İnci Aral: Belki de insan yalnızlığı yenmek için yazıyor…

Yazarın Yalnızlığı 

Hiçbir zaman, yalnızlık ve boşluğunu boğmak için kalabalığa ve kuru gürültüye sığınanlardan olmadım. Sanırım bu, bağımsız bir ruha sahip olmamdan ileri geliyor. Özgürlüğüme düşkün, başına buyruk biriyim. Aklımın yatmadığı hiçbir şeye, hoşlanmadığım hiç kimseye boyun eğmedim. Aklıma, meşrebime uygun insanlarla birlikte olmaktan hoşlanırım, konuşmayı, gülmeyi, paylaşmayı severim ama yalnız kalmaktan, kendimi dinlemekten de vazgeçemem. Bazı yalnızlıklar üretkendir, insanı besler. Bazıları da öldürür.

Sanatla yaşamak, güçlüklerine karşın insanın kendine yeterli olmasını sağlıyor. Soyut bir duygu ya da boş bir iyimserlik değil bu. Eğer bir amacınız varsa onun peşinden gider, sizi bundan alıkoyacak her şeyi dışlarsınız. Çoğu zaman kendiliğinden olur bu, çünkü yazmak tek başına yapılan bireysel bir eylemdir. Yazan kişi duygularını ve zamanını iyi yönetmek durumundadır. Çevresindeki insanlarla ilişkiyi ustalıkla ayarlayamadığı, başkalarının işgali altında yaşamaya razı olduğu ya da bundan kurtulmayı başaramadığı için çok iyi yazınsal başlangıçlar yapmış birçok insanın –özellikle kadınsa– kaybolup gittiğine tanık oldum.

“En güçlü insanlar genellikle yalnızdır” Bukowski yalnızlığı anlatıyor

Yazar, ancak kendi başına olabildiğinde kendisi ve özgürdür. Yanlış anlaşılmasın, edebiyatın fanus içinde ya da fildişi kulede yaşanacağına inanan biri değilim. İnsanı odak alan bir iş yapıyorsanız onlardan kaçamazsınız zaten. Dostlarınız, sizi anlayan yakınlarınız, sohbetini sevdiğiniz, saygı duyduğunuz ya da yaşam serüvenlerini bilmek istediğiniz insanlar her zaman olacaktır. Ama bunun dışındaki gereksiz ilişkiler ve kalabalıklar zaman alıcı, yorucu ve caydırıcıdır. Araya belli bir mesafe koymak gerekir.

Benim yazma gayretim her türlü önyargı, eksik kavrayış, sevgisizlik, aptallık ve kayıtsızlığa dair sorular sormakla, düşünmekle, okumakla ve yazmakla anlam kazanıyor. Bütün bunlara ilgisiz bir insanla birlikte olduğumda bunalıyorum. Kendimi yadırgıyor, tanıyamaz oluyorum. Kimseyi küçümsemiyorum, insanların var olabilme koşulları, donanım ve düzeyleri eşit değil. Sizi sevdiğini söyleyen herkese zaman ayırmak ise olanaksız. Benim sevgi nesnesi olmaktan çok üretmek için yalnızlığa ihtiyacım var. Fiziksel ve ruhsal yalnızlığa ve sessizliğe. Yazar yalnızlığı bu ve ben onu yalnızca yazmakla dolduruyorum. Doğrudan sorularımın yanıtlarını bulmak için değil. Kolay yanıtlar yok zaten şu karmaşık dünyada. Olup bitenleri izliyorum, yorumlamaya uğraşıyorum, okuyorum, düşünce ve kaygılarımı insana yansıyan yanlarıyla ve edebiyatın incelikli, geniş diliyle yazmaya, aktarmaya çabalıyorum. En önemlisi, bana öncelikle kendi gözümde gerçeklik kazandıran bu işi seviyorum.

Yazarken yalnızlığın beni asla incitemeyeceğini hissediyorum. Çünkü yazdığım, anlattığım insanlara bağlanıyorum, onların hayatlarına katılıyor, ortak oluyorum. Yalnızlığımı böyle unutuyorum. Marguerite Duras, yazmanın yalnızlıktan doğduğunu söylüyordu. Doğru. Bizi yazmadan yapamaz hale düşüren budur. Belki de insan yalnızlıktan korktuğu için, daha çok da nedenini bilmediği tuhaf bir yalnızlığı hem sevdiği hem de umutsuzca yenmek istediği için yazıyor.

Evet, umutsuzca ve körlemesine.

İnci Aral
Yazma Büyüsü

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz