Furûğ Ferruhzâd’ın Bir Mektubu: Hakkında konuşan o sofu görünümlü insanlardan nefret ediyorum

Bir süre önce ünlü dergilerin birinde şiirim ile ilgili bir eleştiri okudum. O eleştiriye verdiğim cevabın da aynen dergide yayınlanmasını istedim.
Öncelikle eleştiride bulunan kişi kendi maksadını açıkça söyleyecek kadar cesaretli olmadığından dolambaçlı yollarla bir şeyler söyledi. Ben bu eleştiriye gülerken aklıma şu bilindik şiir geldi:

Şeyhin biri fahişenin birine: sarhoşsun, Her an birinin tuzağına düşersin dedi. Fahişe: ey şeyh sen ne dersen ben öyleyim, Ama bakalım sen göründüğün gibi misin?

Öncelikle sizleri uzun mektubumu okuyarak yormamayı arzu ediyorum. Sözü fazla uzatmak âdetim değildir; hatta gönül okşayıcı sözler sarf etmeyi de bilmem. Bu yüzden söyleyeceklerimi seremonisiz bir şekilde beyan ediyorum.
1935 yılı Dey ayında Tahran’da dünyaya geldim. Şu an 20 yaşındayım. Babam ve annem benim iyi bir tahsilimin olduğu hususunda pek konuşmuyorlar. Hatta belki de babam benim gibi başına buyruk ve yüzsüz bir kızı olduğu için pek de mutlu değildir.
Bir yıldır sürekli şiir söylüyorum, ondan önce okuyordum. Ama diyebilirim ki hayatımdaki günlerin hepsinden daha fazla yararlı kitap okumuşumdur ve aslında şair olmam yani şairlik ruhunu yakalamam yalnızca üç yıldır.

Şiirde seçtiğim yol ve şiire bakışım: bana göre şiir beni her daim rüya ve güzellikler diyarına götürebilen bir duygu alevidir. Bir şair tüm heyecanını, kendi bedenini ve ruhunu tutuşturup ona yansıtmışsa o şiir güzeldir. Aslında ben her duygunun kayıtsız şartsız açıklanmasından yanayım. Bunun haricinde sanat kendi asıl ruhunu meydana getiriyorsa demek oluyor ki sanat için konuşmada bir sınır yok. Bu şekilde düşündüğüm için şiir söylüyorum. Bir kadın olarak bu bozuk çevrede ruhumu korumam da çok zor; ben hayatı sanatım için istiyorum. Benim yürüdüğüm yolun şimdiki çevrede ve toplumda çok gürültü patırtı çıkartacağını ve onlara çok fazla muhalif kaldığımı biliyorum ancak nihayetinde engellerin aşılması gerektiği inancındayım. Bir kişi bu yolu yürümek zorunda ise ben kendimde bu gücü gördüğüm için öncü oldum. Bana güç ve umut veren tek şey bu ülkenin sanatçı ve aydınlarının teşviklerdir. Ben türlü pislikler çıkartan ve sonra da ahlakı düzeltmek hakkında ileri geri konuşan o sofu görünümlü insanlardan nefret ediyorum. Üstelik ben doğru eleştiriyi olgunlukla karşılarım. Aşırı bencilliği ve kendini beğenmişliği yüzünden ve sırf muhatabını meydandan kaçırmak için adını lekelemek eleştiri değil. Benim hakkımda çok konuşulduğunu biliyorum. Benim şiirlerimi çok fazla yorumladıklarını da biliyorum. Hatta beni kötülemek, belli biri için şiir söylediğimi insanlara kanıtlamak için bahaneler uydurduklarını da biliyorum ama yine de meydandan çekilmiyorum. Şimdiye kadar tahammül ettiğim gibi yine yenilmiyorum ve yaşanan her şeyi soğukkanlılıkla tahlil ediyorum.

