkay da uzun yıllar yaşadığı İsveç’e aşağıdaki mektupla veda etti.
“Ben bu ülkede özgür bir insan gibi yaşadım”
Tack Sverige! – Teşekkürler İsveç!
Ben Kemal Burkay, bir Kürt politikacı, şair ve yazar; 31 yıl 4 ay önce zorunlu olarak ülkemden ayrıldım. Çünkü sosyalist ve Kürdistani bir partinin kurucusu ve yöneticisi idim ve o ülkede sosyalizm için mücadele de, Kürt ve Kürdistan sözcükleri de yasaktı. Bir yandan emekçi halkın ve tüm ezilenlerin özgürlük ve demokrasi mücadelesi yükselirken, diğer yandan da faşizmin ayak sesleri geliyordu.
Nitekim, ayrılışımın üzerinden çok geçmeden Türkiye’de askeri darbe oldu, cunta yönetime el koydu. Ardından tüm özgürlük, demokrasi ve barış taraftarları gibi benim dost ve arkadaşlarım da tutuklandılar, ağır işkencelere uğradılar, kimisi cezaevlerinde yaşamını kaybetti.
Daha sonra, faşizmden kaçan birçok Kürt politikacısı ve aydını gibi ben de buraya iltica ettim. İsveç, demokratik bir ülke olmanın yanı sıra, doğal güzelliği ve temiz havası ile de benim şair yüreğimi kendine çekti, burayı sevdim.
Burada dünyanın dört köşesinden politik mülteci vardı; Türk, Filistinli, Şilili vb… Sen kucağını biz Kürtlere de açtın. Bizim çocuklarımız ki kendi ülkelerinde ana dilleri ile okuma hakkından yoksundular –hâlâ da yoksunlar- sen onlara dillerini okuyup yazabilmeleri için her türlü olanağı sundun. Hatta bu amaçla Kürt öğretmen yetiştiren bir okul açtın. Senin sosyal ve kültürel kurumların, kendi dillerinde yayın yapmaları, kitap basmaları için Kürt aydınlarına önemli destek sundular. Böylece kendi ülkemizde yasaklı olan kültürümüz burada boy verdi, çiçek açtı; bu ülkedeki Kürtler arasında onlarca yeni yazar; şair, hikâyeci-romancı, araştırmacı yetişti.
Bu ülkenin Başbakanı, Olof Palme, ”Kürtler mazlum bir halktır ve onlara yardım edilmelidir,” dedi
Teşekkürler İsveç!
Ben bu ülkede özgür bir insan gibi yaşadım. İsveç benim ikinci vatanım oldu. Sen benim eşimi ve çocuklarımı da barındırdın. Senin pasaportunla ülke ülke dolaştım, siyaset yaptım ve yazdım. Senin eşi az bulunur doğal güzelliklerin, ada ve körfezlerin, ırmak ve dağların, ormanların, ağacın-taşın, çiçeğin- otun sayesinde yüzlerce şiir yazdım. Bunlar da sana armağan olsun.
Yalnızca rengarenk baharların değil, yazları beyaz gecelerin ve karlı-buzlu uzun kış gecelerinle de seni sevdim.
Şimdi, 31 yıl 4 ay sonra, yol açıldı ve ülkeme geri dönüyorum. Benim ülkem de dağları ve ırmakları, ova ve yaylaları, ağacı-çiçeğiyle güzeldir. Umuyorum ki gün gelecek ve çok geç olmadan o da senin gibi bir özgürlük, demokrasi ve barış yurdu olacak. Ülkemin halkı bu uğurda büyük bedeller verdi ve bunu hak etti.
Evet dönüyorum, ama seni de özleyeceğim ve eğer ömür ve koşullar elverirse yine gelir, seni görürüm. Sen benim ikinci ülkemsin.
Şimdilik hoşça kal İsveç!
Hoşça kal Olof, hoşça kal Anna, hoşça kal Mona!
Hoşça kalın tüm güzel dostlarım!
Tack Sverige!
Kemal Burkay
Temmuz 2011-Stokholm
Kemel Burkay’a yönelik yazılan yazı;kısa bir biyografiden ziyade, eksik ve yahut yanlı bilginin yönlendirdiği ucuz bir sohbet kadar profesyonel. Açıkçası Cafran kalitesine çok uzak.
Merhaba Zozan
Elbette yanlıyız. Hiçbir yerde de yansısız, tarafsızız demedik. Tarafsızlık bir safsatadır, tarafsızlık diye bir şey yoktur. (Bunu şimdi burada uzun uzun anlatamayız). Ezilenden, haklıdan yana taraflıyız.
Kendisi tam anlamıyla bir dönem yüzlerce kişinin sokak ortasında katledilmesine, 19 aralık vahşetine vb. olaylara ses çıkartmayacak derecede iyi bir “pasifist” olmakla beraber burjuva basınında defalarca burada (Türkiye’de) yapılan mücadelere küfreden, küçük gören, ajanlıkla suçlayan demeçler verdi. Belki yine o küçük gördüğü mücadeleler sonunda buraya geliyor olması tarihin bir cilvesi olarak bu kısa yazıda mutlaka değinmesi gereken, eksik olan “şey” olabilir…
Cafrande, kalite vaad eden bir marka veya ürün değil haklıyı, haksızı birbirinden ayırt etmeyi kalitenin üstünde tutan bir sitedir.
Teşekkürler..