İnsan toplumunun hareket yasaları tarihsel yön ve eğilimleri gösterir; ancak tarihte hiçbir şey önceden kararlaştırılmış, saptanmış değildir; tarih kendi kendine hiçbir şey yapmaz. Böyle olduğu için de, her tarihsel dönemeçte seçenekler, yollar birden fazladır; bunlardan birini seçmek ve o yolda yürümek olanaklıdır ve hangi seçeneğin gerçeklik olacağını nesnel koşullarla birlikte, farklı yönde mücadele eden güçlerin ilişkisi belirlemektedir. Daha açık ifade etmek gerekirse, kaderci/determinist yaklaşımın benimsendiği bir durumda her şey olabilir ama bilinçli insan eyleminin anlatımı olan devrimcilik söz konusu olamaz! Devrimcilik, kaderciliğe meydan okuma etkinliğidir.
Kadercilik,Devrimcilik ve Akılcılık Üzerine
Marksistler kaderci bir tarih anlayışına mı sahipler? Diyalektik materyalizmin, Hegel’in teolojik diyalektiğiyle “tuhaf bir evlilik yapmış” pedagojik ve didaktik bir yaklaşım olduğunu ileri sürenler haklı mı? Diyalektik materyalist yöntemi benimsemekle biz gerçekten “dünyanın gidişi doğrultusunda bir rotaya yerleşmiş” “ ’tarihin akışıyla’ birlikte ilerlemiş”
mi oluyoruz? (Murat Belge, Sosyalizm, Türkiye, Gelecek, Birikim Y.İstanbul 1989. S. 166)
Tabii ki, olmuyoruz; böyle düşünmüyoruz; bu düşünceye göre de davranmıyoruz. Marx ve Engels bu düşüncelere uzaklıklarını onlarca kez açık seçik ortaya koydular. Onlarla birlikte başta Lenin ve Bolşevikler olmak üzere Marksizmin ilkeli ve yaratıcı izleyicileri bilinçli insan eylem ve iradesinin devrimci/dönüştürücü rolüne çok güçlü teorik ve pratik girdiler kattılar.
İnsan toplumunun hareket yasaları tarihsel yön ve eğilimleri gösterir; ancak tarihte hiçbir şey önceden kararlaştırılmış, saptanmış değildir; tarih kendi kendine hiçbir şey yapmaz. Böyle olduğu için de, her tarihsel dönemeçte seçenekler, yollar birden fazladır; bunlardan birini seçmek ve o yolda yürümek olanaklıdır ve hangi seçeneğin gerçeklik olacağını nesnel koşullarla birlikte, farklı yönde mücadele eden güçlerin ilişkisi belirlemektedir. Daha açık ifade etmek gerekirse, kaderci/determinist yaklaşımın benimsendiği bir durumda her şey olabilir ama bilinçli insan eyleminin anlatımı olan devrimcilik söz konusu olamaz! Devrimcilik, kaderciliğe meydan okuma etkinliğidir.
Sovyetler Birliği’nin ve “reel sosyalizm”in var olduğu bir dünyada, bu güçten etkilenerek sosyalizan ama devrimci olmayan bir “ilerlemecilik” akımının oluştuğu ve bu akımın güvenceli bir yörüngede kolaycı ve öykünmeci yollara yöneldiği gerçektir. Bugünkü dünya durumunda ise, “tarihin akışıyla birlikte ilerleyenler” akidesi zayıf Marksist eğilimli aydınlar da içinde olmak üzere, kendilerini “dünyanın gitmekte olduğu yöne”, “karşı konulması artık hiç mümkün olmayan global kapitalist egemenliğe” ya da “artık bir gerçek olan AB” ne uyduranlar değil midir? Kadercilik, bugün dünya, insanlık ve kendileri için kapitalizmden başka hiçbir yol görmeyenlerin ideolojisi olmuştur. Devrimcilik ise, adı kapitalizm olan bugünkü hükmetme durumuna itirazla başlayan bir isyan hareketidir.
***
İnsanlık tarihinin en önemli adımlarından birinin, insan aklının ve bilimin dinsel inanç ve hurafeler karşısındaki büyük meydan okuması olduğunda hiç kuşku yok. Akılcılık ve eşitlikçilik insanın özgürleşmesi sürecinin, henüz ikisi de dünyaya egemen olamamış önemli iki buluşudur.
Nesnel gerçeğin, olguların içsel ve karşılıklı ilişkilerinin tanınması, bilinmesi, kavranması ancak akılla, insan aklının soyutlama yeteneğiyle mümkün olabiliyor. Ayırma, sınıflandırma, ilişkilendirme, tartma, ölçme, karşılaştırma, hesaplama vb. insan aklının hünerleridir.
Devrimcilik, son çözümlemede dünyayı anlama, olanı reddetme ve değiştirme mücadeleciliğinden başka bir şey değildir ve hiç tartışma yok bu mücadele akılcı, nesneli tanıma anlamında nedenselci olmak zorundadır. Öte yandan, insan aklı doğasından kaynaklanan devrimci bir eğilim taşımaz. Tersine, güç ilişkilerini olduğu gibi ölçmeye, durumları akılcılaştırmaya eğilimlidir ve bu anlamda kötümserdir. Akılla devrimcilik arasında, burada kurduğum uyumsuzluk elbette ki, ikisinin de nasıl tanımlandığına çok bağlı. Toplumsal içerikli bir siyasal devrimi, olgunlaşmış bir meyvenin dalından düşürülmesi türünden bir olay gibi anlıyorsak, uyumsuzluk söz konusu olmayabilir. Ama devrimi ve devrimciliği, henüz yeterince hazır, çoğunluk ve güçlü olmayan bir toplumsal öznelliğin, bizatihi verili nesnelliği de dönüştürmek üzere harekete geçmesi olarak anlıyorsak uyumsuzluk açıktır.
Devrimcilik, hangi tanımıyla alınırsa alınsın, denge ve çıkar hesapçısı bir “aklın” değil, isyan ve itiraz eden bir iradenin türevidir.
“İrade” ise, “iradeciliğe” (voluntarizme) de kapı açan bir kavram. İradecilik, siyasal etkinlik ve girişimciliğin toplumsal süreçlerin temel belirleyeni olarak alındığı, insan iradesiyle aşılamayacak yasallıkların tanınmadığı bir eylemcilik biçimine büründüğü zaman serüvenci, felsefi anlamda ise idealist bir yoldan çıkmayı anlatır. Nesnelliği bilerek, tanıyarak, zorunluluğun bilincine vararak karar verme, davranma istenci biçimini aldığı zaman devrimcileşir. İrade, yapma isteğidir ve doğası gereği iyimserdir. Hiçbir özne, yapılabileceğini düşünmediği bir işe girişemez.
Bugünkü dünya, komünizme geçişin nesnel koşulları açısından olgun, pratik eleştirel insan etkinliği bakımından ise sorunlu bir geçittedir.
Anlamayı, bilmeyi olanaklı kılan akılcılık ve bilimsellikle, değiştirme cüretinin anlatımı olan devrimciliğin birleştiği nokta insanın kendi yazgısına el koyacağı, akılla iradenin buluşacağı noktadır.
Haluk Yurtsever
Fatalizm, cebriyye, kadercilik, yazgıcılık veya sabitkadercilik adlarıyla da bilinmekte olup, her şeyin önceden doğaüstü bir güç tarafından belirlenmiş olduğunu ve kimsenin bu belirlenmiş yazgıyı değiştiremeyeceğini ileri süren görüştür.
Fatalizm anlayışına göre, insan istesin istemesin, olaylar kendi iradesinden başka bir iradenin yönlendirdiği yönde gelişir ve insan iradesiyle ne kadar çaba harcarsa harcasın, sonuç daima üstündeki o iradeye göre gerçekleşir. Fatalizm determinizmi ve nedensellik kuralını ve insanın iradesinin özgür olduğunu kabul etmez. Daha açık bir deyişle, Tanrı’nın iradesi dışında irade yoktur, insandaki irade de Tanrı’nın iradesinin tecellisidir.