Bir süre önce ünlü dergilerin birinde şiirim ile ilgili bir eleştiri okudum. O eleştiriye verdiğim cevabın da aynen dergide yayınlanmasını istedim.
Öncelikle eleştiride bulunan kişi kendi maksadını açıkça söyleyecek kadar cesaretli olmadığından dolambaçlı yollarla bir şeyler söyledi. Ben bu eleştiriye gülerken aklıma şu bilindik şiir geldi:
Şeyhin biri fahişenin birine: sarhoşsun, Her an birinin tuzağına düşersin dedi. Fahişe: ey şeyh sen ne dersen ben öyleyim, Ama bakalım sen göründüğün gibi misin?
Bu türden eleştirilere kulak asmam ama şansıma da tüm muhalefetlerim buna benzer şeylerden.
Bir kıta şiirin insanı tıpkı bir kadeh şarap gibi kavurması gerektiği kanısındayım. Tüm uğraşımı bu yolda veriyorum ve şiirlerimin hepsinin okuyucu üzerinde aynı etkiyi bırakması için çabalıyorum.
Beğendiğim şair ve yazarlar: çağdaş İranlı şairler arasında Feridun Tevelleli’yi üstadım olarak görürüm ve Feridun Müşirî’nin şiirlerini taparcasına severim. Onun şiirlerindeki inceliğe ve yumuşaklığa bayılıyorum. Bana göre şiirlerinde cisimleşen güç, ürettiği yepyeni istiare, benzetme ve niteleme sanatı ayrıcalıklı ve ustacadır.
Eski şairlerden Hafız’ı severim. Hafız’ın şiirlerinde bir kadeh şarabın mest eden lezzetini ve arzuladığım sıcaklığı buluyorum.
Yabancı yazar ve şairler arasında Fransız şair Charles Baudelaire’i severim. Onu dergilerde yayınlanan tercüme edilmiş şiirlerinden tanıyorum ve “Kontes Donovey”e de yakınlık duyuyorum çünkü onun okuluyla benim okulum birbirlerine çok yakın. Hiçbir zaman okumaktan bıkmayacağım tek kitap “Bilitis’in Şarkıları”dır. Ben gerçek ya da hayali Bilitis’i seviyorum; benim için o mazhar olan her şeydir. Yabancı yazarlardan da Fransız Andre Gide ve Emile Zola’yı tercih ederim.
Müziği seviyorum. İran müziğini keder ve hüznünden dolayı klasik ve Avrupai müziğe tercih ediyorum. Ben aslında kederi seviyorum ve incinmekten zevk alıyorum.
Müzikten sonra sinemaya ilgim var. Fiilen yaşadığım bu şehirde maalesef iyi bir film görme nimetinden her zaman mahrumum.
Her şeyden önce ve her şeyden öte sanatıma, daha sonra da oğluma ilgi gösterim. Oğlum büyüdüğünde bir yazar ya da bir şair olmasını istiyorum.

Arzularım
En büyük arzum bir sanatçı olmaktır. Bu amaca ulaşmak için sürekli çalışıyorum. Yine kitabı çok sevdiğim içindir ki bir başka arzum da ülkenin kültür seviyesini yükseklere çıkarmaktır. Sanattan anlayan bilgin ve aydın insanların sahip oldukları değere ulaşarak, bundan sonra sofu kılıklı insanların tahrikine kapılmak ve bir yetkinliği olmadığı halde bir işte hüküm süren insanlara izin vermek istemiyorum.
Arzum, İranlı kadınların özgürlük ve haklarının erkeklerle eşit olmasıdır. Ben, bu ülkede kız kardeşlerimin erkeklerin adaletsiz dünyasından dolayı çektiği sıkıntıların tümünü biliyorum ve çalışmalarımın yarısını onların dert ve ıstıraplarına ayırıyorum.
Arzum, kadınların bilimsel ve toplumsal sanat faaliyetleri için müsait bir ortam yaratılmasıdır.
Yine bir başka arzum da, İranlı erkeklerin bencilliklerinden sıyrılıp kadınların kendi yetenek ve zevklerini ortaya çıkarmalarına izin vermeleridir.

Furûğ Ferruhzâd
12 Dey 1332, Ahvaz

Doğu edebiyatı, 2007 |  Çeviren: Levent Çeviker

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz