İtaat ve İktidar İlişkisi, Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev ve Etienne De La Boetie

Siz iktidara rıza göstermezseniz, o kendiliğinden yıkılır
Etienne de la BoetıeEtienne De La Boetie, bundan yüzyıllar öncesinden itaat ve iktidar ilişkisini, iktidarın tahakkümüne biat etmiş insanları  şimdi resmeder gibi bir anlatımla dile getirdiği bir esere sahip Fransız düşünür. 1530-1563 yılları arasında yaşamış, 33 yaşında yaşama veda etmiştir. Bu kısa yaşamına ince ama önemini henüz yitirmeyen “Gönüllü kulluk üzerine söylev” adlı bir kitap sığdırdı. Yazar “Bir kişinin binlercesi karşısındaki cesaretine şaşırıyoruz da, binlercesinin bir kişi karşısındaki korkaklığına neden şaşırmıyoruz? üstelik savaşmaya bile gerek yokken, bu zorbanın elinden bir şey almaya çalışmak yerine, ona başta bir şey vermemek bu kadar kolayken?” gibi gayet basit bir soruyu 16. yüzyılda 22 yaşında bir hukuk öğrencisiyken soruyor.

Ölümünden sonra yayınlanan makalesi ile muhafazakar bir kraliyet memurunun, Tolstoy, Landauer gibi dünyanın kalburüstü yazarlarını etkileyen, iktidarın meşruluğunu sorgulamasını sağlayarak 19. yüzyıl toplumsal hareketlerine yön veren anarşist bir yazara dönüşen bir düşünür.
Yakın dostu, büyük Fransız düşünürü Montaigne’nin, ‘Kanımca, La Boetie çağımızın en büyük insanıdır’ diye söz ettiği Etienne de La Boetie’nin Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev’i siyasal düşünce tarihinde, yeni bir yaklaşımın öncüsü olmuştur. Siyaset olgusunu iktidar ilişkileri biçiminde algılayan La Boetie, bugün bile kafaları kurcalayan, ‘İnsanların nasıl olup da itaat ettikleri, üstelik itaat etmekle kalmayıp boyun eğmeye, hatta kulluk etmeyi arzuladıkları’ sorununu yapıtının odak noktasına yerleştirir. La Boetie, iktidar olgusunu ve bunun ideolojik dayanaklarını (geniş anlamda hegemonyayı) irdelemekle yetinmez; iktidar ilişkileri ağının en üst düzeyde kurumsallaşmış biçimine, bir başka deyişle devlet sorununa yönelir. Tiran’ın ya da ‘Bir’in iktidarından yola çıkarak XVI. yüzyıl Fransa’sında artık açıkça belirginleşmeye başlayan modern devletin gerçeğine ulaşır. Bu bakımdan Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, gerçekte, devlet egemenliğinin niteliği üzerine yapılmış bir söylevdir.

Hizmet etmemeye karar verin özgürleseceksiniz

Öyle bir yaşam sürüyorsunuz ki, hiçbir şeyin size ait olduğunu söyleyebilecek durumda değilsiniz. Şimdi mallarınıza, ailelerinize ve yaşamlarınıza yarım yamalak bile sahip olmak, size büyük bir mutluluk gibi görünüyor. Tüm bu zarar, bu kötülük bu yıkım size düşmanlardan gelmiyor. Hiç kuşkusuz düşmandan, yani öylesine yücelttiğimiz, uğruna cesaretle savaşa gidip, kendimizi ölüme atmaktan çekinmediğimiz kişiden geliyor. Size böylesine hakim olan kişinin iki eli, iki gözü ve bir bedeni var. Sizden tek farkı sizin ona sağladığınız üstünlük.
Eğer siz vermediyseniz, sizi gözetlediği bu kadar gözü nereden buldu? Sizden almadıysa nasıl oluyor da, sizi dövebildigi bu kadar eli olabiliyor? Kentlerinizi çiğnediği ayaklar, sizlerin değilse bunları nereden almıştır? Sizin tarafınızdan verilmiş olmasa, üzerinizde nasıl iktidar olabilir?…

.
Siz, zavallı ve acınacak insanlar, siz sağduyudan yoksun halklar, siz mutsuzluklarında direngen, erinçlerinde körgözlu uluslar, kazançlarınıza el konulmasına, tarlalarınızın yağmalanmasına, ata yadigari evlerinizin soyulmasına göz göre göre boyun eğersiniz! Sanki bunlarin hiçbiri sizin değilmis gibi yasarsınız. Mallarınızın, ailelerınizin, yasamınızın sadece yarısının size bırakılmasını büyük bir bahtıyarlık sayarsınız. Ama bu zararın hepsinin,bu felaketlerin, nihayet bu yıkımın nedenı sayısız düsmanlarınız değildir, fakat hiç kuskusuz tek bir düsmandır, kendi ellerinizle yarattığınız, uğruna göz kırpmadan savasa gittiğiniz, onuru adına kendi yasamınızı her antehlıkeye attığınız düsman. Aslında, bu efendinin iki gözü, iki eli, bir gövdesi var, ve aranızdakı en önemsiz kisiden fazlası da yok. Sizden üstün yanına gelince: Sızımahvetmesı için ona kendi ellerinizle teslim ettiğiniz olanaklar! Aranızdan biri olmasaydı, sizi gözetleyen hafıyeleri nerden bulabilirdi? Sizinkileri ödünç almamıs olsa, size vurmak için bunca eli nasıl olurdu? Kentlerinizi çiğnediği ayaklar da sizin ayaklarınız değil mi? üzerinizdeki nufuzu sizden kaynaklanmıyor mu? Sizi soyan hırsıza yataklık etmeseydi, sizi ölduren katile suç ortağı olmasaydı, size ihanet etmeseydi, size böyle sıkıntı vermeye nasıl cesaret edebilirdi? Tarlalarınızı o soysun diye ekiyorsunuz; evlerinizi o çalsin diye döşüyorsunuz; oğullarınızı ona asker olsunlar diye, onları ölüme sursun diye, açğözlülüğüne hizmet etsinler diye, onun intikamlanın cellatları ölsunlar diye besliyorsunuz… O daha ğüçlensin diye, o daha katı olsun diye, ve tasmanızı daha kısa tutsun diye ğüçsüzleşiyorsunuz.”

Etienne de la Boetıe
(1530 – 1563)

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz